12 Ocak 2013 Cumartesi

Polis haber elemanı Tuncel kaçacak mı?




Kemal GÖKTAŞ
Yargıtay Başsavcılığının, Hrant Dink cinayetini "bölücü bir terör eylemi" olarak değerlendiren kararının 9. Ceza Dairesi tarafından da benimsenmesi halinde "bölücülük" suçları açısından yepyeni bir emsal doğmuş olacak. Buna göre sadece, ülke toprakların ayırmaya yönelik eylemler değil, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Ermeni gibi "milleti oluşturan" toplulukların arasını açmaya yönelik "milliyetçi ve ırkçı eylemler" de bölücülük suçunu oluşturacak.
Başsavcılığın tebliğnamesi doğrultusunda karar verilmesi durumunda polis muhbiri erhan Tuncel'in "bölücülük, Dink cinayetini planlama ve Mcdonalds'a bomba atarak öldürmeye teşebbüs" suçlarından tutuklanması gerekecek. Ancak Dink ailesi ve avukatları, mahkemenin tahliye ettiği Tuncel'in bu aşamalarda kaçmasından endişe ediyor.



AŞIRI MİLLİYETÇİ EYLEMLERE "BÖLÜCÜLÜK" CEZASI

Yargıtay Başsavcılığı'nın Hrant Dink cinayetine ilişkin tebliğnamesindeki en önemli ayrıntı, sanıkların sadece örgüt suçundan değil, "bölücülük" suçundan da cezalandırılması talebi oldu. Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mücahit Erdoğan'ın kaleme aldığı tebliğnamede, Dink cinayeti sanıklarının Abdullah Öcalan'la aynı suçtan cezalandırılmaları talebi şu gerekçeye dayandırıldı:
"Milleti meydana getiren farklı dil, din ve etnik yapıdaki topluluklar manevi bağlar etrafında birleşerek milleti oluşturur. TCK’nın 302. maddesindeki ’devletin birliğini bozmaya yönelik eylemler’ sadece devletin siyasi, hukuki yapısını parçalamaya, bölmeye yönelik eylemler olarak anlaşılmamalıdır. Milleti oluşturan, dil, din ve etnik yönden farklı olan toplulukların arasını açmaya yönelik eylemler de bu suçu oluşturur.  Burada yasaklanan devletin birliğini cebir ve şiddetle bozmaya yönelik eylemler olduğu unutulmamalıdır."
Bu görüşün Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından da paylaşılması durumunda yeni bir emsal doğacak. Buna göre Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışmasını körüklemek üzere yapılan eylemler de "bölücülük"ten yargılanabilecek. Örneğin, zaman zaman yaşanan Türk-Kürt ya da Alevi-Sünni çatışmasını kışkırtan lar da bu suçtan ceza alacak.

DİNK BUNU SAVUNDUĞU İÇİN CEZA ALMIŞTI: Başsavcılığın tebliğnamesinde yaptığı "çoğulcu millet tanımı" ve "bölücülük" anlayışı, akıllara Hrant Dink'in yazılarını getirdi. Dink, bu görüşleri savunduğu için "Türklüğü aşağıladığı" iddiasıyla mahkum olmuş ve hedef haline gelmişti. Dink'i mahkum eden görüşlerin, onun öldürülmesine ilişkin davada yargı tarafından savunulması 'dramatik' bulundu.

MALATYA, DANIŞTAY VE ERGENEKON İÇİN ÖRNEK OLABİLİR: Tebliğnamede, Malatya'daki Zirve Yayınevi katlimanı işleyen sanıkları da etkileyevcek bir örgüt tanımı yapıldı. Bir örgütten söz edebilmek için yapısında hiyerarşik bir ilişkinin egemen olması gerektiği  belirtilen tebliğnamede "Örgütün yapısına göre bu hiyerarşik ilişki bazen sıkı bir alt-üst ilişki şeklinde piramit yapı olarak karşımıza çıkabileceği gibi, bazen de gevşek bir ilişki olarak da karşımıza çıkabilir. Fakat her iki yapıda da ortak nokta, üyeleri üzerinde hakimiyeti bulunan somut bir birleşmenin varlığıdır" denildi. Sadece katı hiyerarşik yapıların değil, "gevşek" ilişkilerin de örgüt sayılmasına ilişkin bu görüşü Yargıtay 9. Ceza Dairesi kabul ederse, daha sonra yine bu dairenin bakacağı Ergenekon ve Danıştay saldırısı ile Malatya Zirve katliamı da davalarında da daha kolay örgüt suçundan ceza verilebilecek.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VURGUSU: Tebliğnamede, "devletin birliğini bozma" suçuna ilişkin değerlendirme yapılırken "cebir ve şiddet" ile fikir açıklamalarının birbirinden ayrılması da dikkat çekti: "Devletin birliğine ilişkin fikir açıklamaları ve üniter yapının tersinin savurnulması şeklindeki ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirelecek eylemler elbette suç değildir."

"DARBE HAZIRLIĞI" İMASI" VE "YURT DIŞINDA ZORDA KALDIK" TEKRARI: Tebliğnamede, daha önce sıkça eleştirilen "cinayetin Türkiye'yi yurt dışında zor durumda bırakmayı amaçladığı" vurgusunun tekrarlanması da dikkat çekti. Savcı Erdoğan, Dink cinayetinin ayrıca, "devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmayı otoriteyi zaafa uğratmayı, kamu düzenini bozup ülkede kaos, kargaşa  ve güvensizlik ortamı oluşturmayı, hukuksuzluk ortamına zemin hazırlamayı" amaçlığını belirtti. Buradaki "hukuksuzluk ortamına zemin hazırlama" ifadesi, Dink cinayetinin diğer bazı eylemlerle birlikte askeri darbeye zemin hazırlama amacıyla yapıldığı görüşünün yansıması olarak değerlendirildi.

MCDONALD'S DA TERÖR EYLEMİ: Tebliğnamede, Trabzon'da McDonalds'a yönelik eylemde polis muhbiri Tuncel'in rolü tekrarlanarak bu eylemin de "devletin birliğini bozmayı" amaçladığı, ancak eski Türk Ceza Kanunu döneminde işlenen bu suçla ilgili olarak yapılan lehe kanun değerlendirmesi nedeniyle "nitelikli öldürmeye teşebbüs" suçundan ceza verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkemenin verdiği 10.5 yıl hapis cezasının bozulması istendi.

SAVCILIK TEMYİZ ETMESEYDİ KURTULACAKLARDI: Dink ailesinin sanıkların "örgüt üyesi" oldukları iddiasıyla yaptıkları temyiz talebi "bu suçlardan davaya katılmalarına yasal olarak imkan olmadığı" gerekçesiyle reddedildi. Yani savcılık mahkeme kararını bu açıdan temyiz etmemiş olsaydı, sanıklar örgüt suçlamasından kurtulacaktı.

SAVCILIĞIN HATASI: İddianamede, Yasin Hayal, Ahmet İskender ve Ersin Yolcu'ya verilen cezaların, işledikleri suçların bir örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlendiğinden yarı oranında artırılması gerektiği, ancak savcılığın ve avukatların bu konuda bir temyiz talebi olmadığı için sanıklar aleyhine bozma kararı verilemeyeceği belirtildi. Yani bu unutkanlık ya da hata, sanıkların cezalarının "öldürmeye azmettirme, tehdit, ruhsatsız silah" suçlarından aldıkları cezaların yarı oranında artırılmasını önlemiş oldu.

7 SANIK HAKKINDA ZAMANAŞIMI: Sanıklar Alper Esirgemez, İrfan Özkan, Osman Alpay, Erbil Susaman, Numan Şişman, Şenol Akduman ve Veysel Toprak hakkında "örgüte yardım" suçundan ceza verilmesi gerektiğine işaret eden başsavcılık, bu suçu 2005'den önce işledikleri için zamanaşımından düşme kararı verilmesi gerektiğini belirtti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder