29 Haziran 2014 Pazar

Ölümüne işkence cezasız kaldı



KEMAL GÖKTAŞ

İstanbul'da 2009 yılında üniversite öğrencisi M.Ç'yi Taksim'deki 1 Mayıs kutlamalarına katılmak istediği için gözaltına alarak öldüresiye döverek bayılttıkları ve öleceğinden korkularak köprü altına attıkları iddiasıyla yargılanan 4 polis beraat etti. Olaydan 5 yıl sonra sonuçlanan davada yargılanan sanık polislerin suçu işlemedikleri sonucuna varan mahkeme kararının ardından, ölümüne işkence olayı cezasız kaldı.



Dayak, biber gazı ve hakaret

İşkence mağduru M.Ç'nin suç duyurusunun yanı sıra Adalet Bakanlığı'nın da savcılıktan soruşturulmasını istemesiyle başlayan soruşturma ve dava süreci şöyle gelişti:
Avukat Özgür Murat Büyük, yaptığı suç duyurusunda Trakya Üniversitesi öğrencileri M.Ç ile H.K'nın Taksim'de düzenlenmek istenen 1 Mayıs kutlamalarına katılmak için geldikleri İstanbul'da polislerce durdurulduğunu, yapılan üst aramasında herhangi bir suç unsuru bulunmamasına rağmen çevik kuvvet polisleri tarafından, 'sen gel bizimle' diyerek alt geçit (köprü) altına sürüklenerek zorla götürüldükleri belirtildi. Dilekçeye göre, merdivenlerden indirilirken 5-6 çevik kuvvet polisinin dövdüğü M.Ç, 'niye vuruyorsunuz' diyince polisler özellikle kafa, göğüs ve sırt bölgesine tekme ve coplarla vurmaya devam etti. Bir süre bu şekilde dövdükleri M.,Ç'yi ellerini arkadan kelepçeleyip çevik kuvvet otobüsüne götüren polisler burada da diğer gözaltına alınanlarla b.irlikte M.Ç'ye küfür ve hakaret etti. Dilekçede polislerin M.Ç'nin kimliğinden Vanlı olduğu görünce küfredip tekme ve coplarla tekrar dövdükleri iddia edildi. M.Ç'nin yüzüne biber gazı sıkan ve gazın etkisini arttırmak için üzerine su döken polisler, yaklaşık bir buçuk saat süren dayağın ve gazın etkisiyle bayılan M.Ç'nin ölmüş olabileceğinden korkunca M.Ç ve arkadaşı H.K'yı 'Bu çok pis kokuyor, bunu çöpe atalım' diyerek yol kenarında otobüsten attı.

Yaşam fonksiyonları orta derecede etkilendi

H.K telefonla aradığı başka bir arkadaşıyla birlikte M.Ç'yi hastaneye götürdü. Hastanede verilen raporda M.Ç'nin vücudunun muhtelif yerlerinde meydana gelen yaralanmalar ile birlikte burnunda kırık olduğu, basit tıbbi müdahale ile giderilmeyeeck ölçüde ve yaşam fonksiyonlarını orta derecede etkileyecek şekilde yaralandığı belirtildi. M.Ç hastanede tedavi olurken avukatı aracılığıyla polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Ayrıca M.Ç'nin ve arkadaşının gördüğü şiddetin Birgün Gazetesi'nde "1 Mayıs'ta polis işkencesi" başlığıyla olayı haber yapmasının ardından Adalet Bakanlığı da Beyoğlu Başsavcılığı'na "haberle ilgili soruşturma açılıp açılmadığını" sordu. Şikayet ve Bakanlığın ihbarı ile açılyan dosyalar birleştirildi. Savcılık, olaydan 3 gün sonra ifadesini aldığı ve sanık polislerle ilgili verdiği eşgal bilgilerini tutanağa geçirdiği M.Ç'yi 7 ay sonra İstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'ne göndererek teşhis yaptırdı ve M.Ç kendini döven polisleri teşhis etti. Savcılığın yaptığı araştırmada da M.Ç'nin suçladığı polislerin olay saatinde olay mahallinde görevli olduklarını tespit etti. Savcılığın ifadesini aldığı polisler ise suçlamaları kabul etmedi.

46 yıl ceza istendi

Beyoğlu Cumhuriyet Savcısı Ali Şafak ise olaydan 2 yıl sonra polis memurları F.O, V.D, G.A ve F.K hakkında dava açtı. Savcı Şafak, polislerin M.Ç'ye karşı eylemlerinden ötürü "işkence sonucu vücutta kemik kırılmasına neden olma, hakaret, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçlarından 12 yıldan 31 yıla, H.K'ya karşı eylemlerinden ötürü ise "yaralama, hakaret ve hürriyetten yoksun bırakma" suçlarından 4.5 yıldan 15.5 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını istedi. Yani, her iki mağdur açısından istenen toplam cezanın üst sınırı 46 yılı geçti.

5 yıl sonra beraat

İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2 yıl süren yargılamalar sırasında savunma yapan polis memurları, olayın gerçekleştiği bölgeden farklı yerlerde görev yaptıklarını savunarak suçlamaları reddetti. Polislerin amirleri de yaptıkları tanıklıklarla bu savunmaya destek verdi. Mahkeme, M.Ç'nin avukatı Özgür Urfa'nın "olaydan 3 gün sonra savcılıkta verilen eşgal bilgileri ile dosyaya gönderilen sanıklara ait fotoğrafların birlikte değerlendirilmesi için bilirkişi incelemesi" yapılması talebini reddetti.
Dava sonunda duruşma savcısı Aydın Boztaş verdiği esas hakkındaki görüşünde polislerin savunmaları doğrultusunda olay yerinde  görevlendirilmediklerini ve yapılan teşhisin olaydan 7 ay sonra "benzetme" yoluyla yapıldığını savunarak sanıkların beraatini istedi. M.Ç'nin avukatı Özgür Urfa ise sanıkların işledikleri işkence suçundan dolayı cezalandırılmalarını istedi.
Buna karşın mahkeme 26 Haziran'daki son duruşmada sanık polislerin "suçu işledikleri sabit olmadığı" gerekçesiyle beraatlerine karar verdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder