28 Eylül 2014 Pazar

HSYK adaylarına kritik sorular, çarpıcı yanıtlar

HSYK ADAYLARI KONUŞUYOR 


HSYK adaylarının görüşlerini bütünlüklü biçimde aktarmak için Demokrat Yargı Eşbaşkanı Kemal Şahin, Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Karadağ, YARSAV Yönetim Kurulu üyesi Leyla Köksal ve HSYK 1. Dairesi Başkanı İbrahim Okur'a kritik sorular yönelttik ve çarpıcı yanıtlar aldık. Yargıda Birlik Platformu ise aday bazında değil, platform olarak sorularımızı yanıtladı. Yeniden aday olan HSYK 2. Daire Başkanı Nesibe Özer ise yazılı olarak ilettiğimiz sorulara yanıt vermediği için yazı dizimizde yer alamadı.

KEMAL GÖKTAŞ

Türkiye, 12 Ekim'de yaklaşık 14 bin hâkim ve savcının oy kullanacağı, ancak sonuçları tüm ülkeyi ilgilendiren bir seçime tanıklık edecek. Seçimi, hükümetin desteklediği belirtilen ve birçok siyasi eğilimden hâkim ve savcının içinde yer aldığı Yargıda Birlik Platformu'nun kazanmaması halinde yargı ve hükümet ilişkilerinde yaşanan kriz bir üst boyuta çıkacak. 
Adalet Bakanı ve müsteşarının doğal üye olduğu 22 üyeli Kurul'a, Cumhurbaşkanı tarafından öğretim üyeleri ve avukatlar arasından seçilen 4 üye gönderiliyor. Bir üye ise Türkiye Adalet Akademisi tarafından seçiliyor. Böylece hükümete yakın 7 üyenin Kurul'da olması kesinlik kazanıyor. HSYK Genel Kurulu'nda kararlar, 12 oyla alındığı için hükümet mutlaka en az 5 üyelik daha kazanmak istiyor. Yargıtay'daki seçimi kaybeden ve hiç üye çıkaramayan hükümet kanadı, 29 Eylül'deki Danıştay seçimden de umutlu değil. Bu durumda kürsü, hâkim ve savcıların yapacağı seçime kalmış durumda. Kurul'a 7'si adli yargı, 3'ü de idari yargı hâkim ve savcıları arasından olmak üzere toplam 10 üye yerel mahkemelerden geliyor. Seçimlerde hükümetin cemaate karşı oluşturduğu, bünyesinde muhafazakâr, ülkücü ve sosyal demokrat yargı mensuplarını barındıran Yargıda Birlik Platformu, Yargıçlar Sendikası ve YARSAV'ın ortak listesi, cemaate yakın adaylar ve bağımsız adaylar yarışacak. 
Cemaatle hükümet arasındaki kavgada HSYK seçimi kritik bir dönemeci işaret ediyor. Hükümet, 17-25 Aralık'a benzer soruşturmalara maruz kalma endişesini taşırken cemaat yargıda kaybettiği mevzileri yeniden ele geçirmek amacında. 

"2010 HSYK'sı iyi sınav vermedi"

* HSYK'da 2010 yılında oluşan yapıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce "yeni" HSYK yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda başarılı bir sınav verdi mi?

İBRAHİM OKUR (HSYK 1. Daire Başkanı, Bağımsız aday): 2010 yılında oluşturulan yapı ilk derece mahkemelerinden gelen hakim ve savcıların temsiline olanak sağlaması ve farklı kaynaklardan gelen üyeler sebebiyle eski Kurulla kıyaslandığında daha iyi bir model, ancak birlikte hareket eden üyelerin seçim kazanması daha ilk günden tarafsızlık sorunu oluşturdu. Bunun üzerine bir de özellikle soruşturma, denetim ve disiplin işlemlerinde yanlı davranıldığı, bunun yansıması olarak atamalarda da tarafsız olunmadığı algısı kurulun başarısını gölgeledi. Yeni HSYK güzel işlere imza atmasına rağmen, bu konuda başarılı bir sınav veremedi.

LEYLA KÖKSAL (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Herşey kamuoyunun gözü önünde olup bitiyor. 2010 öncesinde olduğu gibi “yeni” HSYK'da yargıç ve savcıları, yargıyı önceleyen değil, yargıyı ele geçirmek isteyenlerin değirmenine su taşıyan bir HSYK oldu. Yargı bağımsızlığı neredeyse kitaplarda yer alan bir kavrama dönüştü.

YARGIDA BİRLİK PLATFORMU: 2010 yılı referandum süreci hem genel kamuoyu hem yargı camiası açısından tartışmalı olarak geçmiştir. Yargı camiası kendisini yönetecek kişileri kendisinin seçmesini düzenleyen anayasa hükmü karşısında büyük bir heyecan duymuştur. Referandumdan sonra oluşan HSYK’ nın yeni yapısı geçmişteki tartışmaların tamamen son bulacağı yeni bir anlayışla çoğulcu, katılımcı, demokratik usullerin işletileceği bir sistem öngörülmekteyken tamamen tersi bir yapı ortaya çıktığı oluşan yeni HSYK’nın ilk bir yıldaki icraatlarıyla ortaya çıkmıştır. Tek taraflı ve tek tip atamalar, meslektaşların tamamını tedirgin eden keyfi incelemeler ve soruşturmalar yüksek yargıya yapılan üye seçimlerinde ki tartışmasız keyfi uygulamalar ve yargının olması gerektiği sınırların dışına çıkarak siyasi tartışmalara neden olacak açıklamalarda bulunulması yeni HSYK'ya olan güveni ve bu bağlamda milletimizin yargıya olan güveninin zor onarılacak şekilde zedelemiştir.

KEMAL ŞAHİN (Demokrat Yargı adayı): 2010 yılı sonrasında kurulan HSYK sözünü ettiğiniz sınava hiç girmedi.Daha doğrusu herhangi bir sınava girmeye gerek dahi duymadı. Çünkü İbrahim Okur'un başını çektiği, 50-100 hakim ve savcının tanımadığı,ancak Okur'un söylemiyle "oy potansiyeli yüksek" kişilerden oluşan ve  "Adalet Bakanlığı Listesi" kamuflajı altında gayrimeşru ve antidemokratik bir "seçtirme" ile hakim ve savcılara "onaylattırılan" bir Kurul'un meşru ve demokratik eylemlerde ve tasarruflarda bulunması beklenemezdi.Daha 2010 yılındaki açıklamalarımızda belirttiğimiz üzere 2010 yılında kurulan HSYK önceki HSYK’nın sadece yeni bir binaya taşınmasından ibarettir. Mevcut HSYK önceki HSYK’nın tüm mirasını devralmış, öncekinden farklı olarak çok daha profesyonel bir şekilde çalışmış, kendi taraftarlarını hızla yükseltmiş, muhaliflerini anında sindirmiştir. Seçimde aldığı oy ve güce karşı oldukça kırılgan olan yargı camiasının HSYK’ya yönelik peºin bağlılıkları karºımıza  yargı tarihinin en kudretli HSYK’sını çıkarmıştır. Ancak mevcut HSYK, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda daha da ötesinde yargı, adalet meselelerine dair hiçbir endişe taşımadığı gibi bu kavramları anlayabilecek ve tarihsel ve siyasal karşılıklarını kavrayabilecek bir kapasiteye, bilgi ve birikime de sahip değildir. Bir savaş makinesi gibi yargı mensupları ve kriminalleştirilen kitleler üzerinde tesirini göstermiştir.

MUSTAFA KARADAĞ (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): 2010 HSYK'sı zaten sakat doğmuştu. Adalet Bakanlığının belirlediği üyelerden oluştu ve Bakanlık bürosu gibi çalıştı. Mahkemelerde görülen davaların, yapılan soruşturmaların içine karıştı, yargıyı yönetti, yaptığı seçimler ise her zaman yanlıydı, taraflıydı.Dolayısıyla sınıfta kaldı.

Kararlar talimatla mı alındı?

* 2010 yılında oluşan HSYK'da cemaate ve hükümete yakın üyelerin, hukuk ve vicdanları dışında iradelerini devrettikleri bir merkezden aldıkları talimatı yerine getirdiklerini düşünüyor musunuz?

İBRAHİM OKUR (HSYK üyesi, bağımsız): Bu çok ciddi bir iddia, ben somut veri olmadan böyle bir şey söylemenin haksızlık olacağını düşünüyorum. Kurulda zaman zaman ters düştüğümüz, tartıştığımız ve farklı yönde oy kullandığımız arkadaşlar oluyor elbette. Ama bunların iradelerini hükümet ya da cemaate devrettikleri ve oralardan aldıkları talimata göre hareket ettiklerini söyleyebilecek veriye sahip değilim.

LEYLA KÖKSAL (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Bir kere ön kabulüm, yargıç ve savcıların tarafsız olduklarıdır. Dosyadaki kanıtları değerlendirerek vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Ve yine inandığım hiçbir baskı  ve etki altında kalmayacaklarıdır. Ancak, hukuk fakültesi 1. sınıf öğrencisi, hatta hukuk eğitimi almamış insanları bile isyan ettirecek hukuk ihlallerinin yargıçlar ve savcılar eliyle yapıldığını gördük. Hep aynı ihlalleri ısrarla yapan aynı doğrultuda karar verenlerin iradelerini devrettikleri merkezden aldıkları talimatla hareket ettiklerini düşünüyorum. Burada kastettğim insan hakkı ihlallerine ulaşan, adil yargılanma hakkının hiçe sayıldığı, araçsallaşmış, baskı aracı olarak kullanılan yargılamalar değil, yargı görüntüsü altında oynanan oyunlarda rol alan yargıç ve savcılardır.

YARGIDA BİRLİK PLATFORMU: Adalet Mensubu olarak Hakim ve Cumhuriyet Savcısı olmanın gereği, hür vicdanlı, hür düşünceli, kararında temel dayanak noktası Anayasa, yasalar ve vicdani kanaatleri önemli ve öncelikli olması gerekirken yeni oluşan HSYK’nın özellikle tek tip uygulamalı aldığı kararlar ve oluşturduğu birçok tasarruf bu ilkelerden yoksun şekilde kamuoyunun gündemine tartışma konusu olmuştur.

KEMAL ŞAHİN (Demokrat Yargı): Herhangi bir yerden talimat alıp almadıklarını bilmiyorum. Ancak dört yıllık süreçte gerçekleştirdikleri ağır hak ihlallerinin ve adaletsizliklerin hukuk ve vicdan ölçülerine sığdırılması mümkün değildir. Yargıtay üyeliği seçimlerinde, tayin kararnamelerinde, mesleğe kabullerde, soruşturma ve disiplin işlemlerinde sayısız haksızlığa yol açmışlardır. Hatta çoğu zaman yaratıkları mağduriyetlerle alay etmişlerdir. Adeta "ayna nöronları" alınmış bir grup HSYK ve yargıyı işgal etmiş durumdadır.

MUSTAFA KARADAĞ (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Ben en baştan seçilen üyelerin kendilerinin bir fikri olduğuna inanmadım, her iki kanat da talimatlı hareket ettiler.

Müteahhit-taşeron ilişkisi

* HSYK'da alınan kararlarda 2013 yılı sonuna kadar cemaate yakın üyelerle Adalet Bakanı, müsteşar ve hükümete yakın üyelerin birlikte hareket ettiklerini düşünüyor musunuz?

İBRAHİM OKUR (HSYK üyesi, bağımsız): Genel olarak aynı yönde oy kullanıldığını söyleyebilirim. Özellikle Balyoz, Ergenekon gibi davalara bakan hakim ve savcılarla ilgili şikayetlerde yüksek yargıdan gelen üyeler, ben ve bir iki arkadaş soruşturma izni verilmeli derken, geri kalan üyeler istikrarlı bir şekilde buna gerek olmadığı yönünde oy kullanıyorlardı. Bu tür davalar dışında her olayda farklı değerlendirmeler yapıldığını ve oylama sonuçlarının bir bloklaşma şeklinde değil de bireysel yorumla belirlendiğini de biliyorum. 

LEYLA KÖKSAL (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Aksini düşünmem için bir neden var mı?

YARGIDA BİRLİK PLATFORMU: 2010 HSYK'sı yargı camiası için bir umudun başlangıcı iken kısa bir süre sonra geliştirdiği uygulamalarla tek bir yapılanma olduğunu ortaya koymuştur. Bunun yargı camiası tarafından anlaşılması çok erken olmamıştır. Yaratılan mağduriyetler arttıkça ve üst üste geldikçe bunun farkına varılmıştır.

KEMAL ŞAHİN (Demokrat Yargı): Düşünmekten de öte. Bunun gerçekleştiğine bizzat tanık olduk. Uzun süre, 16’ya 5 alınan kararlar bunun en açık göstergesi. 17 Aralık öncesinde bu kişiler arasında kamuoyuna yansıyan bir uyumsuzluğa tanık olmadık. AKP ve Cemaat tüm mevzilerde olduğu gibi HSYK’da da büyük bir uyum içerisinde çalıştılar.

MUSTAFA KARADAĞ (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Ben hükümet cemaat ilişkisini HSYK bağlamında bir müteahhit taşeron ilişkisi olarak görüyorum. Aslında MİT krizine kadar sorun yoktu, 17-25 Aralık'a kadar da idare ettiler. O zaman çıkarlar çatışınca müteahhit hükümet, taşeron cemaatin işine son verdi. Tabii taşeron şantiyeye iyice yerleşip tüm çalışanları bağlayınca sözleşmeyi bozmak zor oluyor. Netice olay bir çıkar çatışmasıdır.

Ergenekon, Balyoz, KCK davalarındaki ittifak

* HSYK'ya hakim olan gücün Ergenekon, Balyoz, KCK, öğrenci davaları gibi soruşturma ve kovuşturmaları yürüten hakim ve savcılar hakkındaki iddialarla ilgili soruşturma taleplerini yerine getirmediklerini düşünüyor musunuz? Bunun altında yatan neden nedir sizce?

İBRAHİM OKUR (HSYK üyesi, bağımsız): Evet böyle bir durum var. Ağırlıklı görüş hakim ve savcının yargısal faaliyetleri sebebiyle soruşturulmasının yargı bağımsızlığını ihlal edeceğini söylüyor ve izin vermiyor. Bu teorik olarak doğru ama aynı üyeler başka bir savcıya yazdığı iddianame sebebiyle soruşturma açıp ceza veriyorsa o zaman yargı bağımsızlığı dışında kaygı taşıdıklarının düşünülmesi de kaçınılmaz.

LEYLA KÖKSAL (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Bu gün HSYK Üçüncü Dairesinde 8000'i aşkın dosya bekletildiği söyleniyor. . Bunların neredeyse tamamının Ergenekon, Balyoz, KCK, öğrenci davaları gibi yargılamaları yürüten yargıçlar ve savcılara ilişkin olduğunu düşünüyoruz. Öncelikle yargıda cemaat yapılanması soruşturmaları engelliyor, ancak   diğer yapı yani hükümet de tüm bu dosyalarda yapılacak soruşturmaların kendilerini de kapsayacağını, ucunun kendilerine de dokunacağını  bildiklerinden buna göz yumuyor.

YARGIDA BİRLİK PLATFORMU: Yeni oluşan HSYK’dan yargı mensuplarının umutları büyükken hem HSYK’nın almış olduğu kararlar hem de bu kararlarla yaptıkları yeni atama ve görevlendirmeler hukuk devletinin önemli bir ilkesi olan öngörülebilirlik ilkesine aykırı kişileri şok edici teamülü hukuk ve kanuna aykırı şekilde karar ve uygulamalara imza atılmış bu şekilde birçok mağdur yaratılmanın yanında vatandaşın yargıya olan güvenine darbe vurulmuştur. HSYK tarafından yapılan görevlendirme ve yetkilendirmeler sonucunda hukuka uygun olmayan alınan bu kararın sorunların yetkilendirme ve görevlendirme yapan HSYK tarafından korunarak bu kişilerin yaptığı hukuksuz uygulamalara ilişkin şikâyetler değerlendirmeye alınmamıştır.

KEMAL ŞAHİN (Demokrat Yargı): HSYK'ya hakim olan güç söz konusu davalarda görev yapan yargı mensuplarını özel bir kasıtla atamış ve istenilen kararları vermeyenleri de özel yetkili mahkemelerden uzaklaştırabilmek için her fırsatı değerlendirmiştir. Bu nedenle kendilerinin atadığı veya önceden atanıp da uygun gördükleri yargı mensuplarına karşı soruşturma taleplerini yerine getirmesi düşünülemez, zaten aksine bu hakim ve savcılara özel bir  ihtimam göstermişlerdir.

MUSTAFA KARADAĞ (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Baştan dediğim gibi HSYK yargıyı yönetmeye kalktı bunu da siyasi iktidar adına yaptı. Dolayısıyla iktidar adına iş yapan kişilerin yine iktidar tarafından soruşturulup cezalandırılmasını beklemek safdillik olur.

Platform: "Yeni mağduriyetler yaratmayacağız"

* Yargıda Birlik Platformu'nun oluşturduğu koalisyonun seçimi kazanması ve/veya hükümete yakın üyelerin çoğunluğu elde etmesi halinde halinde cemaate yakın bazı hakim-savcılara yönelik soruşturmalar açılacağı yönünde beklenti var. Bu olasılığın gerçekleşmesi ihtimali var mıdır? Gerçekleşirse bunun yargıya etkisi ne olur?

İBRAHİM OKUR (HSYK üyesi, bağımsız): Platformun seçimi kazanması halinde böyle bir şey yapıp yapamayacağını bilemem. Hukuk devletlerinde birileri suç işlemişse, buna ilişkin somut delilleriniz varsa gereğini yaparsınız. Ama varsayımlarla, tahminlerle hareket edemezsiniz, tek başına cemaate yakın olmak da soruşturma sebebi olamaz. Ben YBP listesindeki arkadaşların da hukuk içerisinde hareket edeceklerini düşünüyorum.

LEYLA KÖKSAL (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Gibi görünüyor. En azından yolsuzluk soruşturmaları kapsamında tıpkı emniyette yapılana benzer bir operasyon olabilir. Yargı zaten kalmamış olacağı için hiçbir etkisi olmaz.  Ya da şimdiki gibi gidenlerin yerine yenileri gelmiş olur. Yeni düşmanlar, yeni kutuplaşmalar. Cemaat temizliği altında muhalif temzliği yapılır. Ergenekon, Balyoz, KCK, öğrenci davaları, avukatlara yapılan operasyon ve yargılamalar üzerinden bir operasyon yapılacağını da düşünmüyorum Yani ve yine dokunan yanacak. Yargı cemaatten temizlenmeyecek.

YARGIDA BİRLİK PLATFORMU: Katılımcı, çoğulcu ve demokratik bir kurul olan Yargıda Birlik Platformu ve onun desteklediği HSYK adayları yapılan hukuksuzluklara karşı çıkmak, mağduriyetleri ortadan kaldırmak için yola çıkmışken yeni bir hukuksuzluğa imza atacak ve yeni mağduriyetler oluşturacak hukuk dışı eylem ve uygulamalar içinde hiçbir şekilde olmayacaktır. Zira oluşturulan bu yeni yapı farklı dinamiklere sahip düşüncedeki meslek mensuplarından oluşurken tek birleştikleri yön tam bağımsız ve tarafsız bir anlayışla, hukukun üstünlüğünü egemen kılmak iradesinde olacaktırlar.  Hukuksuz uygulamalara imza atan bazı yargı mensupları kendilerini diri tutmak ve yargıda birlik platformunu karalamak amacıyla bu tür hayal mahsulü senaryolar üretmektedirler.

KEMAL ŞAHİN (Demokrat Yargı): Bu ihtimal elbette var. Yargıda Cemaat bir soruşturma ve yargılama konusu yapılmalıdır. Hukuk içerisinde ve toplum önünde 2005 sonrası özel yetkili mahkemelerde ve 2010 sonrası HSYK'da yoğunlaşmış zihniyet ve uygulamalarla sınırlı bir hesaplaşma yapılması şarttır. Bir başka deyişle, Cemaat'in yargıdaki tüm üyelerine değil de, açık ve net bir örgütlü davranış göstererek hukuk dışılıklar ve mağduriyetleri yaratanlar soruşturma ve yargılama konusu yapılarak meslekten dışlanmaları gereklidir. Ancak, şunu kabul etmek lazım, tarafları Hükümet ve Cemaat olan bir savaş yürütülüyor ve savaşın kazananı kılıcının hakkını isteyecektir. Bu da ister istemez kaybedenin akıbetini şimdiden belirliyor. Taraflar da bunu bildikleri için kanlarının son damlasına kadar mücadele ediyorlar. Bu savaşın yargıya etkisine gelince, 2010 HSYK'sı nasıl bir iz bıraktıysa aynısı kalacaktır.

MUSTAFA KARADAĞ (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Platform tüm amacının bu olduğunu söyledi fakat, bu kadar içiçe girmiş bir yapının tasfiyesi çok zor. YBP bunu yapamaz, zaten sicil affı da sorunu temelli çözüp tasfiyeyi olanaksız kılmak için yapılıyor. Kastedilen soruşturmaları adil yargılanma ve etkin savunma hakları sağlanarak ancak biz yapabiliriz.

* Yargıçlar Sendikası ve YARSAV'ın ortak oluşturdukları listede bazı "kripto cemaatçilerin" olduğu ve cemaatle bu iki meslek örgütü arasında gizli bir anlaşma olduğu iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

MUSTAFA KARADAĞ (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Tezvirat, asılsız itham. Mitomani hali. Kendi yalanlarına kendileri inanıyorlar.

YARGIDA BİRLİK PLATFORMU: Bu yapının çalışma usulü şeffaflıktan ve katılımcılıktan uzak şekilde gerçekleşmektedir. Tamamen gizli gündemlerle kararlar alıp uygulamaya koymaktadırlar. Bu çerçevede YARSAV kurucusu olup Yargıda Birlik Platformu içerisinde yer alan birçok meslektaş bulunmaktadır. YARSAV'a egemen olan çoğunluğun malum bu grup olduğu hususunda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır. Kendilerini bağımsız ya da Yargıçlar Sendikasının mensubu olduğunu söyleyerek aday olan birçok meslektaşın malum bu grup adına hareket ettiği meslektaşların telefonlar aranarak, kamuoyunun malumu 11 kişilik isme oy vermeleri yönünde etkide ve telkinde bulunduklarından da anlaşılmaktadır. 

KEMAL ŞAHİN (Demokrat Yargı): Yaşanan savaşın doğrudan tarafları haricinde buna eklemlenen gruplar bulunmaktadır. YARSAV ve Yargıçlar Sendikası sadece Hükümet karşıtlığı üzerinden pozisyon aldıkları için Cemaat safında yer almışlardır. Ayrıca YARSAV'ın vitrine koyduğu isimler dışındaki, yönetim kurulundaki üyelerin Cemaat'ten oldukları, bizzat YARSAV ve Yargıçlar Sendikası'nın yöneticileri tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştır.Her iki örgütlenmenin defalarca yaptıkları basın açıklamalarında hukuksuzluk olarak nitelendirdikleri önemli davalarda görev alan hakimler, yine kendileri tarafından HSYK adayları olarak gösterilmiş durumdadır. Siyasal bir eylem olan seçimlerde tüm gruplarla ittifak yapılması meşrudur. Meşru olmayan ise, ittifakın gizlenmesidir, seçmen olan hakim ve savcılara ve de halka yalan söylenmesidir. Şeffaf olunmadığı sürece her türlü ittifak gayrimeşru ve antidemokratiktir.

LEYLA KÖKSAL (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): 2010 seçimlerinde Ergenekoncu, solcu olan YARSAV şimdi “cemaatçi” ilan edildi. Şimdi olduğu gibi 2010 yılında da Bakanlık listesi vardı, listenin kazanması için bir düşman yaratılmalıydı, 2010'da YARSAV düŞman ilan edilmişti, şimdi el ve işbirliği içinde oldukları cemaati düşman ilan ederek seçim kampanyası yürütülüyor.
Biz bu HSYK döneminde sürgün gibi atamalara, yüksek yargı operasyonlarına, kadınların yok sayılmasına, birlikte yürüttükleri hukuksuz yargılamalara itiraz ederken, hukuksuzlukları haykırırken, Tolga Onur'a, Nebi'ye, Didem Yaylalı'ya sahip çıkarken, kimsesizlerin kimsesi olmaya çalışırken yanımızda görünmekten korkanlar, Didem Yaylalı'nın ölümüne duyarsız kalanlar şimdi yargıyı cemaatten kurtarmaya aday, biz de o itiraz ettiğimiz iktidarın paydaşı cemaatle işbirliği yapar olduk. Onlar cemaatsavar, biz cemaatsever!.

İBRAHİM OKUR (HSYK 1. Daire Başkanı, bağımsız aday): Ciddi bulmuyorum. Zira bu dönem telkin ve tavsiyelere uymayıp YBP karşısında aday olan herkese paralel yakıştırması yapılıyor. Ya bendensin ya cemaatten deniliyor, böyle bir şey olmaz. Bugünün şartlarında gerçekten cemaatten rahatsız olan ama yürütmenin yargıda bu kadar etkin olmasından da rahatsız olan insanların aday olması, dernekler tarafından veya hakim ve savcılar tarafından desteklenmesi eleştirilecek bir tavır değil bence. Bu derneklere cemaat sızmış olabilir. Önemli olan dernek üyelerinin içerisinde cemaate yakın isimlerin olması değil, HSYK adayları arasında cemaate yakın isimlerin olup olmamasıdır.

* Yargıda Birlik Platformu'nun hükümetten açık destek almasının seçimlere etkisi ne olacaktır?

MUSTAFA KARADAĞ (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Bizim gördüğümüz, meslektaşlarımız bu durumu HSYK'nın bağımsız ve tarafsızlığını ortadan kaldıran bir durum olarak tanımlıyorlar ve rahatsızlar.Hele Bakanlık HSYK bürokratlarının yargıç ve savcıları bu kadar baskılamasından hoşlanmıyorlar.

YARGIDA BİRLİK PLATFORMU: Yargıda Birlik Platformu tam bağımsız ve tarafsız bir yargı gerçekleştirme arzusundadır. Platform üyelerinin kişilik ve kimliklerine bakıldığında hükümetin güncel siyasetine uzak oldukları görülecektir. Ancak Yargıda Birlik Platformu devlet kurumlarıyla çatışan değil birlikte çözüm üreten bir anlayışı benimsemekte olup, yargının yapısal sorunlarının adalet politikalarını belirlemede önemli bir kurumsal yetkiye sahip olan Adalet Bakanlığıyla yasalaşma sürecinde diğer siyasi partilerin etkisini bildiği için bu partilerle de yargının sorunlarını çözme çabası çerçevesinde görüşmeler yapmıştır ve yapmaktadır.

KEMAL ŞAHİN (Demokrat Yargı): YBP'nin varlık nedeni ve faaliyetinin esas dinamiği arkasındaki Hükümet desteğidir. Her türlü iktidar ve güç karşısında kırılgan bir pozisyonda bulunan ve böyle bir gelenekten gelen yargı mensuplarının tercihlerinde, bu desteğin etkisinin olacağını düşünmekle birlikte, son dört yılda yaşananların hakim ve savcılar için ciddi bir tecrübe olduğunu,dolaysıyla hakim ve savcıların kendilerine dayatılan listedekilerin tümüne 11/11 oy vereceklerini sanmıyorum.

LEYLA KÖKSAL (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Alınan açık destek kendilerinin de kabulünde ve bu gizlenmiyor. Adalaet Bakanlığı bürokratları, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri düzeyinde tüm adliyelerde çalışılıyor. Kürsüde görev yapan yargıç ve savcılar Ombdusmanlık dahil Bakanlık ve Adalet Akademisine çekiliyor. Yargıçlar savcılar baskı altına alınmaya çalışılıyor. Gezerken gözledik tam bir sinmişlik ve sessizlik var.  Biz sağduyulu, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına inanmış, yerlerde sürünen ve halkın gözünde itibarını yitirmiş bir yargıyı yeniden ayağa kaldıracak, adalet için çalışan yargıç ve savcıların sağduyusuna güveniyoruz.

İBRAHİM OKUR (HSYK üyesi, bağımsız): Bakanlığın bu kadar açık destek vermesi, sahayı kontrol altında tutmaya çalışması bence sonucu önemli ölçüde etkilemeyecek. Ben meslektaşlarımın hakim savcıya yaraşır bir şekilde hareket edeceklerini ve sandıkta vicdanlarının sesini dinleyerek hiçbir liste ile bağlı kalmadan yargı için en iyi olduğunu düşündükleri isimlere oy vereceklerine inanıyorum. 

* Hakim ve savcılara yönelik zam ve sicil affı teklifi öngören teklifin Meclis'e sevk edilmesi, seçim sonuçlarını etkiler mi?

MUSTAFA KARADAĞ (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Etkilemeyeceğini sanıyorum, daha doğrusu ters etki yapacağını düşünüyorum.

YARGIDA BİRLİK PLATFORMU: Yargıda Birlik Platformu yargının ve meslektaşların sorunlarını tespit etmek ve bunlara çözüm önerileri üretmek amacıyla nisan ayından bu yana 18 farklı bölgede yaptığı toplantılarla yaklaşık 9.500 meslektaşla doğrudan temas kurmuştur. Meslektaşlardan alınan geri bildirimler raporlaştırılarak bunların başlıcalarının özlük hakları 2010 sonrası HSYK nın sicille yarattığı mağduriyetler, askerlik sorunlar, daha adil bölge sistemi gibi yasal değişiklik gereken hususlar hükümete sunulmuş ve meclis aşamasına kadar gelmiştir. Yargının sorunlarına çözüm üreteceği iddiasıyla oluşan 2010 HSYK'sı yargının yapısal sorunlarına çözüm üretememiştir. Bu yapısal sorunların çözüleceğine inanan yargı mensupları büyük bir umut içerisinde beklemektedirler.

KEMAL ŞAHİN (Demokrat Yargı): Hakim ve savcılar insandır. Etkisi olabilir. Ancak bunun bir "seçim rüşveti" olarak nitelendirilmesi hakim ve savcılara büyük bir hakarettir. Hakim ve savcıların maaşlarına zam yapılması bir lütuf değildir. Hakim ve savcılar ile adliye çalışanlarının, insan haysiyetine yaraşır ekonomik, sosyal ve kültürel koşullarda görev yapmalarını talep etme, onlar için temel bir hak, Siyasal İktidar için ise temel bir ödevdir. Bunun Hükümet ya da başkaları tarafından dillendirilmesi de büyük bir ayıptır. HSYK tarafından yaratılan  mağduriyetlerin ortadan kaldırılması da  bir lütuf değildir. Hak, hukuk ve ahlak tanımaksızın hakim ve savcılara yaşatılan mağduriyetlerin hala devam ediyor olması tüm siyasi ve yargı aktörlerinin ayıbıdır. Bu nedenle sicil affı kavramını reddediyorum. Sicil affı kavramı ile mağduriyetlerin ortadan kaldırılması aynı şeyler değildir. Sicil affı kavramı bir yandan haklı ile haksızı eşitler, diğer yandan da mağdur edilen hakim ve savcıların suç işledikleri ya da hukuksuz davranışlarda bulundukları için affedildikleri algısını yaratır. 


LEYLA KÖKSAL (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Etkilemeyecektir diye düşünüyorum. Yargıç ve savcılar özlük haklarına ilişkin düzenlemelerin sürekli kamuoyu gündeminde olmasından ve son süreçte de seçim malzemesi haline getirilmesinden son derece rahatsız.  Yargıç ve savcılar hakkı olanı istiyor. Sicil affı cemaati bitirme söylemlerinin altını boşaltan bir hareket olarak deerlendiriliyor. Biz sicil affı değil, tüm disiplin cezalarını yeniden incelemeyi hedefliyoruz. Üretilmiş, hatta üretilememiş kanılarla verilen cezalar kaldırılmalıdır.

İBRAHİM OKUR (HSYK üyesi, bağımsız): Etkilememesi gerekir. Zira hakim ve savcılara hak etmedikleri bir iyileştirme yapılmıyor. Son iyileştirme üzerinden 9 yıl geçmiş. Reel olarak ciddi bir kayıp var. Yeni başlayan meslektaşlar yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. Ben bunu sadece bir hakkın gecikmeli de olsa teslimi olarak görüyorum. 


* Seçimi kazandığınız takdirde mevcut HSYK'da olmayan ya da yeterince hayata geçirilmemiş hangi ilkeleri hakim kılmaya çalışacaksınız? 

MUSTAFA KARADAĞ (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): İşe adalet yönetiminin ilk derece mahkemelerinden başlayarak demokratikleştirilmesinden başlayacağız. Yargının yönetimine dair refleksleri ortadan kaldıracağız. Olağan teftişe ve  müfettiş eliyle soruşturmalara son vereceğiz. Savcıların yaptıkları soruşturmalarda bağımsız ve tarafsız davranmalarını temin edeceğiz. Meslektaşlarımızdan geleceğe dair yaşam planlarını isteyip mümkün olduğunca onların yaşamlarını yönetmelerine uygun atama tasarrufunda bulunacağız ve her yönüyle eleştirilen, derhal kaldırılması gereken teftiş kurulu tarafından düzenlenen hal kağıtlarının hiç birine itibar etmeyeceğiz. Genel Kurul kararlarının tamamını elden geçireceğiz.

YARGIDA BİRLİK PLATFORMU: Yargıda Birlik Platformu HSYK adayları 3.000 meslektaşın katılımıyla ve tüm kamuoyunun önünde etik sözleşme ve ilkeler bildirimini imzalayarak kendilerini tüm meslektaşların kontrolü ve denetimi altına sokmuşlardır. Yargıda Birlik Platformu ve HSYK adaylarının temel sloganı yeniden ve daima hukukun üstünlüğü, kişilerin değil hukukun üstünlüğü, tam bağımsız ve tarafsız bir yargı teminatı, hukuk devletinin en önemli kriteri olan öngörülebilirlik ilkesinin gerçekleştirilmesi (insanlar bir sabah uyandıklarında ellerinde kelepçe ile karşılaşmamalıdırlar) hukuk devleti ilkesinin özelliği kurallar açık ve şeffaf olarak düzenlenmeli ve her bir vatandaş ortaya koyduğu eylemin karşılığında hangi yaptırımla karşı karşıya kalacağını tahmin edebilmelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının da hukuk devleti ilkesinde öngörülemez yaptırımların olamayacağı, kişileri şoke edeceği kararlarla muhatap kılınamayacağı vurgulanmaktadır.

LEYLA KÖKSAL (Yargıçlar Sendikası - YARSAV): Güveni, samimiyeti, dinleme ve anlamayı, yönetmeye değil temsil etmeye geldiğimizi anlatacağız. Demokrasi egemen olacak, şeffaflık, liyakat, coğrafi teminat, aile bütünlüğü insana ve insanca yaşamaya dair herşey. Kimsesizlerin kimsesi olacağız.

KEMAL ŞAHİN (Demokrat Yargı): HSYK ve diğer bazı devlet kurumları halkın içeride ne olup bittiğini bilmediği gizemli, büyülü kurumlar gibi çalışmaya devam ediyor. Seçilmem halinde HSYK’nın eylem, işlem ve kararlarında şeffaflığın sağlanması için tüm çabamla çalışacağım. Yapılan işlemlerin gerekçelendirilmesi, soruşturmalar sırasında hâkim ve savcıların savunma haklarının kısıtlanmaması için gerekli müdahalelerde bulunacağım. Bir başka deyişle, HSYK'yı yargının "kozmik oda"sı olmaktan çıkarılması ve hakim ve savcılar ile halk tarafından takip edilebilir ve denetlenebilir, şeffaf bir Kurul olması için mücadele edeceğim.Mevcut hiyerarşik yapılar, sayısız baskı ve "idari bağ"lar nedeniyle, "karargah" niteliğindeki merkezi yapıların nesnesi haline getirilen hakimlik ve savcılık mesleklerinin kendi özgün konumlarına kavuşturulması için çaba harcayacağım.

İBRAHİM OKUR (HSYK üyesi, bağımsız): HSYK kararlarına karşı yargı yolunun açılması, teftiş sisteminin değiştirilmesi, etkin itiraz müessesesinin işletilebilmesi, şeffaflığın sağlanması, Kurulun herkese eşit mesafede olduğuna dair inancın yerleştirilmesi, yargıda etik ilkelerin geliştirilmesi, coğrafi teminat getirilmesi hususları öncelikle ilgileneceğim konular olacak.


* Aşağıdaki ifadelerin size ilk anda ne çağrıştırdığını tek cümle ile ifade eder misiniz?

* Yargıda eksik olan...:
Kemal Şahin: Bizatihi kendisi.
Leyla Köksal: Yargı!
İbrahim Okur: Yargıya duyulan güven.
Mustafa Karadağ: Şu an itibariyle itibar.

* Adalet için ihtiyacımız olan...:  

Kemal Şahin: Hakikat, samimiyet, dürüstlük ve tutarlılık.
Leyla Köksal: İnsan kokusunu içine sindirmiş, insanı ve adaleti önceleyen vicdanlı yargıçlara. Ya da adaletin dini, dili, ırkı yoktur söylemini içselleştirmeye.
İbrahim Okur: Tarafsızlık ve en az onun kadar tarafsız görünmek.
Mustafa Karadağ: Özgür vicdan, merhamet, hakkaniyet.

* Cemaatin yargıdaki etkinliği...: 
Kemal Şahin: 12 Ekimden sonra birkaç yüz kişiye hatta daha aşağısına inebilir.
Leyla Köksal: Zulüm ya da Ötekileştirme, kendinden olanı liyakata, adalete tarafsızlığa üstün tutma.
İbrahim Okur: Azımsanmayacak kadar.
Mustafa Karadağ: Bir efsane ama, bir o kadar gerçek.

* Yargıda Birlik Platformu...: 
Kemal Şahin: Önümüzdeki sürecin cemaat namzedi.
Leyla Köksal: Aldanılmışlık duygusunun verdiği ince sızı.
İbrahim Okur: Hükümet tarafından organize edilen ve açıkça desteklenen bir grup.
Mustafa Karadağ: Yargının yürütmeye teslimi girişimi.

* Eksikliğini hissettiğimiz en önemli özgürlüğümüz...: 
Kemal Şahin: Karşıt görüşümüzdekinin özgürlüğü.
Leyla Köksal: Nefes alamıyorum 
İbrahim Okur: İfade özgürlüğü.
Mustafa Karadağ: Nefes alma, kendini güvende hissetme.

* Gezi eylemleri:
Kemal Şahin: "Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret etmedikçe insan, yeni okyanuslar keşfedemez."
Leyla Köksal: Umut, tam da dizlerimizdeki derman kesilmişken yeniden ayağa kalklma gücü, yarınsızlığa hazırlanırken yarınların düşünü kurma ve bir sürü güzel şey daha.
İbrahim Okur: Depolitize olmuş, bir şeyden haberi yok sandığımız gençlerin her şeyin farkında olduğu gerçeği.
Mustafa Karadağ: Haysiyet mücadelesi.

* 17-25 Aralık operasyonları ... : 
Şahin: "Allah verdikçe verdi!"
Okur: Bazı gerçek suçların yanına ilgisiz olaylar katılarak bir merkez tarafından hükümete yönelik algı operasyonuna dönüştürüldüğü ve kuvvetler ayrılığının çok ciddi yara aldığı bir süreç.
Karadağ: Kimine göre yolsuzluk-rüşvet, kimine göre hükümeti devirme planı ve ortaklığın tasfiyesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder