16 Mayıs 2013 Perşembe

İLLE DOSTUN BİR TEK GÜLÜ...



Kemal GÖKTAŞ
Suriye meselesinin Türkiye'yi doğrudan etkileme potansiyali olduğu ve mezhepsel gerilimin Hatay ve Arap Alevileri başta olmak üzere dönüp yine Alevileri vuracağı sır değildi.
Radikal islamcı çevrelerin Alevileri hedef alan diline eşlik eder biçimde hükümet yetkililerinin "PKK içinde barış istemeyen Aleviler", "Suriye'deki Alevi azınlık diktatörlüğü" gibi gerçeklikle bağdaşmayan söylemleriyle, zaten AKP iktidarının başından bu yana ayrımcı politikalarla bunalmış, gelecek ve güvenlik kaygısına düşmüş Aleviler hedefe alındı.
Aleviliği asimile etmeye yönelik bu hükümet politikasının en önemli hedefi öncelikle Alevileri soldan, solculuktan koparmak. Çünkü bu bağ, sosyolojik ve siyasal açıdan ülkenin önemli bir muhalif dinamiğini oluşturmaya aday. Aday diyorum, çünkü Kemalizm ve CHP etkisinden kurtul(a)mayan bir Alevilik kendisini AKP karşıtlığı ile ifade ederken önceki hafta sonu Ankara'da düzenlenen kurultayda ortaya konulduğu gibi, yüzü özgürlüklere ve barışa dönük, sola yakın duran bir Alevi hareketi, demokratik mücadele kanallarının açılmasında önemli bir rol oynayabilir.

Bu yüzden de Alevilerin evleri işaretleniyor, kürsülerden Alevi siyasetçiler aşağılanıyor, okulların imam hatipleştirilmesi yoluyla Alevi çocuklar asimilasyona çalışılıyor. Alevilik devletin bütün kurumlarında ayrımcılığa uğramanın temel gerekçesini oluşturuyor.
Böyle bir ortamda Agos gazetesinin yayın yönetmeni Rober Koptaş'ın yazısı zuhur etti. Alevilik düşmanlığının bütün argümanlarını, başka bir pencereden toplamış ve önümüze koymuş ne yazık ki Koptaş:
"Bazı kötü niyetlilerin Alevi-Sünni çatışması yaratmak istediklerini söylüyor", ki doğrudur. Bu çatışmayı çıkarmaya hevesli kötü niyetlilerin adresini "deşifre" ederken diyor ki Koptaş, "yakın bir gelecekte, PKK’yı andıran, şiddet kullanmaktan kaçınmayan bir Alevi örgütünün doğuşuna dahi tanıklık edebiliriz..."
İddianın ağır olduğunun farkında gerçi yazar: "Evet, bu ağır bir iddia; ancak gerçekçilikten uzak olduğunu düşünmek kolaycılık olur."
Bu "gerçekliği" ispata girişen Koptaş'ın argümanları ise 'çok tanıdık': Alevilerin isyancı ruhu(!), asırlar süren ezilmişliğe başkaldırının, 20. yüzyılın devrimci şiddet yöntemleriyle çakışmasıyla doğan bu asabiye(!), önce Türk solu içinde, sonra da PKK kurucu kadrosu içerisinde çok sayıda Alevi’nin yer almasına neden ol(muş)..."
Ayrıca Aleviler ve dahi solcular Esad ve Baas yönetimini bir anti-emperyalist direniş olarak yüceltiyormuş. Sonra Koptaş, PKK örneğini veriyor ve diyor ki mealen, Alevilerin sorunları çözülmezse bazı sol örgütler Alevileri şiddete yöneltir...
Ve en korkuncu, Koptaş, solcuları ve sosyalistleri Alevi - Sünni çatışmasını bir kazanç kapısı olarak görebilecekleri iddiasını gündeme getiriyor ki, Koptaş'ın önceki yazılarını okumasaydık ve sadece bu tespitini ele alsaydık, tarihi ve siyaseti çarpıttığını, bunu yaparken de Alevileri hedef gösterdiğini söyleyebilirdik.
Tarihi ve siyaseti, yeni dönemin liberal-İslamcı perspektifinden okumanın ve buna teslim olmanın verdiği konfora yaslanmanın ortaya çıkardığı bir sonuç Koptaş'ın yazdıkları. Yazı, AKP iktidarının ve siyasal İslamcıların politik hedeflerine yedeklenmiş bir zihnin argümanlarını seriyor ortaya. Zihnini bu gericiliğe teslim etmiş olmanın farkında değil gerçi. Özgüveni yüksek ve uyarıcı misyonu tam. Oysa ah bilmiyor sevgili Koptaş, bu yazıyı okuyan her bir Alevi, dünden daha çok korku içinde yaşamaya başlayacak. Çünkü Alevileri hedef alan dilin bu kadar yakınına girmiş olduğunhu, dost bildiği zihinleri dumura uğrattığını fark edecek ve çaresizliğini büyütecek...
Bilmiyor ki, geriye kalan eskimeyen bir türküdeki gibi olacak: "ille dostun bir tek gülü yaralar beni..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder