Sayfalar

13 Mayıs 2015 Çarşamba

AYM'den flaş "gösteri" kararı: "Yasadışı da olsa barışçıl gösteriye müdahale edilmemeli"


AYM'den hükümete gösteri hakkı uyarıları:

* Devlet sabır ve hoşgörü göstermeli
* Göstericiye orantısız şiddet eziyet suçunu oluşturur

KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi (AYM), Türkiye'de sık sık büyük tartışmalara ve gerginliklere neden olan toplantı ve gösteri özgürlüğü konusunda çok önemli bir karar verdi. 4+4+4 eğitim sistemini protesto etmek için İzmir'den Ankara'ya yola çıkmak isteyen sendika üyelerine yapılan polis müdahalesinin, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali olduğuna hükmeden AYM kararında, bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün yasa dışı olması veya yasalara aykırı olarak düzenlenmesinin tek başına toplantı veya yürüyüşün barışçıl niteliğini ortadan kaldırmayacağı vurgulandı. Kararda, "Bu durumların varlığı, toplantı hakkının ihlal edilmesini haklı gösteremez. Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kalabalıkların toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir" denildi. AYM ayrıca, polisin orantısız şiddet kullanarak bir göstericiyi yaralamasını da, "eziyet" kapsamında görerek, "işkence ve kötü muamele yasağının ihlali" olarak değerlendirdi.

Orantısız şiddete "eziyet" tanımı

Eğitim-Sen İzmir Şubesi üyeleri, "4+4+4" olarak bilinen eğitim sistemini protesto için İzmir'den Ankara'ya yola çıkmak istedi. Sendika üyeleri, "polis tarafından orantısız güç kullanılıp engellendikleri ve ertesi gün protesto için yaptıkları gösterilerde tekrar polis şiddetine maruz kaldıkları" gerekçesiyle AYM'ye başvurdu. AYM, "öğretmenlerin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine" karar verdi. AYM, yaralanan öğretmenlerden Ali Rıza Özer'in anayasa ile güvenceye alınan kötü muamele yasağının maddi ve usul yönünden ihlal edildiğine hükmetti.

Resmi Gazete'de yayımlanan gerekçede, şu tespitler yapıldı:

"Ali Rıza Özer isimli başvurucunun yaralanmasına ilişkin rapor değerlendirildiğinde, polise saldırdığının saptanamadığı, hakkında yakalama ve gözaltı işlemleri yapılmadığı ve yaralarının burun kırığı ve işitme kaybı gibi ağır nitelikte olduğu gözetildiğinde asgari ağırlık eşiğinin aşıldığı anlaşılmıştır. Güvenlik önlemlerini aşmaya çalıştığına ilişkin bir eylemi tespit olunmayan ve toplanma özgürlüğünü barışçıl şekilde kullanan başvurucunun raporunda belirtilen hususlar gözetildiğinde ve polisin müdahalesinin başvurucuya fiziksel saldırı ve darp şeklinde meydana geldiği dikkate alındığında 'eziyet' olarak nitelendirilmesi mümkün görülmüştür."

Yasadışı da olsa müdahale edilmemeli

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ve ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun en temel değerleri arasında sayıldığı vurgulanan gerekçede, toplanma hakkının amacının, şiddete karışmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunması olduğu vurgulanarak, şöyle denildi:

"Bunun dışında toplantının veya gösteri yürüyüşünün hangi amaçla yapıldığının bir önemi yoktur. Devletin toplantı ve gösteri yürüyüşünün barış ve güven içinde yapılmasını temin etmek amacıyla uygun önlemleri alma görevi bulunmaktadır. Bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün yasa dışı olması veya yasalara aykırı olarak düzenlenmesi de tek başına toplantı veya yürüyüşün barışçıl niteliğini ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla halka açık yerde yapılan her türlü gösterinin günlük hayatın akışında belli bir karışıklığa sebep olabileceği ve düşmanca tepkilere yol açabileceği açıktır. Bu durumların varlığı, toplantı hakkının ihlal edilmesini haklı gösteremez. Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kalabalıkların toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir."

"Makul olmayan sınırlamalar..."

Kararda başvurucuların Ankara'ya gitmelerinin engellenmesinin toplantı hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğinin açık olduğu vurgulandı. Gerekçede, şöyle denildi:

"Başvurucuların, beklenmedik bir şekilde engellenmeleri üzerine durumu protesto etmek amacıyla trafiği kapatarak oturma eylemi ve gösteri yürüyüşü yapmalarının polis tarafından dağıtılması da barışçıl toplanma hakkına müdahaledir. İkinci eyleme ilişkin olarak başvurucuların içinde bulunduğu grubun Valilik binası önünde basın açıklaması yapmasının engellenmesi de toplanma hakkına müdahale olarak değerlendirilmelidir. Devletin, barışçıl amaçlarla yapılan toplantı düzenleme ve toplantıya katılma özgürlüğünü korumakla kalmaması, ayrıca bu hakkın kullanımını engelleyen makul olmayan dolaylı sınırlamalar koymaması da gerekmektedir. Başvurucuların TBMM'de görüşülecek bir kanun teklifine karşı endişelerini veya muhalif fikirlerini toplu olarak ifade etme çabası demokratik bir toplumda saygı ile karşılanmalıdır. Dolayısıyla bu gibi durumlarda devletin daha sabırlı ve hoşgörülü bir tutum takınması beklenmelidir. Çeşitli yöntemlerle kişilerin Ankara'da yapılacak protestolara katılmasının engellenmesi çoğulcu demokratik bir toplumda makul kabul edilemez."

"Kullanılan gaz, zehirli gaz listesinde bulunmuyor"

Avrupa Konseyi'ne üye devletlerce toplumsal olayları kontrol altına almak ve dağıtmak için kullanılan gazın, zehirli gaz listesinde bulunmadığı, diğer taraftan bazı sağlık sorunlarına yol açtığı saptanan biber gazının hangi durumlarda kullanılması gerektiğinin mevzuatla tespit edilmesinin önem taşıdığı vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:

"Yaş, gebelik veya kronik rahatsızlıkları nedeniyle biber gazından beklenenden daha fazla etkilenebilecek kişilerin gazın kullanımından önce ikaz edilmeleri önemlidir. Ülkemizde yaşanan bazı toplumsal olaylara biber gazı ile yapılan müdahalelerde can kaybı olduğu da gözetildiğinde Emniyet Genel Müdürlüğünün talimatnamesinin uygulanması ayrıca önemlidir. Somut olayda, bilirkişi ve kamera kayıtlarından, gazlı su kullanacağı veya biber gazı kullanılacağının önceden göstericilere bildirildiği tespit edilememiştir. Kişilerin özel durumları sebebiyle ölüme varacak şekilde vahim sonuçları olabilecek gazlı su ve biber gazının kullanımında önceden ihtar yapılmalıdır. Her ne kadar başvurucu maruz kaldığı ve ölçülü kabul edilebilecek dozdaki biber gazı nedeniyle ciddi sağlık sıkıntılarına uğramamışsa da ihtar yapılmadan gaz kullanılması barışçıl amaçlarla ve şekilde toplantıya katılmış başvurucunun toplanma hakkını ihlal etmiştir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder