16 Aralık 2011 Cuma

YILMAZ ÖZDİL OLSA O HABERİ ÇÖPE ATARDI

NEDEN ANKARA'YA SERVİS EDİLMİŞMİŞ...

Kemal GÖKTAŞ
Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, 15 Aralık 2011’de yayımlanan “Bir Ankara Polisiyesi” başlıklı yazısında, İzmir Karabağlar’da bir kadının karakolda maruz kaldığı işkenceye ilişkin haberler üzerine bir yazı yazmış.
Vatan’ın işkence görüntülerini ortaya çıkarmasından sonra ‘O kadın konsomatris’ sürmanşetiyle çıkan gazetenin yazarı, olayın İzmir’de olmasına rağmen haberin Ankara’ya ‘servis edilmesi’ni dert etmiş. Kimilerine çok derin gelen komplo teorilerini sıraladığı yazısının ana fikri şu: Bu haber birileri tarafından İzmir Emniyeti’ndeki bazı ayak oyunlarının aracı olarak Ankara’ya servis edildi. Yazarın bazı yan fikirleri de var: Bu haberle İzmir’deki müzikhollerin kapatılması amaçlanıyormuş. Meraklısı yazısını internetten bulup okuyabilir. İşkenceyi, sadece bazı psikopat polislerin marifeti sayarak nasıl meşru göstermeye çalıştığını da görebilir o zaman.
( http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19467310.asp )

Benim meramım şu: Yılmaz Özdil’in “servis edildi” dediği haberi ben yaptım. İlk gün kamera görüntülerini ortaya çıkardıktan sonra, doktorun işkenceyi gizlemeye yönelik raporunu, polis bilirkişilerin dayak görüntülerine ilişkin raporunda yaşananları ‘arbede’ olarak nitelendirdiğini, savcının görüntülere rağmen işkenceyi izleyen polis memurlarına dava açmayı ‘iddialar soyut’ diye reddettiğini, mağdur kadına 6.5 yıl hapis isteyen savcılığın polislere basit yaralama suçundan 1.5 yılla dava açtığını da peş peşe haberlerle gündeme getirdim.
Yılmaz Özdil soruyor: Neden Ankara? Anlatayım: Çünkü ben Ankara’da çalışıyorum. Fevziye Cengiz 16 Temmuz’da bu işkenceyi yaşadıktan sonra, işkence izlerini taşıyan yüzüyle, kameraların karşısına geçip yaşadıklarını bir bir anlattı. Ama o dönem bazı gazeteler, bu işkence iddiasının hemen arkasına polis yetkililerinin verdiği demece dayanarak ‘O kadın konsomatris, dayak yok, kendisi polise mukavemet etti’ diye yazdılar ve buna kendileri de inandılar herhalde ki daha sonra ilgilenilmedi bu haberle. Ama Ankara’daki gazeteci fikri takip yaptı, soruşturmanın bitmesini bekledi, dosyayı ve belgeleri (bu arada CD’leri) aldı ve yazdı. Özdil’in iddia ettiği gibi 6 ay filan sonra çıkmış değil o CD’ler….Çünkü bilmiyor, savcılığın polislerle ilgili iddianamesinin 5 Aralık’ta kabul edildiğini, yani dosyanın topu topu haberden birkaç gün önce ‘alenileştiğini’.
Ben yargı muhabiriyim. Yargı muhabirlerinin haber kaynaklarının genellikle kimler olduğunu bilmiyordur muhtemelen. Sorup öğrenebilir.
Tabii, haberi yapan falanca star, ekran kuşu bir gazeteci olsaydı, gazeteler, televizyonlar günlerdir yer verdikleri haberi kimin yaptığını ısrarla söylememezlik etmezlerdi. Kanal kanal gezerdi o zaman zatı muhteremler, kasıla kasıla anlatırlardı… Es kaza bu haberi Yılmaz Özdil yapmış olsaydı artık yüzyılın haberi mi derdi milenyumun haberi mi derdi, siz takdir edin. Ama işte haberi yapan bir ‘gariban muhabir’ olunca, sallamak serbest.
Allah’tan Yılmaz Özdil hala yönetici değil. Hele şükürler olsun ki onun yönetici olduğu bir yerde muhabirlik yapmıyorum. Yoksa bu haberi doğrudan çöpe atardı. Adına da gazetecilik diyerek….
Ama Yılmaz Özdilgiller yıllarca gazeteciliğin düşmanlığını yaptılar oturdukları koltuklarda, onların ne menem bir gazeteciliği temsil ettiğini artık biliyor herkes. Şimdi kalkıp gazetecilik yapanlara çamur atmayı kolay sanıyor.
Türkiye’de gazetecilik bitmiş diye büyük büyük yorumlar yapan, ama haberin üreticisi muhabirleri, yani gerçek gazetecileri küçümseyen, onların üç kuruş maaşa talim etmelerine razı olan, kendilerini dünyanın merkezine koyan plaza elitlerinin derdi değil tabii bunlar. Onlar büyük fikir insanları. Oturduğu yerden yazıyor işte: Olay İzmir’de, neden Ankara’ya servis edilmişmiş….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder