Sayfalar
▼
25 Mayıs 2015 Pazartesi
HDP'li Önder'den flaş açıklamalar: İktidarın yaptığı en vahim değerlendirme...
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU - KEMAL GÖKTAŞ Ankara
HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın evine yapılan polis baskınından bir hafta önce, bu eve yönelik bir gelişme olabileceği duyumu aldıklarını açıkladı. Önder, HDP'nin Adana ve Mersin'deki binalarına yönelik saldırılar için de "Nerede bir perdeleme olduysa fail devlet çıkmıştır" dedi.
HDP'nin Ankara adayları, dün, HDP'ye destek veren hukukçuların kurduğu "Hukukçu Bizler" tarafından düzenlenen etkinliğe katıldı. Önder, etkinliğin ardından Milliyet'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Önder, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çözüm süreci konusunda "B,C, D planlarından" söz etmesine ilişkin olarak şöyle konuştu:
"B,C,D planları en vahim değerlendirme"
"Belki bugüne kadar, hükümet kanadında, iktidar blokunda telafuz edilen en vahim değerlendirme diye düşünüyorum. İçi boş, kof tehditler, milletin nefret duygularını uyandırıcı milliyetçi söylemler alışkın olduğumuz bir şeydi. Fakat elimizdeki diğer verilerlerle birlikte yorumladığımızda şu ortaya çıkıyor: Bize taahüt ettikleri ve üzerinde mutabık kaldığımız vaatlerini, verdikleri sözleri yerine getirmeyecekler. Bu ortaya çıktı. Bunun için meşru bir zemin yaratmak istiyorlar. Bunun tek yolunun da çatışmaya geri dönüş olduğunu düşünüyorlar. Çatışma koşulları başlayınca dönüp halka 'biz demokratikleşecektik ama bakın işte çatışma var' şeklinde bir argüman sunmak istiyorlar.
Bunu geliştirmelerin yolu bizim baraj altında kalmamız. Birincil hedefleri bu. Medya üzerindeki kontrolleri hesaba katıldığı zaman, sesimizin duyurulur ve görünür olabileceği en meşru alan Meclis olduğu için, bizi Meclis dışında tutmadan bu planlarını uygulamaya koyamazlar. Bizim Meclis'e girmemiz bunların mutlak iktidarını hatta hükümet kurma çoğunluğunu bile sağlamayacağı anlamına geliyor. Biz Meclis dışında kalırsak hem mutlak iktidarları perçinleyecekler hem de fazlaca ayrı bir ses olmadan buna dönük bütün yaptırımlarını gündemleştirebilecekler."
"Süreç bıraktığımız yerden devam etmez"
Önder, "8 Haziran'da sürecin bırakılan yerden devam edip etmeyeceği, örneğin İmralı'ya gidiş gelişlerin sürüp sürmeyeceği" sorusuna ise "Hayır. Bıraktığımız yeri söylersek nasıl başlaması gerektiğini görmüş oluruz. Bıraktığımız yer şurasıydı. İzleme komisyonu ve bir hakikatleri araştırma komisyonu kurulacaktı. Hükümet bunun sözünü verdi. Bu konuda mutabık kaldık. Buna karşılık izleme komisyonun ilk toplantısında Öcalan silahsızlanma kongresi için tarih verecekti. Şart olarak 'bunu ancak İzleme Komisyonu'nun nezaretinde yaparım' demişti.
İzleme Kurulu'na öneriler
Önder, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın izleme kurullarını itibarsızlaştırdığını ve neredeyse vatan hainliği ile eş değer haline getirdiğini belirterek "Şimdi hangi akademisyen, hangi kanaat önderi bu komisyonda yer almaya cesaret edebilir? Bu yüzden Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Sadullah Ergin, Abdullah Gül gibi isimlerin izleme kurulunda yer alabileceğini önerdik. Ayrıca CHP'den Rıza Türmen, Faruk Loğoğlu, MHP'den Tunca Toskay olabilir. Sol çevrelerden de bunun gibi onlarca isim sayılabilir. Ben bunu dile getirdiğimde hükümete yakın bütün kanallara telefon açılmış bunu haberleştirmeyin telkini yapılmış. Öbür türlü, Cumhurbaşkanı'nın itibarsızlaştırma hamlesinden sonra ancak görevlendirilen kişilerin yer aldığı bir komisyona yol açılır. Bu da bizim açımızdan güvenilir bir izleme olmayacaktır."
Daha pahalı kabire girmeye ne gerek var?
Önder, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'e zırhlı Mercedes makam aracı tahsis etmesiyle ilgili olarak da "Artık 'İsraf etmeyen, ihtişam içinde yaşamayan bizden değildir' demek istiyorlar. İmanın şartı haline getirdiler. Fakat ben sayın Mehmet Görmez’in vicdanına güvenmeyi tercih ederim. Çünkü dedi ki 'bana kabir oldu adeta bu Mercedes'. Şimdi kapısını açtığında içinde çıkabileceğin bir kabir ise zırhlısına girmeye ne gerek var? 1 trilyon iken, 2-3 trilyon olan bir kabre girmeye ne gerek var? Hem niye zırhlı? Bu ülkede sayın Görmez’e bir fiske kondurma ihtimali olan bir tek insan var mı? Nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça."
"Demirtaş'ın evine gidilmeden önce uyarılmıştık"
Önder, kendisine ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a yönelik tehditler konusunda AKP'ye yakın çevreler, yerellerde bir takım devlet görevlileri ile 'şimdi ismini açıklamayacağı' bir çok şahsiyetin ok kesin duyumları olduğunu kendilerine aktardıklarını belirterek "Emareler de var. Bunu ilk defa söylüyorum: Selahattin Bey'in evine polisin gitmesinden yaklaşık 2 hafta önce 'Selahattin Bey'in evi çok korunaksız, oraya bir şey düşünüyorlar' uyarısı bize yapıldı. Selahattin Bey de bunu biliyordu. Eve gidilmesi meselesinin klasik, basit bir mesele olduğuna kimse bizi inandıramaz. Hükümet eğer tutarlı davranmak istiyorsa, kendi evlerine üstelik mahkeme kararıyla giden polislerden hiç birisi bugün görevde değil. Ama ortada mahkeme kararı olmadan bir genel başkanın evine gidiliyor. O polisler ve emniyet müdürü görevde ise kimse bize parazitli laflar etmesin" diye konuştu.
"Perdeleme varsa, fail devlettir"
HDP'nin Adana ve Mersin'deki bürolarına yönelik bombalı saldırılarla ilgili de konuşan Önder, DHKP-C'nin kendilerini zora düyerecek de olsa yaptıkları işi üstlenin bir örgüt olduğunu belirterek "Dolayısıyla onların net bir açıklaması var. Devletin de bu kadar muğlak perdeleme çabası var. Kimse kusura bakmasın, devletin söylediklerine itibar edilebilmek mümkün değil" diye konuştu. Soruşturmalara getirilen yayın yasağını da eleştiren Önder, "Nerede bir perdeleme olduysa, faili devlet çıkmıştır" dedi.
Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ile tartışma
Tehditlerle ilgili demecinden sonra kendisini geçen Cuma günü Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Zeki Çatalkaya'nın aradığını da açıklayan Önder "Meseleye dair teknik tatta bir konuşma yaptı benimle. 'Elinizde bilgi varsa bizimle paylaşın gereğini yapalım' dedi. Ben de kendisine 'partinin vekili olduğumu, sözcülük vasfımın da olduğunu, beni araması gerekenin İçişleri Bakanı, hatta Başbakan olması gerektiğini' söyledim. Elimizde böyle bir belge bilgi yok' diyorsunuz. 'Peki Adana ve Mersin saldırılarından önce sizin elinizde böyle bir bilgi belge var mıydı? Varsa muhtemelen bir önlem almanız gerekirdi. Muhtemelen yoktu ya da böyle olmasına inanmak isteriz. Buna rağmen Adana ve Mersin saldırıları oldu. Siz benimle niye böyle bir tatta konuşuyorsunuz yani. Biz yalan mı söylüyoruz? Elimizde bilgi belge yoksa tehdit altında sayılmaz mıyız, bunu mu söylüyorsunuz? Bakın sayın Başbakan bizi hedef gösteriyor. Birine hain dediğiniz de bu durumda vazife çıkarabilecek ne kadar odak olduğunu herkes kestirebilir. Bir vatandaş çıksa bir şey yapsa, mahkemede 'Ben başbakandan duydum bunlar hain, ben bunlara karşı görevimi yaptım' dese siz ne diyebilirsiniz?' dedim. Ben böyle dedikten sonra ‘Belli ki biz sizinle konuşamayacağız, sayın Başbakanımıza dönük şeyler söylüyorsunuz’ dedi. 'E, doğru dedim. Sen kapat, dert ediyorsa benim muhatabım İçişleri Bakanı'dır. O arasın' dedim. Ondan sonra arayan soran olmadı.
Nasıl korunuyorsunuz
Önder, önceki gün de Kadir İnanır ve bazı sanatçılarla görüşmek için Demirtaş ile birlikte İstanbul'a gittiklerinde Güvenlik Şube'nin Demirtaş'a 'daha geniş bir koruma vermeyi' teklif ettiklerini de belirterek "Bu halkla aramıza güvenlik bariyeri oluşturmaktır. Biz koruma meselesini böyle anlamıyoruz. Halkla aramıza olası zırhların örülmesini izin vermeyiz. Bunlar olası suikastleri de önleyemez. Bunu önlemenin bir tek yolu var: Devletin kendi istihbaratı ile bu odaklara karşı önleyici bir tutum alması, geliştirmesi. Onun için yüzlerce koruma yığmalarına gerek yok. Koruma artırmayı teklif ettiler" dedi.
"Bıçak sırtındayız, 12'yi geçmeden rahat yüzü yok"
Önder, barajı geçmek konusunda "bıçak sırtında" olduklarını da belirterek anketlere ilişkin bir değerlendirmeyle oy oranlarının '11 küsür' olduğunu söyledi. Önder "Ama biz 12 yi geçmeden bize rahat yüzü görünmüyor" diye konuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder