27 Şubat 2014 Perşembe

HSYK VE AKADEMİ "SIFIRLANDI"


 

Kemal GÖKTAŞ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra gündeme gelen ve büyük tartışma yaratan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Kanunu, Türkiye Adalet Akademisi Kanunu ile yargıya ilişkin diğer bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin kanunu onayladı. Komisyon ve Genel Kurul aşamalarında Gül'ün uyarıları doğrultusunda bazı değişiklikler yapılsa da Bakan'a geniş yetkiler veren düzenlemeler kanunda büyük ölçüde korundu. Kanunun yürürlüğe girmesiyle HSYK ve Türkiye Adalet Akademisi'ndeki görevli tüm hakim, savcı, müfettiş, öğretim üyesi, idari personelin görevi sona erecek ve yerlerine 10 gün içinde yeni atamalar yapılacak. Böylece tek kanunla yaklaşık 1000 kişinin görev yeri değişecek.

Cumhurbaşkanı Gül, yasayı onadıktan sonra yaptığı yazılı açıklamada teklifin Meclis'e sunulmasından sonra her safhasını özellikle Anayasaya aykırılığının bulunup bulunmadığı bakımından incelettiğini belirterek şunları kaydetti:

26 Şubat 2014 Çarşamba

Anayasa Mahmekesi'nden "öncü" MİT kararı: Fişlemelere vize



Kemal GÖKTAŞ
MİT'in yetkilerine ilişkin teklifin yasalaşması halinde açılacak iptal davasına bakacak olan Anayasa Mahkemesi'nden (AYM) "öncü" nitelikte bir karar çıktı. Karar, Devrimci Karargah davasında dosyaya konulan bir MİT fişleme belgesi aleyhine yapılan başvuru ile ilgili verildi. Kararda MİT teklifindeki en tartışmalı bölüm olan özel hayatın gizliliği ile ilgili olarak "İstihbarat çalışmaları yoluyla özel hayatlara ilişkin bilgilerin toplanması ancak demokratik kurumları korumak için zorunlu olduğu ölçüde meşru görülebilir" tespiti dikkat çekti.

AYM, intihar ettiği iddia edilen askerin ailesine "Tazminat aldılar artık mağdur değiller" dedi



Kemal GÖKTAŞ
Anayasa Mahkemesi, çocukları askerde intihar ettiği iddia edildiği için açtıkları tazminat davası sonucunda "borçlu çıkarılan" aileye 25 bin lira tazminat ödenmesine karar verdi. Kararda askeri savcılığın intihar ettiği ileri sürülen askerin psikolojisi hakkında yaptığı garip değerlendirme de dikkat çekti. Askeri Savcılık kararında "intiharın Şaban Koçak'in kendi iç dünyasından kaynaklanan ancak dışa yansıtmadığı şahsi, ailevi ve maddi sıkıntılar nedeniyle girmiş olduğu psikolojik bunalım sonucu gerçekleşmiş olduğu" ileri sürüldü.

Iğdır'da Aşağı Çiftlik Karakol Komutanlığı'nda askerlik yapan Şaban Koçak'a kalorifer dairesinin zimmeti verildi. Koçak, ailesine, bu görevi yapamayacağından korktuğunu, yanlış bir şey yaparsa ailesinin malvarlığına el konacağı tehdidi altında olduğunu anlattı. Silah ve mühimmat talebi komutanının emriyle reddedilen Koçak, kazan dairesinde diğer askerin hücum yeleğinden aldığı dolu şarjörü kullanarak intihar ettiği iddia edildi.

AİHM tüm Türkiye'deki iletişimin izlenmesine ilişkin karar verecek


Kemal GÖKTAŞ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nda yürütülen bir terör örgütü soruşturması gerekçe gösterilerek aralarında bakan, milletvekili, siyasetçi, gazeteci, işadamlarının da olduğu yaklaşık 7 bin kişi hakkında dinleme kararının alındığının idida edilmesinin ardından "telekulak" skandalları yeniden gündeme geldi.
MİT'in 2005 yılında, Emniyet ve jandarmanın ise 2007 yılında tüm Türkiye'deki telefon, internet ve faks iletişimini izlemek üzere mahkemelerden aldığı genel nitelikli kararları VATAN ortaya çıkarmıştı.

Vatan'da 1 Haziran 2005'de yayınlanan haberle MİT'in Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nden aldığı kararla tüm Türkiye'deki sabit ve mobil (cep) telefonlarını, bütün e-mail yazışmalarını, faks ve SMS mesajlarını mahkeme kararıyla iki ay boyunca izlediği ortaya çıkmıştı.

25 Şubat 2014 Salı

Dinleme listelerindeki soru işaretleri


 
Kemal GÖKTAŞ
Star ve Yeni Şafak gazetelerinde yayınlanan haberlerde savcıların "Selam terör örgütü" soruşturması gerekçe gösterilerek yaklaşık 7 bin kişinin dinlendiği iddia edildi. İddia, dinleme kararı aldırdığı iddia edilen 2 savcı tarafından kesin bir dille yalanlandı. Yayınlanan listelerin mahkemelerin adli dinleme kararlarındaki formata uymaması ise soru işaretlerine neden oldu.

İki gazetede yayınlanan haberlere göre, dosya numarası 2011/762 olan belge ile ‘Selam Terör Örgütü’ iddiasıyla aralarında gazeteci Ertuğrul Özkök, Yusuf Ziya Cömert, Nasuhi Güngör, İbrahim Karagül, Ali Bayramoğlu, CHP Genel Merkezi, Hüsnü Mahalli, MİT Basın Müşaviri Nuh Yılmaz, Defne Samyeli, Yalçın Akdoğan, Vakıfbank Genel Müdürü Halil Aydoğan Başbakan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın da aralarında olduğu yedi binden fazla kişinin dinlediği tespit edildiği iddia edildi. Haberlerde soruşturmayı yürüten Terörle Mücadele Kanunu ile görevli özel yetkili savcılar Adem Özcan ve Adnan Çimen'in, Selam Terör Örgütü soruşturması kapsamında mahkeme kararları alarak yaklaşık 3 yıldır bu kişileri dinlediği iddia edildi. Haberlerde yaklaşık 3 bin kişilik listelere de yer verildi.

24 Şubat 2014 Pazartesi

Tüm Türkiye izleniyor! (2005-2008 ve 2011'deki haberler)

 

Emniyet’e Türkiye genelinde iletişimi izleme yetkisi veren mahkeme kararını 1 Haziran 2005’te Vatan'da yayınlamıştık. Bu haberden sonra güya dinleme izleme işlerini yasal bir çerçeveye kavuşturmak üzere CHP'nin de desteğiyle kanun değişikliği yapıldı ve TİB kuruldu. Çıkarılan yasa "genel nitelikli" dinleme-izlemeye izin vermiyordu.

Ama 2008 yılında aynı yetkinin Emniyet ve jandarmaya verildiğini Gökçer Tahincioğlu ile yeniden yazmıştık. Buna göre iki kurama bu izni veren mahkeme 25 Nisan 2007’den itibaren 3’er ay süreyle bu izni uzatmıştı. Jandarma ve MİT’in de benzer kararlar aldığı sonradan ortaya çıkmıştı. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın Jandarma’ya verilen yetkinin kaldırılması için Adalet Bakanlığı’na başvurmuştu. Bakanlık ‘kanun yararına’ bozma talebiyle kararı Yargıtay’a götürmüştü. 9. Ceza Dairesi, 4 Haziran 2008’de Jandarma’ya verilen yetkiyi kaldırmış ve ‘Hiçbir kuruma demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlar şüpheli görülerek ülke genelini kapsayacak şekilde yetki verilemeyeceğini’ belirtmişti. Ancak , bakanlık emniyetin aynı yöndeki iznini kaldırmak için Yargıtay’a başvurmamıştı. Son olarak bu sistemin yürütüldüğü, Polis Müfettişi Levent Yarımel’in Hrant Dink cinayeti ile ilgili verdiği ifadeleriyle ortaya çıkmıştı.

 
İlgili haberim şöyleydi:

MİT tüm Türkiye'deki iletişimi izledi


Madem 7 bin kişilik listeden söz ediliyor.....
Tüm Türkiye izleniyor! (2005-2008 ve 2011'deki haberler)     

Emniyet’e Türkiye genelinde iletişimi izleme yetkisi veren mahkeme kararını 1 Haziran 2005’te Vatan'da yayınlamıştık. Bu haberden sonra güya dinleme izleme işlerini yasal bir çerçeveye kavuşturmak üzere CHP'nin de desteğiyle kanun değişikliği yapıldı ve TİB kuruldu. Çıkarılan yasa "genel nitelikli" dinleme-izlemeye izin vermiyordu.

Ama 2008 yılında aynı yetkinin Emniyet ve jandarmaya verildiğini Gökçer Tahincioğlu ile yeniden yazmıştık. Buna göre iki kurama bu izni veren mahkeme 25 Nisan 2007’den itibaren 3’er ay süreyle bu izni uzatmıştı. Jandarma ve MİT’in de benzer kararlar aldığı sonradan ortaya çıkmıştı. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın Jandarma’ya verilen yetkinin kaldırılması için Adalet Bakanlığı’na başvurmuştu. Bakanlık ‘kanun yararına’ bozma talebiyle kararı Yargıtay’a götürmüştü. 9. Ceza Dairesi, 4 Haziran 2008’de Jandarma’ya verilen yetkiyi kaldırmış ve ‘Hiçbir kuruma demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlar şüpheli görülerek ülke genelini kapsayacak şekilde yetki verilemeyeceğini’ belirtmişti. Ancak , bakanlık emniyetin aynı yöndeki iznini kaldırmak için Yargıtay’a başvurmamıştı. Son olarak bu sistemin yürütüldüğü, Polis Müfettişi Levent Yarımel’in Hrant Dink cinayeti ile ilgili verdiği ifadeleriyle ortaya çıkmıştı.

 

Buyurun size 1 Haziran 2005'de Vatan Gazetesi'nde yayımlanan bir haber...

********************

Mahkemeden MİTe Telefonları İzleme İzni

MİT, bütün sabit telefonları, Turkcell, Telsim, Avea hatlı tüm cep telefonlarını, bütün e-mail yazışmalarını, faks ve SMS mesajlarını, mahkeme kararıyla iki ay boyunca izledi.
Bu bilgilerin MİT'e verilmesi kararını alan ise Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi 'ydi. MİT Müsteşarlığı Diyarbakır Bölge Başkanlığı, 6 Mayıs 2005'de Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak 8 Nisan ile 30 Mayıs 2005 tarihlerini kapsayacak şekilde Türkiye'de GSM, sabit hat ve internet üzerinden yapılan tüm telefon görüşmelerinin detay bilgilerinin kendisine verilmesi için mahkeme kararı alınmasını istedi. 

Adalet Bakanlığı'nın Hrant Dink savunmasına göre "herşey yolunda"

 


Adalet Bakanlığı'nın Hrant Dink'in ailesinin cinayetle ilgili etkin soruşturma yürütülmediği ve hala açık olan soruşturma dosyasından kendilerine bilgi ve belge verilmediği şikayetiyle Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuruyla ilgili gönderdiği savunmada ''çekinik'' biçimde başvurunun reddedilmesini isterken tartışmalı ifadeler kullandı.


Dink ailesinin, cinayete ilişkin devam eden soruşturmanın makul bir özen ve hızla yapılmadığını, soruşturma dosyasının kendilerine karşı gizli tutulduğu, muhtemel şüphelilerin cezasız bırakıldığı ve AİHM kararının gereklerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle 500 bin TL tazminat istemiyle yaptığı başvuruya Adalet Bakanı adına Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Nurdan Okur'un imzasını taşıyan bir savunma gönderildi. Savunmada halen İstanbul Başsavcılığı'nda Dink cinayeti ile ilgili bir soruşturma yürütüldüğü, ancak alınan kısıtlılık kararı gereği Bakanlığın soruşturmanın içeriğine ulaşamadığı belirtildi.

22 Şubat 2014 Cumartesi

ÖYM paketine son dakika eklenen "Ergenekon" maddesi!

   ‘Demokratikleşme paketi’nin son dakika bombaları


Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran Demokratikleşme Paketi’nde son anda kritik düzenlemeler yapıldı. Buna göre, istihbarat kurumlarının önleme dinlemeleri için Ankara’daki ağır ceza mahkemesi karar verecek. Görevden alınanlar ise yargı kararıyla aynı göreve dönemeyecek.
Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin yasa teklifinde Genel Kurul’da verilen önergelerle kritik düzenlemeler yapıldı.

Yargı da MİT'e bağlanıyor: MİT bütün önemli soruşturmalardan bilgi belge alacak



Kemal GÖKTAŞ
Milli İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) olağanüstü yetkiler veren "Devlet İstihbarat Hizmetleri e Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" ile MİT'e devlete karşı işlenen suçlar ile terör ve casusluk suçlarında yürütülen soruşturma ve dava dosyalarından her türlü bilgi ve belgeyi alma yetkisi verilecek. Teklifle ayrıca MİT'e sadece Türkiye'deki telefon ve iletişimin dinlenmesi ve izlenmesi değil tüm dünyadaki telefonları dinleme yetkisi de veriliyor.

Teklifle MİT'in görev ve yetkilerinin düzenlendiği MİT Kanunu'nun 6. maddesine "5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dört, Beş, Altı ve Yedinci bölümlerinde yer alan suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda ifade tutanaklarına, her türlü bilgi ve belgeye erişebilir, bunlardan örnek alabilir" fıkrası ekleniyor. Buna göre MİT, devlete karşı işlenen suçlar ile darbe, darbe teşebbüsü, örgüt üyeliği gibi suçların yanı sıra casusluk suçlarından yürütülen tüm soruşturma ve davalardaki bilgi ve belgelerin örneğini alabilecek. Böylece Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki "hazırlık soruşturmalarının gizliliği" ilkesi böylece MİT'e karşı geçerli olmayacak.

MİT TEKLİFİNDE İNANILMAZ HÜKÜM: YENİ ANAYASAMIZ MİT YASASI



MİT TEKLİFİNE KONULAN BİR HÜKÜM MİT KANUNU'NU DİĞER KANUNLARDAN DAHA ÜSTÜN OLDUĞUNU DÜZENLİYOR
 

Kemal GÖKTAŞ
TBMM'ye verilen MİT Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin teklifle MİT Kanunu diğer tüm kanunlardan daha üstün olacak.
Teklife göre MİT akla gelebilecek her türlü bilgi, belge, veri, kayıt ve arşiv belgelerini istediği resmi veya özel tüm kurum ve kuruluşlardan alabilecek.

Buna göre bankalar, finans kuruluşları, tapu, vergi daireleri, özel şirketler, dernekler, sendikalar hatta siyasi partiler bile MİT'in istediği bilgi ve belgeyi hemen vermek zorunda olacak.

21 Şubat 2014 Cuma

DİNK CİNAYETİNDE 4 YENİ DELİL




Kemal GÖKTAŞ
Hrant Dink cinayetini önceden bildikleri halde önlem almamakla suçlanan dönemin Trabzon Emniyeti yetkilileri ile ilgili olarak yeni bilgilerin ortaya çıktığı gerekçesiyle çarpıcı bir suç duyurusunda bulunuldu. Dink ailesinin avukatları Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığına verdikleri bir dilekçe ile Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporu ve sanık Erhan Tuncel'in son duruşmada verdiği ifadeler doğrultusunda dönemin Trabzon Emniyet Müdürleri Ramazan Akyürek ve Reşat Altay ile Emniyet İstihbarat Şube Müdürleri Engin Dinç ve Faruk Sarı ile istihbarat polisleri Ercan Demir, Özkan Mumcu, Muhittin Zenit ve Mehmet Ayhan hakkında soruşturma ve dava açılmasını talep etti. Dilekçede ayrıca Dink cinayetinden haberdar olan, cinayeti önleme, cinayeti işlemeyi tasarlayan örgüte operasyon yapma, Trabzon Valiliği basta olmak üzere devletin ilgili birimlerine bilgi verme yükümlülüğüne aykırı davranan Trabzon Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlileri başta olmak üzere diğer görevliler hakkında da soruşturma açılması istendi.

Dilekçede ortaya çıkan yeni deliller şöyle sıralandı:

20 Şubat 2014 Perşembe

Abdullah Cömert soruşturmasında beyaz Akrep'teki polise tutuklama istemi

 
Kemal GÖKTAŞ
Hatay'da Gezi eylemleri sırasında başına gelen gaz fişeği ile hayatını kaybeden Abdullah Cömert'le ilgili soruşturmada ikisi koyu, biri beyaz renkli 3 Akrep'ten hangisinden öldürücü gaz fişeğinin atıldığı sorusuna Jandarma Kriminal Dairesi raporunda görüntelerin kalitesinin düşük olduğu gerekçesiyle net yanıt verilmezken görüntüler, özel bir kuruluşta netleştirildi. Cömert ailesinin avukatları Akrep'lerin içindeki kameraların çektiği görüntüler ile MOBESE görüntülerine göre gaz fişeğinin Beyaz renkli Akrep'ten atıldığını belirterek gaz fişeğini atan polis ve emir verenlerin tutuklanması istemiyle savcılığa başvurdu.

17 Şubat 2014 Pazartesi

HSYK'nın kilit ismi Okur'dan "Cemaatçi misiniz?" sorusuna yanıt


 

Kemal GÖKTAŞ
HSYK 1. Dairesi Başkanı İbrahim Okur, hakkında ileri sürülen iddialarla ilgili VATAN'a konuştu. Askıya alınan HSYK değişikliğinin indirilerek yasalaşmasına neden olan HSYK'daki toplantı krizinin arkasında Okur ile 1. Daire üyesi Teoman Gökçe'nin olduğu iddia edildi. Yeni Şafak'taki habere göre Okur ve Gökçe diğer kurul üyelerine WhatsApp uygulamasından mesaj göndererek 'toplantılara katılmayın' baskısı yaptığı iddia edildi. Bir HSYK üyesi Yeni Şafak'a kendisine mesaj atıldığını, diğer üyelere de atıldığını duyduğunu söyledi.
Okur, WhatsApp uygulamasını kullanmadığını belirterek şunları söyledi:

Yeni yargı sisteminin hukuku [1]


KEMAL GÖKTAŞ
Türkiye’nin henüz yazılmamış yargı tarihinde 2010 yılında yapılan Anayasa değişiklikleri ile getirilen düzenlemelerin yeni bir yargı düzeni kurduğunu belirtmek yanlış olmaz. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirildiği düzenlemelerin temel argümanları “tarafsızlığın” ve “demokratik meşruiyetin” sağlanmasıydı. Tarafsızlıkla kastedilen Kemalist hegemonya altındaki yargı sisteminin devletçi bakış açısının etkisizleştirilmesiydi. Yerine getirilen ise İslami referansların hakim olduğu bir yargı sistemine geçişin ilk adımları oldu. Demokratik meşruiyet söylemi ise yargının ve yargı mensuplarının “yöneticisi” olarak konumlandırılan HSYK’nın üye profilinin çoğulcu bir yapıya kavuşturulması, toplumun ve yargının renklerini yansıtan bir Kurul manzarası ortaya çıkarmayı vaat ediyordu. Bunun yöntemi olarak kurulun çoğunluğunu oluşturacak üyelerin (22 üyeden 15’inin) kürsü hakim ve savcıları ile Yargıtay ve Danıştay üyelerinin kendi aralarından doğrudan seçimi ile oluşturulması öngörülmüştü. Ancak HSYK’ya üye seçimleri bakanlık bürokratlarından oluşan listenin seçtirildiği bir zoraki seçim olarak gerçekleşti. Fethullah Gülen cemaati ise bu seçimin en büyük galibiydi. Hükümetin yargı içindeki kadrosal zayıflığını da kullanan cemaat, HSYK’da hakim güç haline gelmişti. AKP – cemaat ortaklığı, diğer alanlarda olduğu gibi yargıda da uzunca bir süre mükemmel bir uyumla hareket etti.
Yeni yargı düzeninin oluşturulmasının en önemli nedenlerinden biri, 2007’den sonra özel yetkili mahkemeler eliyle askeri darbe girişimlerine karşı başlatıldığı söylenen, ancak kısa sürede düzen içi ve düzen dışı tüm muhaliflere yönelik düşman ceza hukuku uygulamaları olduğu netlikle ortaya çıkan davaların sonucunu garanti altına almaktı. Yargı sistemi değişmedikçe özel yetkili mahkemelerdeki davaların temyiz aşamasında Yargıtay’ın bozma kararları vermesi kesindi. Bunun için öncelikle Yargıtay’a üye seçen HSYK’nın değişmesi gerekiyordu. Nitekim yeni HYSK’nın Yargıtay’a seçtiği 160 üyenin blok halinde davranması ile bu sorun aşıldı ve bu davaların temyiz aşamasında da istenen sonuçlar (Balyoz, Şike gibi) alınabildi.

Başbakan Erdoğan'ın mahkum olduğu tazminatı "demokratikleşme" paketiyle devlet ödeyecek!


- BAŞBAKAN VE ESKİ BAKAN'IN CARGİLL TAZMİNATI DEVLETTEN

Kemal GÖKTAŞ
Yargıtay'ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen'in yargı kararlarına uymadıkları gerekçesiyle tazminat ödemesi gerektiğine ilişkin kararı üzerine Cargill davasının yeniden başladığı, ancak "demokratikleşme" paketi yürürlüğe girdiğinde davanın düşeceği ve tazminatı devletin ödemek zorunda kalacağı ortaya çıktı.
Bursa'da yaşayan Ali Arabacı, Yahya Şimşek ile Cevdet Altun, Gemlik'te Cargill Tarım San. Tic. AŞ’ye nişasta fabrikası kurmasına olanak tanıyan Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulunun, imar planı değişikliğine ilişkin Bursa Valiliği İl İdare Kurulunun, inşaat ruhsatı verilmesine dair kararın iptali için dava açtı ve tüm kararların iptaline karar verildi. Bu dava devam ederken, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı davaya konu mevzi imar plan değişikliği yaptı. Bu imar değişikliği de yine mahkemece iptal edildi. Ancak bakanlık iptal edilen imar planını bir kez daha değiştirdi ve değişikliğe uygun yeni inşaat ruhsatı verdi. Ancak bu işlem de mahkemece iptal edildi. Ayrıca, tesise deşarj ve emisyon izin belgeleri verilmesine ilişkin Bursa İl Mahalli Çevre Kurulunun kararı da iptal edildi. Ancak fabrikanın yapılmasına engel oluşturan bu 4 iptal kararına rağmen Bakanlar Kurulu 5 Mayıs 2005'de fabrika alanını "Özel Endüstri Bölgesi" ilan etti. Davacıların bu karara açtığı davada Danıştay'ın verdiği yürütmenin durdurulması kararına karşın fabrika faaliyetine devam etti.

10 Şubat 2014 Pazartesi

Çok tuhaf karar: Taksim dayanışması iddianamesine "soykırımlı" iade

"ŞÜPHELİLER SUÇ İŞLEMEK İÇİN ÖRGÜT KURMAKLA SUÇLANIYOR. AMA HANGİ SUÇLARI İŞLEMEK İÇİN ÖRGÜT KURDUKLARI BELİRTİLMİYOR. TCK'DA SOYKIRIM VE İNSANLIĞA KARŞI SUÇLARI KURMAK İÇİN ÖRGÜT KURMA SUÇU DA VAR. SUÇLAMAYA AÇIKLIK GETİRİLSİN"

 

Kemal GÖKTAŞ

ANKARA - İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi, Taksim Dayanışması üyesi 26 kişi hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlamasıyla açılan iddianameyi "eksik" bularak iade etti. Mahkeme, sanıkların suç işlemek amacıyla örgüt kurduğu iddiasına rağmen hangi suçları işlemek için bu örgütü kurduklarına ilişkin iddianamede bir bilgi bulunmadığına işaret ederken, Türk Ceza Kanunu'nda soykırım ve insanlığa karşı suçları işlemek için örgüt kuranların da cezalandırıldığına ilişkin düzenleme olduğu hatırlatıldı ve örgütün işlemeyi amaçladığı suçlara açıklık getirilmesini istedi. İade kararında memura mukavemet suçu işlediği iddia edilmesine rağmen hangi kamu görevlisine mukavemet gösterildiğinin belirtilmediğini belirtti. Mahkeme ayrıca iddianamene şikayetçi olarak geçen AKP İl Başkanlığı'na ait araca zarar verilmesi suçlamasına ilişkin olarak da hangi şüphelinin bu suçu işlediğine iddianamede yer verilmediği ifade edildi.

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Nazmi Okumuş tarafından hazırlanan ve Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Mücella Yapıcı ve İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu'nun da aralarında bulunduğu 5 şüpheli hakkında 29'ar yıla kadar, 21 şüpheli hakkında ise 10'ar yıla kadar hapis cezası istenen iddianame 33. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Ahmet Tokat tarafından savcılığa iade edildi.

8 Şubat 2014 Cumartesi

Paketle aktivistlere, gazetecilere cezaevi yolu



Kemal GÖKTAŞ
 Meclis'e sevk edilen 5. Demokratikleşme Paketi'ndeki düzenlemeler yeni soru işaretlerini beraberinde getirdi. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına rağmen Terörle Mücadele Kanunu'nda öngörülen kritik soruşturma usullerinin Ceza Muhakemesi Kanunu'na aktarılması, artırımlı ceza ve infaz hükümlerinin devam etmesi nedeniyle 13 özel yetkili mahkemede uygulanan hukukun normal ağır ceza mahkemelerine taşınacağı yorumuna neden oldu.

GAZETECİLERE, AKTİVİSTLERE CEZAEVİ YOLU

7 Şubat 2014 Cuma

Ailesinin oturduğu mahalle "sakıncalı" diye felçli mahkumu tahliye etmediler!

 
 
Kemal GÖKTAŞ
ANKARA - Bakırköy Başsavcılığı, Adli Tıp'ın verdiği "infazının ertelenmesi" kararına rağmen, felç ve beyin kanaması geçiren hükümlü Salih Tuğrul’un tahliye talebini Mersin Emniyet Müdürlüğü’nün verdiği tartışılacak rapora dayanarak reddetti. Başsavcılığın ret kararını dayandırdığı Emniyet raporunda “mahkumun toplum güvenliği için risk oluşturacak profili olduğu, ailesinin sık sık terör örgütü adına eylem yapılan bir mahallede oturduğu, aile üyelerinin emniyet tarafından bilinen şahıslardan olduğu, PKK/KCK terör örgütüne müzahir (yakın) aile yapısının" bulunduğu ifadeleri yer aldı.
PKK adına faaliyette bulunduğu gerekçesiyle 18 yıldır cezaevinde bulunan ve müebbet hükümlüsü Salih Tuğrul, Metris Cezaevi'nde 2007’de iki kez kalp krizi geçirdi. Kısmi felç geçiren Tuğrul, 2013'te cezaevinde düşerek beyin kanaması geçirdi. Kendi başına hayatını sürdüremez hale gelen ve tuvalete bile yardımla gidebilen Tuğrul sevk edildiği Adli Tıp Kurumu da infazının 6 ay ertelenmesi gerektiği yönünde rapor  verdi.

ÖYM'ler kalkıyor, TMK düzeni sürüyor

PAKET "TERÖR SUÇLARINI" DEĞİL YOLSUZLUK SUÇLARINI ETKİLEYECEK

Kemal GÖKTAŞ

ANKARA - Meclis'e sevk edilen özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgili yasa teklifinde tutuklama, gözaltına alma, dinleme, izleme, malvarlıklarına el koyma, ajan görevlendirme, teknik takip ve ortam dinlemesi gibi birçok alanda önemli düzenmeler yapılması öngörüldü. Yolsuzluk soruşturmalarının başlamasından sonra yapılan atama kararlarına karşı açılan davalarda yürütmenin durdurulması kararının zorlaştırılması, kanun yürürlüğe girmeden önce verilmiş bütün dinleme, teknik takip, malvarlıklarına el koyma gibi kararların geçersiz sayılarak yeniden değerlendirmeye alınması gibi hükümler de yer aldı. Teklifte "suçu meslek edinmiş kişilerin" tutuklanmasının kolaylaştırılmasına ilişkin düzenleme de dikkat çekti.

AKP milletvekilleri tarafından verilen teklif 11 Şubat Salı günü TBMM Adalet Komisyonu'nda görüşülecek. Teklif, açıklamaların aksine Anayasa Komisyonu'nda bulunan "4. Demokratikleşme Paketi" ile birleştirilmeyecek. Her iki teklifin, Şubat ayı içinde çıkması planlanıyor.

4 Şubat 2014 Salı

Ergenekon sanıkları çıkabilir mi?

 



Kemal GÖKTAŞ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, uzun tutukluluk konusuna çözüm getirmek amacıyla demokratikleşme paketine "devletin güvenliğine karşı işlenen suçlarda" azami tutukluluk süresini 5 yıl olarak düzenleneceğini açıklamasından sonra gözler kimin tahliye olacağına çevrildi.
Anayasa Mahkemesi, geçen yıl özel yetkili mahkemelerin görev alanına giren davalarda azami tutukluluk süresinin 10 yıl olarak uygulanacağına ilişkin hükmü iptal etmişti. Ancak Anayasa Mahkemesi iptal kararının yürürlüğe girmesini bir yıl ertelemişti. Bu sürenin dolmasına aylar kala hükümet bu sürenin 5 yıl olarak belirlenmesine karar verdi. Demokratikleşme paketine konulacak hükümle "devlete karşı işlenen suçlar, örgütlü uyuşturucu kaçakçılığı ve çıkar amaçlı suç örgütü" davalarında 5 yıl tutuklu kalan sanıklar tahliye edilecek. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, önceki gün 5 yıldan fazla tutuklu olanların sayısını 149 olarak açıklamıştı.

ANAYASA MAHKEMESİ İPTAL ETMİŞTİ

Düzenlemenin kapsamının nasıl belirleneceği ve Ergenekon başta olmak üzere birçok davada sanıkların tahliye edilip edilmeyeceği, mahkemelerin ve Yargıtay'ın yapacağı yoruma bağlı olacak.

AİHM'i tartışma zamanı: 4 mahkum 1 asker öldü; AİHM "orantılı" buldu



Kemal GÖKTAŞ
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "Hayata Dönüş" operasyonu sırasında bir asker ile 4 tutuklunun hayatını kaybettiği Çanakkale Cezaevine yapılan müdahale ile ilgili kararında güvenlik güçlerinin "orantılı" müdahalede bulunduğu sonucuna vardı.

AİHM'in, aralarında Meral Kıdır'ın da olduğu 20 kadın mahkumun açtığı davada verdiği kararın gerekçesinde Türkiye, mahkumların iddiaları ile ilgili "etkili soruşturma" yapmadığı için mahkum edildi ancak "işkence ve yaşam hakkı ihlali" başvurularına ilişkin ret kararı verildi. AİHM kararında güvenlik güçlerinin operasyonu "tutuklular için hayati riski en azami düzeye indirecek şekilde yürüttüklerini" belirterek şu değerlendirmeleri yaptı: