26 Mayıs 2014 Pazartesi

Erkeğin, devletin ve hukukun hayatını kararttığı genç kadın


KEMAL GÖKTAŞ

Devletin ve hukukun, erkeğin yanında saf tutup hayatını mahvettiği bir genç kadının öyküsü yayınlandı geçen hafta Resmi Gazete'de. Dilekçelerin, mahkeme kararlarının, kuru hukuksal değerlendirmelerin yer aldığı bir Anayasa Mahkemesi kararıydı bu.
Görüntüleri gizlice çekilip internete yüklenen genç kadın memurluktan atılmış ve açtığı tüm davaları kaybetmişti. Oysa aynı durumdaki erkekler için yargının lehe verdiği onlarca karar vardı. Mahkemeler ve Danıştay, görüntülerin kadının kaldığı "lojmanda" çekildiğini özellikle vurguluyor, genç kadının sorumlu olmadığı bir eylemden ötürü cezasını kesiyordu. Törenin amansız hükmü işliyordu, devlet ve hukuk nezdinde de: Hiçbir kusuru olmadığı halde başına gelenlerden sorumlu tutuluyordu genç kadın.

Tüm umutları tükenen kadın, işine ve hayata dönebilmek için son çare Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu. Karar çıktığında, yıllardır kimseye anlatamadığı haklılığını 5 hakimin teslim ettiğini ve işine dönmesini sağlayan bir karar verdiklerini duyduğunda, tüm kabusların biteceği umuduyla gözyaşlarına boğuldu. Ama yargı, haklılığını tescil ederken dahi hoyratlığı elden bırakmıyordu. Başvurusunda hakkındaki bilgilerin gizli kalmasını istemişti. Anayasa Mahkemesi buna rağmen kararı Resmi Gazete'de yayımladı ve yıllardır herkesten sakladığı olay, bütün ayrıntılarıyla ifşa edilmiş oldu. Yine de sevincini gölgeleyemedi bu durum. Haklı çıkmanın verdiği güçle, yaşadığı korkularla baş edebiliyor artık. Yaşadığı kabusu, mücadeleyi, ölümün kıyısından döndüğü günleri şöyle anlatıyor genç kadın:

Talihsiz bir ilişki...

"Talihsiz bir ilişki diyebiliriz.. Memuriyetten önce görüştüğüm bir erkek..Yanlış insan olduğu için görüşmek istemedim, ilişkiyi kesmek istedim. Beni rahatsız etmeye başladı. 'Son kez görüşelim, en azından seni bir göreyim' dedi. Ağladı, üzüldü, ben de merhamet ettim. Eve geldi, görüştük, sonra da getirdiği bazı şeyleri yedim, içtim. Alkol değildi. Pasta, tatlı tarzı şeyler, kola...Kendisi servis etti. Bir daha görüşmeyeceğini, son kez görmeye geldiğini söyledi. Dostça ayrıldık. Uyandıktan sonra onun gittiğini görmedim. Biraz uyuşuk olduğumu, halsiz olduğumu hatırlıyorum. Bir hafta sonra aradı, 'Elimde görüntülerin var, benden istesen de ayrılamayacaksın, yoksa işinden de ailenden de ederim' dedi. Önce inanmadım.
'İstemiyorum' dedim. Telefonuma görüntüyü gönderdi. Ne yapacağımı şaşırdım. Kız kardeşimde anlatmak istedim, anlatamadım. Aday memur olduğum için hemen savcılığa gidemedim. 16 ay sonra gittim. Sonra görev yerim değişti. 'Daha da peşimden gelmez' dedim. Oraya da geldi.
Defalarca para verdim. Ayın 15'lerinde maaşımı istiyordu. Erkek gururuymuş ona göre. 'Ben ne zaman istersem, o zaman ayrılabilirsin, sen beni bırakamazsın' diyordu. Defalarca dövdü beni. 4 yıl sürdü. Defalarca müracaatlarım oldu ama savcılık işlem yapmadı. Korkmaya başladım, kardeşimin, babamın duyacağını, adamı öldüreceklerini  beni öldüreceklerini düşündüm. Ailemden birinin benim yüzünden cezaevine düşeceğini düşündüm. Adamı öldürsem olmayacak, kendim cezaevine gireceğim. Ailem benden utanacak.

Her gün son günümmüş gibi uyandım

Ailemin evlendirmek istediği biri vardı. Ben de ona söyledim. 'Ben de sana bir hediye vereyim, ondan sonra git' dedi. Doğum günümde görüntüleri internete verdi. İşyerindeki arkadaşlar gördü, söylediler. 'Ben değilim' dedim. Kapının önünde beni zorla aldığını görüyorlardı, beni dövdüğünü gördüler. Hiçbiri de şahitlik yapmak istemedi dava sürecinde. Çünkü benim karşımda müdür vardı. Benden tekrar para istedi, 'Hata yaptım, para ver kaldırayım' dedi. Ben de borç aldım, 10 bin lira verdim. Ama görüntüleri kaldırmadı. 4 ay bu böyle sürdü. Bugün - yarın ailem duyacak, kardeşlerim internette görecekler korkusuyla yaşadım. Her gün son günümmüş gibi uyandım.

Hukukçular bile inanmıyorken, ailem nasıl inanır?

Hukukçular bile bana inanmıyorken, ailem bana hiç inanmaz. Benim kültürümde kız çocukları okumuyor. Bizim oradan çıkan, memur olan tek bayan benim. Ailem beni 'namus' diye kesinlikle öldürür diye düşünüyordum. Unutuldu derken bir arkadaş 'halen duruyor internette' dedi. Müdürüm 'Hakkında söylentiler var, başka bir ile gönderilsin' diye başvurmuş. Başka bir şehire sürgün edildim önce. Tabii, dosyamda gidiş sebebim yazıyor. Erkek personel taciz etmeye başladı. Bayanlar benimle konuşmadı. Amirlerim 'Sürgün kararını mahkemeye ver, buradan  git' diye baskı kurdular.
Ben de dava açtım. Mahkeme kurumumdan savunma istedi. Onlar dönebileceğimi düşündü, çünkü emsal kararlar koymuştum. Benim kurumumda bir memur rüşvet yemekten doğuya gitti, 2 ayda geri döndü. Bu sefer bakanlıktan memuriyetten men edilmemi istedi. Onlar da attılar. Yine dava açtım, 23 ay sürdü. Reddettiler. Danıştay'dan kesin olumlu çıkar dedim, çünkü benzer kararlar vardı. Olmadı. Danıştay'da benden önce benzer davalarda 2 polisi iade ettiklerini söylediler. Buna benzer 20'ye yakın dosyada olumlu karar çıkardıklarını söylediler. Tek gerekçe kadın olmamdı. Yoksa hukuken haklı olduğumu kabul ediyorlardı. İşimi kaybetmixştim, tek başyına ve çaresizdim. Yatılı çalıştım ama yapamadım. Şimdi ev temizliğine gidiyorum. Ailem halen bilmiyor, onlara bakıyorum. Eskisi gibi olmasa da, 200-300 lira gönderebiliyorum.

"Tehdit" suçundan yargılanıyor

Adam beni rahatsız etmeye devam etti yıllarca. Hala da ediyor. Koruma kararı aldırdım bu yüzden. Beni attıkları zaman arayıp 'Ben sana demedim mi, senin hayatını bitireceğim. Şu an bir hiçsin' demişti. Evet, bir hiçtim. Beni bakanlıkta kurula aldıkları zaman, 'Beni çaresiz bırakıyorsunuz, ailem öldürmeden gidip onu öldürmek zorundayım şimdi' demiştim. İki polisle beni bakanlığın bahçesine attılar. Sonra da o adamı tehdit ettim diye savcılığa suç duyurusunda bulundular. Şimdi tehdit suçundan hapis istemiyle yargılanıyorum.

Babam haklı çıksın

Kadın örgütlerinden sadece hukuksal konularda destek gördüm. Kadından sorumlu devlet bakanımızla (Fatma Şahin) görüşmeye çalıştım. Danışmanı 'yargıya intikal eden durum olduğu için müdahil olamayacaklarını' söyledi. 'Kalacak yer konusunda da yardımcı olamayız ama isterseniz bakanlıktaki temizlik şirketinde çalışın' dedi. Bunun için bakan torpiline ihtiyacım olmadığını söyledim. Bakan hanım da 'benim bu konuda yapacağım hiçbir şeyim yok' demiş. Öyle şeyler yaşadım ki. Yardım istemeye gittiğim bürokratlardan biri benimle yalnız görüşmek istemedi. Sekreterine 'İki kişi daha olsun odada' dedi. Yaşadığım utancı hiç unutamam. Bana inanan bir milletvekili, benim için bakanlıktan bir yetkiliyi aradı. Telefonun sesini açtı. Karşıdaki ses 'Böyle ahlaksız bir kadını çalıştıramayız' dedi. Bunu duydum..
Ben çevremi, kültürümü haklı çıkarmak istemiyordum. Arkamda durduğu için babam haklı çıksın diyordum. Babama 'Bekar bir bayan, sen nasıl rahat ediyorsun...' diyorlar köyde. Babam her seferde 'Ben ona güveniyorum, yanlış yapmaz' diyor. Ben babama 'Çok uğraştım ama ben seni utandırdım. Ben artık senin yanında kalmak istiyorum' diyemem ki. Desem bile babam beni orada oturtmaz. Öldürür babam beni. Köydeki kızlara kötü örnek olacağım. Herkes beni örnek alıp kızını dersaneye veriyor. Belki artık göndermeyecekler.

"Çilekler olsun, öyle gel"

Ben 27 yaşında o kadar engele rağmen işe girdim. Gündüzleri bahçede çalıştım, akşamları memurluk sınavına hazırlandım. 'Bu yaştan sonra memur mu olacaksın?' diyenlere inat ben kazandım. Anayasa Mahkemesi kararı çıkınca tarifsiz bir mutluluk yaşadım. Bu davayı kaybetsem kötü bir örnek olacaktı. Her kadın belki böyle tacizlere uğrayabilir. Umutluydum ama çok da korkuyordum. 3 gündür ilk defa yediğimin, içtiğimin tadının farkına varıyorum. Köyüme çok gidiyordum ama karar çıkınca sanki hiç gitmemişim gibi özlediğimi fark ettim. Babamı aradım, 'Kızım çilekler olsun öyle gel' dedi. Gideceğim köyüme. Olanları duymuşlarsa bile gideceğim. Çünkü artık haklı olduğumu hukuk tescil etti."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder