4 Temmuz 2014 Cuma

İşkence mağduru Fevziye Cengiz'in karartılan hayatı


KEMAL GÖKTAŞ

İzmir’de Karabağlar Polis Merkezi’nde Fevziye Cengiz isimli kadını feci şekilde dövdükleri görüntülerle ortaya çıkan polislerin, "işkence" suçundan yargılandığı davada karar Mahkeme Başkanı’nın başka bir mahkemeye atanması nedeniyle çıkmadı. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yetkisi alınan Mustafa Hakan Uğur, baştan beri kendisinin yürüttüğü davanın bu aşamasında, yetkisi alınmışken karar vermesinin, "etik" olmayacağını belirterek duruşmayı erteledi. Dava sürecinde yaşadıklarını Milliyet’e anlatan işkence mağduru Fevziye Cengiz ise 3 yıllık yargılama sürecinin kendisi için ayrı bir işkence haline geldiğini, ancak son duruşmada savcının kendisi için 8, polisler için 1 yıl hapis istemesinin ardından kabuslar görmeye başladığını kaydetti.



"Giderayak karar vermek etik olmaz"

Polis merkezinde kameraların kaydettiği vahim dayak görüntüleri nedeniyle işkence suçundan yargılanan sanık polislerle ilgili dünkü duruşmada karar çıkması bekleniyordu. Duruşmada Savcı Göksel Er, sanık polislerin, "haksız tahrik altında basit yaralama suçunu" işledikleri iddiasıyla sanık polislere 1 yıl, işkence mağduru Fevziye Cengiz’e ise, "polise direnme, hakaret ve basit yaralama" suçlarından 8 yıl istediği önceki görüşünü tekrarladığını belirtti.
Mahkeme Başkanı Uğur ise, HSYK tarafından mevcut yetkisinin değiştiğini belirterek, "Baştan söyleyeyim, bu duruşmada karar vermeyeceğim. Giderayak böyle bir dosyada karar vermek etik olmayacak" dedi. Bunun üzerine müdahil Cengiz’in avukatları ile duruşmaya katılan tek sanık Beyit Sezgen’in avukatı, savcının esas hakkındaki görüşüne karşı görüşlerini anlatmalarının gereksiz hale geldiğini belirterek savunma yapmadı. Başkan Uğur da, "Etik olan da bu olacak" diyerek duruşmayı 16 Ekim’e erteledi.

İşkence mağdurunun 8 yıl hapis kabusu

İşkence mağduru Fevziye Cengiz ise 3 yıllık dava sürecinde yaşadıklarını Milliyet’e anlattı. Savcının kendisine 8 yıl hapis isterken polislere 1 yıl istemesine tepki gösteren Cengiz, "Üzüntüden çok ağır hastalıklar geçirdim. Ama şimdi iyileştim. 8 yılı duyunca yeniden kabus başladı. Böyle adalet mi olur? Olacak bir şey de değil. Ben ilkokul mezunu halimle böyle bir adaleti kabul edemiyorum. Gözün gördüğü bir şey var. Bu kadar dayak, işkence cezasız mı kalacak? Onlar böyle beni dövebiliyorsa gücü yeten yettiğini dövsün o zaman" dedi. Her duruşma öncesi kabuslar gördüğünü ve sabahlara kadar uyumadığını anlatan Cengiz, savcının suçlamaları için, "Ben dayak yediğim halde hiçbir harekette bulunmadım. Dayak yerken kendimi savunamadım bile. Arkadan kelepçelerimi çıkarın dedim. Kızım hamileydi. O beni böyle görmesin dedim. Onu bile yapmadılar" dedi. Cengiz, yaşadığı dramı şöyle anlattı:

"Devletle uğraşılmaz"

"Bu gece de sabaha kadar uyumadım da uyutmadım da. Dayak yedim üstüne ceza alacam, böyle bir şey var mı? Hapse girecem diye kızlarımla helalleştim. Olur mu olur, olmaz diye bir şey yok. Bu kadarını gördük. Bu olaylar ilk olduğunda annem bana, 'Devletle uğraşılmaz, kenarda oturacaktın, kimseye bir şey demeyecektin. Onlara ceza verdireceğine kendin ceza yemeyesin dikkat et' diye uyardı beni. Şimdi pskilojim sıfırlandı. Hakkımı aradığım için, beni pişman etmek için ellerinden geleni yaptılar. Bazen anneme hak vermedim değil. Ama ben adaletin gerçekleşmesini istiyorum. Tek isteğim bu. Polisler daha başta bana, 'bizimle uğraşamazsın' demişlerdi. Onların bu sözünün haklı çıkmasını istemiyorum. Ama şu anda sanki haklı pozisyona geçtiler. Savcının onlara 1, bana 8 yıl hapis istemesini hazmedemiyorum. 'İşkence değil' demesini anlayamıyorum. Beni dövenler ceza almazsa bu çektiklerimden sonra elimde bir şey olmayacak. 8 yıl ceza istendikten sonra ben çöktüm. Geceleri bağırmaya başlıyorum, kriz geçiriyorum. ‘8 yıl içeri girecem' diye bağırıyorum. Eşim, gece çalıştığı için bazen 9 yaşındaki kızımız Aleyna’yı yanında götürmek zorunda kalıyor. Artık sokakta polis gördüğümde bile tedirgin oluyorum. Çocuklarımın hiçbiri polise güvenmiyor. Ama bunu istemiyorum. İnsanların kimseyle güveni kalmıyor ki.

"Maddi açıdan çöktük"

3 yıl çok kötü geçti. Maddi açıdan komple çöktük. Bir süre eşim de çalışamadı ben de çalışamadım. Çok zorluklar yaşadık. Onlar yüzünden çalışamadık. Kızımızı bir yıl okula göndermedik, eğitiminden geri kaldı. Adliyede sanık polislerin yanında dövmeli biri vardı. Eşim marketin önünde bir minibüsün içinde bunu gördü. O günden sonra okula göndermedik çocuğumuzu. Dükkanımıza gelip gidiyorlardı. Mahkemeden vazgeçelim diye. Hiçbir eksiğimiz olmamasına rağmen zabıta gelip dükkanı mühürledi. Polisler kaçak sigara var mı diye baskınlar yaptı. Kapatmak zorunda kaldık. Olaydan sonra da bir müzikholde garson olarak çalıştım. Çok perişan duruma gelmiştim. Mecburen çalıştım. Polislerin avukatı kartı verilen hastaneye gidip araştırma yapmış. Ben bunu hiç saklamadım, kötü bir iş yapmıyorum. Bu olay hep karşımıza çıktı. Eşimin bundan önce çalıştığı yerde terörle mücadele şubesinde çalışmış bir emekli komiser vardı. ‘Sen hiçbir meslektaşımla uğraşamazsın’ diye işten attırdı.

Tanıklıktan kaçan damat

Olay ilk olduğunda sivil polisler bizi takip etmeye başlamıştı. Sonra damadımı ve annesini sivil polisler çağırıp konuşmuşlar. O konuşmadan sonra damat bizden uzaklaştı. Hâlâ konuşmuyoruz. Ne dediklerini de söylemiyor. Rehberinde ‘polis abi’ diye kayıtlı numaraları olduğunu gördük. Dayak olayının yaşandığı gece yanımızda olmasına rağmen, korkmuş tanıklık yapmaya gelmedi. 3,5 yıldır konuşmuyoruz.

"Anne hapse mi gireceksin?"

Kızım Aleyna 9 yaşında. Olay olduğunda 6 yaşındaydı. Bütün psikolojimiz onu da kötü etkiledi. Hep ‘Anne hapse mi girecek? Ben babamla mı kalacağım?’ diye soruyor. Bir gün sokakta polisin birisi şeker vermiş. Kaçmış yanından. 'Şeker vermeye çalıştılar kaçtım' diyor. Yolda trafik polisi durdurduğunda bile koltuğun arkasına saklanıyor.

"Senin yüzünden öldüm" diyen abi

Olaydan sonra abim kanser oldu. 'Senin yüzünden öldüm' dedi bana. Bunu diyerek öldü. Çok büyük üzüntü yaşadım.

Müzikhol sahiplerinin baskısı

Müzikhol sahipleri bizi bir mekana çağırdılar. 'Bu davadan vazgeçin. Bunlar bizim arkadaşımız' dediler. Kabul etmedik. Sonra da, 'Seni evden aldıracağız, mekanda polislerle barışacaksın. Biz onlarla ters düşemeyiz, sen de davacı olmayacaksın' diye çok aradılar.”

İşkence görüntüleri

İzmir'de 2011'de ailesiyle birlikte eğlenmeye gittikleri müzikholde gözaltına alınan Fevziye Cengiz'in karakolda yediği feci dayağın görüntüleri ortaya çıkmıştı. Görüntülerde, polisler Hakan Yörük ve Beyit Sezgen, genç kadını bir masanın arkasına götürerek tekme ve tokat atıyor, saçını çekiyordu. Genç kadını kameranın görmediği kapı eşiğine götüren polislerin inip kalkan kolları görülüyordu. İki polis döverek kadını bu defa masanın altına yatırıyor ve ellerini arkadan kelepçeliyordu. Kadının özellikle yüzüne vurmaya devam eden iki polisin ağız hareketlerinden küfür ettikleri ve bağırdıkları anlaşılıyordu. Polislerden biri genç kadının üzerinde durarak dakikalarca tokat atmaya ve saçını çekmeye devam ediyordu. Bu sırada odaya bazı resmi polisler girip çıkıyor, ancak dayağa müdahele eden olmuyordu. Dayağı baştan beri seyreden resmi bir polis ise (Nevzat Ataseven) perdeyi çekerek dayağın dışarıdan görünmesini engellemeye çalışıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder