30 Ocak 2013 Çarşamba

Yazarın adı, basılmamış kitabı toplattırmış!



ÖCALAN'IN BAŞVURUSUNDA İMRALI SÜRECİNE ATIF

Kemal GÖKTAŞ
İmralı Cezaevi'nde hükümlü bulunan Abdullah Öcalan, geçen yıl basılmadan toplatılan kitabı nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ne avukatı aracılığıyla yaptığı bireysel başvuruda İmralı'da devlet yetkilileri ile yaptığı görüşmelere örtülü olarak atıfta bulunularak "Türkiye’de Kürt sorunun devlet nezdinde dahi her gün konuşulduğu bu dönemde bu konu ile ilgili bir eserin toplatılması hukuka aykırıdır" denildi. Dilekçede, Öcalan'ın maddi ve manevi zararların karşılanması, ücret ve masrafların kamu tarafından ödenmesi talep edildi.
Öcalan'ın, Avrupa İnsan Haklari Mahkemesi'ne yaptığı başvurular ve gönderdiği dilekçeler "Kürdistan Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunma)" adıyla kitaplaştırıldı. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, piyasaya çıkmayan kitapta "örgüt propagandası yapıldığı" gerekçesiyle hakimliğe başvurdu. İstanbul 2 Nolu (Özgürlük) Hakimliği de kitabın toplatılmasına karar verdi. Karar uyarınca matbaaya baskın yapılarak kitapla ilgili tüm materyaller toplandı.



YAZARIN ADI TOPLATMA GEREKÇESİ

Toplatma kararında, "Kitabın yazarının silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçundan hükümlü Abdullah Öcalan olduğu, kitabın kapağında Irak, İran ve Türkiye topraklarında bir bölgenin ayrılmış ve içi yazılarla belirginleştirilmiş olduğu, kitabın içeriğinde ise silahlı terör örgütü PKK propagandası yapıldığı" ifadeleri yer aldı.
Toplatma kararına yapılan itiraz, 9 Ekim 2012'de İstanbul 3 Nolu (Özgürlük) Hâkimliği'nce reddedildi. Avukatlar, kararın kesinleşmesinden sonra 1 ay içinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurma hakları olduğundan hareketle, Öcalan adına bireysel başvuru dilekçesi hazırladı. Dilekçe, 7 Ocak'ta Anayasa Mahkemesi'ne sunuldu.

"VATANDAŞLIK" VURGUSU

Dilekçenin başında, "Başvurucu Sayın Abdullah Öcalan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Başvurucu 13 yıldır İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak cezasını infaz etmektedir" ifadeleri kullanıldı.
Dilekçede, Anayasa'nın "düşünce ve kanaat hürriyeti", "düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" başlıklı maddelerinin, Anayasa'nın insan hakları ile ilgili uluslararası anlaşmaların üstünlüğüne yönelik 90. maddesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğü başlıklı 10. maddesinin ve BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin ihlal edildiği savunuldu.
Öcalan'ın kitabının, AİHM'e yaptığı başvuruları içerdiği, el koyma kararının Öcalan'ın Anayasal hakkına müdahale anlamını taşıdığı, AİHM'e gönderilerek dünya nezdinde aleniyet kazanan başvuruların kitaplaştırılmasına yapılan müdahalenin insan haklarına aykırı olduğunu ifade edilen dilekçede şöyle denildi:

KOZMOPOLİTİK VE ÇOKKÜLTÜRLÜ ÜLKE: Türkiye; Ermeniler, Türkler, Çerkezler, Kürtler, Aleviler, Süryaniler, Araplar gibi bir çok halkın bir arada yaşadığı kozmopolitik ve çok kültürlü bir ülke olduğundan başvuru konusu eser ve benzeri birçok eserin basılması ve toplum tarafından okunması toplumun gereklerine uygundur.

"SÜREÇ" HATIRLATMASI: Yaşadığımız çağ ve dönemler esere yapılan müdahalenin meşru olmadığı sonucuna vardırmaktadır. Aynı zamanda söz konusu kamu müdahalesinin, uygun ve yeterli yani orantılı olması da gerekmektedir. Oysaki uluslararası alanda alenileşen bir esere el konulması, müdahalenin uygun olmadığını göstermektedir. Türkiye’de Kürt sorunun devlet nezdinde dahi her gün konuşulduğu bu dönemde bu konu ile ilgili bir eserin toplatılmasının hukuka uygun bir yanı bulunmamaktadır. Hükümetin neredeyse tüm yetkilileri, eskiden toplumun konuşulmasından rahatsız olunacağı denildiği tüm uç diye tabir edilen konuları rahatlıkla kamuoyu önünde konuşabilmektedirler. Bu durum ne toplumda ne de başka bir yerde rahatsızlığa veya karışıklığa sebebiyet vermektedir. Bundan dolayı söz konusu esere yapılan kamu müdahalesi demokratik bir toplumun gereklerine aykırıdır."

HRANT DİNK EMSALİ: AİHM'nin Hrant Dink kararında da belirtildiği gibi devlet ya da hükümete karşı kabul edilebilir eleştirinin sınırları, sıradan bir yurttaşa hatta bir politikacıya göre çok daha geniştir. Bu anlamda Öcalan’ın eseri siyasal bir söylem de içerebilir. Bu durum ifade özgürlüğü hakkının güvence altına aldığı bir haktır.

ZEHİRLİ AĞACIN MEYVESİ ZEHİRLİ OLUR: Anayasa'ya aykırı kanunlar çerçevesinde verilen kararlar, söz konusu kanunlara uygun olması ihtimalinde dahi hukuka uygun olmamakta, Anayasa'ya aykırılık halini almaktadır. Zira zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir.

"520 GÜNDÜR GÖRÜŞEMİYORUZ"
Müdahale Öcalan'ın savunma hakkının hiçe sayılmasından kaynaklanmaktadır. Hükümet yetkililerin zaman zaman basına verdikleri demeçlerden anlaşılmaktadır ki, Öcalan’ın savunma hakkının hiçbir değeri bulunmamaktadır. 520 günü aşkın bir süredir avukatları olarak Öcalan ile görüşmemize hükümet tarafından izin verilmemektedir. Yargı sistemi de bu pratiklerin devamı niteliğinde kararlar vermektedir. Nasıl 520 gün savunma hakkı başta olmak üzere diğer birçok hakkı Hükümet nezdinde kabul edilmezken şimdi de alenileşen savunmasına yargı eliyle müdahale, hukuk devleti ilkesini ihlal eden, Anayasal suç işleyen hükümet yetkililerin eline su dökme anlamına gelmektedir. Görüldüğü üzere, çok geniş bir kapsama sahip ifade özgürlüğü, birçok yönden ele alınıp, tartılıp öyle karar verilmesi gerekirken, eserin sahibinin salt Öcalan olmasından dolayı verilen karar Anayasa’yı ve Sözleşmeyi ihlal etmiştir."

TEBLİGAT YAPILMADI
Anayasa Mahkemesi, 14 Ocak'ta verdiği kararda tazminat talebinin miktarının ve bu miktarın neden istendiğinin belirtilmemesinin, vekâlet ve hâkimlik kararlarının aslının olmamasının eksiklik olduğunu vurguladı. Mahkeme, başvurunun değerlendirilmesi için 15 gün içerisinde eksiklerin giderilmesini istedi. Ancak bu yanıt, İmralı'ya henüz ulaşmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder