27 Mayıs 2015 Çarşamba

MİT istedi, HSYK yaptı: İstihbari dinlemelerde yetki tek mahkemede


KEMAL GÖKTAŞ

HSYK (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu), MİT'in talebi üzerine istihbari amaçlı "iletişimin tespiti, dinlenmesi, değerlendirilmesi ve kayda alınmasına" karar verecek hakimleri değiştirdi. Kararla, kanun gereğince Ankara'daki bütün ağır ceza mahkemesi hakimlerinin nöbet esasına göre kullandıkları yetki, sadece Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerine verildi. MİT'in talebi ve HSYK'nın kararı kanunda bütün ağır ceza hakimlerinin yetkilendirilmesine rağmen "mahkemelerdeki ihtisaslaşma" gerekçesine dayandırıldı.

25 yıl önceki "Haşim Kılıç tarikat mensubu, TV bile izlemiyor" iddiasına ilişkin yargı kararı


KEMAL GÖKTAŞ

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, kendisiyle ilgili 1990 yılında Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiğinde gündeme gelen iddiaları 2010 yılında yazdığı köşe yazısı ile hatırlatan eski Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş aleyhine açtığı davanın reddedilmesi gerektiğine karar verdi. Karar, Kılıç'ın açtığı davayı reddeden yerel mahkemenin, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin verdiği bozma kararına çok çarpıcı ifadelerle "direnmesi" üzerine verildi. Kurul, Savaş'ın tazminata mahkum edilmesinin AİHM kararlarına aykırı olacağını hatırlatarak yargıya güvenin azalması ve Türkiye'nin AİHM'de en çok ihlal kararı verilen 2. ülke olmasının utanç verici olduğuna ilişkin görüşlerini karara yazan hakimi haklı buldu. Kurul'un onadığı kararda ayrıca yargının tekrar ele geçirilmeye çalışıldığı iddialarına da yer verilerek "Eskiden belli bir kesim için tazminat davaları geçirilemezken, bugün de benzer şeylerin yaşanması üzüntü vericidir" ifadesi de yer aldı.

Milyonlarca işsize yargı darbesi


İşsize yargı darbesi: "İşsizlik boşanma nedeni"

Mahkeme işsizlikten "ekonomi"yi sorumlu tuttu, Yargıtay "kusur kocada" dedi

KEMAL GÖKTAŞ

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, çalışmak istediği halde iş bulamayan işsiz kocaya karşı "evlilik birliğinin temelinden sarsılması" gerekçesiyle karısının açtığı boşanma davasının kasbul edilmesi gerektiğine karar verdi. Kurul, "davalı kocanın iş buldukça çalıştığını ve Türkiye'nin ekonomik şartlarına ve sosyal güvenlik sistemine göre kusurun kocada olmadığına, aksine bu durumda eşine destek vermeyen kadının kusurlu olduğuna" ilişkin yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğine karar verdi.

26 Mayıs 2015 Salı

Tecavüz davasında "bağırsaydı" beraati Yargıtay'dan döndü



KEMAL GÖKTAŞ

Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi, mağderenin "bağırmamam için ağzımı bağladı" dediği davada, tecavüze sahne olan evin sahibinin "Bağırsaydı alt kattakiler duyardı" şeklindeki ifadesini ve mağdurenin sanıkla telefonda görüştüğüne ilişkin kayıtları gerekçe göstererek sanığa beraat kararı verdi. Kararı bozan Yargıtay 14. Ceza Dairesi ise mağdurenin fiziksel ve bedensel olarak uğradığı zararları gösteren adli tıp raporlarına işaret ederek mahkeme kararını bozdu.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

HDP'li Önder'den flaş açıklamalar: İktidarın yaptığı en vahim değerlendirme...



GÖKÇER TAHİNCİOĞLU - KEMAL GÖKTAŞ Ankara

HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın evine yapılan polis baskınından bir hafta önce, bu eve yönelik bir gelişme olabileceği duyumu aldıklarını açıkladı. Önder, HDP'nin Adana ve Mersin'deki binalarına yönelik saldırılar için de "Nerede bir perdeleme olduysa fail devlet çıkmıştır" dedi.

HDP'nin Ankara adayları, dün, HDP'ye destek veren hukukçuların kurduğu "Hukukçu Bizler" tarafından düzenlenen etkinliğe katıldı. Önder, etkinliğin ardından Milliyet'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Önder, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çözüm süreci konusunda "B,C, D planlarından" söz etmesine ilişkin olarak şöyle konuştu:


"B,C,D planları en vahim değerlendirme"


"Belki bugüne kadar, hükümet kanadında, iktidar blokunda telafuz edilen en vahim değerlendirme diye düşünüyorum. İçi boş, kof tehditler, milletin nefret duygularını uyandırıcı milliyetçi söylemler alışkın olduğumuz bir şeydi. Fakat elimizdeki diğer verilerlerle birlikte yorumladığımızda şu ortaya çıkıyor: Bize taahüt ettikleri ve üzerinde mutabık kaldığımız vaatlerini, verdikleri sözleri yerine getirmeyecekler. Bu ortaya çıktı. Bunun için meşru bir zemin yaratmak istiyorlar. Bunun tek yolunun da çatışmaya geri dönüş olduğunu düşünüyorlar. Çatışma koşulları başlayınca dönüp halka 'biz demokratikleşecektik ama bakın işte çatışma var' şeklinde bir argüman sunmak istiyorlar.
Bunu geliştirmelerin yolu bizim baraj altında kalmamız. Birincil hedefleri bu. Medya üzerindeki kontrolleri hesaba katıldığı zaman, sesimizin duyurulur ve görünür olabileceği en meşru alan Meclis olduğu için, bizi Meclis dışında tutmadan bu planlarını uygulamaya koyamazlar. Bizim Meclis'e girmemiz bunların mutlak iktidarını hatta hükümet kurma çoğunluğunu bile sağlamayacağı anlamına geliyor. Biz Meclis dışında kalırsak hem mutlak iktidarları perçinleyecekler hem de fazlaca ayrı bir ses olmadan buna dönük bütün yaptırımlarını gündemleştirebilecekler."

"Süreç bıraktığımız yerden devam etmez"

Önder, "8 Haziran'da sürecin bırakılan yerden devam edip etmeyeceği, örneğin İmralı'ya gidiş gelişlerin sürüp sürmeyeceği" sorusuna ise "Hayır. Bıraktığımız yeri söylersek nasıl başlaması gerektiğini görmüş oluruz. Bıraktığımız yer şurasıydı. İzleme komisyonu ve bir hakikatleri araştırma komisyonu kurulacaktı. Hükümet bunun sözünü verdi. Bu konuda mutabık kaldık. Buna karşılık izleme komisyonun ilk toplantısında Öcalan silahsızlanma kongresi için tarih verecekti. Şart olarak 'bunu ancak İzleme Komisyonu'nun nezaretinde yaparım' demişti.

İzleme Kurulu'na öneriler

Önder, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın izleme kurullarını itibarsızlaştırdığını ve neredeyse vatan hainliği ile eş değer haline getirdiğini belirterek "Şimdi hangi akademisyen, hangi kanaat önderi bu komisyonda yer almaya cesaret edebilir? Bu yüzden Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Sadullah Ergin, Abdullah Gül gibi isimlerin izleme kurulunda yer alabileceğini önerdik. Ayrıca CHP'den Rıza Türmen, Faruk Loğoğlu, MHP'den Tunca Toskay olabilir. Sol çevrelerden de bunun gibi onlarca isim sayılabilir. Ben bunu dile getirdiğimde hükümete yakın bütün kanallara telefon açılmış bunu haberleştirmeyin telkini yapılmış. Öbür türlü, Cumhurbaşkanı'nın itibarsızlaştırma hamlesinden sonra ancak görevlendirilen kişilerin yer aldığı bir komisyona yol açılır. Bu da bizim açımızdan güvenilir bir izleme olmayacaktır."

Daha pahalı kabire girmeye ne gerek var?

Önder, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'e zırhlı Mercedes makam aracı tahsis etmesiyle ilgili olarak da "Artık 'İsraf etmeyen, ihtişam içinde yaşamayan bizden değildir' demek istiyorlar. İmanın şartı haline getirdiler. Fakat ben sayın Mehmet Görmez’in vicdanına güvenmeyi tercih ederim. Çünkü dedi ki 'bana kabir oldu adeta bu Mercedes'. Şimdi kapısını açtığında içinde çıkabileceğin bir kabir ise zırhlısına girmeye ne gerek var? 1 trilyon iken, 2-3 trilyon olan bir kabre girmeye ne gerek var? Hem niye zırhlı? Bu ülkede sayın Görmez’e bir fiske kondurma ihtimali olan bir tek insan var mı? Nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça."

"Demirtaş'ın evine gidilmeden önce uyarılmıştık"

Önder, kendisine ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a yönelik tehditler konusunda AKP'ye yakın çevreler, yerellerde bir takım devlet görevlileri ile 'şimdi ismini açıklamayacağı' bir çok şahsiyetin ok kesin duyumları olduğunu kendilerine aktardıklarını belirterek "Emareler de var. Bunu ilk defa söylüyorum: Selahattin Bey'in evine polisin gitmesinden yaklaşık 2 hafta önce 'Selahattin Bey'in evi çok korunaksız, oraya bir şey düşünüyorlar' uyarısı bize yapıldı. Selahattin Bey de bunu biliyordu. Eve gidilmesi meselesinin klasik, basit bir mesele olduğuna kimse bizi inandıramaz. Hükümet eğer tutarlı davranmak istiyorsa, kendi evlerine üstelik mahkeme kararıyla giden polislerden hiç birisi bugün görevde değil. Ama ortada mahkeme kararı olmadan bir genel başkanın evine gidiliyor. O polisler ve emniyet müdürü görevde ise kimse bize parazitli laflar etmesin" diye konuştu.

"Perdeleme varsa, fail devlettir"

HDP'nin Adana ve Mersin'deki bürolarına yönelik bombalı saldırılarla ilgili de konuşan Önder, DHKP-C'nin kendilerini zora düyerecek de olsa yaptıkları işi üstlenin bir örgüt olduğunu belirterek "Dolayısıyla onların net bir açıklaması var. Devletin de bu kadar muğlak perdeleme çabası var. Kimse kusura bakmasın, devletin söylediklerine itibar edilebilmek mümkün değil" diye konuştu. Soruşturmalara getirilen yayın yasağını da eleştiren Önder, "Nerede bir perdeleme olduysa, faili devlet çıkmıştır" dedi.

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ile tartışma

Tehditlerle ilgili demecinden sonra kendisini geçen Cuma günü Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Zeki Çatalkaya'nın aradığını da açıklayan Önder "Meseleye dair teknik tatta bir konuşma yaptı benimle. 'Elinizde bilgi varsa bizimle paylaşın gereğini yapalım' dedi. Ben de kendisine 'partinin vekili olduğumu, sözcülük vasfımın da olduğunu, beni araması gerekenin İçişleri Bakanı, hatta Başbakan olması gerektiğini' söyledim. Elimizde böyle bir belge bilgi yok' diyorsunuz. 'Peki Adana ve Mersin saldırılarından önce sizin elinizde böyle bir bilgi belge var mıydı? Varsa muhtemelen bir önlem almanız gerekirdi. Muhtemelen yoktu ya da böyle olmasına inanmak isteriz. Buna rağmen Adana ve Mersin saldırıları oldu. Siz benimle niye böyle bir tatta konuşuyorsunuz yani. Biz yalan mı söylüyoruz? Elimizde bilgi belge yoksa tehdit altında sayılmaz mıyız, bunu mu söylüyorsunuz? Bakın sayın Başbakan bizi hedef gösteriyor. Birine hain dediğiniz de bu durumda vazife çıkarabilecek ne kadar odak olduğunu herkes kestirebilir. Bir vatandaş çıksa bir şey yapsa, mahkemede 'Ben başbakandan duydum bunlar hain, ben bunlara karşı görevimi yaptım' dese siz ne diyebilirsiniz?' dedim. Ben böyle dedikten sonra ‘Belli ki biz sizinle konuşamayacağız, sayın Başbakanımıza dönük şeyler söylüyorsunuz’ dedi. 'E, doğru dedim. Sen kapat, dert ediyorsa benim muhatabım İçişleri Bakanı'dır. O arasın' dedim. Ondan sonra arayan soran olmadı.

Nasıl korunuyorsunuz

Önder, önceki gün de Kadir İnanır ve bazı sanatçılarla görüşmek için Demirtaş ile birlikte İstanbul'a gittiklerinde Güvenlik Şube'nin Demirtaş'a 'daha geniş bir koruma vermeyi' teklif ettiklerini de belirterek "Bu halkla aramıza güvenlik bariyeri oluşturmaktır. Biz koruma meselesini böyle anlamıyoruz. Halkla aramıza olası zırhların örülmesini izin vermeyiz. Bunlar olası suikastleri de önleyemez. Bunu önlemenin bir tek yolu var: Devletin kendi istihbaratı ile bu odaklara karşı önleyici bir tutum alması, geliştirmesi. Onun için yüzlerce koruma yığmalarına gerek yok. Koruma artırmayı teklif ettiler" dedi.

"Bıçak sırtındayız, 12'yi geçmeden rahat yüzü yok"

Önder, barajı geçmek konusunda "bıçak sırtında" olduklarını da belirterek anketlere ilişkin bir değerlendirmeyle oy oranlarının '11 küsür' olduğunu söyledi. Önder "Ama biz 12 yi geçmeden bize rahat yüzü görünmüyor" diye konuştu.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Gezi'den sonra Valiliğe dava patlaması


KEMAL GÖKTAŞ

Gezi eylemlerinde yaralanan Aydın Aydoğan'ın İstanbul Valiliği aleyhine açtığı davada Valiliğin mahkemeye gönderdiği bir yazı, Valilik aleyhine açılan davalarda Gezi eylemlerinden sonra patlama olduğunu ortaya koydu. İstanbul Valiliği, mahkemeden savunma için ek süre isterken Valiliğe karyı açılan davaların 2013 itibariyle 5 yıllık iş hacmine ulaştığı belirtildi. Valiliğe karşı açılan davalarda yaşanan patlama, mahkemelere "kes - yapıştır" ile oluşturulan matbu savunmaların da nedenini ortaya çıkardı. Davaya savunma gönderen İl Emniyet Müdürlüğü ise davacının ayağının gaz fişeğinden ötürü yaralandığına ilişkin delil olmadığını, "ayağının takılıp düşmesi nedeniyle de" bu yaranın oluşabileceği savunuldu.

15 Mayıs 2015 Cuma

Hastanedeki mahpus koğuşuna şok rapor: Mahkuma ölümcül tedavi


KEMAL GÖKTAŞ

2012'de kanunla özerk ve "Başbakanlıkla ilişkili" olarak kurulan Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK), Türkiye’nin her yerinden mahkumların tedavilerinin yapılması amacıyla gönderildikleri Numune Hastanesi’ndeki mahpus koğuşuna ilişkin şok edici bir rapor hazırladı. Raporda, hastaneye tedavi amaçlı gönderilen mahkumlara banyonun kullandırılmadığı, kişisel temizlik için gereken malzemelerin bulunmadığı, cezaevinden getirdikleri giysileri değiştiremedikleri, çamaşırlarının yıkanmadığı, yeni ve temiz çamaşır alma olanağının tanınmadığı, sağlık personelinin yetersiz olduğu, tuvaletlerin dört kişilik oda içinde olduğu için mahremiyetlerinin ihlal edildiği, sevkler sırasında bulaşıcı hastalık riskinin olduğu belirtildi. Dinleme ve kayıt altına alma için gereken alt yapı kurulmadığından mahkumlara cezaevinde sahip oldukları telefonla görüşme hakkının da kullandırılmadığı belirtilen raporda havalandırmanın olmaması ve iletişim araçlarının kullandırılmaması nedeniyle cezaevinden daha ağır koşullarda "tedavi" yapıldığı ortaya konuldu.

14 Mayıs 2015 Perşembe

"Karakolda kadına dayak" davasında kadın hakimin "basit yaralama" kararına isyanı


KEMAL GÖKTAŞ

İzmir Karabağlar Polis Merkezi'nde Fevziye Cengiz isimli kadını feci şekilde dövdüklerine ilişkin görüntüleri ortaya çıkan polislerin dava sonunda hiç cezaevine girmeyecekleri bir sonuçla kurtulmaları büyük tartışma yarattı. Mahkemenin öldüresiye dayağı "basit yaralama" olarak görerek 1 yıl 3 ay hapis cezası verdiği 2 polisin denetimli serbestlikten yararlanarak cezaevine girmeyecek olması ve mağdur kadına da polislerle aynı ceza verilmesi tepki yaratırken karara en önemli itiraz mahkemenin kadın üyesinden geldi. Üye hakim Aynur Mutlu Altın, kararın yasaya ve AİHM kararlarına aykırı olduğunu ve sanık polislere işkence suçundan ceza verilmesi gerektiğini savunduğu karşı oy yazısında, beraat kararı verilen karakol amiri Nevzat Ataseven'e de işkenceye müdahale etmediği için aynı cezanın verilmesini istedi.

Cinsel taciz de var

AYM'nin İç Güvenlik Paketi'ne "by-pass" kararı: Barışçıl gösterilere tam özgürlük!


AYM'den toplantı ve gösteri hakkı kriterleri

"İzinsiz diye gösteriyi dağıtmak yanlış"

"Gösteriye katılanların bir kısmı şiddete başvurdu diye gösteri dağıtılamaz"

"Günlük hayatın akışında karışıklığa sebep oluyor diye bu hak ihlal edilemez"

"Gösteri düşmanca tepkilere yol açabilir diye gösteri engellenemez"

"Kışkırtıcı görüşlerle de gösteri yapılabilir"

KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi'nin İzmir Eğitim Sen üyelerinin yaptığı başvuru ile ilgili verdiği kararda, toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile ilgili mevcut sınırlamaları ve polisin müdahalesini oldukça sınırlayacak değerlendirmeler yer aldı. Kanuna gire izin veya bildirim alınmadan yapılan gösterilerin sırf bu nedenle dağıtılmasının hak ihlali anlamına geleceğini belirten AYM, gösteriye katılanların bir kısmının şiddete başvurmasının dahi diğerleri açısından bu hakka müdahale edilmesini meşru kılmayacağına hükmetti. Gösterilerin günlük hayatın akışında karışıklığa neden olması, hatta düşmanca tepkilere yol açması halinde dahi engellenmemesi ve gerçekleştirilmesi için devletin önlem alması gerektiği vurgulanan AYM kararında, şiddete başvurmayan kişilere toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını kullandıkları için ceza verilmesinin de yanlış olduğu kaydedildi. Hukukçular AYM kararının Gezi eylemleri başta olmak üzere Taksim yasağı ve diğer müdahale edilen gösterilerle ilgili davalarda verilecek kararları etkileyeceğini ve polisin de uygulamalarına yol göstereceğini belirtti. AYM'nin kararında AİHM kararlarına dayanması nedeniyle İç Güvenlik Tasarısı ile getirilen ve AİHM kararlarına aykırı olan sınırlamaların dahi AYM kararı karşısında uygulanmaması gerektiği belirtiliyor.

Dayak yediği için suçlu çıktı: "Çocuklarım dayak yememek için polis olsun, kötülüğü güç olarak kullansın"


KEMAL GÖKTAŞ

İzmir Karabağlar'daki polis merkezinde yediği dayağın görüntüleriyle gündeme gelmişti Fevziye Cengiz. Görüntülerde, bir müzikholde kimliği olmadığı gerekçesiyle gözaltına alınan Cengiz'i polislerin bir odaya kapattıkları, kelepçeleyerek yere yatırdıkları, üzerine çıkararak dakikalarca dövdükleri, ayağa kaldırdıktan sonra da yüzüne defalarca tokatlar attıkları, hakaret ettikleri görülüyordu.

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Karakolda kadına dayakta mahkeme kararı: Polisle mağdura aynı ceza. Polisler cezaevine girmeyecek!


KEMAL GÖKTAŞ

Mahkeme, İzmir Karabağlar'daki polis merkezinde Fevziye Cengiz isimli kadını döven polislerle mağdur kadına aynı cezayı verdi. Polislerin Fevziye Cengiz'i feci şekilde dövmelerini "işkence" değil" basit yaralama" kapsamında değerlendiren mahkeme, polislere bir de iyi hal indirimi yaptı ve 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Mahkeme mağdur Cengiz'e de polislerden sadece 13 gün az ceza vererek hemen hemen aynı cezaya çarptırdı ve "polislere hakaret" suçundan 442 gün (1 yıl 2 ay 17 gün) hapis cezasına mahkum etti. Mahkeme polislerin cezasını ertelemedi ancak polisler denetimli serbestlik hükümlerine göre 18 ayın altında ceza aldıkları için cezaevine girmeyecekler. Mahkeme Cengiz'e verdiği cezayı günlüğü 20 TL'den 8 bin 840 TL para cezasına çevirerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında erteledi. Mahkemenin kadın üyesi, polislere işkence suçundan ceza verilmesi gerektiğini savunarak karara şerh koydu.

AYM'den flaş "gösteri" kararı: "Yasadışı da olsa barışçıl gösteriye müdahale edilmemeli"


AYM'den hükümete gösteri hakkı uyarıları:

* Devlet sabır ve hoşgörü göstermeli
* Göstericiye orantısız şiddet eziyet suçunu oluşturur

KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi (AYM), Türkiye'de sık sık büyük tartışmalara ve gerginliklere neden olan toplantı ve gösteri özgürlüğü konusunda çok önemli bir karar verdi. 4+4+4 eğitim sistemini protesto etmek için İzmir'den Ankara'ya yola çıkmak isteyen sendika üyelerine yapılan polis müdahalesinin, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali olduğuna hükmeden AYM kararında, bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün yasa dışı olması veya yasalara aykırı olarak düzenlenmesinin tek başına toplantı veya yürüyüşün barışçıl niteliğini ortadan kaldırmayacağı vurgulandı. Kararda, "Bu durumların varlığı, toplantı hakkının ihlal edilmesini haklı gösteremez. Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kalabalıkların toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir" denildi. AYM ayrıca, polisin orantısız şiddet kullanarak bir göstericiyi yaralamasını da, "eziyet" kapsamında görerek, "işkence ve kötü muamele yasağının ihlali" olarak değerlendirdi.

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Öcalan'ın avukatlarına "Görüşme kayıtları hukuka aykırı" beraati


Hakim kararıyla yapılan dinleme "hukuka aykırı delil" sayıldı

KEMAL GÖKTAŞ

Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Abdullah Öcalan'ın avukatları İbrahim Bilmez ve Muhdi Öztüzün'e Öcalan'la yaptıkları görüşmede "örgütle ilgili bilgi aktarıp yapılması gerekenler konusunda bilgi aldıkları" gerekçesiyle açılan davada sürpriz bir karar verdi. Kanuna göre, avukat - müvekkil görüşmelerine ilişkin kayıtlarının incelenemeyeceğini belirten mahkeme, İnfaz Hakimliğinin kararıyla yapılan ses kaydının "hukuka aykırı delil" olduğuna hükmetti ve iki avukatın beraatine karar verdi.


5 Mayıs 2015 Salı

HSYK 2. Daire Başkanı Yılmaz: "92 yıllık Cumhuriyetin emanetini devraldık, onu koruyacağız"


Yılmaz'dan özür açıklaması

"Ben kamuoyundan özür diledim. Cumhurbaşkanı'nın açıklamasını bilmiyordum"

KEMAL GÖKTAŞ

"Paralel yapı" soruşturmasında şüphelilerin tahliyesine ilişkin kararlar nedeniyle 2 hakimin açığa alınmasının ardından tartışmaların odağındaki HSYK (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) 2. Dairesi'nin Başkanı Mehmet Yılmaz Milliyet'e çarhpıcı açıklamalarda bulundu. Tahliye kararlarını kanuna göre görevsiz olan hakimin dosyaları hiç görmeden verdiğini söyleyen Yılmaz yaşananın normal bir süreç olmadığını ve HSYK'nın da ortaya çıkan kaosa seyirci kalamayacağını söyledi. Siyasi mücadelenin hukuk zemininde varolmaması için çaba gösterdiğini söyleyen Yılmaz "Kimse beni siyasete bulaştıramayacak. Biz geleneksel-evrensel yargının peşindeyiz. 92 yıllık Cumhuriyetin emanetini devraldık, onu koruyacağız" dedi. Balyoz davası ile ortaya çıkan duruma işaret eden ve tahliye kararı veren hakimin kendisini odasına kapatarak tahliye müzekkereleri yazmasına dikkat çeken Yılmaz bütün bunların tesadüf olamayacağını belirtti. Yılmaz, hakimlerin açığa alınması kararını açıklarken "özür dilemesi"nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın HSYK'ya yönelik "Geciktiler" açıklaması ile ilgisi olmadığını da belirtti.

Yargı hırsızlık suçlarında "vicdan"la "miktar" arasında: 3 liraya 5 liraya yıllarca hapis!



Yargı "değer azlığı" kriterinde acımasız

KEMAL GÖKTAŞ

Türk Ceza Kanunu'nda çalınan malın değerinin az olması halinde hakime cezadan indirim yapma veya ceza vermeme konusunda takdir hakkı verilmesine ilişkin hükmün uygulaması konusunda yargı organları arasında çelişkiler yaşanıyor. Faillerinin genellikle çocuk oldugğu bu suçlarda Yargıtay'ın "Daha fazla çalabilecekken içinden düşük miktar alma" kriterini işyetmesi nedeniyle çok düşük miktarlardaki hırsızlık suçlarında ağır hapis cezaları veriliyor.

3 Mayıs 2015 Pazar

1 Mayıs katliamının MİT raporlarında çözülen şifresi



Genelkurmay'ın "devlet sırrı" dediği MİT raporlarına göre kanlı 1 Mayıs

KEMAL GÖKTAŞ

Genelkurmay Başkanlığı'nın 12 Eylül davasına bakan mahkemeye "devlet sırrı" kaydıyla gönderdiği ve dosyaya konulmamasını istediği ancak MİT'ten gelen "devlet sırrı değil" görüşü üzerine dosyaya konulan MİT raporlarında 1 Mayıs 1977'deki kanlı 1 Mayıs'ın öncesi ve sonrası ile ilgili çarpıcı bilgiler yer alıyor. MİT'in, 1977 1 Mayıs'ından önceki raporunda 1 Mayıs'ın olaysız geçmesinin DİSK'e yarayacağını belirtirken 1 Mayıs'tan sonraki raporunda çıkan olaylardan sonra DİSK'in ve Maocu grupların zor durumda kaldığının belirtilmesi dikkat çekiyor.

Yüze bomba sararak işkenceyi AİHM gördü ama yargı "basit yaralama" dedi


KEMAL GÖKTAŞ

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'yi "işkence ve kötü muamele yasağını" ihlal ettiği gerekçesiyle mahkum ettiği olayda, sanık askerlere "basit yaralama" suçundan verilen 6 ay hapis cezası hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında ertelendi. AİHM kararına göre 60 yaşındaki mağdura işkence yapan sanıklara "işkence" suçundan ceza verilmesi gerektiğini savunan avukatlar Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak yeniden yargılama talep edecekler.

Seçim öncesi tehdit ve işkence

İşkence olaylarında yargının "basit yaralama" suçuna ilişkin maddeleri işleterek sanıkları cezasız bırakmasına ilişkin çarpıcı bir örnek AİHM'in kararıyla ortaya çıktı.