15 Nisan 2013 Pazartesi

Neo Nazi cinayetleri ve Alman derin devleti: Bu hikaye bize hiç yabancı değil




Kemal GÖKTAŞ
Almanya'daki Neo Nazi cinayetlerle ilgili NSU davasının başlamasına günler kala, cinayette yaşamını yitiren Mehmet Kubaşık'ın eşi Elif Kubaşık, avukatı Carsten Ilius ve gazeteci Maik Baumgärtne'nin katılımıyla, Ankara'da, cinayetlerle Alman derin devleti arasındaki bağları anlatan bir toplantı yapıldı. Yazar Tanıl Bora'nın moderatörlügündeki toplantıda katılımcıların anlattıkları, Türkiye'de örneklerine sıkça rastlanan bir "derin devlet" öyküsünü ortaya çıkardı. Katılımcıların anlattıkları özetle şöyle:



"ÜREME" YAŞINDAKİ KURBANLAR
- Nazilerin kurbanlarını nasıl seçtiği uzun süre bilinemedi. Ancak soruşturma sırasında öldürülen Türkiyelilerin, üreme yaşında olmaları nedeniyle seçildiği anlaşıldı.
- Cinayetleri işleyen NSU ve onunla bağlantılı Blood & Honour (Kan ve Onur) örgütü içinde Alman devletinin ajanları olmasına rağmen cinayetler önlenemedi. Cinayetler, NSU üyelerinin kaldığı evde yaşanan bir patlamadan sonra bulunan malzeme ve notlarla ortaya çıktı. NSU ile bağlantılı olan ajanlar hakkında da ceza davası açılmadı.

TÜRK HÜKÜMETİ İNANDIRILDI
- Cinayetlerden sonra Nazi bağlantısı hiç sorgulanmadı. Kurbanların PKK, mafya ya da Hizbullah tarafından öldürüldüğü senaryoları yazıldı ve araştırmalar daha çok Türkiye'ye kaydırıldı. Öyle ki, Almanya'da cinayetlerin aydınlatılması için çok az yerde arama yapılmasına rağmen, asıl aramalar Türkiye'de yapıldı. Türk hükümeti de cinayetlerin Türkiye bağlantılı olduğuna inandırıldığı için cinayetlerin çözümü konusunda Almanya'ya pek baskı yapmadı.
- Kurbanların evinde arama yapılarak suç bağlantıları olduğu yönünde bir algı yaratıldı ve böylece dikkatler Nazilerden kaçırıldı.
- Cinayetlerde yaşamını yitiren Mehmet Kubaşık'ın eşi Elif Kubaşık, evlerinde köpekler eşliğinde yapılan aramadan sonra bütün komşularının ve yakınlarının kendilerini "uyuşturucu satıcısı" olarak gördüklerini söyledi.

MEDYUMLARLA RUH ÇAĞIRMIŞLAR
- Soruşturmayı gerekli ciddiyeti göstereren yürütmeyen Alman makamları, traji-komik yöntemlere de başvurdu. Bunlardan biri de soruşturmada medyumlarla birlikte kurbanların ruhlarının çağrıldığı polis belgelerine yansıdı. Üstelik bu belgelere göre İranlı bir kadın medyumun polislerle birlikte çağırdığı kurbanlardan Süleyman Taşköprü’nün ruhu, cinayetleri Amin veya Mustafa adlı iki kişinin de aralarında olduğu bir motosiklet çetesine bağlıyordu!

EVRAKLAR İMHA EDİLDİ
- Cinayetlerin devlet içindeki bağlantılarını ortaya çıkarabilecek evrakların imha edildiği anlaşıldı. Evrakları imha edenlerle ilgili ceza soruşturması açılmadı. Sadece idari soruşturmalarla yetinildi.

SOLCULARA SIKI TAKİP, NAZİLER SERBEST
- Solcuları ve göçmenleri çok sıkı takip eden istihbarat birimleri, Nazi örgütlerinin silah ve patlayıcı edinmesine kayıtsız kaldı.

"AMAÇ ALMANYA'YI TERK ETTİRMEK"

Maktül Mehmet Kubaşık'ın eşi Elif Kubaşık ise Alman polisinin soruşturmayı tamamen çarpıtarak yürüttüğünü belirterek şunları anlattı:
"Cinayetten sonra bize eşimin mafya bağlantısı olup olmadığı soruldu. PKK sizden haraç almak istedi mi, Hizbullah'la ilgili bir sorun var mıydı diye sordular. Hatta Doğulu olduğumuz için töre cinayeti üzerinde bile durdular. Ama Neo Nazilerle ilgili tek bir şey duymadım polislerden. Taziye evinde köpeklerle arama yaptılar. O acılı halimizle hepimizi dışarı çıkarttılar. Parmak izlerimiz ve DNA'larımız bile alındı. Polis böyle arama yaptığı için insanlar bizi uyuşturu mafyası diye damgaladı. Alman basınında da cinayetlere çok a yer verildi. Ben Almanya'da Türkiyelilere yönelik seri cinayetler olduğunu Türkiye'ye geldiğimde basından öğrendim. Nazilerin amacı bizi korkutarak Almanya'yı terk etmemizi sağlamak. Ama ben terk etmeyeceğim. Eşimin kanının hesabını onlardan soracağım."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder