4 Temmuz 2014 Cuma

Cinayeti gören uzman çavuşun bir günlük suskunluğu pahalıya mal oldu


KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi, bir uzman onbaşının başka bir uzman onbaşıyı bıçaklayarak öldürmesi olayını gördüğü halde ilk gün "birşey görmediğini" söyleyen uzman çavuşun, ertesi gün vicdanen rahat etmediğini söyleyerek bildiklerini anlatmasını yeterli bulmadı. Uzman çavuşun ordudan atılmasına ilişkin kararda insan haklarına aykırı bir yön olmadığına hükmeden AYM, askeri yargıdaki dava sırasında gizli belgelerin dosyaya girmesini de ihlal olarak görmedi. AYM'nin masumiyet karinesinin cezsa davaları ile ilgili olduğu meslekten ihraç kararının dava edildiği idari yargı alanında uygulama alanı olmayacağı yönündeki değerlendirmesi de dikkat çekti.


Bir günlük suskunluk pahalıya patladı

Uzman çavuş olarak görev yapan M.K, Şırnak Milli Jandarma Komando Tabur Komutanlığında görev yapmakta iken, kendisinin de kalmış olduğu misafirhanede 11 Mayıs 2011 tarihinde bir uzman onbaşı diğer bir uzman onbaşıyı bıçaklayarak öldürdü. M.K, olayla ilgili verdiği ilk ifadede olayı görmediğini söyledi ancak bir gün sonraki ifadesinde ise vicdani rahatsızlık duyduğunu belirterek bildiklerini anlattı ve diğer tanık ifadeleriyle birlikte cinayetin aydınlatılmasını sağladı. Savcılığın cinayet soruşturması çerçevesinde M.K hakkında da yalan tanıklık suçundan soruşturma açıldı. Soruşturma devam ederken M.K'nın ilk ifadesinde olayı görmediğini söyleyerek "yalan beyanda bulunduğu", ayrıca 4 ayrı disiplin cezası ve toplam 8 gün göz hapsi ve aylıktan kesme cezalarını aldığı gerekçesiyle uzman erbaşlık sözleşmesi feshedilerek, TSK'dan ilişiği kesildi.  Ancak daha sonra savcılık, M.K'nın ilk ifadesinin "tanık" sıfatıyla alınmadığı için takipsizlik kararı verdi.

Dosyadaki gizli belgeler

M.K da sözleşmesinin feshinin iptali için Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde dava açtı. AYİM 1. Dairesi ise "Jandarma sınıfından olması nedeniyle suç ve suçlularla mücadele temel görevi bulunan davacının, adam öldürme gibi ciddi bir suç nedeniyle yürütülen soruşturmayı ilk başta yanlış yönlendirip bildiklerini anlatmayarak faili koruma gayreti içine girmesinin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceği; dört disiplin suçu işleyerek, askeri disipline uyum konusunda da zaafını ortaya koyduğu, mevcut disiplin ve ahlak yapısı itibariyle kendisinden istifade edilmesine ve kamu hizmetine devamına imkân kalmadığı" gerekçesiyle davayı reddetti. AYİM kararında davanın reddi ile birlikte gizlilik dereceli belgelerin iadesine de karar verildi. Karardaki bu ifade üzerine M.K gizlilik dereceli belgelerden haberdar oldu. Bu belgelerin kendisine gösterilmemesi ve hakkında dava bile açılmayan bir suçlama nedeniyle sözleşmesinin feshedilmesinin insan haklarına aykırı olduğunu savunan M.K, son çare olarak AYM'ye başvurdu.

"Masumiyet karinesi idari yargıda uygulanmaz"

AYM ise M.K'nın davalı Jandarma Genel Komutanlığı tarafından sunulan gizlilik dereceli belgelerin kendisine tebliğ edilmesi ve bu belgelerin hükme esas alındığına ilişkin herhangi bir iddiayı ileri sürmediğine dikkat çekti.
Mahkeme kararının, sadece gizli belgelere dayanmadığı, başvurucunun diğer şahsi hallerinin de dikkate alındığını savunan AYM,
M.K'nın "masumiyet karinesinin ihlal edildiği" iddiasıyla ilgili olarak şu çarpıcı kararı verdi:
"Masumiyet karinesi, suç isnadının karara bağlandığı yargılamalarda geçerli olduğu için, "medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar" çerçevesinde değerlendirilen idari davalar, kural olarak masumiyet karinesinin uygulama alanı dışında kalmaktadır. AYİM, ayırma işleminin hukuka aykırı olmadığı sonucuna varırken, başvurucunun cinayet olayı ile ilgili olarak bir gün arayla vermiş olduğu ifadeleri ve almış olduğu toplam dört ayrı disiplin suçunu/tecavüzünü dikkate almış, bunların dışında başkaca bir nedene dayanmamıştır."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder