8 Mart 2014 Cumartesi

Başbuğ kararı ve Ergenekon sanıklarının tahliyesi: Yargıda iki cephe


Kemal GÖKTAŞ
Anayasa Mahkemesi'nin kararının ardından eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tahliye edilmesiyle birlikte Ergenekon ve diğer özel yetkili mahkemelerde yargılanan önemli davaların sanıkları açısından "tahliye" olasılığı gündeme geldi. Hrant Dink cinayeti sanığı Erhan Tuncel'in tahliye edilmesinin ardından Bakanlık verilerine göre ilk etapta 150 tutuklunun serbest kalacağı belirtildi. Zaman geçtikçe 5 yılını dolduran bütün tutukluların tahliye edilmesiyle bu sayı daha da artacak.

AYM VE YARGITAY'A KARŞI BALBAY KARARI VE CMK

Özel yetkili mahkemelerdeki davalarda 10 yıllık azami tutuklama süresinin AYM tarafından iptal edilmesinin ardından bu süre önceki gün yürürlüğe giren yasayla 5 yıla indirildi. Ancak "tutukluluk" süresinin nasıl hesaplanacağına ilişkin farklı görüşler ve kararlar bulunuyor.
Ergenekon sanıklarının tahliye olamayacaklarına ilişkin görüşün en önemli dayanağını Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararları oluşturuyor. Yargıtay Ceza Genel Kurulu Nisan 2011'de AİHM'in Almanya'ya karşı açılan bir davada verdiği karara dayanarak yerleşik içtihatlarını değiştiren bir karar verdi. Kurul, yerel mahkemenin mahkumiyet hükmü kurmasıyla birlikte sanığın artık tutuklu değil, hükümlü sayılacağına hükmetti. Kurul, böylece 5 yıllık sürelerin hesabında Yargıtay aşamasının dikkate alınmayacağına hükmetti. Bu görüş daha sonra Anayasa Mahkemesi'nin uzun tutukluluk konusundaki bireysel başvurularla ilgili kararlarında da benimsendi.
Buna rağmen mahkemeler, AYM'nin Mustafa Balbay ve Başbuğ kararlarından sonra "tahliye" kararı vermesi önemli. Çünkü bu kararlar mahkemenin mahkumiyet hükmünü açıklamasına rağmen Balbay ve Başbuğ'un "tutuklu" sayıldığını gösterdi. Bu kararların kararının yanı sıra Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 104. maddesi de yerel mahkemenin hüküm vermesine rağmen 5 yılını dolduran Ergenekon sanıklarının tahliye edilmeleleri gerektiği yönündeki görüşlerin önemli bir dayanak noktasını oluşturuyor.
Bu maddeye göre sanıklar, soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında salıverilmesini isteyebiliyor. Maddede dosyanın Yargıtay aşamasında olsa bile sanığın tahliye talep edebileceğinin düzenlenmesinin kanunun bu kişileri "hükümlü" değil "tutuklu" olarak kabul ettiğini gösterdiği savunuluyor. Bu görüşe göre AİHM kararının kanundan önce uygulanması doğru değil, çünkü AİHM kararında Almanya'nın iç hukuk düzenlemelerini de dikkate alan bir karar verdi. İç hukuk, sanıklara daha geniş haklar veriyorsa, iç hukuk uygulanmalı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder