8 Ağustos 2014 Cuma

Uludere Mahkemesi'nden radikal Roboski kararı: "Vahim olayın anılmasını askeri yasak bölge diye engellemek hukuka aykırı"


KEMAL GÖKTAŞ

Uludere Sulh Ceza Mahkemesi, Uludere'de 34 kişinin uçaklar tarafından bombalanarak öldürülmesiyle ilgili olarak, "askeri yasak bölgeden" geçerek Irak topraklarında basın açıklaması yaptığı iddiasıyla 18 kişi hakkında açılan davada verdiği beraat kararının gerekçesinde çarpıcı değerlendirmeler yaptı. İlk defa bir yargı kararında "Robosik katliamı" ifadesine yer verilen gerekçeli kararda "Sanıklar üzerinde büyük bir etki yaratmış olan vahim nitelikte olayın anılmasını sadece askeri yasak bölge olduğundan bahisle sınırlandırılmasının, gösteri hakkının özüne müdahale niteliğinde olduğu" belirtildi. Gösteri hakkının "tahrik etmeyi de kapsadığı" ifade edilen kararda, yetkililerin güvenlik güçlerini, gösteri hakkını sınırlandırmak için değil, vatandaşların güvenliklerini sağlamak için kullanmaları gerektiği kaydedildi.



Oğlunu kaybeden anneye de dava

Uludere Cumhuriyet Savcılığı, aralarında bombardımanda öldürülen 17 yaşındaki Servet Encü'nün annesi Halime Encü'nün de olduğu 18 sanık hakkında Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu'nu ihlal ettikleri gerekçesiyle dava açtı. İddianamede yaklaşık 100 kişinin Ortasu köyünden Irak topraklarına geçmek istemesi üzerine askeri yetkililerin hattın "1. derece askeri yasak bölge" olduğu gerekçesiyle izin verilmeyeceği uyarısında bulunduğu, buna rağmen 50-60 kişilik bir grubun Irak topraklarında bulunan Afra Yaylası'na geçtiği iddia edildi.
Davada savunma yapan sanıkların bir kısmı "Uludere olayının failleri bulunmadan ifade vermeyeceklerini" belirterek susma haklarını kullandı. Savunma yapan bazı sanıklar ise geçtikleri bölgenin yasak bölge olduğuna ilişkin işarek olmadığını ve sınırı geçmediklerini söyledi.

"Gösteri özgürlüğü tahrik etmeyi de kapsar"

Sanıklara beraat kararı veren Hakim Muhammet Güngör ise gerekçeli kararında, davanın askeri yasak bölgeler kapsamında açılmış olmasına rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı kapsamında da değerlendirme yapılması gerektiğini belirtti. Kanun, Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararlarından alıntılar yapan hakim Güngör, "İfade özgürlüğü, dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlükleri, belirli bir ölçüde abartmayı, hatta tahrik etmeyi de kapsar. Toplumun genelini rahatsız edebilecek, endişelendirecek, hatta şok edecet veya onların belirli düzeyde tepkisini çekecek bazı fikirleri savunma amacıyla da toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenebilir. AİHM'in kararlarında sık sık kullandığı 'çoğulculuk', 'hoşgörü', 'açık fikirlilik' kavramları içi boş kavramlar değildir. Çoğulculuğun sağlanabildiği, vatandaşların ve bu arada devletin farklı fikirlere karşı gerçek bir hoşgöre gösterecek zihniyete sahip oldukları nispette demokrasi o ülkede yerleşebilecektir" diye yazdı.

"Roboski katliamı"

Kararda, bir yargı metninde ilk defa Uludere yerine Kürtçe ismi olan "Roboski" ifadesine yer verilerek şöyle denildi:
"28 Aralık 2011 tarihinde farklı çevrelerde Uludere olayı, Uludere katliamı, Roboski katliamı ve Uludure operasyonu olarak adlandırılan vahim nitelikte bir olay gelmiştir ve 34 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu olay tüm Türkiye çapında büyük etki yaratmış ve dünya medyasında da geniş yer bulmuştur. Bu olay başta aileleri ve yöre insanlarını olmak üzere tüm Türkiye'yi derin şekilde yaralamıştır. Bu olaydan sonra medyada da Uludere'ye ilişkin özel bir ilgi oluşmuş ve buna ilişkin bir çok yazı kaleme alınmıştır."

Güvenlik güçlerinin görevi göstericileri korumak

Askeri yasak bölgelere girişin önlenmesinin meşru olduğunu ancak halkın askeri yasak bölge içerisinde kalan tarlalarına izinsiz giriş yaptığı ve kömür ocaklarının çalıştırıldığı belirtilen kararda, askeri yasak bölge olduğunu gösteren tellerin ve levhaların da kanuna uygun yerleştirilmediği ifade edildi. Kararda toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı açısından da şu değerlendirmeler yapıldı:
"Sanıklar üzerinde büyük bir etki yaratmış olan vahim nitelikte olayın anılmasını sadece askeri yasak bölge olduğundan bahisle sınırlandırılması toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının özüne müdahale edici nitelikte olacaktır. Bu sebeplerle sınırlandırma demokratik bir toplum için zaruret teşkil edecek nitelikte değildir. Bu kapsamda olması gereken ilk başta sanıkların anma ve basın açıklaması için kaymakamlık ve valilik gibi yetkili kurumlardan izin alması ve bu kurumların da ciddi manada olağanüstü güvenlik durumu olmadıkça vatandaşlara izin vermesi ve yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşünün sınırlandırılmak amacıyla değil aksine vatandaşların güvenliklerini almak için kolluk kuvvetlerinin görevlendirilmesi gerekir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder