17 Mayıs 2013 Cuma

Yargıtay kararı ve Dink sanıklarına döşenen "altın köprü"




Kemal GÖKTAŞ
Hrant Dink cinayeti davasında Yargıtay'ın verdiği kararın cinayetin perde arkasının aydınlatılmasını önemli ölçüde olumsuz etkileyeceği belirtildi.
Dink cinayeti davasında mahkeme sanıklar hakkında açılan “terör örgütü” suçundan beraat kararı vermişti. Kararı temyiz eden savcı Hikmet Usta, cinayetin arkasında Ergenekon'un olduğunu iddia ederek sanıklara bu suçtan ceza verilmesini istemişti. Ancak Yargıtay Başsavcılığı tebliğnamesinde sanıkların Ergenekon dışında bir terör örgütü oluşturdukları iddia edilmişti. Dairenin kararıyla bütün bu görüşlerin dışına çıkılarak terör suçları dışındaki suçları işlemek için kurulan adi bir çeteden hüküm kurulması Dink cinayetinin arkasındaki güçleri ortaya çıkarmak bakımından ümitlerin büyük ölçüde zayıflamasına neden oldu.


KAMU GÖREVLİLERİ

Halen İstanbul’da kamu görevlilerine yönelik bir soruşturma yürütüldüğü biliniyor. Yakın zamanda savcılığın aralarında polis ve jandarmaların da olduğu bazı kamu görevlilerini şüpheli sıfatıyla dinleyeceği yönünde haberler yapılmıştı. Ancak Yargıtay’ın örgütün varlığını “Yasin Hayal çetesi” olarak formüle etmesiyle kamu görevlilerinin rollerini açığa çıkarmak konusunda da hukuki bir zaaf ortaya çıktı. Kararın kesinleşmesi halinde soruşturmanın terör suçlarına bakan özel yetkili savcılıktan normal savcılığa gönderilmesi söz konusu olabilecek. Ayrıca, terör suçlarında doğrudan soruşturulan kamu görevlileri için yetkili makamlardan izin verilmedikçe soruşturma yürütülmemesi de gündeme gelecek.

TERÖR NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin Dink cinayeti sanıklarının oluşturduğu örgütü "terör" örgütü saymaması, McDonald's bombalaması, Rahip Santoro'nun dövülmesi ve Hrant Dink cinayetinin de terör suçu sayılmaması sonucunu doğurdu. Oysa aynı dairenin, tutuklu öğrencilerin davalarında 1 Mayıs ve Nevruz gibi gösterilere katılmanın, 40 yıl önce ölmüş kişileri anmanın, düşünce açıklamalarını terör suçunun unsuru olarak saydığı çok sayıda kararı bulunuyor. Öyle ki yargı kararlarına göre gösteriler sırasında pet şişe atmak bile terör suçu sayılmasına yetiyor.
Dairenin bu kararının Dink cinayetine benzer bir şekilde işlenen ve kamu görevlilerinin de sanık olduğu Malatya Zirve Yayınevi davasında da emsal olabileceği ve 3 Hıristiyanın kesilerek öldürüldüğü katliamın da "adli suç" kapsamına alınabileceği belirtildi.

ALTIN KÖPRÜDEN KAÇAR MI?

Yargıtay, mahkemenin Dink cinayetinden beraat kararı vererek tahliye ettiği Erhan Tuncel'in "cinayete yardım" suçundan cezalandırılmasını istedi. Yargıtay ayrıca mahkemenin 10.5 yıl ceza verdiği McDonald's bombalanması eyleminden de "kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 6 kez müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasını istedi. Yargıtay'ın bu kadar ağır cezalar istediği Tuncel ise 10.5 yıl ceza almış olmasına rağmen mahkemece serbest bırakılmıştı. Mahkeme, Tuncel'in Dink cinayetinden beraat etmesine gerekçe olarak "Erhan'ın süreci yönlendirdiğinin deliline ulaşılamadığından artık cinayetten Erhan'ın sorumlu tutulması ceza hukuku ilkelerine uygun düşmez.  Zira ceza hukukunda 'faal nedamet gösterip suçtan dönen failin ayağına altın köprü döşenir' ilkesi gereği icra ettiği hazırlık hareketleri ne kadar suç oluşturuyorsa yalnız o fiilden sorumlu tutulur" ifadelerini kullanmıştı. Şimdi mahkemenin döşediği altın köprüden yararlanarak tahliye edilen Tuncel'in firar edip etmeyeceği tartışılıyor.

AĞIR CEZALARDAN KURTULDULAR

Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin kararında sanıkların işledikleri bombalama ve cinayet olaylarının terör suçu olarak görülmedi. Daire bu yüzden sanıkların "terör örgütü" suçundan değil "suç işlemek için silahlı örgüt kurma" suçundan yargılanmalarını istedi. Daire, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi doğrultusunda bu eylemleri terör suçu olarak görseydi Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'e "devletin birliğini bozmak" suçundan ağırlaştırılmış müebbet verilecekti. Diğer sanıklar ise 7.5-17 yıl arası ceza alabilecekti. Ancak suçun "adi çete" kapsamına alınmasıyla Hayal ve Tuncel'e 2.5-9 yıl arası, diğer sanıklara ise 1-3 yıl arası ceza verilebilecek. Ayrıca işledikleri suç terör kapsamında görülmediği için infaz bakımından da daha hafif bir sisteme tabi olacaklar.

TARİHİ İÇTİHAT FIRSATI KAÇTI

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın tebliğnamesinde, Dink'in sırf başka din ve milliyetten olduğu için öldürüldüğü, cinayetin "devletin birliğinin bozulmasını amaçlayan, bölücü bir terör eylemi" olduğu belirtilerek sanıklara "bölücü örgüt" suçundan ceza verilmesi istenmişti. Daire de bu görüşü benimseseydi "bölücülük" suçları açısından yeni bir emsal doğacaktı. Buna göre sadece ülke topraklarını ayırmaya yönelik eylemler değil, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Ermeni gibi toplulukların arasını açmaya yönelik milliyetçi eylemler de bölücülükten ceza alacaktı. Ancak Dairenin suçu adli bir suç olarak değerlendirmesi nedeniyle tarihi bir içtihat çıkması fırsatı da kaçırılmış oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder