25 Haziran 2014 Çarşamba

Askeri Mahkeme Başkanı'nın Roboski kararı itirazı: Adalete ve devlete zarar verir



KEMAL GÖKTAŞ

Roboski'de 34 kişinin hayatını kaybettiği bombardımanla ilgili olarak Hava Kuvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığının verdiği takipsizlik kararına yapılan itiraz Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi tarafından reddedildi. Ret kararı, Askeri Mahkeme Başkanı Hakim Albay Oğuz Pürtaş'ın karşı oyuyla, 1'e karşı 2 oyla alındı. İki üye bombardımana karar veren askeri yetkililerin kaçakçı olan grubu terörist sanma konusunda "kaçınılmaz bir hataya" düştüklerini  savundu. Kararda, bombardımanda hayatını kaybeden kişilerin "top atışlarına rağmen sınıra doğru ilerledikleri ve kaçakçı davranış ve tepkisinden ziyade terör örgütü davranışları sergiledikleri" belirtilerek bu durumun askeri yetkilileri hataya sürüklediği savunuldu. Karara karşı çıkan Mahkeme Başkanı Pürtaş ise kararın kamu vicdanını tatmin etmeyeceğini belirterek "Kısa vadede maslahata ve kamu yararına uygun gözükse de uzun vadede mülkün temeli olan adalet duygusuna ve devlete zarar vereceğini" belirtti.

Askeri Mahkeme, "Hava harekâtının orantısız ve ölçüsüz olduğu, Cenevre Sözleşmeleri ve BM ilkelerine aykırı olduğu" yönündeki itirazlara karşılık, terör örgütlerinin komşu devletin topraklarını kullanarak hedef aldıkları devlete saldırılar düzenledikleri, Türkiye'ye yönelik olarak da Irak içerisinde yer alan kontrolsüz bölge üzerinden terörün desteklendiği belirtildi. Kararda "Kuzey Irak'tan terörist amaçlı sızmalar ve eylemlerdeik yoğunluk karşısında reaksiyoner biçimde bölücü terör örgütü ile mücadelesini yoğunlaştırma gereği duyan ülkemizin askeri operasyonlarının münferit 'meşru müdafa' tonsepti içerisinde ve bazı hallerde de sorunluluk hali temelinde hukuki bir mesnede sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin uzunca bir süredir terörle ve bölücülükle mücadele ettiği, bu mücadelede herhangi bir kurala uymayan teröristlere karşı dahi devletin, hukuk kuralları çerçevesinde hareket etmek zorunda olduğu kuşkusuzdur" denildi.

"Orantısız ve ölçüsüz denilemez"

Türkiye'de süren terörist faaliyetlerin Cenevre Sözleşmesi'nde tanımlanan "silahlı çatışma" olmadığı, tam anlamıyla terörist faaileyet tanımına uyduğu ifade edilen kararda şöyle denildi:
"Olayın öncesinde bölgede yaşanan yoğun terörist faaliyetler, eylem ikazları ve terörist geçişlerinin olacağına dair yoğun istihbarat olması, olaydaki grubun bölücü terör örgütünün hareket tarzı ile benzer tarzda hareket etmesi nedeniyle terörist değerlendirmesinde bulunan askeri yetkililerin olay günü gerçekleşen şartlarda yurt dışı askeri müdahalede mevzuatta belirlenen sürece uygun bir şekilde hareket ettikleri, grubun büyüklüğü, yanlarındaki getirdikleri vasıtalar ve hayvanlarla birlikte büyük bir tehdit oluşturabileceği değerlendirmesi üzerine yapılan müdahalenin orantısız ve ölçüsüz olacağının söylenemeyeecği değerlerlendirilmiştir. söz konusu hava herekatı sivilsiz silahsız siviller olduğu bilinen bir gruba yönelik değil, mevcut istihbari bilgiler çerçevesinde silahlı terör örgütü mensubu olduğu değerlendirilen bir gruba yönelik icra edilmiştir. Özellikle sivillere yönelik bilinçli ve kasıtlı bir harekat söz konusu değildir."

"Önleyici meşru müdafaa"

Askeri mahkeme, hedef alınanların PKK'lı olsa dahi uyarı ateşi, kadameli durdurma ve etrafını sarma şeklinde müdahale yapılması gerektiği yönündeki itirazı da reddederken "Grubun gerçekten de bölücü terör örgütü mensupları çıkması halinde terörle mücadele kapsamında önleyici meşru müdafaa olarak değerlendirileceği ve hukuka uygunluk sebebi teşkil edeceği, dolayısıyla söz konusu grubun silahlı bir terörist grup olduğu yönünde hataya düşen görevlilerin TCK'nun 30. maddesi kapsamında cezalandıramayacakları" savunuldu.

Kaçakçı gibi değil terörist gibi davrandılar

Kararda "Söz konusu grubun, sınır hattına yapılan uyarıcı mahiyetteki top atışlarına rağmen ilerlemeye devam etmesi ve kaçakçı davranış ve tepkisinden ziyade terör örgütü davranışları sergiledikleri" savunuldu. Grubun vasıta ve hayvanlarla birlikte ilerleyen büyük bir grup olduğu ve bir tehdit oluşturduklarının değerlendirildiği anlatılan kararda "mevcut coğrafi şartlar ve gece koşullarında kademeli olarak durdurma ve etrafını sarma şeklindeki önlemlerin yetersiz kalacağı değerlendirmesinin Hantepe, Gediktepe, Dağlıca ve Aktütün'deki terörist saldırılarından edinilen tecrübeler çerçevesinde yapıldığı" kaydedildi. Bu nedenlerle hava harekatının hukuka aykırı olduğunu yönündeki itirazların kabul edilmediği belirtilen kararda "Olayda kanun emrinin yerine getirilmesi, meşru müdafa ve kaçınılmaz hataya düşülmüş olması" hallerinin açık olduğu  ve bu hukuka uygunluk nedenlerinin savcılık tarafındanda değerlendirilebileceği ve dava açılmasının zorunlu olmadığı savunuldu.

"Kimse aklanmaya çalışılmadı"

Askeri Savcılığın ayrıntılı soruşturma yürüttüğü, hiç bir şüpheliyi aklamaya çalışarak olayın üzerini örtme çabası değil aksine olayı en ufak detaylarına kadar incelediği savunulan kararda "Karanlık bir nokta bırakmadığı, aksi yönde bir bulgu ve emare mevcut olmadığı, dolayısıyla bu yöndeki itiraz ve eleştirilerin hukuki olmayıp soyut ve mesnetsiz olduğu" savunuldu.

"Maslahata uygun olsa da adalete ve devlete zarar verir"

Karara karşı çıkan Başkan Hâkim Albay Oğuz Pürtaş ise "şüpheliler hakkında nihai kararın ve düşülen hatanın kaçınılmaz olup olmadığı hususundaki değerlendirme" yapma yetkisinin savcıya değil mahkemeye ait olduğunu belirterek "Bu konudaki kararın terörle mücadele, askeri harekat usulleri ve istihbarat bilgilerinin analizi konularında bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra verilmesi gerektiğini" kaydetti. Pürtaş takipsizlik kararının kamu vicdanını tatmin etmeyeceğini belirterek "Kısa vadede maslahata ve kamu yararına uygun gözükse de uzun vadede mülkün temeli olan adalet duygusuna ve devlete zarar vereceğini" belirtti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder