29 Ocak 2011 Cumartesi

DİNK'İ HEDEF HALİNE GETİREN "HASTALIKLI YAZILAR"

KEMAL GÖKTAŞ

Milliyet'ten Melih Aşık iki gündür (28 - 29 Ocak) beni ve Hrant Dink Vakfı'nı hedef alan, meslek etiğini ve terbiye sınırlarını aşan ifadelerle yüklü yazılar yazıyor. Yanıt vermek elzem oldu. Mesele şudur:
"Türkiye'de Basının Kamuoyu Oluşturması, Örnek Olay: Hrant Dink'in Hedef Haline Gelen Bir Siyasal Figüre Dönüştürülmesi" başlıklı yüksek lisans tez çalışmam daha sonra "Hrant Dink Cinayeti: Medya, Yargı, Devlet" başlıklı kitabımın da ilk bölümünü oluşturdu. Çalışmada amaç, Dink'in, Sabiha Gökçen haberini yayınlamasından öldürüldüğü güne kadar, basında ele alınışı ile hedef haline gelmesi arasındaki bağlantıyı göstermekti. Çalışmada, farklı yayın yelpazesinde çalışan kurumlarda konuya ilişkin yazılar metin analizi yöntemiyle ele alındı. Çalışmadan çıkan sonuç, Hrant Dink'in, Sabiha Gökçen haberini yazmasından sonra basında ötekileştirildiği, Dink'le ilgili 'Türklüğü aşağılayan Ermeni' imajının yaratıldığı ve bu imajın Dink'i katiller için 'elverişli bir siyasal hedef' haline getirdiğiydi. Bilimsel jürinin de onayıyla akademik bir çalışma olarak literatüre giren çalışmam, bu nedenle nefret söylemine ilişkin bilimsel ve akademik çalışmalarda teveccüh gördü. Son olarak Hrant Dink Vakfı'nın geçen yıl düzenlediği aynı adlı konferansın sunumlarından oluşan "Nefret Suçları ve Nefret Söylemi" isimli kitapta da tez çalışmamın bir özeti yer alıyordu.
Bu kitap üzerine, Yeniçağ gazetesinin beni hedefleyen ('suçlamaya' bakın: 'Dink'ten çok Dinkçi') ve bunu vesile kılarak yine Hrant Dink'e yönelik uğursuz dili tekrar eden yazılarından sonra, sunumumda bir yazısını alıntıladığım Melih Aşık da kendisini savunan iki yazı kaleme aldı. (Üslubu konusuna hiç girmeyeceğim, ama bilinsin diye aktarıyorum: "hastalıklı yorumlar" yaptığımı iddia etmiş, beni 'okur yazar olmamakla', 'kötü niyetli' olmakla suçlamış, bana ve benim değerlendirmelerimi paylaşanlara 'hastalıklı beyin' ve 'hödük' demiş. Kitabım 2 yıl önce yayımlanmıştı. Bunca zaman susan Melih Aşık'ın, kullandığı üsluba da bakınca, Yeniçağ'ın gaz vermesiyle harekete geçtiği anlaşılıyor.)
Aşık, kitabımda üç yazısını değerlendirdiğim halde, sunumda yer alan tek bir yazısı üzerinden kendini savunmaya girişmiş. Aşık'ın sunumda yer verdiğim söz konusu yazısı şöyle:
“Ermeni asıllı yazar Hrant Dink, 6 ay cezaya çarptırılmasına, ceza tecil edilmesine rağmen üzülmüş. Ülkeyi terk etmekten söz etmiş... Ceza hukuk dışı güdülerle verildiyse elbet üzülünür, kınanır.
Hrant kardeş... Sen haksız bir mahkeme kararına haklı olarak üzüldün...
Peki 70 milyonluk bir ulusu, herhangi bir yargı kararı olmadan kendisinden önce yaşanmış olaylardan dolayı ‘soykırım suçlusu’ ilan ederken bunda da bir haksızlık görüyor musun? Görmüyor musun?” (15 Ekim 2005, Milliyet)
Peki ben ne yazmışım:
"“Hiç ilgisi olmayan iki konuyu karşılaştıran Aşık’a göre Dink’e verilen ceza, Türkiye’ye yöneltilen soykırım suçlamalarına karşı bir yanıttı.”
Bu sunumda, yani özette yer alan değerlendirmem. Kitabımda ise şöyle demişim:
"Melih Aşık'ın yaptığı bu karşılaştırma, Dink'in düşüncelerinden ötürü suçlu ilan edilmesinin vehametini gizlemekte ve adeta Ermenilerin soykırım iddialarına karşılık olarak verilmiş bir yanıt gibi sunulmaktadır."

SOL SOSLU MİLLİYETÇİLİK

Az bile yazmışım. Dink'in ceza aldığı yazısının soykırımla ilgisi yok. Kaldı ki Dink, Türk halkını hiçbir zaman soykırım suçlusu olarak ilan etmedi. Yaşananların soykırım olduğunu düşündüğünü herkes biliyor ama o bundan hiçbir zaman Türk halkını sorumlu tutmadı. Dink'e göre soykırımın sorumlusu dönemin egemenleri ve emperyalizmdi. Peki ama, durup dururken Melih Aşık niye sanki Dink, Türk halkını soykırım suçlusu olarak görüyormuş gibi bir yazı yazıyor? Haksızlığa uğradığı için feryat eden bir gazeteciye durup dururken, bahis konusu değilken, hesap sorarcasına etnik aidiyetine ilişkin bir meseleyi soruyorsanız, üstelik bunu "Görüyor musun? Görmüyor musun?" diye üst perdeden bir üslupla yapıyorsanız, sol soslu milliyetçiliğinizi Dink'i soykırım tartışmalarırna çekmek için kullanıyorsanız, söylemenizin dostluk barındırdığını savunamazsınız. Aşık, kendini savunurken bir de itirafta bulunuyor. Dink'e yönelik yazıyı neden yazdığını şöyle açıklıyor: "İstenen sadece Hrant’ın da Türk halkına yöneltilen soykırım suçlamasındaki haksızlığı görmesiydi."
Karşısındakini ötekileştirerek kendi görüşünü dikte ettirmeye çalışmasının bundan güzel ifadesi olur muydu?

BUNLARA NE DİYECEK?

Aşık'ın kitabımda yer alan iki başka yazısı daha var. Ama Aşık bunlardan bahsetmiyor. Bu yazılarına ilişkin kitabımda yaptığım değerlendirmeler aşağıda. Bakalım bunlara ne diyecek?
Sabiha Gökçen'in Ermeni olduğu iddiasına ilişkin yazdığı yazıyı ele alıyordu:
"... Melih Aşık da Milliyet'teki köşesinden 'Sabiha Gökçen' başlıklı yazısıyla (22 Şubat 2004) Sabiha Gökçen'in Ermeni olması ihtimalinin olmadığını savunuyor ve bu haberin 'maksatlı' olduğunu ima ediyordu. Aşık'a göre Sabiha Gökçen'in Ermeni olduğuna ilişkin Hürriyet'te yayınlanan haberin kaynağının Agos Gazetesi olması ve Agos'un da Ermeni gazetesi olması haberin 'ipsiz sapsız bir iddia' olduğunu gösteriyordu: 'İddia eden kim? Ermenice Türkçe yayımlanan Agos gazetesi...' Yazısında Sabiha Gökçen'in Türk olduğuna ilişkin resmi tezleri tekrarlayan Aşık'a göre de Sabiha Gökçen'in Ermeni olduğunu iddia etmek 'saygın bir isim üzerinde kuşku yaratmak' anlamına geliyordu."
İkinci değerlendirme ise Melih Aşık'ın Dink'e ilişkin algısı ve nasıl yansıttığı üzerineydi. Kitaptaki ilgili bölüm şöyle:
"Basında Hrant Dink adının bile başlı başına bir 'tahrik' unsunu olarak ele alındığını gösteren örneklerden biri Melih Aşık'ın Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde her yıl düzenlenen geleneksel İnak Bayramı'na Hrant Dink'in katılma ihtimali üzerine yazdığı yazıydı:
"Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin geleneksel "İnek Bayramı"nın bu yıl 26 - 27 Mayıs tarihlerinde yapılması gerekiyordu. Fakülte Yönetim Kurulu, bayramı haziran sonuna erteledi... Kararın "İnek Bayramı'nın daha ziyade bir 'eğlence ortamı' oluşturduğu ve ülkemizde son günlerde yaşanan üzücü olaylar karşısında, toplum nezdinde yaratacağı olumsuz değerlendirmeler göz önüne alınarak..." verildiği açıklandı.
Bayramın bu gerekçelerle ertelenmesi olağan mı? Görünüşte değil. Ancak Mülkiyelilerin mail trafiğinden anlaşılıyor ki, olayın perde arkasında başka etkenler de var.
Mesela... İki günlük bayram sırasında düzenlenen bir söyleşiye Prof. Baskın Oran'la birlikte Hrant Dink'in katılacak olması. Bu konuda Dekanlığa haber verilmemesi...
Diyarbakır'dan Kürtçe müzik yapan bir ekibin festival komitesinin parasıyla davet edilmesi gibi...
Dekanlığın bu gibi etkinliklerde provokatif olaylar çıkmasından kaygı duyduğu söyleniyor... Kısa süre önce Turgut Özakman'ın konuşmacı olarak okula davet edilmek istendiği ama yine tepkilerden çekinilerek davetin öğrencilerce iptal edildiği gazetelere yansımıştı. Düşününüz ki Turgut Özakman'ın okula daveti bile artık mesele oluyor.
Bir sürpriz gelişme de dün yaşanıyor... Mülkiyeliler Birliği, dekanlığın kararına rağmen, 26 Mayıs'ta okulda şenlik düzenleneceğini bildiriyor. Gelişmeler görenleri üzüyor.. " (26 Mayıs 2006)
Melih Aşık'a göre Turgut Özakman'ın okula davet edilmesinin mesele olması şaşılacak bir şeydir. Oysa Aşık, aynı yazısında Hrant Dink'in, Baskın Oran'la birlikte davet edilmesini kendisi bir mesele olarak gördüğünü ortaya koymaktadır. Dink'in bu şekilde ele alınışı kuşkusuz onun bir siyasal figür olarak Turgut Özakman'ın temsil ettiği ulusalcı çizginin karşısında yer aldığına ilişkin algı ve bu algıya bağlı yansıtmadan kaynaklanmaktadır."

HASTALIKLI YAZILAR

Aşık, kendi "dostluğuna" kanıt olarak Hrant Dink'in yazdığı ve "Melih Abi" diye başlayan mektubu kanıt gösteriyor. Hrant Dink'in kendisine "ırkçı" diyen, Adolf Hitler'le kıyaslayan, (şimdi hayatta olmayan) bir köşe yazarına bile, meramını anlatmak üzere, dostça mektuplar yazdığı biliniyor. Kimse Dink'in bu barışçıl üslubunu kendi ötekileştirici diline kalkan olarak kullanmasın.
Yüzbinlerin okuduğu bir köşede yazıyorsanız, düşüncelerinizi özgürce dile getireceksiniz elbette, ama kimseyi ötekileştirmeden, kimseye ilişkin nefret söylemi kurmadan. Yani hastalıklı yazılardan uzak duracaksınız. Sonra birileri gelir, hastalıklı yazıları okurken "hastalıklı yorumlar" yapar, tarih önünde mahcup olursunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder