7 Mart 2014 Cuma

Dink ailesinin pankart tedirginliği: İdare ve yargı, milliyetçi çevreleri pervasızlaştırıyor


O PANKART DİNK AİLESİNİN TEDİRGİNLİĞİNİ ARTIRDI

"HRANT DİNK ERMENİ VE SOSYALİST BİR MUHALİF GAZETECİ OLDUĞU İÇİN CİNAYETİN ÖNLENMESİNE YÖNELİK TEDBİRLER ALINMADI, ETKİN VE ADİL BİR SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMEDİ"

Kemal GÖKTAŞ
Dink ailesi avukatları, Hrant Dink cinayetinde sorumlulukları bulunduğu tespiti yapılan AİHM kararından sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri ve dönemin Vali Yardımcısı Ergün Güngör hakkında yaptıkları suç duyurusu üzerine Valiliğin soruşturma izni vermemesi ve bu Bölge İdare Mahkemesi'nin de bu kararı hukuka uygun bulmasının ardından Anayasa Mahkemesi'ne yeni bir başvuru yaptı.

Başvuru dilekçesinde şunlar belirtildi:

"Trabzon Emniyet Müdürlüğü, Jandarma Komutanlığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İstanbul Valilik görevlilerinin cinayeti gerçekleştiren örgüte kasıtlı olarak operasyon yapmamaları ve koruma tedbirleri almamaları nedeni ile cinayetin işlenebildiği açıktır. Eksik soruşturmalara rağmen bu konuda önemli delillere ulaşılmıştır. Bu görevlilerinin cinayetin işlenmesinde ciddi sorumlukları bulunmasına rağmen haklarında dava açılmamıştır. Kamu kurumlarının sorumlularının tespiti konusunda bugüne kadar yaşanan sürecin bilinçli bir tercih olduğunu düşündürmektedir. Hrant Dink Ermeni, sosyalist bir muhalif gazetecidir. Gerek başvurucular gerekse kamuoyunda bu kimliğinden ve muhalif görüşlere sahip olmasından ötürü, cinayet öncesinde cinayetin önlenmesine yönelik tedbirler alınmadığı ve cinayetin ertesinde etkin ve adil bir soruşturma yürütülmediği inancı vardır.

KASIT VAR

Cinayet öncesi ve sonrasında; kamu görevlilerinin Dink cinayetindeki sorumluluğunu ortaya çıkarmak amaçlanmamış, aksine inceleme ve soruşturmalarda cinayette sorumluluğu açıkça ortada olan kamu görevlilerinin korunması amaçlanmış ve bu nedenle de haklarında dava açılmamıştır.

Savcılığın, Valiliğin ve Bölge İdare Mahkemesinin kararları AİHM kararına ve kanuna aykırıdır. Dink cinayetinin, cinayeti tasarlayan örgüte operasyon yapma ve Dink’e koruma sağlamakla yükümlü kamu görevlilerinin bu yükümlülüklerine kasıtlı olarak aykırı davranmaları nedeni ile işlenebildiği açıkça ortadadır.

"PANKART, PERVASIZLIĞI GÖSTERİYOR"

Başvurucular (Dink ailesi) cinayetin işlendiği tarihten itibaren sorumluların tespiti ve yargılamalarının sağlanması amacıyla ulusal ve uluslararası her türlü başvuruyu yapmışlardır. Ancak halen daha etkin ve adil bir soruşturma ve koğuşturmadan faydalanamadıkları gibi, bu konuda devlet organları tarafından gereken önem ve özenin gösterilmediğini de düşünmektedirler. Hrant Dink cinayetinin cinayeti önleme bu amaçla cinayeti işlemeyi tasarlayan örgüte yönelik operasyon yapma ve Hrant Dink’e koruma sağlamakla yükümlü olan kamu görevlilerinin bu yükümlülüklerine kasıtlı olarak aykırı davranmaları nedeni ile işlenebildiği açıkça ortadadır.
Yaşadıkları acı ve üzüntünün yanında cinayetin etkisi ve öncesinde yaşanan tehditler dikkate alındığında yargılama makamlarında yaşanan sürecin tedirginliklerini artırdığı da bir gerçektir. Zira Devletin gerek yasal düzenlemeler gerekse idari işlemlerle cinayetin sorumluları konusunda hızlı etkin ve adil bir soruşturma yürütmemesinin milliyetçi çevrelerin bu konuda daha da pervasızlaşacakları endişesini taşımaktadırlar. Nitekim çok kısa bir süre önce Hrant Dink’in kurucusu ve yazarı olduğu Agos gazetesi önünde Hrant Dink’in katilini övecek şekilde “Yaşasın Ogün Samaslar Kahrolsun Hrant Dinkler “ pankartı açılmıştır. Hrant Dink’in ölümü öncesinde bu tarz tehditler çokça yaşandığından ve tüm suç duyurusu ve kamuoyu baskısına rağmen cinayete adım adım gidildiği düşünüldüğünde soruşturma ve yargı makamlarının kararlarının cesaret verici olduğu endişesini taşımaktadırlar “ .

Başvuruda "Hrant Dink cinayeti ile ilgili olarak başta kamu görevlileri olmak üzere sorumluların tespiti konusunda etkin ve adil bir soruşturma yürütülmediği devletin tüm kurum ve kuruluşları ile cinayetin çözümü için çaba gösterilmediğinin tespiti, hakkında soruşturma izni istenen kamu görevlileri esas olmak üzere tüm sorumluların belirlenmesi" talep edildi.

SORUŞTURMA YOLLARI KAPALI

Dink ailesi, AİHM'in "yaşam hakkının ihlal edildiğine ve kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma yapılmadığına" ilişkin kararının ardından kamu görevlileri hakkında AİHM kararına dayanak İstanbul Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştu. Bu suç duyurusundan sonra tamamlanan Cumhurbaşkanlığı DDK Raporu'nda da "idari soruşturmaların işlenen fiillerin niteliğinin ve fiillerdeki kasıt unsurunun belirlenmesi açısından yeterli olmadığı" tespiti yer aldı.

Suç duyurusundan sonra AHİM'in etkin soruşturma yapılmadığına karar verdiği olaylarla ilgili 3 ay içinde yeniden soruşturma açılacağına ilişkin kanun yürürlüğe girdi.

Bu süreçte İstanbul Başsavcılığı, Trabzon Emniyeti ve Jandarma Komutanlığı görevlileri hakkındaki dosyanın Trabzon'a, dönemin İstanbul Valisi olan Muammer Güler hakkındaki dosyayı ise Yargıtay Başsavcılığına gönderdi. Başsavcılık, İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri ile dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Göngür hakkında ise soruşturma izni verilmesi için dosyayı İstanbul Valiliği'ne gönderdi.

Valilik de Mülkiye Müfettişleri tarafından 21 Kasım 2013'de hazırlanan ön inceleme raporu doğrultusunda Ergün Güngör, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Eski İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, eski İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Bülent Köksal, İstihbarat Şube Müdürlüğünde Emniyet Amiri İbrahim Pala, Başkomiser İbrahim Şevki Eldivan, Komiser Volkan Altunbulak, polis memuru Özcan Özkan ve Bahadır Tekin hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verdi.

Dink ailesi avukatlarınca bu karara İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'nde yapılan itiraz da reddedildi. Bunun üzerine avukatlar, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder