Sayfalar

3 Aralık 2015 Perşembe

Tahir Elçi'ye metroda, sokakta "niye öyle dedin" sorgusu...

Türkan Elçi röportajının tam metni


KEMAL GÖKTAŞ

Diyarbakır’da çıkan bir çatışmanın ardından ensesine gelen tek kurşunla öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, eşinin bir suikaste kurban gittiğine inandığını söyledi. Olayın aydınlanacağına inanmadığını, ancak Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların aramasını önemli bulduğunu söyleyen Elçi, CNN Türk’te söylediği sözler nedeniyle hakkında soruşturma açılan ve tutuklama istemi hakimlikçe reddedilen eşi için “Keşke tutuklansaydı” dedi. Elçi, taziyeleri kabul ettiği evlerinde yaptığımız görüşmede sorularımızı şöyle yanıtladı:

Siz görüntüleri izleyebildiniz mi?

Hayır, izleyemedim.

Olayla ilgili sizin görüşünüz ne?

Arkadaşların anlatımından benim çıkardığım, Tahir’in bir suikaste kurban gittiğine inanıyorum. Çünkü çatışma olmuş olamaz. Tahir’in kaçamadığı, koşamadığı için orda kaldığı gibi yorumlar var. Bunlar çok safça yorumlar. Kaçmış olsaydı bile planlı bir şey olduğu için, bilerek, tasarlayarak, yerini tespit ederek sadece Tahir’i hedef aldıkları için kurtulamazdı. Polisle karşı taraf arasında bir çatışma çıktı da bu çatışmadan dolayı arada gitti gibi bir şey yok. Öyle olsaydı başka yaralılar da olurdu, başka insanlar da ölmüş olurdu. Niye hiç kimse değil bir tek Tahir vuruluyor, tek kurşunla ensesinden vuruluyor. Vücudunun her hangi bir bölgesine gelse, rastgele bir kurşunla gitti derdik. Öyle bir şey yok. 

Suikast yapılmasının bir nedeni var mı?

Bunun için konumu müsaitti. Her kesim için sevilen bir insan olduğu için böyle bir şeyle karşılık buldu, hayatı sonlandırıldı. Bir tek tarafın adamı olmuş olsaydı ona yönelik bir şey olmayacaktı. Adım gibi eminim.  20 yıldır çok aktif bir insandı. Gözü karaydı.  

Sosyal medyada, hastane önünde “kahrolsun PKK” dediğiniz iddia ediliyor.

Böyle bir şey olmadı. Bilmediğim bir şeyle ilgili ben nasıl bir yorum yapabilirim. Hiçbir gazeteci ile görüşmedim. Bunlara çk üzüldüm. Bir acı yaşarken anormal yalanlarla karşılaşmak acıyı daha da artırıyor. Bu konuda Tahir’i biraz daha iyi anladım.  Tahir’in sosyal medya ile, kirli medya ile nasıl cebelleştiğini, ne kadar zor anlar yaşadığını daha iyi anladım. Ben öyle çok aktif biri değilim. Çoğu zaman haber kaynağım Tahir’di. Bugün fark ettim, bu iş zor bir işmiş. Söylemediğim bir şeyi söylemişim gibi haber yapıyorlar. Tahir’in söylediği bir kelime üzerinden de hayatı sonlandırıldı. CNN Türk’teki açıklamasından sonra her şey döndü ve bu onun hayatına mal oldu. 


Tehlikeler konusunda onu uyardığınız oluyor muydu?

Çok, çok, çok uyardım Tahir’i. Ben ona benzemiyorum. Belki annelik duygusuyla ona göre daha korkak ve işleri frenlemeye çalışan pozisyonum vardı, ama maalesef yeterli gelmedi. Bir çocuğu nasıl anne servise bindirip okula gönderirken ‘bunu yapma, şöyle yapma’ diye öğütler verir ya.. Bizde de bu bir gelenekti. Tahir sabahları çıktığı zaman ben uyarırdım. “Tahir aman dikkat et, çok da kimseye fazla dokunmayacak şeyler söyleme. Zarar görmeni istemiyorum” diye..  Bu kadar acı, işkence görmüş bir insanın biraz daha rahat bir hayat yaşama hakkına sahip olduğunu düşünürdüm. Bu bencilce bir şey değildi. Belki birazcık kadınlık, annelik duygularıydı. Dediklerimin haklı olduğunu bilse bile önüne geçmek istemiyordu.

-Son günlerde biraz daha mı tedirgin oldunuz?

Çok.. Geçen hafta sonu İstanbul’daydık. Metroda insanlar yanımıza gelip konuşmaya başladı. ‘Tahir bey PKK terör örgütü değildir derken siz buna inanarak mı söylediniz? Bunu hangi amaçla söylediniz?’ diye soruyorlardı. Yolda durdurup soranlar oluyordu. O kişinin niyetini ilk başta algılayamıyorsun, bilemiyorsun, korkuyorsun. Ama kötü niyetle, saldırganlık niyetiyle gelen insanlar bile Tahir’in gülerek verdiği yanıtlar ve ikna ediciliği karşısında yanımızdan olumlu duygularla ayrılıyordu. “Ben bunu barışa hizmet amaçlı söylüyorum. Herhangi bir kesimin sözcülüğünü yapmak anlamında söylemiyorum Öyle bir niyetim yok. Toplum kaostan kurtulsun, daha iyi günlere doğru gidelim, hep beraber yaşayabilelim” dediğinde karşı taraf ikna oluyordu.

Savcılığa ifade vermeye gittiği zaman korktunuz mu  tutuklanır diye?

O değil ama ben çok korktum. Çok demoralize oldum. Kararı uygulama tarzları, onu polislerle, panzerlerle, gövde gösterisi ile makamından almaları beni biraz acıttı. Ben kime yaparlarsa da Tahir’e yapmazlar diyordum.  Tahir’in tutumu belliydi. Bir açıklamadan dolayı böyle bir muamelenin yapılmış olması beni de onu da rencide etti, üzdü de.Eşyalarını topladım, valizini baroda ona verdim. ‘Tutuklanırsan ben yarın İstanbul’a geliyorum’ dedim. İkimiz de tutuklama bekliyorduk. Ama şu anda ‘keşke tutuklansaydı ve böyle bir şeyle karşılaşmasaydık’ diyorum. İnsan bazen tutuklanmaya da keşke diyebiliyormuş. Tutuklanmayı bu kadar da büyütmeseydim diye kendime de kızıyorum. Ben biraz da Tahir’in sağlık problemlerinden korktum. Kalp hastasıyı, by- pass olması gerekiyordu aslında. 2 yıl arayla 2 kez stent taktırdık. Günde bir torba ilaç içiyordu.

Keşke hiç söylemeseydim o sözleri dedi mi hiç?

Hayır, demedi. Biraz o atmosferin etkisiyle söyledi onu. Tahir bu mevzunun salt ‘Terör meselesidir’ diyerek üstünü kapatmanın çözümden uzaklaştıracağını düşünüyordu.

PKK şiddetini de eleştiren açıklamaları olduğu söylendi…

Cizre, Silvan raporları var. Tahir hiçbir zaman ‘hendekler iyidir, yapılmalıdır, bu halk mücadelesidir’ demedi. Bunun doğru olmadığını en radikal bir şekilde her yerde, her platformda  çok net bir şekilde çekinmeden söyledi.

Son dönemde en çok neyi mesele ediyordu?

Türkiye’nin Suriyelileşmesinden, Halep haline gelmesinden korkuyordu. Halep’te bütün tarihi eserler yıkıldı, insanlar göç etmeye başladı. Hüsranlı şehir havasının burada da olmasını istemiyordu. ‘Her ne olursa olsun, biz sorunları demokratik yollarla da çözebiliriz. Şiddetle, barikat kurmayla, hendek kazmayla, sivil insanın zarar görebileceği adımlar atarak değil, demokratik yollarla çözülebileceğine çok inanıyordu.

Bunları söylediği için baskı görüyor muydu?

Hayır, tehdit mahiyetinde, onu rahatsız edecek bir şey yoktu. Sadece bazen sosyal medyada eleştiri düzeyinde oluyordu.  Örneğin, Nusaybin’de bir muhabire saldırı, haber yapılmasına engelleme olmuştu. Tahir de Twitter’da ‘sen muhabirin haber alma hakkını engelleyemezsin’ diye yazdı. Birileri de ‘samimi değilsin, yalakalık yapıyorsun’ diye yazmış. Ama asla öyle bir tehdit almadı.

Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın sizi hemen aramasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakanın eşi, Adalet ve İçişleri bakanları aradı...  Aramalarını ben bir adım olarak düşünüyorum. Çünkü ciddiye almayıp; farklı bir zaviyeden baktığın zaman, ‘yaptıkları bellidir, çözümsüzlüğe gidiyoruz, aramış ne aramamış ne’ gibi bir yaklaşımım yok. Öyle olursa ben Tahir’in çizgisinden uzaklaşmış olurum. Tahir en ufak gördüğü umut ışığını sahiplenirdi. Gelecek güzel günlere inanırdı. Ben bu aramaları da hep o umutla yorumladım. Başbakan veya Cumhurbaşkanı arayıp ‘aydınlatacağız’ dediklerinde farklı bir tepki verebilir miydim?  Hayır. Tahir de olsa nezaketi elden bırakmaz, ‘görüşmek istemiyorum’ demezdi. Duygusallık olurdu. En acı günümde aradılar. Duygusallığa kapılmam, tepkisel davranmam benim duruşuma yakışmazdı. Olayları her yönüyle değerlendirmek lazım. Benim o olayı sıcağı sıcağına ‘bu yaptı şu yaptı’ deme lüksüm yoktu. Bazen insanın bilemediği şeyler oluyor. Ben suçlamaları sadece bir yöne doğru yapmış olsam belki gerçekleri görmeme gibi bir zaafa da düşebilirim. Tahir de emin olmadığı bir konuda yorum yapmazdı. Benim 20 yıllık onun yanında bir çıraklığım var. Bu yaptı, şu yaptı bilemem. Ama neden suikast diyorum? Başka biri niye değil sadece o. Ve ensede tek kurşunla vurulması. Hasbelkader bir şey olmamış, planlı gidilmiş. Çünkü hangi saatte basın açıklamasının yapılacağı dünya aleme duyurulmuş. Tahir’in orada olduğunu biliyorlar.
Bu olayın aydınlanacağına inanıyor musunuz?
Ben inanmıyorum. Okuduğum metinde faili meçhullere vurgu yaptım çünkü deneyimlerimiz faili meçhullerin yıllardır çözülemediğini gösteriyor. Ama belki birilerinin bir umut vermesi, bir şeyleri çözebilme anlamında yaklaşması da önemli. Tamam çözülmeyebilir. Senin kafan yılların güvensizliği ile şekillenmiş. Kafanın içinde örümcek ağı gibi örülmüş o güvensizlikler. Bazı faili meçhuller aydınlanmış olsaydı ben derdim ki bu da sonuçlanacak, çözümlenecek diye umut edebilirdim. Ama benim acımı paylaştıklarını söylediler. Özellikle başbakan, çok çok üzüldüğünü söyledi. Eşi de ‘bir kadın olarak anne olarak sizi anlıyorum’ dedi. Çocukların yaşlarını sordular. Güvenirsin ya da güvenmezsin ayrı bir şey, böyle bir dille dile getirilmiş duyguların samimiyetine inanmıyorum demek bence yakışık almaz.
Törenlerde çok metin bir duruş sergilediniz…
Benim yapımdır. Tahir her zaman bana “Ben önce ölmek istiyorum. Çünkü sen çocuklara sahip çıkacağına inanıyorum” derdi. Tahir de aslında bir çocuktu. İçinde bir çocuk vardı. Çok duygusaldı. Ben onu da sürekli uyarırdım. “Tahir öyle değil böyle”  diye. Ama hiçbir zaman alınmazdı.
“En büyük fobisi bir çocuğun babasız kalmasıydı”
Tahir’i herkes gülümsemesiyle ve çok aceleci olmasıyla tanır. Bir de en büyük fobisi bir çocuğun babasız kalmasıydı. Faili meçhullerde bile onu en çok üzen şey çocukların yetim kalmasıydı. ‘Falanca kişinin çocuğu kaldı ortada, kaç yaşında’ derdi.  Ama şimdi aynı durumla kendisi de karşılaştı. İçine doğuyordu sanki. Arin’i üzgün gördüğü zaman “Peki bu çocuk bana bir şeyler olursa bu çocuk ne olur diye kaygılarını dile getirirdi.


“Törende ‘Tahir belki duyar diye’ konuştum”
Ben bu metni el yazısıyla dün gece uykusuz kalınca yazdım.  Aslında konuşmak istemiyordum. Bir zorunluluk gibi geliyordu. Ama gece uykusuz kaldım, düşünceler kafamı o kadar rahatsız etti ki  “Tahir faili meçhullerle ilgilendi, onunla ilgili bir şey yazabilir miyim” diye düşündüm. Şiirle, öyküyle ilgili çalışmalarım da var. Tahir’in çantası yanı  başımdaydı. Onun bloknotlarına yazdım.  ‘Okusam belki Tahir duyar beni’ diye düşündüm. Biraz da onun duyma ihtimaline binaen okudum, yoksa bir mizanseni yerine getirmedim.

Cenazede kızınız Nazenin’in gözyaşyarı herkesi çok etkiledi. Kızıyla bağı nasıldı?

Çok duygusal bir baba-kız ilişkileri vardı. Kızımı çok narin, çok ince, hassas bir kız olarak yetiştirdi. Kızım 10-15 gün önce yurt dışı başvurusunda bulundu. Tahir gitmesini istemiyordu. Kızımın kararlı olduğunu görünce ‘Türkan çok istiyor, izin verelim gitsin’ dedi. Oturdu bütün  başvurularını İngilizce olarak hepsini kendisi yaptı.

“Klasik bir evliliğimiz yoktu”

Nerelisiniz, Tahir Bey’le nerede tanıştınız?

Ailem Diyarbakır’da yaşıyor. Akşemseddin Ortaokulunda Türkçe öğretmeniyim. Edebiyat mezunuyum. Ben Türkçeyi 8 yaşında öğrendim, babam Fransızca öğretmeniydi. Buna rağmen ben Türkçe bilmezim, sadece Kürtçe konuşurdum. Babamın bilinçli tercihiydi. Tahir Cizreli, ben Diyarbakırlıyım. Ortak arkadaşlarımız vardı, öyle tanıştık. 20-21 yıldır evliyiz.  Tahir’le bir evlilik ilişkisinden öte bir ilişkimiz vardı. Fikirsel birlikteliğimiz, dünyaya bakış açılarımız kimi zaman evliliğimizi ayakta tutan en önemli direk, temel taşı oldu. Klasik, sıradan bildiğimiz bir evlilik ilişkisi değildi. Türkiye’deki problemlere, Kürt sorununa yaklaşımımız, ikimizin de şiddeti onaylamaması gibi..

Siz Tahir Bey’i siyaseten nasıl tanımlarsınız?

İnsanların 20’li yaşlarda ülke sorunlarını çözme konusunda, farklı bakış açıları olabiliyor. Kimi zaman sosyalizm oluyor,  sağcıysa uç noktalara gidebiliyor. Ama belli bir dönemden sonra değişim, dönüşüm olabiliyor. Onda da çıkış noktası sola yakındı ama sonra dünyaya bakış açısı, olayları çözme biçimi olarak daha çok demokrasiye inanıyordu. Sorunun, demokratik yollarla çözüleceğine inanıyordu.

15 Ekim 2015 Perşembe

Başbakan o sözü canlı bombanın ailesine söylemiş: “İyi işte birbirlerine destek olurlar”



KEMAL GÖKTAŞ
Barış mitingine saldırı düzenleyenlerin Adıyaman’daki IŞİD yapılanmasının elemanlarının olduğunun ortaya çıkmasının ardından devlet yetkililerinin sorumluluğu tartışılırken çok çarpıcı bir ayrıntı gündeme geldi.  CHP’nin Adıyaman’daki IŞİD yapılanması ile ilgili hazırladığı raporda Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun oğlu ve gelini IŞİD’e katılan aileye söylediği “İyi işte, birbirlerine destek olurlar” sözünü canlı bomba Ömer Deniz Dündar’ın ailesine söylediği anlaşıldı.


8 Ekim 2015 Perşembe

Danıştay üyesi: "Alkol tüketmek temel hak ve özgürlüklere girmez"


KEMAL GÖKTAŞ
Valiliklerin il genelinde “keyfi” olarak uyguladıkları  alkollü içki yasağına, Danıştay vize vermedi. Danıştay 10. Dairesi, Afyonkarahisar Valiliği’nin “açıktan alkol almanın ve alkol satışının yasaklanmasına ilişkin” kararına karşı açılan davada yerel mahkemenin verdiği iptal kararını onadı. Danıştay kararına göre il genelinde açıkta alkol almanın ve satışı yasaklanamayacak, ancak “kamu düzeni ve güvenliğini bozan durumlarda” belirli bölgeler için yasak kararı alınabilecek.  Oyçokluğu ile alınan Danıştay kararına muhalefet şerhi yazan üye Ali Ürker, “açıkta alkollü içki tüketimi ve satılmasının, Anayasanın koruma altına aldığı temel hak ve özgürlüklerden hiçbirine girmediğini” savundu.

6 Ekim 2015 Salı

Savcılık, işkenceyi bir yana bıraktı, “Hükümeti Gezi’de yıkamadık, Soma’da yıkacağız” sloganını araştırdı, bulamadı


http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/382147/Savcilik_iskencenin_degil_isirilan_parmagin_pesinde.html


KEMAL GÖKTAŞ
 Soma Cumhuriyet Başsavcılığı, Soma’da maden kazasını protesto ederlerken polisin döverek gözaltına aldığı, spor salonunda kelepçeli olarak tuttuğu avukatların “işkence ve kötü muamele” iddiaları ile ilgili herhangi bir işlem yapmazken avukatlar ve birlikte gözaltına alınan diğer kişiler hakkında “derin bir inceleme” yürüttüğü anlaşıldı. Başsavcılık, polisin tutanağı doğrultusunda şüphelilerin "Katil AKP hesap verecek, Hükümeti Gezi'de yıkamadık Soma'da yıkacağız, Tayyip'in k…ği polisler" şeklinde slogan attıklarını ve bir polis memurunun “yüzeysel yaralanmaya yol açacak şekilde parmağını ısırdıkları” iddiasını araştırmak üzere görüntüleri bilirkişilere gönderdi. Bilirkişilerin bu sloganları tespit edememesi üzerine görüntüler Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.
Soma’da Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi bir grup avukat, 17 Mayıs 2014’de, Eğitim Sen önünde dövülerek gözaltına alındı. Çekilen görüntülerde avukatlara yapılan kötü muamelenin götürüldüğü kapalı spor salonunda da sürdüğü belirlendi.  Olaydan sonra avukatlar polisler hakkında suç duyurusunda bulunurken savcılık da polis tutanağı doğrultusunda aralarında avukatların da olduğu kişiler hakkında soruşturma açtı.

30 Eylül 2015 Çarşamba

Roboski kararını veren komutan terfi etti, Genelkurmay Başkanlığı yolu açık


KEMAL GÖKTAŞ
 Roboski’de 34 vatandaşın hayatını kaybettiği bombardımana karar verilen Genelkurmay’daki toplantının ayrıntıları ortaya çıktı. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Yaşar Güler, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı’nda verdiği ifadede bombardıman kararını yaptıkları toplantıdan sonra aldıklarını anlattı ve kararın “uluslar arası hukuka göre meşru müdafa kapsamında doğru olduğunu” savundu.

CHP’lilerin Dersim tartışmasından Mengü'ye hapis cezası çıktı


Küfürlü tepkiye “Millet adına yaptım” savunması tutmadı

KEMAL GÖKTAŞ
Ankara 30. Asliye Ceza Mahkemesi, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrukulu’na, Dersim tartışmaları nedeniyle hakaret eden eski CHP milletvekili Şahin Mengü’ye 2 ay 27 gün hapis cezası verdi. Mahkeme, Mengü’nün “Koruduğum değer Türk milleti adına Atatürk’e hakaret yapılmasına tepkidir” savunmasını yerinde bulmadı.

18 Eylül 2015 Cuma

Cizre’de soruşturma skandalı: Deliller toplanmadı, olay yeri incelemesi yapılmadı



 KEMAL GÖKTAŞ
Cizre'de ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan edilen günlerde yaşanan 21 sivil vatandaşın ölümüyle ilgili olarak savcılığın olay yeri incelemesi dahi yapmadığı ve delilleri toplamadığı belirtildi. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, sokağa çıkma yasağının kalkmasının üzerinden 5 gün geçmiş olmasına rağmen savcılığın failleri ortaya çıkaracak etkin bir soruşturma yürütmediğine dikkat çekerek toplanmayan delillerin çocukların elinde ve ayaklar altında gezdiğini ve çöplüğe gittiğini söyledi. Elçi adli makamlara bir an önce harekete geçerek delilleri toplama çağrısında bulunurken bu işlem için mahallelere gidecek kamu görevlilerine karşı “şiddette bulunulmaması” çağrısı da yaptı.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Açık cezaevi yoluyla "örtülü affa" devam


KEMAL GÖKTAŞ

Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı yönetmelik değişikliği ile hükümlülerin kapalı cezaevinden açık cezaevine geçiş süresi yarı yarıya indirildi. Yönetmeliğin önceki halinde cezalarının 5'te 1'ini iyi halli olarak çeken hükümlülerin açık cezaevine geçişi öngörülürken değişiklikle bu oran 10'da 1 olarak düzenlendi. Açık cezaevinde 6 ay kalan hükümlülerin şartlı tahliye tarihine 1 yıl kala erken tahliye olabileceklerine ilişkin 2012'de yürürlüğe giren "örtülü af" düzenlemesi ile birlikte değerlendirildiğinde örtülü aftaki ceza indirimleri artmış oldu.


20 Ağustos 2015 Perşembe

Seçim hükümetinde Başbakan, diğer partilerin bakanlarını belirleyebilir mi?



KEMAL GÖKTAŞ

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun hükümet kurma çalışmalarından 40 gün sonra sonuç alınamaması üzerine en güçlü olasılık olarak ortaya çıkan "seçim hükümeti"nin nasıl kurulacağı konusu tartışma yarattı. Anayasa'nın ilgili hükmünde hükümeti kurmakla görevlendirecek Başbakan'ın parti liderlerinden bakan listesi mi alacağı yoksa bakanları kendisinin mi belirleyeceği konusunda boşluk olması nedeniyle çeşitli görüşler ileri sürüldü. Eski AKP milletvekili ve Anayasa hukuku profesörü Zafer Üskül, boşluğun geçmişteki uygulamalara, teamüllere bakılarak çözülmesi gerektiğini belirterek "koalisyon hükümetlerinin kurulmasında izlenen yöntemin" uygun olduğunu belirtti.


19 Ağustos 2015 Çarşamba

Diyadin soruşturmasına da gizlilik kararı



Diyadin Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın talebi üzerine iki fırın işçisi çocuğun öldürülmesine ilişkin yürütülen soruşturmada 'kısıtlama' (gizlilik) kararı verdi. Yasada kısıtlamanın müdafilere, yani şüphelinin avukatlarına yönelik olabileceği belirtilmesine rağmen, uygulamada yine öldürülenlerin ailelerinin avukatlarına da dosyadaki belgelere erişim kısıtlandı.

18 Ağustos 2015 Salı

Baskın Oran'a tehdit ve hakarete takipsizlik. Gerekçe: E-posta ABD'den gönderildi!

KEMAL GÖKTAŞ

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Baskın Oran'a ABD'de oturan bir kişinin gönderdiği ağır hakaret ve tehdit içerikli e-maile ilişkin suç duyurusundan ilginç gerekçelerle takipsizlik kararı çıktı. Oran'ın öldürülmekle tehdit edildiği e-mail için "hakaret"ten işlemi yapan savcılık ABD'den yapılan bu tür hakaret suçlarının yaptırımsız kalacağını belirterek takipsizlik kararı verdi. Kararda hem ilgili sitenin bağlı olduğu elektronik servis hizmetlerinin yurtdışı kaynaklı olması nedeniyle dijital delil elde edilmesinin mümkün olmadığı hem de ABD'de hakaret içeren ifadelerin suç olarak görülmemesi nedeniyle dava açılamayacağı belirtildi.


17 Ağustos 2015 Pazartesi

Yargıtay: Cemevleri ibadethanedir, elektrik faturasını devlet ödemeli


KEMAL GÖKTAŞ

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, BEDAŞ'ın Cem Vakfı'na ait cemevine kestiği elektrik faturalarının ödenmesi ile ilgili davada, cemevlerinin ibadethane sayılması gerektiğini belirterek yerel mahkemenin kararını bozdu. AİHM'in daha önce Cem vakfı'nın yaptığı başvuruda verdiği karara atıf yapılan kararla cemevleri ile ilgili yeni bir dönemin başlayacağı belirtildi. Cem Vakfı avukatı Erhan Aslaner, kararın tarihi olduğunu belirterek "Karara göre cemevlerine diğer ibadethaneler gibi her türlü yardım yolu açılmıştır. Elektrik giderleri Diyanet bütçesinde karşılanacak, belediyeler cemevlerine yer tahsisi konusunda imar kanunundan kaynaklı sıkıntılar aşılmış olacak" dedi.

14 Ağustos 2015 Cuma

AYM'den Özgür Gündem ve Öcalan kararı

"Örgüt yöneticilerinin açıklamalarını yayınlamak ve Kürdistan demek tek başına suç değil"

KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi (AYM), Abdullah Öcalan'ın Atatürk'ü genel olarak öven sözlerindeki "Kürdistan" ifadesine yer veren Ülkede Özgür Gündem gazetesine el konulması ve gazetenin imtiyaz sahibi ile yazı işleri müdürüne dava açılmasını, basın ve ifade özgürlüğünün ihlali saydı. Kararda yasadışı bir örgütün mensubunun veya yöneticisinin şiddeti övmedikçe görüş ve düşüncelerini açıklamasının tek başına cezalandırma nedeni olamayacağı belirtildi. AYM'nin kararıyla yasadışı örgüt üye ve yöneticilerinin şiddet çağrısı olmayan sözlerine yer vermek ve Türkiye topraklarının bir kısmı için "Kürdistan" ifadesini kullanmak tek başına suç oluşturmayacak.

Diyadin'de "yargısız infaz" soruşturması


Günlüğü 15 TL'ye fırında çalışıyormuş

KEMAL GÖKTAŞ

Ağrı Diyadin Savcılığı, PKK'lıların önceki akşam İlçe Jandarma Komutanlığı'na yönelik saldırılarından sonra çıkan çatışma sırasında fırın işçisi oldukları belirtilen 15 ve 17 yaşlarında iki çocuğun yargısız infazla öldürüldükleri iddiasıyla ilgili  soruşturma başlattı. Diyadin İmam Hatip Lisesi öğrencisi olan Emrah Aydemir'in babası da savcılığa verdiği suç duyurusu dilekçesinde oğlunun günlük 15 TL karşılığında fırında çalıştığını ve çatışma çıktığında telefonla arayarak dikkatli olmasını istediğini söyledi. Diyadin Belediye Başkanı, Ağrı Baro Başkanı ve Aydemir'in avukatı olayın infaz olduğu iddiasında bulunurken soruşturmayı yürüten savcı Bilal Dumanlıdağ, soruşturmanın başında olduklarını, henüz tutanakların kendisine gelmediğini belirterek bu aşamada hiçbir şeyin belli olmadığını söyledi.

13 Ağustos 2015 Perşembe

AYM'den grev ertelemede "keyfi" gerekçelere son


 KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi, Kristal-İş'in grev kararının "milli güvenlik" gerekçesiyle ertelenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararının Anayasa ihlali olduğuna hükmetti. Kristal-İş'in, Bakanlar Kurulu kararının durdurulması isteminin reddedilmesinin ardından yaptığı başvuruyu, davanın esası görüşülürken karara bağlayan AYM, böylece Anayasa'da yer alan "başvuru yollarının tüketilmesi" koşuluna AİHM kararıyla uyumlu yorum getirmiş oldu. Karara göre başvuru yolları tüketilmeden de olayın somut durumuna göre AYM'ye başvuru yapılabilecek.

TIR savcıları ile görüşmek isteyen eski savcı, yeni avukata aramada "fermuar" eziyeti


KEMAL GÖKTAŞ

Eski Yargıtay Savcısı, avukat Ömer Faruk Eminağaoğlu, TIR savcıları ile giörüşmek üzere gittiği Ankara Sincan F Tipi Cezaevi'nde yapılan aramada fermuarını açarak ve ayırarak, pantolunonu da düşmemesi için iki yandan sıkıca tutarak duyarlı kapıdan geçebildiğini belirtti. Uygulamayı "onur kırıcı" olarak değerlendiren Eminağaoğlu, görüştüğü savcıların konumunun duyarlı kapının ayarlanmasında etkili olabileceğini söyledi.

23 Temmuz 2015 Perşembe

Suruç katliamı soruşturmasında gizlilik kararı: Ailelere-avukatlara kısıtlama!


Mağdur ailelerin ve avukatların dosyayı görmesi "soruşturmanın amacını tehlikeye" düşürürmüş!

KEMAL GÖKTAŞ

Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hakimliği Suruç'ta 32 kişinin öldürüldüğü bombalı saldırı ile ilgili "kısıtlama" kararı aldı. Buna göre katliamda hayatını kaybedenlerin avukatları dosyadan şüpheli ifade tutanakları ile bilirkişi raporları dışında bilgi belge alamayacak. Kararın gerekçesinde kısıtlama kararı "soruşturmanın amacının tehlikeye düşmesi" ihtimali olarak gösterildi.

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Dinleme cihazlarına ve hacker programlarına ağır cezalar geliyor

 KEMAL GÖKTAŞ

Adalet Bakanlığı'nın iş yükünün azaltılması amacıyla hazırladığı taslakta bilişim suçlarına ilişkin ağırlaştırıcı düzenlemeler de yer aldı. Taslağa göre telefon ve ortam dinlemesi için tasarlanan cihazlar ile programlar, bilişim suçlarında kullanılan diğer her türlü hacker programı veya cihazlarının üretimini yapanlar, satanlar ve satın alanlar, bulunduranlar, bilgisayarına bu tür programları indirenlere hapis cezası verilecek. Taslakla ayrıca bilişim sistemlerine girmeksizin izlemeye alanlar da yani "araya girmeye" de ceza verilecek.

Bakanlık taslağı: 5 yıldan az hapis cezası gerektiren suç işleyen çocuğa dava açılmayacak


KEMAL GÖKTAŞ

Adalet Bakanlığı'nın iş yükünün azaltılması amacıyla hazırladığı kanun taslağında suça sürüklenen çocuklar için de önemli düzenmeler getirildiği ortaya çıktı. Taslağa göre, 5 yıldan az hapis cezası gerektiren suç işleyen 18 yaşından küçük şüpheliler hakkında daha önce suç işlememiş olması koşuluyla dava açılmayacak. Çocuk, 3 yıl içinde yeni bir suç işlemezse davadan tamamen kurtulacak. Ayrıca halen 2 yıldan daha az hapis cezası verilen durumlarda mahkemelere tanınan "hükmün açıklanmasını geri bırakma" (dolaylı af) için süre sınırı da 3 yıla yükseltilecek.

17 Temmuz 2015 Cuma

AYM "Kanuna aykırı" aramalara vize verdi!


KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi, kanunu aykırı yapılan bir aramada ele geçirilen suç eşyasının şüpheli tarafından inkar edilmediği gerekçesiyle delil niteliğinde olduğuna ve mahkumiyete esas alınabileceğine karar verdi. AYM kararında "Aramanın kanuna aykırı olduğu açıktır" denilmesine rağmen şüpheliden ele geçirilen kaçak şarapların delil sayılarak mahkumiyet kararı verilmesinin ihlal olmadığı savunuldu. Karara karşı çıkan üye Nuri Necipoğlu ise Anayasa'daki "Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların, delil olarak kabul edilemeyeceği" hükmünü hatırlatarak "Yargılamalarda bireylerin temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesi" gerektiğine işaret etti.

16 Temmuz 2015 Perşembe

Bakanlık tasarısı: Günlüğüne 20 TL ödeyen davadan kurtulacak; taciz ve sarkıntılık da uzlaşma ve pazarlık kapmasında




KEMAL GÖKTAŞ Ankara

Adalet Bakanlığı, yeni Türk Ceza Kanunu'nun 2005 yılında yürürlüğe girmesiyle artan cezalar ve ağırlaşan infaz koşulları nedeniyle yargılanan sanık sayısının artması ve cezaevlerinin kapasitelerinin aşılmasına karşı yeni formülleri devreye sokmak için çalışma başlattı. Bakanlığın hazırladığı taslakta 5 yıl ve daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda "pazarlık usulü" ile ceza indirimi veya seçenek yaptırımlarla dava açılmadan çözüme gidilmesini öneren Bakanlık, mevcut kanunda yer alan "uzlaştırma", "önödeme" ve "kamu davasının açılması ertelenmesi" gibi yöntemlerin de kapsamını genişletilmesini öngördü.

PAZARLIK: Anglo-Sakson hukukunda uygulanan ve "ABD tipi pazarlık" usulü ile suçunu kabul etmesi şartıyla 5 yıl veya daha az hapis cezası gerektiren suç işleyen şüphelilere 1 yıl hapis veya para cezası, kamu yararına işte çalışma, belirli meslekleri yapmanın yasaklanması, ev hapsi, şehir hapsi gibi yollarla davadan kurtulma formülleri devreye sokulacak.

Cinsel suçlarda da uzlaştırma

UZLAŞTIRMA: Mevcut kanunda şikayete bağlı suçlar ile kasten ve taksirle yaralama, konut dokunulmazlığını ihlal, çocuk kaçırma, ticari sır ve bankacılık sırlarının açıklanması suçlarında taraflar uzlaşma yoluna gidebiliyor. Kanun, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda (sarkıntılık, taciz gibi) suçlarda uzlaşma yolunu gidilmesine izin vermiyor.

Ancak taslağa göre "sadece para cezası veya yukarı sınırı 5 yıl veya daha az hapis cezası gerektiren" ve mağduru gerçek bir kişi olan bütün suçlarda uzlaştırmaya gidilebilecek. Sadece daha önce kasıtlı suç işlemekten mahkum olanlar ile suçu meslek edinenler veya örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işleyenlere uzlaştırma yolu kapalı olacak.

Savcının mağdur ve şüpheliye uzlaştırma teklifinde bulunması için mevcut düzenlemeden farklı olarak şüphelinin suç işlediği yönünde "yeterli şüphe" olması şartı aranacak.

Tarafların kabul etmesi halinde dosya uzlaştırma bürolarına gönderilecek. Bu bürolar Adalet Bakanlığı tarafından sertifika verilmiş kişiler arasından bir uzlaştırmacı görevlendirecek ve bu kişi dosyayı 45 gün içinde sonuçlandıracak. Uzlaştırmanın gerçekleşmesi halinde savcı şüpheli hakkında "takipsizlik" kararı verecek. Uzlaştırma mahkeme aşamasında olursa ise dosya düşecek.

Günlüğü 20 TL öde, cezadan kurtul

ÖNÖDEME: Uzlaştırma kapmasında olmayan suçlar içinse "önödeme" sisteminin kapsamı genişletilecek. Halen 3 aydan az hapis cezası gerektiren suçlarda uygulanan önödeme sisteminde bu sınır 2 yıla çıkarılacak. Şüpheli, hakkında dava açılmadan önce para cezasının alt sınırını veya hapis öngören suçlarda ise hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her bir gün için 20 TL öderse hakkında dava açılmayacak. Buna göre örneğin hakkında 1 yıldan 2 yıla kadar hapis öngörülen bir suçtan dolayı soruşturma yürütülen kişi gülük 20 TL'den 7 bin 300 TL ödediği takdirde yargılanmaktan kurtulacak. Daha önce kasıtlı suçlardan mahkum olanlar, suçu meslek edinenler, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ve kamu görevlilerinin görevle ilgili suçlarında önödemeye gidilemeyecek.

DAVA ERTELEMESİ: Daha önce suç işlememiş kişilerin işledikleri suçtan dolayı erteleme kararı verilmesi halinde kendisi v etoplum için daha yararlı olacağı kanaatine varılması halinde, suçtan kaynaklanan zararların ödenmesi karşılığında dava açılmasının ertelenmesi yolu da yeniden düzenleniyor. Halen 1 yıl ve daha az hapis gerektiren suçlarda uygulanan yöntem için sınır 2 yıla çıkacak.

14 Temmuz 2015 Salı

AYM: "Trafik kazasının cezasız kalması yaşam hakkı ihlali"


KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi, eşi trafik kazasında ölen Filiz Aka'nın başvurusunda, kazaya sebebiyet veren ve 8'de 8 kusurlu olan sürücü hakkında açılan ceza davasının 8 yıl sonra zamanaşımından düşmesinin "yaşam hakkının ihlali" olduğuna karar verdi. AYM, bu nedenle başvurucuya 20 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

Savcı susma hakkını, "suçu kabul etme" saydı


KEMAL GÖKTAŞ

Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Tarık Dursun Bendez, hazırladığı bir iddianamede, ceza hukukundaki en temel haklardan biri olan "susma hakkı" ile ilgili tartışma yapacak bir değerlendirmede bulundu. Savcı Bendez, "susma hakkını" kullanan şüphelilerin suçlarını kabul etmiş sayılacağını "Şüpheliler susma haklarını kullanarak 'Sükut ikrardandır' atasözünü doğruladılar" ifadesiyle savundu.

Yargıda cemaate en büyük tasfiye.. Açığa alınmayan 5 hakim-savcının "sırrı"


KEMAL GÖKTAŞ

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesi, "Selam Tevhid" olarak bilinen "Kudüs Ordusu Terör Örgütü" soruşturmasında usulsüz dinleme talep ettiği ve bu yönde karar aldığı iddia edilen 18'i savcı 31'i hakim olmak üzere 49 yargı mensubunu disiplin soruşturması tamamlanana kadar geçici olarak görevden uzaklaştırılmasına karar verdi. Kararla bir dönem
özel yetkili mahkemelerde görev yapan ve Ergenekon. KCK, Balyoz gibi tartışmalı dava ve soruşturmaları yürüten ve cemaate yakın oldukları belirtilen ekibin neredeyse tamamı yargıdan tasfiye edilmiş oldu. HSYK, diğer 49 hakim ve savcıyla aynı tür kararlara imza attıkları halde 4'ü savcı 1'i hakim 5 yargı mensubunun geçici görevden uzaklaştırılması talebini ise "örgütsel bağ olmadığı" kanaatiyle reddetti. Kararı veren 2. Daire'nin başkanı Mehmet Yılmaz "Hukuk dışı dinlemelerle hukuk devleti kavramı ve iddiamız tahrip edilmiştir. Bunu yapan ve yaptıranlar, nesiller boyu kınansa yeridir" dedi. Hakim ve savcılarla ilgili yürütülen soruşturma sonunda haklarında disiplin cezası verilmesi ve ceza davası açılması bekleniyor.


AYM'nin dersane kararını Gül'ün seçtiği üyeler belirledi


KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi'nin dershanelerin kapatılmasına ilişkin kanunu 5'e karşı 12 oyla iptal ettiği başvuruda 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün seçtiği 10 üyeden 8'inin iptal yönünde oy kullanması sonucu belirledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçtiği 2 üye de ret yönünde oy kullanırken Gül'ün seçtiği 2 ve Meclis'in seçtiği 1 üye de ret cephesinde yer aldı.


Adalet Bakanlığı'ndan sürpriz taslak: Suçluyla ABD usulü pazarlık


KEMAL GÖKTAŞ

Adalet Bakanlığı, "ceza yargılamalarında işyükünün azaltılması ve alternatif çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi" amacıyla olduğunu belirttiği sürpriz bir kanun taslağı hazırladı. Taslakta ABD'deki gibi şüphelilerle savcılığın şüphelinin suçunu kabul etmesi koşuluyla "pazarlık" usulüyle cezanın belirlenmesine ilişkin düzenlemeler yer alıyor. Taslağa göre 5 yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlarda şüpheli suçunu kabul ederse cezanın 1 yıla indirilmesi, para cezasına çevrilmesi veya kamu yararına çalışma gibi yaptırımlar uygulanması mümkün olacak. Taslakta ayrıca önödeme yoluyla süphelilerin davadran kurtulması olanağı da genişletiliyor. halen üst sınırı 3 ay olan suçlarda uygulanan önödemedeki sınır 2 yıla çıkarılarak şüphelilere "öde-kurtul" imkanı getiriliyor. Taslakta uzlaştırma hükümlerinin genişletilmesi, davası makul sürede bitirilmeyen kişilerin devletten tazminat alması, bilişim suçlarında ceza artırımı ve hacker programlarına ceza verilmesi gibi çok önemli düzenlemeler de yer alıyor.


AYM'nin cezaevine internet isteyen mahkuma yanıtı


AYM'den tutuklunun avukatıyla telefona vize, internete ret

KEMAL GÖKTAŞ
Anayasa Mahkemesi, askeri cezaevinde hükmen tutuklu bulunan sanığın yaptığı başvuru sonunda avukatı ile telefon görüşmesine izin verilmemesinin haberleşme hürriyetini ihlal ettiğine karar verdi. Ancak AYM, başvurucunun savunmasını hazırlamak için gerekli olduğu gerekçesiyle internete erişim talebini ve tüm görüşmelerin açık ziyaret şeklinde olması, telefonların dinlenmemesi taleplerini de yerinde bulmadı.

AYM: Duruşmada dinlenilmeyen tanığın beyanıyla ceza verilemez


AYM, PKK üyeliğinden ceza alan sanığın yeniden yargılanmasına karar verdi

KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi, savcılıkta aleyhine ifade veren bir tanığın beyanları esas alınarak terör örgütü üyeliği suçundan mahkum olan başvurucunun, tanığın yurt dışına kaçtığı gerekçesiyle mahkemede sorgulanmadan mahkumiyet kararı verilmesini ihlal olarak gördü. AYM bu nedenle sanığın yeniden yargılanmasına karar verdi.

Türkiye İnsan Hakları Kurumu: Kürtçe kamu spotu olmaması ayrımcılık



KEMAL GÖKTAŞ

Başbakanlık'la "ilişkili" kamu kurumu niteliğindeki Türkiye İnsan Hakları Kurumu, seçim döneminde Türkçe bilmeyen 70 ve 60 yaşlarındaki iki kadın vatandaşın yaptığı başvuru sonunda YSK'ya Kürtçe kamu spotu hazırlanması konusunda tavsiyede bulunulmasına karar verdi. YSK'nın Türkçe dışında kamu spotu hazırlamamasını "devletin pozitif yükümlülüklerinin ihlali" olarak değerlendiren Kurum, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerdeki "eşitlik" ve "ayrımcılık yasağına" ilişkin maddeleri hatırlattı. Kararda, YSK'nın "diğer dillerde kamu spotu hazırlanmasının imkânsız olduğu" yanıtına karşılık Kürtçe'nin yaygın kullanılan bir dil olduğu işaret edilerek Diyanet İşleri Başkanlığı Kürtçe Kur’an-ı Kerim meali yayımlaması örnek gösterildi.

AYM'den Öcalan'ın demokratik özerklik sistemini anlatan kitaba özgürlük

KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi, bir hükümlünün, cezaevinde yazdığı kitap taslağının, "terör örgütü propagandası yapıldığı" gerekçesiyle, basımının engellenmesini hak ihlali saydı. Kararda, Abdullah Öcalan'ın "demokratik özerklik" görüşleri doğrultusunda yazılan ve "öz savunma"ya ilişkin bölümlerin de yer aldığı kitabın "sol bir jargonla, ütopik bir toplum tasarımın" içerdiğine dikkat çekilerek demokratik bir toplumda gerekli olmayan bir yasağın uygulandığı belirtildi.

9 Temmuz 2015 Perşembe

Yargı anlaşmalı boşanmaya karşı: "Anlaşmalı boşanmadan vazgeçilebilir" kararı



Karşı oy: "Bu karar anlaşmalı boşanmaya ilişkin kanun hükmünü etkisiz kılar"

KEMAL GÖKTAŞ

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, tarafların "anlaşmalı boşanmadan"  temyiz aşaması sonuna kadar vazgeçebileceklerine, bu aşamadan sonra davanın çekişmeli boşanma olarak görülmesi gerektiğine karar verdi. Karara muhalif kalan bir Yargıtay üyesi ise karşı oy yazısında kararı eleştirerek bu yaklaşımın anlaşmalı boşanmaya ilişkin kanundaki düzenlemeyi etkisiz kılacağı uyarısında bulundu ve "her türlü kötüye kullanmalara kapı açacağını" belirtti. Geçtiğimiz günlerde de bir mahkeme ayrı yaşayan bir çiftin anlaşmalı boşanma isteklerini "Aile bütünlüğü tam olarak bozulmamış" gerekçesiyle reddetmişti.

"HDP'ye torba terör davalarının yolu açılıyor"


HDP'de yer alan siyasi parti, demokratik kitle örgütü, platform ve dergi çevrelerinin oluşturduğu HDK'ya (Halkların Demokratik Kongresi) "terör örgütü" olduğu iddiasıyla açılan davaya HDK Eş Sözcüleri Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü tepki gösterdi. Tuncel ve Kürkçü, Ankara'da görülmeye başlayan davanın “pilot dava” kurma teşebbüsü olduğunu belirterek "Böylece HDK bayrağı altında yapılacak olan demokratik hak arayışları durdurulacak, HDP ile HDK bileşenlerini de içine alan torba davaların yolu açılacaktır" ifadelerini kullandı.

"Dijital delile dayalı tutuklama haksız" kararı



"Dijital delillerin imajı verilmeden tutuklama yapılması Anayasa'ya aykırı"

KEMAL GÖKTAŞ

AYM Genel Kurulu, 357 sanıklı İzmir Askeri Casusluk davasında yargılanan 6 askerin yaptığı bireysel başvuruda, "tutukluluk süresinin makul olmaması ve dava dosyasına erişimin kısıtlanmasının" başvurucuların kişi özgürlüğü ve güvenliği haklarını ihlal ettiğine karar verdi. AYM kararında, üçüncü kişilerden elde edilen dijital delillere sanıkların erişim talebinin savcılık ve mahkeme tarafından engellenmesinin 1 yıl 2 ay ila 1 yıl 9 ay arasında değişen tutukluluk sürelerini makul olmaktan çıkardığı vurgusu yapıldı. AYm her bir başvurucuya 5 bin TL olmak üzere toplam 30 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.


Yargıtay: "İşyerinde sigara içmek atılma nedeni olamaz"


KEMAL GÖKTAŞ


Yargıtay, işyerindeki soyunma odasında ve tuvalette gizlice sigara içen işçinin tazminatsız olarak işten kovulmasına ilişkin mahkeme kararını bozdu. Yargıtay kararında kapalı yerde sigara içmenin cezasının idari para cezası olduğu ve iş güvenliği açısından özel olarak tehlike yaratılmadığı sürece işyerinde sigara içmenin haklı fesih nedeni olamayacağı belirtildi. Kararda, işçinin kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü gerektiğine hükmedildi.

Başbakanlık korumalarını şikayet eden avukatlara soruşturma




KEMAL GÖKTAŞ

Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde Osmaniye'de düzenlediği mitingte, Başbakanlık korumalarının müvekkilleri İbrahim Alıcı'ya işkence ve kötü muameledre bulundukları iddiasıyla şikayetçi olan avukatlar Sevil Aracı Bek ile Tugay Bek hakkında, dilekçelerinde kullandıkları ifadeler nedeniyle soruşturma yapılmasına karar verdi.

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Şüpheliye elektro şoklu, kuru sıkılı işkence, annesine bayıltan yumruk



KEMAL GÖKTAŞ

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, uyuşturucu satıcılarına yönelik olarak gerçekleştirildiği ileri sürülen bir operasyondaki işkence iddiaları ile ilgili soruşturma başlattı. Soruşturmada, "uyuşturucu kullanıcısı olan ancak satıcılıkla suçlanan şüphelilerin gözaltına alındıktan sonra Emniyet'e götürülmeden önce boş bir inşaat alanında işkenceye maruz kaldıkları, şüphelilere elektro şok verildiği ve korkutmak için üzerlerine kuru sıkı tabancayla ateş edildiği" iddiaları soruşturuluyor. Soruşturmada ayrıca tanıklar tarafından eşgali verilen bir polisin, şüphelilerden birinin annesine yumruk atarak bayılttığı da iddiası da araştırılıyor.

27 Haziran 2015 Cumartesi

AYM: Nikahsız yaşayan askerlerin TSK'dan ihracı toplum düzenine de uyuyor!


KEMAL GÖKTAŞ

Resmi nikah olmadan kıyılan imam nikahını suç olmaktan çıkaran kararıyla eleştirilen AYM'nin, nikahsız birlikte yaşayan askerlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarılmasına onay veren kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. Kararda bu düzenlemenin toplum düzeniyle çelişmediği savunularak askerlerin katı meslek ilkelerine tabi tutulmalarının normal olduğu savunuldu.

Ethem Sarısülük davasında tartışmalı bozma




Yargıtay, polis memuru Şahbaz'a verilen cezayı usulden bozdu

KEMAL GÖKTAŞ

Yargıtay, Gezi eylemleri sırasında Ankara Kızılay'da Ethem Sarısülük isimli göstericiyi ateş ederek öldüren polis memuru Ahmet Şahbaz'a verilen 7 yıl 9 aylık hapis cezasını tartışmalı bir biçimde usulden bozdu. 1. Ceza Dairesi Şahbaz'ın Sarısülük'ü vurmasına ilişkin görüntülerin izlenmesi sırasında mahkeme heyetince tutanak tutulmamasını ve 6'sı müdahil tarafın gösterdiği 16'sı mahkemece dinlenilmesine karar verilen 22 tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmesine ilişkin ara karar verilmemesini bozma gerekçesi yaptı. Sarısülük ailesinin avukatları ise usulden bozmanın önemli nedenlere dayanmadığını belirterek Daire'nin esastan karar vermemek için önemli olmayan noktalarda bozma kararı verdiğini savundu.

Mahkemeden, zina tartışmasında Kur'an referanslı karar


KEMAL GÖKTAŞ

Ankara 8. Aile Mahkemesi, ortak konutlarına akşam 22.00 sıralarında bir adamın geldiğini öğrenen kocanın polisle birlikte, yanına kamera da alarak yaptığı baskın sonrasında "zina" nedeniyle açtığı boşanma davasını reddetti. Yargıtay'ın "Kadının yalnızken geceleyin bir başka erkeği ortak konuta alması, zinanın varlığına delalet eder" gerekçesiyle verdiği bozma kararına da direnen mahkeme "Sadece aynı evde bulunmanın zina için yeterli olmaz. Yan delillerle desteklenmesi gerekir" diyerek zina iddiasını ikinci kez reddetti. Kadınların kolayca zina suçlamasıyla karşı karşıya kalmaması yönünde hüküm kuran mahkemenin gerekçeli kararında zinanın Kur'an'da nasıl geçtiğine ilişkin bölümlere yer vermesi ise başka bir tartışmanın fitilini ateşledi.


26 Haziran 2015 Cuma

Kobane sınırında öldürülen kadın için Askeri Mahkeme soruşturma kararı verdi: "1 cana 4 lira" kararı iptal

28 yaşında kadını öldüren askere verilen takipsizlik kaldırıldı

Mezar açılacak, otopsi yapılacak

KEMAL GÖKTAŞ Ankara

Van Jandarma Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi, savaştan kaçmak için sınırdan geçmeye çalışırken öldürülen 28 yaşındaki Suriyeli kadınla ilgili soruşturmada Askeri Savcılığın klasik otopsi bile yapmadan verdiği tartışmalı kararı kaldırdı. Genç kadını öldüren atışın "sekme" sonucu isabet ettiğini savunan ve uzman çavuş Ş.B'nin "taksirle öldürme" suçundan dahi sorumlu tutulamayacağına karar veren Askeri Savcılığın takipsizlik kararını kaldıran mahkeme otopsi yapılarak öldüren atışın sekmeden kaynaklanıp kaynaklanmadığının ortaya çıkarılmasına karar verdi. Böylece genç kadını öldüren atışlarda kullanılan iki merminin bedeli olan 4 TL Hazine zararını ödeyerek soruşturmadan kurtulan uzman çavuşun yargılanması olasılığı ortaya çıktı.


AYM'den "gizli tanık" ayarı


"Sadece gizli tanık ifadesiyle ceza verilemez"

"Tanığın neden gizli olduğunun gerekçesi gösterilmeli"

KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi, PKK adına faaliyet yürütmek ve patlayıcı bulundurmak suçlarından mahkum olan bir kişinin yaptığı başvuruda Ceza Muhakemesi Kanunu'nun en tartışmalı uygulamalarından olan gizli tanıklık ile ilgili önemli bir karar verdi. Mahkumiyet kararının yalnızca gizli tanık ifadesine dayandırılamayacağını vurgulayan AYM, "tanığın kimliğinin neden gizlendiği hususunda bir gerekçeye yer verilmemesinin ve gizli tanığın menfaatleri ile sanığın haklarının dengelenmemesinin" adil yargılanma hakkının ihlali olduğuna hükmetti. AYM bu gerekçelerle gizli tanık ifalerine dayandırılarak mahkum edilen sanığın yeniden yargılanmasına karar verdi.

Boşanan babalara AYM'den iyi haber


Çocukla kişisel ilişki kurulmasında AYM kriterleri

KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi (AYM), çocuğuyla iki haftada bir 7 saat görüşmesine izin verilen babanın 'aile hayatına saygı' hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı başvuruyu kabul etti. AYM kararında boşanan eşlerin çocukları ile kişisel ilişki kurmasına ilişkin yargı kararlarında, "velayet kendisinde olmayan eşin çalışma gün ve saatlerine uygun, kişisel ilişki tesisine ilişkin yeterli ve müşterek çocuk ile arasındaki manevi bağı koruma noktasında etkili" süreler belirlenmesi gerektiği vurgulandı.

15 Haziran 2015 Pazartesi

İki duble rakıya 2 yıl hapse AYM vizesi


KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi, 1.00 promil alkol alarak araç kullananlara, trafik güvenliğini tehlikeye düşürmeseler bile, 2 yıla kadar hapis cezası verilmesine ilişkin düzenlemenin iptal istemini reddetti. AYM, 1.00 promil alkol kullananlara Kabahatler Kanunu'na göre idari para cezası ve ehliyete el koyma tedbirlerinin yanı sıra Türk Ceza Kanunu'na göre ceza verilmesinin Anayasa'ya aykırı olduğu görüşünü yerinde bulmadı. AYM kararında hukukun temel ilkesi olan "kişinin aynı fiilden domayı iki kez cezalandırılmayacağı" (Non bis in idem) ilkesinin mutlak olmadığı savunuldu.

İkinci el araçta kilometre düşürmeye 1 yıldan 7 yıla kadar hapis


http://www.milliyet.com.tr/ikinci-el-aracta-kilometre--gundem-2073584/


KEMAL GÖKTAŞ

Yargıtay 23. Ceza Dairesi, ikinci el araç satarken kilometre düşürmenin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna karar verdi. Yargıtay'ın önceki kararlarında dolandırıcılık olarak görülmeyen kilometre düşürme, artık 1 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası gerektiren bir suç haline geldi.

11 Haziran 2015 Perşembe

Öldürülen TRT sanatçısı Kaçmaz'la ilgili sürpriz ses kaydı


KEMAL GÖKTAŞ

TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz'ın öldürülmesi ile ilgili davada sürpriz bir ses kaydı dosyaya girdi. Kaçmaz'ı evine yakın bir parkta bıçaklayarak öldüren katil zanlısı Orhan Munis "Evlenmeden birlikte yaşamak isteğine karşı çıktığım için bana küfür" demişti. Ancak Kaçmaz'ın cep telefonuna indirdiği bir program sayesinde bazı konuşmaların kaydedildiği anlaşıldı. Bu konuşmaların dökümü bilirkişi tarafından yapıldı. Telefon görüşmelerinde Kaçmaz'ın bir süre birlikte olduğu Munis'ten ayrılmak istediği, ancak zanlının buna karşı çıktığı ortaya çıktı. Telefondaki son kayıtta ise Kaçmaz'ın bıçaklandıktan sonra 112'yi arayarak yardım istediğine ilişkin görüşme yer aldı.

"Birlikte yaşayalım dedi" savunması

TRT Sanatçısı Hatice Kaçmaz'ı, 17 Eylül 2014'de "evlilik teklifini reddettiği" gerekçesiyle bıçakla öldürdüğü iddia edilen sanık Orhan Munis, mahkemede yaptığı savunmada tanışmalarından 1 ay sonra Hatice Kaçmaz'ın kendisine evlenme teklif ettiğini ancak bunu kimsenin bilmediğini ileri sürerek "Ben ve ölen kişi biliyor" demişti. Munis, Kaçmaz'ın kendisine, "Ben dulum, bu şekilde bizi görürlerse yanlış anlarlar, evlenmemiz gerekli" dediğini ancak daha önce işlediği cinayeti öğrendikten sonra ailesinin bu evliliğe karşı çıktığını anlattı. Munis, "İlişkimiz cinayet gününden 20 saat öncesine kadar devam etti. Hatice bana ailesinin daha önceki cinayet olayını gördüğü için evlenme olayına taraftar olmadıklarını, ancak kendisinin benimle birlikte olmak istediğini söylüyordu. Parkta da bana ailesinin baskısı olduğunu ve evlilik olmayacağını, ancak beraber hayat yaşamak istediğini söyledi. Ben de kabul etmedim, agresifleşti ve bana küfretti. Ben de korkutmak için elimdeki bıçağı salladım. O anda panik oldum ve koşarak taksi durağına gittim ve karakola giderek teslim oldum" demişti.

Savunmayı bitiren kayıt

Sanığın haksız tahrik hükümlerinden faydalanabilmek ve cinayette bir tasarlama olmadığını ileri sürmek için yaptığı bu savunmayı dosyaya giren ses kayıtları çürüttü. Kaçmaz'ın cep telefonuna indirdiği bir program sayesinde yaptığı görüşmelerin kaydedildiğini fark eden Kaçmaz ailesinin avukatı Ceren Şimşek, ses kayıtlarının çözümünü yapması için Polis Kriminoloji Laboratuarına cep telefonunu verdi. Bilirkişinin dosyaya giren raporunda cinayetin işlendiği gün Kaçmaz'ın kesin bir dille sanık Munis'e ayrılmak istediğini söylediğine ilişkin kayıt yer aldı. Yaklaşık bir saat süren konuşmada, sanık Munis'in, Kaçmaz'ı bu fikrinden vazgeçirmek için ısrar ettiği, Kaçmaz'ın ise buna karşı çıktığına ilişkin konuşmalar yer aldı. Kayda göre, sanık Munis, Kaçmaz'a "Bari son kez göreyim seni" diyerek parkta buluşmak istediğini söyledi ve Kaçmaz'ın da bunu kabul etti. Ardından da Munis, parkta Kaçmaz'ı bıçaklayarak öldürdü.

112'yi kendisi aramış

Ses kayıtlarında ayrıca Kaçmaz'ın bıçaklandıktan sonra 112 Acil'i kendisinin aradığı ve bıçaklandığını söyleyerek parkın adresini verdiğine ilişkin konuşma da yer aldı.

Tasarlayarak işlediğini gösteriyor

Avukat Ceren Şimşek, ses kayıtlarına ilişkin olarak "Bu ses kayıtları ile sanığın sanığın savunmasının gerçeklikle örtüşmediği ortaya çıkmıştır. Maktül Hatice Kaçmaz'ı defalarca bıçaklayıp öldüren sanık Orhan Munis, gerek soruşturma aşamasında gerek mahkeme huzurunda gerçek dışı ifade vererek hatta dosya ile alakası olmamasına rağmen ısrarla maktulün kendisiyle evlenmeden bir ilişki yaşamak istediğini hatta bu sebeple olay günü tartıştıklarını ifade etmişti. Ancak telefon incelemesinden sonra olay günü sanık ile maktul arasında geçen telefon konuşmalarından anlıyoruz ki maktul kendi hayatıyla ilgili bir karar vermek istemiş ve sanıktan ayrılmak istemiştir. Sanığı bir saatten fazla bir telefon konuşması ile ayrılmak istediğine ve evlenmek istemediğine ikna etmeye çalışmış ancak sanık bir türlü ikna olmak istememiştir. Ses kaydı sanığın cinayeti tasarlayarak işlediğini göstermiştir" dedi.

AYM'nin imam nikahı kararının ardında kadına karşı şiddet çıktı


İmam nikahına cezayı kadın hakim iptal ettirmiş

KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi'nin resmi nikah kıymadan imam nikahı kıydıran çiftlere ve imam nikahını kıyan din adamlarına verilen ceza verilmesine ilişkin Türk Ceza Kanunu'nun 230. maddesinin 5. ve 6. fıkralarını iptal etmesine neden olan davanın "kadına karyı şiddet olayına" dayandığı ortaya çıktı. Üstelik, AYM'ye başvurarak söz konusu iptal kararının çıkmasını sağlayan Pasinler Sulh Ceza Mahkemesi'nin hakiminin de kadın oldugu anlaşıldı.

9 Haziran 2015 Salı

HDP'deki artışın anatomisi ve 6 sonucu



KEMAL GÖKTAŞ

HDP, 2014 yerel seçimlerinde 6 olan yüzde 50'nin üzerinde oy aldığı il sayısını, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş'la birlikte 10'a çıkarmıştı. HDP 7 Haziran seçiminde bu sayıyı 12'ye çıkardı. İstanbul'da MHP'yi geçerek 3. parti olan HDP, İzmir, Adana, Mersin, Antalya, Bursa ve Ankara'dan da vekil çıkararak büyük şehirlerdeki gücünü önemli ölçüde artırmış oldu.

7 Haziran 2015 Pazar

Yargıtay 14. Ceza Dairesi çocuk gelinlerin önünü açacak kararlarda ısrarcı



KEMAL GÖKTAŞ

Yargıtay 14. Ceza Dairesi, çocuk gelinler konusunda caydırıcı olması için getirilen Türk Ceza Kanunu düzenlemelerini etkisiz kılacak kararlarında ısrar etmeye, Ceza Genel Kurulu ise Daire'nin bu kararlarını kaldırmaya devam ediyor. Son olarak Genel Kurul, Daire'nin 15 yaşından küçük çocukla cinsel ilişki kuran ve hamile kaldıktan sonra birlikte yaşamaya başlayan sanığa verilen cezanın bozulması kararını itiraz üzerine kaldırdı.

Türk Ceza Kanunu yapılırken, çocuk gelinler başta olmak üzere 15 yaşından küçük çocukların cinsel açıdan istismar edilmelerini önlemek için yasaya hükükmler konuldu. Buna göre 15 yaşından küçük çocuklarla cinsel ilişki kuranlara, çocuğun rızası olup olmadığına bakılmaksızın ağır cezalar verilmesi esası benimsendi. Bu hükümler, özellikle 15 yaşından küçük çocuklarla evlenenlerin ceza almasını sağladı. Buna karşın Yargıtay 14. Ceza Dairesi bu cezaları bozma yönünde eğilim gösterdi. Daire birçok kararında, sanıklar ileri sürmese dahi, 15 yaşından küçük çocukların yaşlarının büyük görünüp görünmediğinin tespiti ve büyük görünüyorlarsa sanığın mağdur çocuğun yaşını 15'den büyük bildiği gerekçesiyle beraat etmeleri yönünde hüküm kurdu.

4 Haziran 2015 Perşembe

Keşke hiç sevmeseydik Ali İsmail'i...

Keşke hiç sevmeseydik Ali İsmail’i…*

Kemal GÖKTAŞ

Gözlerini ve gülüşünü sevdik en çok Ali İsmail’in. Gözleri ve gülüşüyle dokundu yüreğimizin her bir hücresine. Ah keşke görmeseydik, bilmeseydik, böyle güzel gülüşlü böyle güzel bakışlı bir genç çocuk olduğunu Emel annenin oğlu Ali İsmail’in. Keşke varlığını bizler hiç duymasaydık. Eskişehir’in soğuk akşamlarında koşar adım gittiği evde arkadaşlarıyla şakalaşıp mutlu gülüşlü hayatına devam edebilseydi Ali İsmail. Adına marşlar yapmasaydık, gülüşünü bayrak yapmasaydık genç isyanlarımıza… Alanlar, sokaklar, caddeler, evler, yürekler, stadlar dolusu acıyı paylaşmasaydık keşke. Keşke hiç sevmeseydik Ali İsmail’i. Emel anneyi de bilmeseydik, abisi Gürkan’ı da… Hiç bilmeseydik, bir yeğeninin olduğunu… Yeğeninin adında Ali olmasaydı keşke Ali İsmail’in. Tıpkı Uğur’u, tıpkı Ceylan’ı, tıpkı Nihat’ı, tıpkı Medeni’yi, tıpkı Ethem’i, tıpkı Ahmet’i, tıpkı Abdocan’ı bildiğimiz gibi, bilmeseydik keşke.

GATA'da görevli hemşireye "facebook'tan cinsel görüntü" ihracı AYM'den döndü


KEMAL GÖKTAŞ



Anayasa Mahkemesi
GATA'da sivil hemşire olarak çalışan S.T'nin cinsel içerikli görüntelerinin facebook'ta adına açılan hesaptan yayınlanması üzerine verilen "memurluktan çıkarma" cezasının "özel hayatın gizliliğini ihlal ettiğine" karar verdi.
Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA)sivil memur hemşire olarak çalışan S.T hakkında, facebook'ta adına açılan bir hesaptan cinsel içerikli görüntüler paylaşılması üzerine disiplin soruşturması başlatıldı. Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı'nın raporunda "vesikalık fotoğraf" ve internetteki görüntülerin kıyaslanması sonunda görüntülerdeki kişinin S.T olduğu belirtildi. S.T bu rapora, vücudundaki dikiş izi ve deri deformasyonunun görüntülerdeki kişide olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini belirterek itiraz etti. Jandarma Kriminal, görüntülerin çözünürlüğünün düşük olması nedeniyle bu detayı elde etmenin mümkün olmadığı yanıtını gönderdi.

Uzman erbaşa Vietnam sendromu tazminatı


KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi, operasyon sırasında PKK'nın döşediği bombanın patlaması ile birlikte görev yaptığı çocukluk arkadaşının ölmesinden sonra "Vietnam sendromu" olarak adlandırılan psikiyatrik rahatsızlık geçiren ve bu nedenle görevine son verilen uzman erbaşın açtığı davada verilen tazminatı artırdı.

Çocukluk arkadaşı öldü

Şırnak İkizce 2. Komando Tugay Komutanlığı'nın 21 Temmuz 2009'da yaptığı operasyonda, PKK'ca döşenen patlayıcı düzeneğin patlaması sonucu bir asker ağır yaralandı. Yaralı asker helikopterle hastaneye sevk edilirken ehit oldu. Helikopterle tahliye sırasında yaralanan askerin çocukluk arkadaşı olan sözleşmeli uzman erbaş Mustafa Özer de arkadaşının yanındaydı. Bu olaydan sonra Özer sıkıntı, huzursuzluk ve bunaltı yakınmalarıyla muayene oldu ve kendisine "Akut Stres Bozukluğu" teşhisi konuldu. Özer'in iki kulağında da yüksek frekanslarda orta derecede sensorinöral işitme kaybı olduğu teşhisi konuldu. Özer, izleyen aylarda "Postravmatik Stres Bozukluğu" ve "BTA Anksiyete Bozukluğu" teşhisiyle tedavi gördü. Bir yıl içinde üç aydan fazla hava değişimi ve istirahat aldığı gerekçesiyle de sözleşmesi feshedildi.

Avukatlık ücreti tazminatı geçti

Özer, Milli Savunma Bakanlığı aleyhine 250 bin TL maddi ve 50 bin TL manevi tazminat talebiyle dava açtı. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Dairesi, davayı kısmen kabul etti ve 25 bin TL maddi, 5 bin TL manevi tazminat verilmesine karar verdi. Ancak Daire, tazminat miktarının reddedilen kısmı nedeniyle Özer'in bakanlığa 18 bin 527 TL avukatlık ücreti ödemesine karar verdi.

Özer bunun üzerine AYM'ye başvurdu. Başvuruda, dava sırasındaki ilk bilirkişi raporunda meslekte kazanma gücünün yüzde 45 olarak belirtildiğini, ancak 1 yıl 3 ay sonra yapılan muayenesinde meslekte kazanma gücünden kaybetme oranı tespitine mahal arızasının bulunmadığının belirtildiğini, bunun tıp ilmine ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirtti. Özer ayrıca 18 bin TL avukatlık ücretine mahkum edilmesiyle kazandığı tazminatın önemli bir bölümünün idareye geri verilmesinin de adil yargılama hakkının ihlali olduğunu ileri sürdü.

AYM başvurucunun bilirkişi raporlarına yaptığı itirazlarla ilgili olarak "AYİM kararının bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermediği" gerekçesiyle ret kararı verdi. Ancak avukatlık ücretinin çok yüksek olduğu, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyeti kabul etti. Kararda hak kazandığı tazminatın yarısından avukatlık ücreti adı altında geri ödemek zorunda bırakılmasıyla tazminat davasının anlamsız hale geldiği, bunun ölçülü olduğu söylenemeyeceği ifade edildi ve 13 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

27 Mayıs 2015 Çarşamba

MİT istedi, HSYK yaptı: İstihbari dinlemelerde yetki tek mahkemede


KEMAL GÖKTAŞ

HSYK (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu), MİT'in talebi üzerine istihbari amaçlı "iletişimin tespiti, dinlenmesi, değerlendirilmesi ve kayda alınmasına" karar verecek hakimleri değiştirdi. Kararla, kanun gereğince Ankara'daki bütün ağır ceza mahkemesi hakimlerinin nöbet esasına göre kullandıkları yetki, sadece Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerine verildi. MİT'in talebi ve HSYK'nın kararı kanunda bütün ağır ceza hakimlerinin yetkilendirilmesine rağmen "mahkemelerdeki ihtisaslaşma" gerekçesine dayandırıldı.

25 yıl önceki "Haşim Kılıç tarikat mensubu, TV bile izlemiyor" iddiasına ilişkin yargı kararı


KEMAL GÖKTAŞ

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, kendisiyle ilgili 1990 yılında Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiğinde gündeme gelen iddiaları 2010 yılında yazdığı köşe yazısı ile hatırlatan eski Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş aleyhine açtığı davanın reddedilmesi gerektiğine karar verdi. Karar, Kılıç'ın açtığı davayı reddeden yerel mahkemenin, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin verdiği bozma kararına çok çarpıcı ifadelerle "direnmesi" üzerine verildi. Kurul, Savaş'ın tazminata mahkum edilmesinin AİHM kararlarına aykırı olacağını hatırlatarak yargıya güvenin azalması ve Türkiye'nin AİHM'de en çok ihlal kararı verilen 2. ülke olmasının utanç verici olduğuna ilişkin görüşlerini karara yazan hakimi haklı buldu. Kurul'un onadığı kararda ayrıca yargının tekrar ele geçirilmeye çalışıldığı iddialarına da yer verilerek "Eskiden belli bir kesim için tazminat davaları geçirilemezken, bugün de benzer şeylerin yaşanması üzüntü vericidir" ifadesi de yer aldı.

Milyonlarca işsize yargı darbesi


İşsize yargı darbesi: "İşsizlik boşanma nedeni"

Mahkeme işsizlikten "ekonomi"yi sorumlu tuttu, Yargıtay "kusur kocada" dedi

KEMAL GÖKTAŞ

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, çalışmak istediği halde iş bulamayan işsiz kocaya karşı "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" gerekçesiyle karısının açtığı boşanma davasının kasbul edilmesi gerektiğine karar verdi. Kurul, "davalı kocanın iş buldukça çalıştığını ve Türkiye'nin ekonomik şartlarına ve sosyal güvenlik sistemine göre kusurun kocada olmadığına, aksine bu durumda eşine destek vermeyen kadının kusurlu olduğuna" ilişkin yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğine karar verdi.

26 Mayıs 2015 Salı

Tecavüz davasında "bağırsaydı" beraati Yargıtay'dan döndü



KEMAL GÖKTAŞ

Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi, mağderenin "bağırmamam için ağzımı bağladı" dediği davada, tecavüze sahne olan evin sahibinin "Bağırsaydı alt kattakiler duyardı" şeklindeki ifadesini ve mağdurenin sanıkla telefonda görüştüğüne ilişkin kayıtları gerekçe göstererek sanığa beraat kararı verdi. Kararı bozan Yargıtay 14. Ceza Dairesi ise mağdurenin fiziksel ve bedensel olarak uğradığı zararları gösteren adli tıp raporlarına işaret ederek mahkeme kararını bozdu.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

HDP'li Önder'den flaş açıklamalar: İktidarın yaptığı en vahim değerlendirme...



GÖKÇER TAHİNCİOĞLU - KEMAL GÖKTAŞ Ankara

HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın evine yapılan polis baskınından bir hafta önce, bu eve yönelik bir gelişme olabileceği duyumu aldıklarını açıkladı. Önder, HDP'nin Adana ve Mersin'deki binalarına yönelik saldırılar için de "Nerede bir perdeleme olduysa fail devlet çıkmıştır" dedi.

HDP'nin Ankara adayları, dün, HDP'ye destek veren hukukçuların kurduğu "Hukukçu Bizler" tarafından düzenlenen etkinliğe katıldı. Önder, etkinliğin ardından Milliyet'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Önder, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çözüm süreci konusunda "B,C, D planlarından" söz etmesine ilişkin olarak şöyle konuştu:


"B,C,D planları en vahim değerlendirme"


"Belki bugüne kadar, hükümet kanadında, iktidar blokunda telafuz edilen en vahim değerlendirme diye düşünüyorum. İçi boş, kof tehditler, milletin nefret duygularını uyandırıcı milliyetçi söylemler alışkın olduğumuz bir şeydi. Fakat elimizdeki diğer verilerlerle birlikte yorumladığımızda şu ortaya çıkıyor: Bize taahüt ettikleri ve üzerinde mutabık kaldığımız vaatlerini, verdikleri sözleri yerine getirmeyecekler. Bu ortaya çıktı. Bunun için meşru bir zemin yaratmak istiyorlar. Bunun tek yolunun da çatışmaya geri dönüş olduğunu düşünüyorlar. Çatışma koşulları başlayınca dönüp halka 'biz demokratikleşecektik ama bakın işte çatışma var' şeklinde bir argüman sunmak istiyorlar.
Bunu geliştirmelerin yolu bizim baraj altında kalmamız. Birincil hedefleri bu. Medya üzerindeki kontrolleri hesaba katıldığı zaman, sesimizin duyurulur ve görünür olabileceği en meşru alan Meclis olduğu için, bizi Meclis dışında tutmadan bu planlarını uygulamaya koyamazlar. Bizim Meclis'e girmemiz bunların mutlak iktidarını hatta hükümet kurma çoğunluğunu bile sağlamayacağı anlamına geliyor. Biz Meclis dışında kalırsak hem mutlak iktidarları perçinleyecekler hem de fazlaca ayrı bir ses olmadan buna dönük bütün yaptırımlarını gündemleştirebilecekler."

"Süreç bıraktığımız yerden devam etmez"

Önder, "8 Haziran'da sürecin bırakılan yerden devam edip etmeyeceği, örneğin İmralı'ya gidiş gelişlerin sürüp sürmeyeceği" sorusuna ise "Hayır. Bıraktığımız yeri söylersek nasıl başlaması gerektiğini görmüş oluruz. Bıraktığımız yer şurasıydı. İzleme komisyonu ve bir hakikatleri araştırma komisyonu kurulacaktı. Hükümet bunun sözünü verdi. Bu konuda mutabık kaldık. Buna karşılık izleme komisyonun ilk toplantısında Öcalan silahsızlanma kongresi için tarih verecekti. Şart olarak 'bunu ancak İzleme Komisyonu'nun nezaretinde yaparım' demişti.

İzleme Kurulu'na öneriler

Önder, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın izleme kurullarını itibarsızlaştırdığını ve neredeyse vatan hainliği ile eş değer haline getirdiğini belirterek "Şimdi hangi akademisyen, hangi kanaat önderi bu komisyonda yer almaya cesaret edebilir? Bu yüzden Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Sadullah Ergin, Abdullah Gül gibi isimlerin izleme kurulunda yer alabileceğini önerdik. Ayrıca CHP'den Rıza Türmen, Faruk Loğoğlu, MHP'den Tunca Toskay olabilir. Sol çevrelerden de bunun gibi onlarca isim sayılabilir. Ben bunu dile getirdiğimde hükümete yakın bütün kanallara telefon açılmış bunu haberleştirmeyin telkini yapılmış. Öbür türlü, Cumhurbaşkanı'nın itibarsızlaştırma hamlesinden sonra ancak görevlendirilen kişilerin yer aldığı bir komisyona yol açılır. Bu da bizim açımızdan güvenilir bir izleme olmayacaktır."

Daha pahalı kabire girmeye ne gerek var?

Önder, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'e zırhlı Mercedes makam aracı tahsis etmesiyle ilgili olarak da "Artık 'İsraf etmeyen, ihtişam içinde yaşamayan bizden değildir' demek istiyorlar. İmanın şartı haline getirdiler. Fakat ben sayın Mehmet Görmez’in vicdanına güvenmeyi tercih ederim. Çünkü dedi ki 'bana kabir oldu adeta bu Mercedes'. Şimdi kapısını açtığında içinde çıkabileceğin bir kabir ise zırhlısına girmeye ne gerek var? 1 trilyon iken, 2-3 trilyon olan bir kabre girmeye ne gerek var? Hem niye zırhlı? Bu ülkede sayın Görmez’e bir fiske kondurma ihtimali olan bir tek insan var mı? Nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça."

"Demirtaş'ın evine gidilmeden önce uyarılmıştık"

Önder, kendisine ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a yönelik tehditler konusunda AKP'ye yakın çevreler, yerellerde bir takım devlet görevlileri ile 'şimdi ismini açıklamayacağı' bir çok şahsiyetin ok kesin duyumları olduğunu kendilerine aktardıklarını belirterek "Emareler de var. Bunu ilk defa söylüyorum: Selahattin Bey'in evine polisin gitmesinden yaklaşık 2 hafta önce 'Selahattin Bey'in evi çok korunaksız, oraya bir şey düşünüyorlar' uyarısı bize yapıldı. Selahattin Bey de bunu biliyordu. Eve gidilmesi meselesinin klasik, basit bir mesele olduğuna kimse bizi inandıramaz. Hükümet eğer tutarlı davranmak istiyorsa, kendi evlerine üstelik mahkeme kararıyla giden polislerden hiç birisi bugün görevde değil. Ama ortada mahkeme kararı olmadan bir genel başkanın evine gidiliyor. O polisler ve emniyet müdürü görevde ise kimse bize parazitli laflar etmesin" diye konuştu.

"Perdeleme varsa, fail devlettir"

HDP'nin Adana ve Mersin'deki bürolarına yönelik bombalı saldırılarla ilgili de konuşan Önder, DHKP-C'nin kendilerini zora düyerecek de olsa yaptıkları işi üstlenin bir örgüt olduğunu belirterek "Dolayısıyla onların net bir açıklaması var. Devletin de bu kadar muğlak perdeleme çabası var. Kimse kusura bakmasın, devletin söylediklerine itibar edilebilmek mümkün değil" diye konuştu. Soruşturmalara getirilen yayın yasağını da eleştiren Önder, "Nerede bir perdeleme olduysa, faili devlet çıkmıştır" dedi.

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ile tartışma

Tehditlerle ilgili demecinden sonra kendisini geçen Cuma günü Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Zeki Çatalkaya'nın aradığını da açıklayan Önder "Meseleye dair teknik tatta bir konuşma yaptı benimle. 'Elinizde bilgi varsa bizimle paylaşın gereğini yapalım' dedi. Ben de kendisine 'partinin vekili olduğumu, sözcülük vasfımın da olduğunu, beni araması gerekenin İçişleri Bakanı, hatta Başbakan olması gerektiğini' söyledim. Elimizde böyle bir belge bilgi yok' diyorsunuz. 'Peki Adana ve Mersin saldırılarından önce sizin elinizde böyle bir bilgi belge var mıydı? Varsa muhtemelen bir önlem almanız gerekirdi. Muhtemelen yoktu ya da böyle olmasına inanmak isteriz. Buna rağmen Adana ve Mersin saldırıları oldu. Siz benimle niye böyle bir tatta konuşuyorsunuz yani. Biz yalan mı söylüyoruz? Elimizde bilgi belge yoksa tehdit altında sayılmaz mıyız, bunu mu söylüyorsunuz? Bakın sayın Başbakan bizi hedef gösteriyor. Birine hain dediğiniz de bu durumda vazife çıkarabilecek ne kadar odak olduğunu herkes kestirebilir. Bir vatandaş çıksa bir şey yapsa, mahkemede 'Ben başbakandan duydum bunlar hain, ben bunlara karşı görevimi yaptım' dese siz ne diyebilirsiniz?' dedim. Ben böyle dedikten sonra ‘Belli ki biz sizinle konuşamayacağız, sayın Başbakanımıza dönük şeyler söylüyorsunuz’ dedi. 'E, doğru dedim. Sen kapat, dert ediyorsa benim muhatabım İçişleri Bakanı'dır. O arasın' dedim. Ondan sonra arayan soran olmadı.

Nasıl korunuyorsunuz

Önder, önceki gün de Kadir İnanır ve bazı sanatçılarla görüşmek için Demirtaş ile birlikte İstanbul'a gittiklerinde Güvenlik Şube'nin Demirtaş'a 'daha geniş bir koruma vermeyi' teklif ettiklerini de belirterek "Bu halkla aramıza güvenlik bariyeri oluşturmaktır. Biz koruma meselesini böyle anlamıyoruz. Halkla aramıza olası zırhların örülmesini izin vermeyiz. Bunlar olası suikastleri de önleyemez. Bunu önlemenin bir tek yolu var: Devletin kendi istihbaratı ile bu odaklara karşı önleyici bir tutum alması, geliştirmesi. Onun için yüzlerce koruma yığmalarına gerek yok. Koruma artırmayı teklif ettiler" dedi.

"Bıçak sırtındayız, 12'yi geçmeden rahat yüzü yok"

Önder, barajı geçmek konusunda "bıçak sırtında" olduklarını da belirterek anketlere ilişkin bir değerlendirmeyle oy oranlarının '11 küsür' olduğunu söyledi. Önder "Ama biz 12 yi geçmeden bize rahat yüzü görünmüyor" diye konuştu.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Gezi'den sonra Valiliğe dava patlaması


KEMAL GÖKTAŞ

Gezi eylemlerinde yaralanan Aydın Aydoğan'ın İstanbul Valiliği aleyhine açtığı davada Valiliğin mahkemeye gönderdiği bir yazı, Valilik aleyhine açılan davalarda Gezi eylemlerinden sonra patlama olduğunu ortaya koydu. İstanbul Valiliği, mahkemeden savunma için ek süre isterken Valiliğe karyı açılan davaların 2013 itibariyle 5 yıllık iş hacmine ulaştığı belirtildi. Valiliğe karşı açılan davalarda yaşanan patlama, mahkemelere "kes - yapıştır" ile oluşturulan matbu savunmaların da nedenini ortaya çıkardı. Davaya savunma gönderen İl Emniyet Müdürlüğü ise davacının ayağının gaz fişeğinden ötürü yaralandığına ilişkin delil olmadığını, "ayağının takılıp düşmesi nedeniyle de" bu yaranın oluşabileceği savunuldu.

15 Mayıs 2015 Cuma

Hastanedeki mahpus koğuşuna şok rapor: Mahkuma ölümcül tedavi


KEMAL GÖKTAŞ

2012'de kanunla özerk ve "Başbakanlıkla ilişkili" olarak kurulan Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK), Türkiye’nin her yerinden mahkumların tedavilerinin yapılması amacıyla gönderildikleri Numune Hastanesi’ndeki mahpus koğuşuna ilişkin şok edici bir rapor hazırladı. Raporda, hastaneye tedavi amaçlı gönderilen mahkumlara banyonun kullandırılmadığı, kişisel temizlik için gereken malzemelerin bulunmadığı, cezaevinden getirdikleri giysileri değiştiremedikleri, çamaşırlarının yıkanmadığı, yeni ve temiz çamaşır alma olanağının tanınmadığı, sağlık personelinin yetersiz olduğu, tuvaletlerin dört kişilik oda içinde olduğu için mahremiyetlerinin ihlal edildiği, sevkler sırasında bulaşıcı hastalık riskinin olduğu belirtildi. Dinleme ve kayıt altına alma için gereken alt yapı kurulmadığından mahkumlara cezaevinde sahip oldukları telefonla görüşme hakkının da kullandırılmadığı belirtilen raporda havalandırmanın olmaması ve iletişim araçlarının kullandırılmaması nedeniyle cezaevinden daha ağır koşullarda "tedavi" yapıldığı ortaya konuldu.

14 Mayıs 2015 Perşembe

"Karakolda kadına dayak" davasında kadın hakimin "basit yaralama" kararına isyanı


KEMAL GÖKTAŞ

İzmir Karabağlar Polis Merkezi'nde Fevziye Cengiz isimli kadını feci şekilde dövdüklerine ilişkin görüntüleri ortaya çıkan polislerin dava sonunda hiç cezaevine girmeyecekleri bir sonuçla kurtulmaları büyük tartışma yarattı. Mahkemenin öldüresiye dayağı "basit yaralama" olarak görerek 1 yıl 3 ay hapis cezası verdiği 2 polisin denetimli serbestlikten yararlanarak cezaevine girmeyecek olması ve mağdur kadına da polislerle aynı ceza verilmesi tepki yaratırken karara en önemli itiraz mahkemenin kadın üyesinden geldi. Üye hakim Aynur Mutlu Altın, kararın yasaya ve AİHM kararlarına aykırı olduğunu ve sanık polislere işkence suçundan ceza verilmesi gerektiğini savunduğu karşı oy yazısında, beraat kararı verilen karakol amiri Nevzat Ataseven'e de işkenceye müdahale etmediği için aynı cezanın verilmesini istedi.

Cinsel taciz de var

AYM'nin İç Güvenlik Paketi'ne "by-pass" kararı: Barışçıl gösterilere tam özgürlük!


AYM'den toplantı ve gösteri hakkı kriterleri

"İzinsiz diye gösteriyi dağıtmak yanlış"

"Gösteriye katılanların bir kısmı şiddete başvurdu diye gösteri dağıtılamaz"

"Günlük hayatın akışında karışıklığa sebep oluyor diye bu hak ihlal edilemez"

"Gösteri düşmanca tepkilere yol açabilir diye gösteri engellenemez"

"Kışkırtıcı görüşlerle de gösteri yapılabilir"

KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi'nin İzmir Eğitim Sen üyelerinin yaptığı başvuru ile ilgili verdiği kararda, toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile ilgili mevcut sınırlamaları ve polisin müdahalesini oldukça sınırlayacak değerlendirmeler yer aldı. Kanuna gire izin veya bildirim alınmadan yapılan gösterilerin sırf bu nedenle dağıtılmasının hak ihlali anlamına geleceğini belirten AYM, gösteriye katılanların bir kısmının şiddete başvurmasının dahi diğerleri açısından bu hakka müdahale edilmesini meşru kılmayacağına hükmetti. Gösterilerin günlük hayatın akışında karışıklığa neden olması, hatta düşmanca tepkilere yol açması halinde dahi engellenmemesi ve gerçekleştirilmesi için devletin önlem alması gerektiği vurgulanan AYM kararında, şiddete başvurmayan kişilere toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını kullandıkları için ceza verilmesinin de yanlış olduğu kaydedildi. Hukukçular AYM kararının Gezi eylemleri başta olmak üzere Taksim yasağı ve diğer müdahale edilen gösterilerle ilgili davalarda verilecek kararları etkileyeceğini ve polisin de uygulamalarına yol göstereceğini belirtti. AYM'nin kararında AİHM kararlarına dayanması nedeniyle İç Güvenlik Tasarısı ile getirilen ve AİHM kararlarına aykırı olan sınırlamaların dahi AYM kararı karşısında uygulanmaması gerektiği belirtiliyor.

Dayak yediği için suçlu çıktı: "Çocuklarım dayak yememek için polis olsun, kötülüğü güç olarak kullansın"


KEMAL GÖKTAŞ

İzmir Karabağlar'daki polis merkezinde yediği dayağın görüntüleriyle gündeme gelmişti Fevziye Cengiz. Görüntülerde, bir müzikholde kimliği olmadığı gerekçesiyle gözaltına alınan Cengiz'i polislerin bir odaya kapattıkları, kelepçeleyerek yere yatırdıkları, üzerine çıkararak dakikalarca dövdükleri, ayağa kaldırdıktan sonra da yüzüne defalarca tokatlar attıkları, hakaret ettikleri görülüyordu.

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Karakolda kadına dayakta mahkeme kararı: Polisle mağdura aynı ceza. Polisler cezaevine girmeyecek!


KEMAL GÖKTAŞ

Mahkeme, İzmir Karabağlar'daki polis merkezinde Fevziye Cengiz isimli kadını döven polislerle mağdur kadına aynı cezayı verdi. Polislerin Fevziye Cengiz'i feci şekilde dövmelerini "işkence" değil" basit yaralama" kapsamında değerlendiren mahkeme, polislere bir de iyi hal indirimi yaptı ve 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Mahkeme mağdur Cengiz'e de polislerden sadece 13 gün az ceza vererek hemen hemen aynı cezaya çarptırdı ve "polislere hakaret" suçundan 442 gün (1 yıl 2 ay 17 gün) hapis cezasına mahkum etti. Mahkeme polislerin cezasını ertelemedi ancak polisler denetimli serbestlik hükümlerine göre 18 ayın altında ceza aldıkları için cezaevine girmeyecekler. Mahkeme Cengiz'e verdiği cezayı günlüğü 20 TL'den 8 bin 840 TL para cezasına çevirerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında erteledi. Mahkemenin kadın üyesi, polislere işkence suçundan ceza verilmesi gerektiğini savunarak karara şerh koydu.

AYM'den flaş "gösteri" kararı: "Yasadışı da olsa barışçıl gösteriye müdahale edilmemeli"


AYM'den hükümete gösteri hakkı uyarıları:

* Devlet sabır ve hoşgörü göstermeli
* Göstericiye orantısız şiddet eziyet suçunu oluşturur

KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi (AYM), Türkiye'de sık sık büyük tartışmalara ve gerginliklere neden olan toplantı ve gösteri özgürlüğü konusunda çok önemli bir karar verdi. 4+4+4 eğitim sistemini protesto etmek için İzmir'den Ankara'ya yola çıkmak isteyen sendika üyelerine yapılan polis müdahalesinin, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali olduğuna hükmeden AYM kararında, bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün yasa dışı olması veya yasalara aykırı olarak düzenlenmesinin tek başına toplantı veya yürüyüşün barışçıl niteliğini ortadan kaldırmayacağı vurgulandı. Kararda, "Bu durumların varlığı, toplantı hakkının ihlal edilmesini haklı gösteremez. Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kalabalıkların toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir" denildi. AYM ayrıca, polisin orantısız şiddet kullanarak bir göstericiyi yaralamasını da, "eziyet" kapsamında görerek, "işkence ve kötü muamele yasağının ihlali" olarak değerlendirdi.

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Öcalan'ın avukatlarına "Görüşme kayıtları hukuka aykırı" beraati


Hakim kararıyla yapılan dinleme "hukuka aykırı delil" sayıldı

KEMAL GÖKTAŞ

Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Abdullah Öcalan'ın avukatları İbrahim Bilmez ve Muhdi Öztüzün'e Öcalan'la yaptıkları görüşmede "örgütle ilgili bilgi aktarıp yapılması gerekenler konusunda bilgi aldıkları" gerekçesiyle açılan davada sürpriz bir karar verdi. Kanuna göre, avukat - müvekkil görüşmelerine ilişkin kayıtlarının incelenemeyeceğini belirten mahkeme, İnfaz Hakimliğinin kararıyla yapılan ses kaydının "hukuka aykırı delil" olduğuna hükmetti ve iki avukatın beraatine karar verdi.


5 Mayıs 2015 Salı

HSYK 2. Daire Başkanı Yılmaz: "92 yıllık Cumhuriyetin emanetini devraldık, onu koruyacağız"


Yılmaz'dan özür açıklaması

"Ben kamuoyundan özür diledim. Cumhurbaşkanı'nın açıklamasını bilmiyordum"

KEMAL GÖKTAŞ

"Paralel yapı" soruşturmasında şüphelilerin tahliyesine ilişkin kararlar nedeniyle 2 hakimin açığa alınmasının ardından tartışmaların odağındaki HSYK (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) 2. Dairesi'nin Başkanı Mehmet Yılmaz Milliyet'e çarhpıcı açıklamalarda bulundu. Tahliye kararlarını kanuna göre görevsiz olan hakimin dosyaları hiç görmeden verdiğini söyleyen Yılmaz yaşananın normal bir süreç olmadığını ve HSYK'nın da ortaya çıkan kaosa seyirci kalamayacağını söyledi. Siyasi mücadelenin hukuk zemininde varolmaması için çaba gösterdiğini söyleyen Yılmaz "Kimse beni siyasete bulaştıramayacak. Biz geleneksel-evrensel yargının peşindeyiz. 92 yıllık Cumhuriyetin emanetini devraldık, onu koruyacağız" dedi. Balyoz davası ile ortaya çıkan duruma işaret eden ve tahliye kararı veren hakimin kendisini odasına kapatarak tahliye müzekkereleri yazmasına dikkat çeken Yılmaz bütün bunların tesadüf olamayacağını belirtti. Yılmaz, hakimlerin açığa alınması kararını açıklarken "özür dilemesi"nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın HSYK'ya yönelik "Geciktiler" açıklaması ile ilgisi olmadığını da belirtti.

Yargı hırsızlık suçlarında "vicdan"la "miktar" arasında: 3 liraya 5 liraya yıllarca hapis!



Yargı "değer azlığı" kriterinde acımasız

KEMAL GÖKTAŞ

Türk Ceza Kanunu'nda çalınan malın değerinin az olması halinde hakime cezadan indirim yapma veya ceza vermeme konusunda takdir hakkı verilmesine ilişkin hükmün uygulaması konusunda yargı organları arasında çelişkiler yaşanıyor. Faillerinin genellikle çocuk oldugğu bu suçlarda Yargıtay'ın "Daha fazla çalabilecekken içinden düşük miktar alma" kriterini işyetmesi nedeniyle çok düşük miktarlardaki hırsızlık suçlarında ağır hapis cezaları veriliyor.