4 Şubat 2015 Çarşamba
Doktorun "hafta sonu planlarını bozmama" isteği bir cana mal oldu iddiası
KEMAL GÖKTAŞ
Trombosit düşüklüğü teşhisiyle acil servise başvuran avukat Zehra Hüma Ozan'ı derhal tedavi edileceği ekipmana sahip bir hastaneye nakletmek yerine bekleten ve gerekli tedavileri yapmayan 3 doktor hakkında "taksirle öldürme" suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu'nun da kusurlu bularak para ve meslekten geçici alıkoyma cezaları verdiği 3 doktorun tedaviyi geciktirme süreci ile ilgili çarpıcı iddialar da gündeme getirildi. Hasta avukatın doktor kardeşinin de yanında olmasına ve tedaviye başlaması için ısrar etmesine rağmen doktorların tedaviye geç başlaması nedeniyle ölümün meydana geldiği olayda avukat Turgut Kazan, Prof. Dr. Mutlu Arat'ın, hastayı hafta sonu hastanede tutmasını "Herhalde hafta sonu planlarını bozmak istemedi" diye yorumlarken hemşirenin 3 kez tahlil sonuçlarını bildirmek için aradığı bir başka doktor ise her seferinde telefonu meşgule düşürdü ve geri aramadı. Bir süre önce de avukat Duygu Alçıcı'nın doğum yaptıktan sonra trombosit değerleri düşmesine rağmen tedaviye hemen başlanmaması nedeniyle hayatını kaybettiği iddia edilmişti.
"2 gün sonra gel"
Avukat Zehra Hüma Ozan, rahatsızlanınca 13 Şubat 2013'de Kadıköy Florance Nightingale Hastanesi'ne kaldırıldı. Acil serviste doktor Osman Neşet Köktürk tetkiklere bakarak "trombositlerinin çok düşük ve kanama riski olduğunu" söyledi ve sonuçları telefonla aynı hastanede çalışan hematolog Prof. Dr. Mutlu Arat'a da danıştığını, 15 Şubat Cuma 2013 günü Dr. Arat'tan randevu almayı önerdiğini söyledi. Ozan da Cuma gününe 13:30'a Dr. Arat'tan randevu aldı.
Doktor kardeş çabaladı ama...
Randevuya saatinde giden Ozan, ayakta duramadığından bir saat acil serviste bekletildi. Randevusuna bir saat gecikmeli gelen Prof. Arat, hastanın "acilen yatırılmasına, hafta sonunda hastanede kalmasına, tetkik sonuçlarına göre Pazartesi günü Şişli Florance Nightingale Hastanesine sevk edilmesine" karar verdi. Aynı gün hastanede bazı tetkikler yapıldı. Cumartesi sabahı Zehra Ozan'ın kardeşi olan Dr. Beyza Çelenligil Kutay, kardeşinin durumu ile ilgili Prof. Arat ile görüşmek istedi. Ancak Arat hastanede bulunmadığı için hastadan sorumlu diğer hekim Dr. Hicran Deniz'e neden hiçbir tedaviye başlanmadığını sordu. Dr. Deniz "Bütün tetkikler tamamlanmadan tedaviye geçemiyoruz, plazma değişimi tedavisi de riskli" dedi.
Dr. Kutay, kardeşinin durumunu görüşmek için Dr. Arat'a ulaşamayınca hematolog arkadaşı Dr. Serap Yücel'i arayarak yardım istedi. Dr. Yücel, Dr. Arat ile birlikte seminerde olduğunu, aramasını sağlayacağını söyledi. Bir süre sonra Dr. Arat, Dr. Kutay'ı arayarak, "Plazmaferez ünitesi olan Şişli Florance Nightingale Hastanesinde yer ayarlamaya çalışacağım, merak etmeyin" dedi. Bunun ardından hasta Şişli'deki hastaneye nakledildi. Ancak öğleden sonra hastanın sol tarafına felç geldi ve doktor MR çekilmesini istedi. Dr. Kutay MR çekilmesinin tedaviyi geciktireceğini belirterek bir an önce tedavisinin yapılmasını istedi ancak saat 16:00'da hastada bilinç kaybı oldu ve yoğun bakıma alındı. Hastaya plazma değişimi tedavisi ancak yoğun bakıma alındıktan yarım saat sonra başlayabildi. Ancak Zehra Hüma Ozan, ertesi gün vefat etti.
Taksirle öldürme
Ozan'ın eşi Recep Uğur Ozan'ın avukatı Turgut Kazan doktorlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda doktorların teşhis ve tedavide geciktikleri, kesin teşhislerine kadar koruyucu tedbirler almadıkları, yüksek oranda tedavisi mümkün olan bir hastalıktan (Trombotik Trombositopenik Purpura) Ozan'ın ölümüne sebep olduklarını belirtti.
Soruşturma açan savcılık da dosyayı Adli Tıp Kurumuna göndererek rapor istedi. Adli Tıp raporunda, "şüphelilerin uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu, kusurlarının bulunmadığı" savunuldu. Ancak avukat Kazan ayrıca dosyaya Prof. Dr. Coşkun Yorulmaz tarafından hazırlanan "Bilimsel Mütalaa"yı delil olarak sundu. Bu mütalaada doktorların tedavinin her aşamasında kusurlu oldukları belirtildi. Savcılık Adli Tıp raporu ile bilimsel mütalaayı ayrı ayrı detaylı inceledi. Hazırlanan iddianamede bilimsel mütalaanın "daha fazla ayrıntıyı, somut gerekçeler ile irtibat kurularak kusura ilişkin sonuçları içerdiği" belirtildi. İddianamede Dr. Hicran Deniz Davut'un "kurumsal olarak destek temin edilemeyeceği anlaşıldığında; hastanın başka bir kuruma acil sevkedilmiş olması gerektiği, bu sorumlulukları yerine getirmediği" ve 15 Şubat 2013 günü akşam saatlerinden itibaren hastanın acilen tedaviye başlanmamasında kusurlu olduğu belirtildi.
Dr. Köktürk'ün de hastayı derhal tedavi olabileceği bir hastaneye sevk etmediği için kusurlu olduğu ifade edildi. İddianamede Prof. Dr. Arat'ın derhal tedaviye başlamadığı veya tedaviye başlayabilecek bir kuruma hastayı sevk etmediği, ancak hastanın doktor kardeşinin ısrarlı talebi üzerine 16 Şubat 2013 günü tedavi yapılabilecek hastaneye sevki sağladığını, tedaviye geç başlamak suretiyle kusurlu olduğu belirtildi.
Savcı Durmuş Yiğit, iddianamede, "teşhis ve tedavide gecikmeye ve buna bağlı olarak taksir derecesinde kusurla ölümüne neden oldukları" gerekçesiyle 3 doktor 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı.
"Doktor telefona bakmadı"
Davanın ilk duruşması beklenirken İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu da doktorlara disiplin cezası verdi. Kurul, doktorlar Deniz ve Köktürk'e 693'er lira para cezası verirken Dr. Arat'a "çici olarak meslekten 15 gün alıkoyma cezası" verdi. Bu karara itiraz eden avukat Kazan cezaların yetersiz olduğunu belirtti. Kazan, Dr. Köktürk ve Deniz'e para cezası yerine "meslekten geçici alıkoyma", Dr. Mutlu Arat'a ise üst sınırdan meslekten geçici alıkoyma cezası verilmesi gerektiğini belirtti. Kazan, hemşire notlarına göre hemşirenin saat 19:00 - 08:00 arası, üç kez Dr. Deniz'i aradığı, ama telefonu meşgule aldığı için ulaşamadığı ve doktorun dönüp hemşireyi aramadığını belirterek "Bu tablo, büyük bir özensizlik ve sorumsuzluk örneğidir ve kusurun ne kadar ağır olduğunu göstermektedir. Dr. Deniz cuma akşamı 19:10’da çıkan sonuçları, ertesi gün 11:00’e kadar Dr. Mutlu Arat’a iletmediği gibi, hastanın derhal sevki ve tedavisine başlanması için herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Bu inanılmaz tutum, hastaya bir gün daha kaybettirmiş, çok kritik saatlerin tedavisiz geçmesine yol açmıştır" dedi.
"Hafta sonu planlarını bozmamak için..."
Avukat Kazan, Prof. Dr. Arat'ın ise hematolog olarak yaptığı tıbbi hatalarla meydana gelen ölümün en önemli sorumlusu olduğunu belirterek "Cuma 15:00'da istediği ve akşam 19:00’da çıkan tahlil sonuçlarını ertesi gün 11:00’e kadar bildirilmemesine rağmen sorgulamadığı, hastanın sonuçlarını öğrenme adına bir girişimde bulunmadığını" anlattı. Kazan,
"Hemen bir hematologun görebileceği ve tedaviye başlanabilecek bir hastaneye sevk yerine hastanın taburcu edilmesi ve iki gün sonra gelinmesinin söylenmesi olacak şey değildir. Cuma günü, ön tanıyı koymuş olmasına rağmen, hastayı yine tedavisinin yapılabileceği bir hastaneye sevk etmemesi asla kabul edilemez. Herhalde, hafta sonu planlarını bozmamak için, duruma göre Pazartesi sevk edilebileceğini söylemesi bir başka büyük kusurdur" dedi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder