Sayfalar
▼
27 Mayıs 2015 Çarşamba
25 yıl önceki "Haşim Kılıç tarikat mensubu, TV bile izlemiyor" iddiasına ilişkin yargı kararı
KEMAL GÖKTAŞ
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, kendisiyle ilgili 1990 yılında Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiğinde gündeme gelen iddiaları 2010 yılında yazdığı köşe yazısı ile hatırlatan eski Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş aleyhine açtığı davanın reddedilmesi gerektiğine karar verdi. Karar, Kılıç'ın açtığı davayı reddeden yerel mahkemenin, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin verdiği bozma kararına çok çarpıcı ifadelerle "direnmesi" üzerine verildi. Kurul, Savaş'ın tazminata mahkum edilmesinin AİHM kararlarına aykırı olacağını hatırlatarak yargıya güvenin azalması ve Türkiye'nin AİHM'de en çok ihlal kararı verilen 2. ülke olmasının utanç verici olduğuna ilişkin görüşlerini karara yazan hakimi haklı buldu. Kurul'un onadığı kararda ayrıca yargının tekrar ele geçirilmeye çalışıldığı iddialarına da yer verilerek "Eskiden belli bir kesim için tazminat davaları geçirilemezken, bugün de benzer şeylerin yaşanması üzüntü vericidir" ifadesi de yer aldı.
Eski defterler
Vural Savaş, 2010 yılında yazdığı köşe yazısında Kılıç ile ilgili olarak 1990 yılında Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi dönemde ileri sürülen iddiaları yeniden gündeme getirdi. Savaş, o tarihte yapılan bazı açıklamalar ve haberlere de atıf yaparak Kılıç ile ilgili "Televizyon izlemeyi günah sayan", "Nakşibendi tarikatı mensubu", "Atatürk düşmanı", "Devletin tarif edilmiş niteliklerini reddeden zihniyet", ""Kediye ciğer teslim etmek" gibi ifadeler kullandı.
"Kaybettiği davaların sıkıntısından yapıyor"
Kılıç, bu ifadeler nedeniyle Savaş aleyhine 5 bin TL manevi tazminat istemiyle Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açtı. Kılıç'ın avukatının dava dilekçesinde, Savaş'ın 1990 yılına ait yakışıksız ifadeleri kullandığı, bunun "yazının güncel olma özelliği" ile bağdaşmadığını belirtti. Dilekçede "Gündemle hiç ilgisi yokken, müvekkilime karşı duyduğu şahsi kin, garez, husumet ve herhalde geçmişte kaybettiği davaların sıkıntısından olsa gerek, gerçek dışı itham ve bayanlarda bulunmuştur" denildi.
Savaş ise savunmasında, kullandığı ifadelerin 1990'da başkaları tarafından dile getirildiğini belirterek "Bu yazılar, bildiriler, raporlar ve açıklamalar Haşim Kılıç tarafından da haklı bulunmuş veya eleştiri hudutları içinde görülmüş olmalı ki; hiçbirini dava konusu yapmamıştır" dedi.
"Daha önce dava açmadı"
Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2011'de verdiği kararında Kılıç'ın talebini reddetti. Mahkeme, "bulunduğu makamdan dolayı toplumun dikkatini çeken kişilerin geçmiş yaşamları ile ilgili her türlü olayın gündeme getirilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını" belirtti. Kararda Kılıç'ın bu iddiaları 1990'da dile getirenlere yönelik herhangi bir dava açtığına ilişkin bir iddiasının bulunmamasının da altı çizildi.
"Öz ve biçim dengesi yok"
Karar, Kılıç'ın temyizi üzerine 2012 yılında Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından bozuldu. Daire'nın kararında, Vural Savaş'ın dava konusu yazısında "dava dışı kişilere ait, gerçekliği ispatlanmamış, yazının özü ile uyumlu olmayan, öz ve biçim dengesini bozan ifadelere yer verdiğie" ve böylece Kılıç'ın kişilik haklarını ihlal ettiği savunuldu. Daire,
Alışılmadık karar
Bozma üzerine dosyanın gönderildiği Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi ise 2013 yılında önceki kararında direndi. Direnme kararında, daha önce tazminatı gerektirmeyen bir olay nedeni ile, davalı için tazminat ödermesi gerektiği sonucuna ulaşılmasının AİHM kararlarına göre düşünce özgürlüğüne aykırı olacağı ifade edildi. Kararda şöyle denildi:
"Türkiye'de aynı kelime için, aynı mahkemece, hatta aynı hakim tarafından, bir kişi için mahkumiyet; diğeri için beraat kararı verilebildiği, gazete haberlerinden öğrenilmektedir.
Yargı için, ele geçirilmiş yargının, ele geçirilmek istenirken, elden kaçırıldığından, tekrar ele geçirelibilmesi için operasyon yapıldığı, bir köşe yazarı tarafından dile getirilmektedir. Gazete arşivleri tarandığında bu tür örnekleri çoğaltmak mümkündür. Eskiden belli bir kesim için tazminat davaları geçirilemezken, bugün de benzer şeylerin yaşanması üzüntü vericidir. Toplumda adalete olan güven giderek azalmakta, anketlere göre güvensizlik oranı yüzde 60'ların üzerine çıkmaktadır. HSYK haklı olarak AİHM kararlarına aykırı karar veren hakimlerin terfilerini durdururken, hükümet Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkını tanıyıp daha önce AİHM'e yapılmış başvuraları tazminat ödemek suretiyle çözümlenmesi için yasa çıkararken, Yargı'nın Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hommarberg'in raporundaki, yargı ile ilgili eleştirisini haklı çıkaracak şekilde kararlar vermeyi sürdürmesi, doğru görülmemektedir. Bu tür uygulamadan hızla vazgeçilmelidir. AİHM'e yapılan başvuralarda en çok ihlali yapan 2. ülke olmak ülkemiz adına utanç kaynağıdır. Mahkemelerin AİHM standartlarını içselleştirmede daha çok gayret sarf etmeleri gerekmektedir."
Kurul, mahkemeye hak verdi
Bunun üzerine dosya 13 Mayıs'ta Hukuk Genel Kurulu'nda görüşüldü. Kurul, mahkeme kararının onanmasına karar verdi. Böylece kökeni 25 yıl öncesine dayanan iddiaların oluşturduğu 5 yıllık hukuk savaşını Vural Savaş kazanmış oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder