13 Ocak 2014 Pazartesi

Yargıtay: Gösterilerde dağılmamaki için direnme "meşru" bir düşünce açıklaması



Kemal GÖKTAŞ
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, bir gösteriye kanunda silah sayılan malzemelerle katılarak dağılmamak için polise direnen sanığın eyleminin "meşru bir düşünce ve kanaat açıklama" yöntemi olduğuna hükmetti. Daire bu gerekçeyle sanık hakkındaki davanın 3. Yargı Paketi kapsamında ertelenmesi gerektiğine karar verdi.
Karara konu olay şöyle gelişti: Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada mahkeme, sanığı "Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme" ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda düzenlenen "dağılmamak için direnme ve gösteriye silah sayılan malzemelerle katılma" suçlarından mahkum etti.


3. YARGI PAKETİ

Kararın temyiz incelemesi için gönderildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise çarpıcı bir karara imza attı. Daire sanığın "örgüt adına suç işleme" suçundan aldığı cezayı onarken "görevi yaptırmamak için direnme" suçundan verilen cezayı ise bozdu.

Daire, sanığın işlediği iddia edilen "dağılmamak için silahla direnme" suçundan açılan davanın 3. Yargı Paketi kapsamında ertelenmesi gerektiğine karar verdi.

Daire kararında, 3. Yargı Paketi (6352 sayılı yasa) ile "düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle" işlenmiş suçlar nedeniyle açılan davaların 5 yıl ertelenmesinin öngörüldüğü hatırlatıldı. Kanunda "düşünce ve kanaatin içeriğinden çok açıklama yöntemininin" dikkate alındığı belirtilen kararda, "Suçların tek tek sayılması yerine, düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri bağlamında işlenebilecek suçların işlenme biçimleri itibariyle bir düzenleme yapmayı amaçladığı anlaşılmaktadır" denildi.

DÜŞÜNCE VE KANAAT AÇIKLAMA YÖNTEMİ

Kanunda daha genel ve imkanlara işaret eden ifade biçimleri yerine "yöntem" ifadesinin tercih edildiğine dikkat çekilen kararda, şöyle denildi:

"Yöntem ifadesi bir amaca ulaşmak için izlenen yol, usul ve metot gibi anlamlara gelir. Bu kelimenin tercih edilmesi nedeniyle, bir eylemin 'düşünce ve kanaat açıklama' kapsamında kalabilmesi için meşru olan ve düşünce ve kanaat açıklaması bağlamında mutad olan bir yöntemle işlenmiş olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Buradan hareketle, eylemin işleniş yönteminin bizzat ayrı bir suç oluşturduğu veya düşünce ve kanaati açıklamak bakımından mutad kabul edilemeyecek olması halinde geçici 1. madde hükmü uygulanamayacaktır."

DİRENME DE MEŞRU BİR DÜŞÜNCE AÇIKLAMA YÖNTEMİ

Düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri ibaresinin bu ilkeler ve Kanunun genel gerekçesi çerçevesinde değerlendirildiği ifade edilen kararda, "Örgütlenme özgürlüğü bağlamında ele alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün kollektif niteliği, ifade özgürlüğü ile yakın ilişkisi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce (AİHM) değerlendiriliş biçimi nazara alınmıştır" denildi.

Yargıtay kararında AİHM'in "devletlerin rahatsız edici veya kışkırtıcı görüşleri savunmak için düzenlenen toplantı ve gösterilere de izin vermesi gerektiğine" karar verdiği 2006'da Avusturya'yı mahkum ettiği Öllinger kararı ile 2007'de Rusya'yı mahkum ettiği Barankevich kararlarına atıf yapıldı.

Kararda, "Buna göre, sanığın Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 32/1 ve 33/1. maddelerine uygun olduğu (dağılmamak için direnme ve eyleme silah sayılan araçlarla katılma) kabul edilen eyleminin mutad ve meşru bir düşünce ve kanaat açıklama yöntemi olduğu" belirtildi.

Daire bu gerekçelerle, sanık hakkında "görevi yaptırmamak için direnme" suçundan açılan davanın 3. Yargı Paketi kapsamında olduğunu ve 5 yıl ertelenmesi gerektiğine karar vererek yerel mahkeme kararını bozdu.

KARAR NE ANLAMA GELİYOR?

Yargıtay, bu kararını, devletin toplantı ve gösteri yürüyüşlerine "rahatsız edici veya kışkırtıcı" olsa bile izin vermesi gerektiğine ilişkin AİHM kararlarını baz alarak verdi. Yargıtay'ın kararı ile devletin izin vermediği bir gösteriye katılmak ve bu gösteride dağılma kararına karşı direnmek "ifade özgürlüğünün" bir biçimi olarak kabul edilmiş oldu.

Ancak Yargıtay'ın verdiği karar "silah sayılan araçlarla direnmenin" suç olmadığı anlamına gelmiyor. Yargıtay, bu kararıyla bu suçların "düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle" işlendiğini, dolayısıyla 3. Yargı Paketi kapsamında ertelenmesi gerektiğine karar verdi. Ancak Yargıtay'ın AİHM kararlarını baz alarak yaptığı yorum yasadışı gösteri davalarında da beraat kararları çıkmasının önünü açıyor.

Karar, bir eylemde molotof atmanın veya başka silahlar kullanmanın cezasız kalacağı anlamına ise gelmiyor. Çünkü Ceza Kanunu'nda ve diğer ilgili kanunlarda bu tür patlayıcıları taşımaya ağır cezalar öngörülüyor.

KANUN NE DİYOR?

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'nın 32/1. maddesinde "Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerine katılanlar, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar ederlerse, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" hükmü yer alıyor. Kanunun 33/1. maddesinde ise "Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine 'ateşli silahlar veya patlayıcı maddeler veya her türlü kesici, delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik çubuklar, boğma teli veya zincir gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her türlü sis, gaz ve benzeri maddeleri' taşıyarak katılanlar, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" hükmü yer alıyor. Kanunda silah veya aracın ateşli silah ya da patlayıcı veya yakıcı madde olması durumunda, cezanın alt sınırının 1 yıldan az olamayacağı ve silah veya aracın bulundurulmasının suç oluşturması halinde, ayrıca bu suçtan dolayı da ilgili hakkında ceza verileceği öngörülüyor.

AİHM: "YASADIŞI DA OLSA GÖSTERİ HAKKI ENGELLENMEMELİ"

AİHM, Yargıtay'ın atıf yaptığı Öllinger kararında Nazilerin 2. Dünya Savaşı sırasında öldürülen SS subaylarını andığı yerde, Salzbourg Yahudilerini anmak isteyen Yeşiller Partisi'ne gösteri izni vermeyen Avusturya'yı mahkum etmişti. AİHM, Avusturya'nın, iki gösteriye aynı anda izin verilmesi halinde çatışma çıkacağı savunmasını yeterli bulmamış ve devletlerin çatışma riskini en aza indirecek tedbirleri alarak gösteri hakkınının kullanılmasını sağlamakla yükümlü olduğuna hükmetmişti.

AİHM, Rusya'yı mahkum ettiği Barankevich kararında ise, evanjelik kilisesi rahibinin çoğunluğu farklı bir dine sahip olan Chekhov şehrinde "gösteri düzenlemek" için yaptığı başvurunun reddedilmesini insan haklarına aykırı bulmuştu. AİHM kararında "azınlıkta kalan görüşlerin de çoğunluk fikirleri karşısında rahatsız edici veya kışkırtıcı bulunsalar bile kendisini ifade edebilmesi gerektiği" belirtilmişti.

AİHM'in Türkiye ile ilgili kararlarında da gösteri hakkına dikkat çekilmişti. AİHM, son olarak Cizre'de Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının yıldönümünde düzenlenen yasadışı gösteriye katılanlara ceza verilmesini insan haklarına aykırı bulmuştu. AİHM kararında yasadışı da olsa, "şiddete teşvik ve demokrasinin ilkelerini reddetme durumları dışında" gösteri hakkının engellenmemesi gerektiği ifade edilmiş ve "Halka açık yerde yapılan her türlü gösteri günlük hayatın akışında belli bir karışıklığa sebep olabilir ve düşmanca tepkilere yol açabilir. Ancak bu durum toplantı özgürlüğünün ihlal edilmesini haklı gösteremez" denilmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder