15 Temmuz 2014 Salı

"Bir yargıç, Bir Haşhaşin'e, bir suikastçiye dönüşebilir mi?"



KEMAL GÖKTAŞ

Yargıtay 8. Ceza Dairesi yargıcı Erkan Özkaya "Pepsis ve Tarantula" isimli romanında bir yargıcın "Bir Haşhaşin'e, bir suikastçiye dönüştürülmesinin" hikayesini anlatıyor.

Erkan Özkaya, 1998 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. 1999 yılında hakim adayı olarak göreve başladı. Yurdun çeşitli yerlerinde ceza hakimliği yaptıktan sonra 2011 yılından bu yana Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nde hakimlik görevine devam ediyor. Özkaya, Eylül ayında yapılacak HSYK üye seçimleri öncesinde cemaat dışındaki muhafazakarlar, sosyal demokratlar ve ülkücü kökenli yargı mensuplarının bir araya gelerek oluşturduğu Yargıda Birlik Platformu'nda aktif görev alıyor.

Özkaya'nın kitabı taşrada, Mustafakemalpaşa ilçesinde asliye ceza yargıcı olarak görev yapan hakim Ercan Azizoğlu'nun oldukça garip hikayesi ile başlııyor. Azizoğlu, kendi halinde, ortalama bir yargıcın inanç ve değer yargılarına sahip, işini idealistçe yapmaya çalışan ve kanunlardan da kaynaklansa adil olmayan bir karar verdiğinde kabus gören bir hakim. Ancak yaşadığı ve kendi ölçüleriyle anlam veremediği bir dizi gizemli olay sonucunda bütün dünyası alt üst oluyor. Karşısına artık yetişkin bir genç kadın olan kız kardeşinin çocukluk hali çıkan Azizoğlu, küçük kız çocuğunun kendisine yaşattığı birçok metafizik olaydan sonra iradesini tamamen kaybediyor. Azizoğlu, kendi küçük dünyasında yaşarken teknolojinin imkanlarını kullanan bir gücün, dinlemeler, gizli kameralar, izlemeler, Facebook gibi sosyal paylaşım platformlarından elde edilen bilgiler, internette çözdürülen testler vs. yoluyla etrafında yarattığı mistik olaylarla örülü dünyanın esiri haline geliyor. Daha öncesinde hukuka aykırı karar vermemek için görevini titizlikle yapmaya çaba gösteren bir yargıç iken "doğa üstü" sandığı güçlerin kendisini yönlendirmesiyle dosyaları okumadan tutuklama kararları vermeye ve üstelik tutuklama kararlarının itiraz üzerine kaldırılmaması için de başka yargıç ve savcıları yönlendirmeye gayret eden biri haline dönüşüyor. Azizoğlu'nun hayata ilişkin bilgileriyle açıklayamadığı bu mistik olayların gerisinde ise Türkiye'nin füze savunma sistemi ihalesinden, yabancı servislerin faaliyetlerine, soyundan geldiği Hassan Sabbah'ın intikamını almaya yenimn etmiş bir eski MOSSAD ajanına, Türkiye Başbakanı ve Genel Kurmay Başkanı'na ve rütbeli askerlerine varana kadar birçok kahraman romanda yerini alıyor. Azizoğlu'nun, yani bir yargıcın "Bir Haşhaşin'e, bir suikastçiye dönüştürülmesi" hikayesi polisiyenin ve mistik edabiyatın çarpıcı bir örneği ile okuru peşinden sürüklüyor.
Kitapta teknolojik izlemeler ve maniplasyonlar, mistik öğeler, zihinsel kontrol yöntemleri, facebook gibi sosyal medya ortamlarındaki testler yoluyla bir yargıcın zihninin tamamen kontrol altına alınarak istenilen kararları vermesinin nasıl sağlandığı anlatılıyor. Yargıdaki cemaat kadrolaşmasının tartışıldığı günlerde ilginç göndermelerle dolu romanda, Türkiye'nin füze savunma sistemi ihalesinden, yabancı servislerin faaliyetlerine kadar birçok çarpıcı konu ele alınıyor. Polisiye kitaptaki ana tema ise zihinsel kontrol sağlanan yargıçlarda oluşturulan inançlarla hukuk dışı kararları nasıl aldıklarının sorgulanması.

Cemaat eleştirileri

Özkaya'nın kitabında, "Anayasa'ya, kanunlara ve vicdanına" göre karar vermesi beklenen ve hayatının büyük bölümünde bu ilkeyle yaşayan bir hakimin, iradesini teslim ettiği bir zihinsel kontrol süreci sonunda hukuktan ve adaletten nasıl ayrıldığı etkileyici bir dille anlatılıyor. Kitapta hiç adı geçmese de, yargıçların hukuk dışı saiklerle karar vermeleri, yani kişisel inançlarını, aidiyetlerini hukukun önüne geçirmelerine ilişkin anlatının arkasında yargı içinde son dönemde çok tartışılan "cemaat" etkisine yönelik köklü eleştiriler olduğu görülüyor.
"Pepsis ve Tarantula" isminin altında kapakta yer alan "Bir yargıç, Bir Haşhaşin'e, bir suikastçiye dönüşebilir mi?" sorusu ise akıllara Başbakan Erdoğan'ın Gülen cemaati üyeleri için yaptığı "Haşhaşin" benzetmesini getiriyor.
Özkaya'nın kitabının Erdoğan'ın bu konuşmasından önce tamamlandığı anlaşılıyor ancak "haşhaşin" ifadesinin kapakta yer almaya devam etmesi kitapta Hasan Sabbah'ın ötesinde cemaatle ilgili yöntemlerin de anlatıldığı izlenimi uyandırıyor.

Pepsis ve Tarantula

Kitaba adını veren Pepsis, bir yaban arısı türü. Tarantula ise vücudu 5, bacakları 1/-13 santim uzunluğunda, zehri 20 insanı birden öldürebilecek olan, dünyanın en zehirli örümceği. Pepsis'in, bu kadar güçlü zehri bulunan tarantulayla ilişkisi kitapta şöyle anlatılıyor:
"Pepsis, tarantulanın zehrine karşı özel bir panzehirle korunmuştur ve örümceğin kuvvetli zehrinden etkilenmez. Sokma sırası arıya geldiğinde örümceği karnının sol üst tarafındarn sokar ve zehrini buraya boşaltır. Arının zehri tarantulayı öldürmez ancak onu felç eder. Tarantulanın karnında bir delik açan yaban arısı buraya tek bir yumurta bırakır. Birkaç gün içinde yumurtadan pepsisin yavrusu çıkar. Yumurtalar için gerekli ısı ve larvalar için besin hazırdır. Yavru değişim geçireceği koza dönemine kadar tarantulanın etini yiyerek beslenecek ve onun içinde korunacaktır."


Üniversitede rehberlik danışmanlık gitti, ilahiyatçılar manevi danışmanlık verecek

Rehberlik yerine manevi danışman

Yönetim ve danışman kadrosunun tamamı İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan merkezde ihtiyacı olana “manevi-psikolojik danışmanlık” hizmeti verilecek


Kemal Göktaş
Balıkesir Üniversitesi’nde yönetimi ve danışman kadrosunun tamamı İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan ve öğrencilere, “manevi-psikolojik danışmanlık” hizmeti verecek bir merkez kuruldu. Resmi gazete’de yayımlanan Manevi Psikolojik Danışmanlık Uygulama ve Araştırma Merkezi kurulmasına ilişkin yönetmelikle tamamı İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan merkezde öğrencilerin yanı sıra dışardan gelen sivil kişilere manevi-psikolojik danışmanlık yapılacak. Merkezde, ancak gerek görülürse psikolog ve psikiyatristler “diğer danışmanlık” adı altında görev alabilecek.

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Demirtaş, Gezi için aslında ne dedi?


HDP Eş Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın Gezi eylemleri sırasında öldürülen Ali İsmail Korkmaz'ın davasına gitmesi sosyal medyada tartışma konusu oldu.
Demirtaş'ın Gezi'ye ilişkin ne söylediği ve ne söylemediğine ilişkin birçok spekülasyon yapılıyor.
Demirtaş'ın 4 Haziran 2013'de BDP Grubunda yaptığı konuşma, Gezi karşısındaki ilk reflekslerini göstermesi bakımından önemli. Üstelik "cımbızlama" yöntemini mahkum etmek için de şart. Kamu hizmeti babında,   konuşmayı dinleyen biri olarak o tarihte yazdığım haberi paylaşıyorum.

13 Temmuz 2014 Pazar

Ali İsmail'e son tekmeyi atan polis, ayağına taş geldiği gerekçesiyle göstericilerden şikayetçi olmuş


KEMAL GÖKTAŞ

Ali İsmail Korkmaz'ın başına tekme atarak ölümüne neden olan polislerden Mevlüt Saldoğan'ın olaydan birkaç saat sonra hastaneye giderek "öldüren tekmenin" incittiği ayağındaki şişlikten ötürü rapor aldırdığı ve ardından göstericilerin ayağına taş atarak yaraladıkları gerekçesiyle şikayetçi olduğu ortaya çıktı. Saldoğan'ın ayağındaki şişlikten ötürü "çatlak" şüphesi raporu veren doktorun ise Ali İsmail Korkmaz'a "Bir şeyin yok" diyerek evine gönderen doktor Hasan Gülcü olduğu anlaşıldı. Başından darbe alan Ali İsmail Korkmaz'ı evine gönderen Gülcü, polis Saldoğan'ı ayağındaki şişlikten ötürü ortopedi servisine sevk etti. Saldoğan ortopedi servisindeki muayenesinden sonra ayağında çatlak olduğu gerekçesiyle alçıya alındığı ve 7 gün rapor verildiğini söyledi. Skandalı büyüten ise soruşturma kapsamında Kasım 2013'de savcılığın talimatıyla tekrar muayene edilen Saldoğan'ın olay anında çekilmiş X-Ray görüntülerinin hastane kayıtları arasında bulunamaması oldu.

10 Temmuz 2014 Perşembe

İşte Uğur Kurt'u vuran polisin ifadesi

KEMAL GÖKTAŞ

Açtığı ateşle Okmeydanı Cemevi'nde bir cenaze törenini bekleyen Uğur Kurt'un ölümüne neden olan Terörle Mücadele Şubesi polisi S.K., ifadesinde, "Korku ve panik nedeniyle, göstericileri korkutma amacıyla ateş ettim" demesine rağmen aracın alev almasından sonra şoförün kapısını açamadığını, kendisinin arkadan uzanarak kapıyı açtığını söylemesi dikkat çekti. S.K. molotof isabet eden Akrep aracından indiğinde üzerinde olmayan silahını geri dönerek aldığını ve bulundukları aracın alev alması üzerine korktuğunu ve "diri diri yakılacaklarını" düşündüğü için ateş ettiğini savundu. S.K. vücudunda oluşan yanıklar nedeniyle de rapor aldı. Kurt'un vurulduğu anda cemevinde bulunan tanıklar ise S.K'nın cemevini hedef alarak ateş ettiğini belirterek "Havaya bile ateş etmesine gerek yoktu. Düz ateş etseydi kot farkından ötürü kurşun cemevinin çatışına gelirdi" dedi.

8 Temmuz 2014 Salı

AYM'ye cinsel özgürlük başvurusu


KEMAL GÖKTAŞ

Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi, "doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlarla" ilgili yazı, ses veya görüntüleri satanları ve bulunduranları cezalandıran kanun hükmünün iptal edilmesini istemi ile Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. AYM'nin iptal kararı vermesi halinde eşcinsel ilişkilerin tecavüz, sado-mazo, hayvanlarla ilişki, ölülerle ilişki gibi ilişki türleriyle bir tutulması son bulacak. Ayrıca eşcinsel ilişkilerle, oral ve anal ilişkileri gösteren görüntüleri veya yazıları bulundurmak da suç olmaktan çıkacak.

Ethem Sarısülük ve Hrant Dink cinayetleri: Bir isim, bir bağlantı, bir ciddi iddia


KEMAL GÖKTAŞ

Ankara'daki Gezi eylemleri sırasında Ethem Sarısülük'ü vurarak öldürdüğü için yargılanan Çevik Kuvvet polisi Ahmet Şahbaz mahkemece tutuklandı. Mahkeme, duruşma savcısının, Şahbaz'ın "meşru müdafada" bulunduğunu iddiasının kabul edilemeyeceğini belirterek "olası kastla öldürme" suçundan cezalandırılmasını istemesinden sonra tutuklama kararı verdi. Sanık avukatının duruşmaların kapalı yapılması talebi de reddedilirken mahkeme heyetinin kararları görüşürken geçtiği "müzakere odasında" sanık Şahbaz'a verilen polis korumalarının oturduğu ortaya çıktı. Avukat Kazım Bayraktar, Sarısülük'ün vurulduğu gün halka ateş eden başka polislerin de olduğunu gösteren bir fotoğrafı mahkeme sunarak "Ateş emri almış birkaç polis olabilir" iddiasını gündeme getirdi. Duruşmadan sonra jandarma, avukatlar ve izleyecilere sert müdahale etti. Bir avukat başından aldığı cop darbesiyle yaralandı. Anne Sayfı Sarısülük ise "Katilin tutuklanması bayramım oldu" dedi.

6 Temmuz 2014 Pazar

Anayasa Mahkemesi: “Öcalan kitabında barışı savunuyor”

KEMAL GÖKTAŞ 
Anayasa Mahkemesi, Abdullah Öcalan’ın basım aşamasında olan kitabı hakkında mahkemece el koyma kararı verilmesine ilişkin başvurusuyla ilgili kararının gerekçesinde oldukça çarpıcı ve tartışma yaratacak görüşlere yer verdi. Kitaptaki düşüncelerin toplumun bir kesimince hoş karşılanmayacak nitelikte ise de Öcalan’ın barışçıl demokratik çözümü savunduğu belirtilen gerekçede, kitabın kapağında Türkiye topraklarını kapsayacak biçimde Kürdistan haritasına yer verilmesinin de tek başına yasaklama kararına gerekçe olamayacağı belirtildi. Gerekçede, Öcalan’ın “demokratik çözümün gerçekleşmemesi halinde nihai bir savaş aşamasına geçilebileceği” yönündeki ifadelerini de kitabın yazıldığı bağlam ile birlikte değerlendirildiğinde, şiddeti teşvik ve terör eylemlerinin yapılmasına çağrıda bulunduğu anlamına gelmediği savunuldu.

4 Temmuz 2014 Cuma

İşkence mağduru Fevziye Cengiz'in karartılan hayatı


KEMAL GÖKTAŞ

İzmir’de Karabağlar Polis Merkezi’nde Fevziye Cengiz isimli kadını feci şekilde dövdükleri görüntülerle ortaya çıkan polislerin, "işkence" suçundan yargılandığı davada karar Mahkeme Başkanı’nın başka bir mahkemeye atanması nedeniyle çıkmadı. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yetkisi alınan Mustafa Hakan Uğur, baştan beri kendisinin yürüttüğü davanın bu aşamasında, yetkisi alınmışken karar vermesinin, "etik" olmayacağını belirterek duruşmayı erteledi. Dava sürecinde yaşadıklarını Milliyet’e anlatan işkence mağduru Fevziye Cengiz ise 3 yıllık yargılama sürecinin kendisi için ayrı bir işkence haline geldiğini, ancak son duruşmada savcının kendisi için 8, polisler için 1 yıl hapis istemesinin ardından kabuslar görmeye başladığını kaydetti.

Cinayeti gören uzman çavuşun bir günlük suskunluğu pahalıya mal oldu


KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi, bir uzman onbaşının başka bir uzman onbaşıyı bıçaklayarak öldürmesi olayını gördüğü halde ilk gün "birşey görmediğini" söyleyen uzman çavuşun, ertesi gün vicdanen rahat etmediğini söyleyerek bildiklerini anlatmasını yeterli bulmadı. Uzman çavuşun ordudan atılmasına ilişkin kararda insan haklarına aykırı bir yön olmadığına hükmeden AYM, askeri yargıdaki dava sırasında gizli belgelerin dosyaya girmesini de ihlal olarak görmedi. AYM'nin masumiyet karinesinin cezsa davaları ile ilgili olduğu meslekten ihraç kararının dava edildiği idari yargı alanında uygulama alanı olmayacağı yönündeki değerlendirmesi de dikkat çekti.


Tacizciyi değil, mağduru cezalandıran adalete AYM de onay verdi


KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi, cinsel tacize uğrayan üniversite öğrencisinin "tacizcinin aldığı cezanın ertelenerek tacizin cezasız bırakılmasının ve kendisine de hakaret suçundan ceza verilmesinin" hak ihlali olduğu yönündeki başvurusunu reddetti. AYM, fiziki temas olmadan gerçekleştirilen taciz suçunun "insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir muamele" olarak değil "maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkı" ile ilgili olduğunu savundu.


1 Temmuz 2014 Salı

Siyasi partilere Kürdistan ismi yasak, ama yaptırımı yok!

KEMAL GÖKTAŞ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın adını değiştirmesi için ihtar verdiği Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (TKDP), "Kürdistan" kelimesini parti adından çıkarmasa bile herhangi bir yaptırım uygulanamayacağı ortaya çıktı. Siyasi Partiler Kanunu'nda ihtar kararına uymayan partilere Hazine yardımının kesilmesine ilişkin hükmün 2009 yılında Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinden sonra herhangi bir yasal düzenleme yapılmadığı için Kürdistan kelimesinin yanı sıra yasada yasaklanmış diğer adlarla da parti kurulması halinde ihtar dışında hiçbir yaptırım uygulanamıyor.

İşkenceyi gizleyen hekime "ihraç" yerine "uyarı"da ısrar


KEMAL GÖKTAŞ

İzmir Tabip Odası, Karabağlar Polis Merkezi'nde işkence gören Fevziye Cengiz'in vücudundaki işkence izlerini adli tıp muayenesi sırasında raporuna geçirmeyerek polisleri koruyan doktora yönetmelikte düzenlenen "meslekten geçici ihraç" cezası yerine "uyarı" cezası vermekte ısrar etti. İTO Onur Kurulu, Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu'nun eylemle ceza arasında adil bir denge kurulması için verdiği bozma kararına rağmen "geniş takdir yetkisi" bulunduğunda ısrar ederek uyarı cezası kararında direndi. Karara itiraz eden Cengiz'in avukatı Hanife Yıldırım ise suçun işkenceyi gizlemek olduğunu ve yönetmeliğe göre meslekten geçici ihraç cezası verilmesi gerektiğini belirtti.