29 Haziran 2013 Cumartesi

Ethem Sarısülük'ün kayıp hayatı



Kemal GÖKTAŞ

Ethem Sarısülük adı, Gezi eylemlerinin başladığı günlerde Ankara'da polis müdahalesiyle ağır yaralanan göstericilerin arasında geçiyordu. Sonra durumunun ağırlaştığı, kafasında metal bir cisim olduğu haberi geldi. Televizyonlarda yayınlanan bir görüntüde polisin iki el havaya ateş ettikten sonda üçüncü atışını göstericilerin üzerine yönelttiği ve bir kişinin düştüğü görüntüsü yayınlanıyordu o sıralarda. Bu kişi Ethem Sarısülük'tü. Hastanede verdiği yaşam savaşını kaybettiğinde, o metal cismin, çevik kuvvet polisinin attığı kurşun olduğu anlaşıldı. Ailesi, organlarını bağışlamak istemişti ama otopsi nedeniyle mümkün olmadı. Ethem'i vuran tabancayı ateşleyen polis memuru "meşru müdafa" denilerek serbest bırakıldı. Artık hedefte Ethem vardı. Bayrak yaktığı iddia edildi, oradaki kişinin o olduğu kanıtlanmadan. Elinde bir tüfekle askeri giysiler içinde fotoğrafı servis edildi, "terör kampında" denilerek. Oysa ailesine sorsalardı, Hakkari'deki bir karakol inşaatında çalışan Ethem'in o fotoğrafları, oradaki askerlerle birlikte çektiğini öğreneceklerdi. Ama peşin hükümler verilmişti. Ethem Sarısülük Gezi eylemcileri için "kaybettikleri bir yol arkadaşı" iken, bazılarınca neredeyse "katli vacip" bir "terörist"ti.



"DERVİŞ" BİR BABA

Kimdi Ethem Sarısülük? Önce babası Muzaffer Sarısülük'ün sıradışı hayatını öğrendik gazete safyalarından. Çorum'daki köyünde yapayalnız yaşayan, insanlarla iletişim kurmayan, yaşadığı barakada hiçbir eşyası olmayan, eski ve yırtık elbiseler içinde, uzun ve kirli saçı, sakalıyla bir meczup gibi görünen baba... Ama konuştukça konforlu hayatlarımızın bütün algılarını parçalayan, adeta "şimdiki zamanların dervişi" olduğunu gösteren bir baba.
Gerçek üstü bir hayat yaşayan eski öğretmen, Turgut Özal'a yazdığı sünnet karşıtı mektupları nedeniyle sürgün edilmiş, hatta gözaltına alınmış. Ethem'in abisi Mustafa'ya göre babası, "kimse tarafından anlaşılmadığı için kendisini yalnızlığa mahkum etmiş, derinliğine pek az rastlanan bir adam..."

YOKSULLUKTAN OKUYAMADI

Babanın kendisine yalnız bir hayat seçmesiyle anne Sayfı'yla 4'ü erkek 1'i kız 5 çocukla köyde yoksul bir hayata adım atmış. Dayı gelmiş, Ankara'nın yoksul ve "öteki" mahallesi Ege Mahallesi'nde yaptığı gecekonduya yerleştirmiş aileyi.
Yoksulluk içinde bir anne ve 5 çocuk, büyük şehirde... Yoksulluk, öfkenin, mutsuzluğun, sevgisizliğin yatağıdır aslında. Ama onu umuda, sevgiye çevirebilmek de zor iş değildir, hayatı oradan kuranlara. Ethem ve ailesi de yoksulluklarından güzel bir hayat yaratmışlar. Ethem, kendisinden sadece birkaç yaş büyük ablası Fikrinaz'ın elinde büyümüş. Yazgı değişmemiş, fedakarlığın en büyüğü yine kadınların omzunda kalmış. Anne evlere temizliğe giderken, çocuklar okula gitmiş. Ama hep yarım kalmış o okullar. Mustafa, liseyi bitirip Hacettepe İktisatı kazanmış ama kayıt yaptıramamış. Ethem ise hiç o maceraya girmeden okuduğu liseyi 2. sınıfta bırakmış. Hamallık yapmış kargo şirketlerinde önce. Ağır yükleri kaldırırken sevinçli bir gülümseme oturmuş çektiği fotoğraflara. Sonra kaynakçılığa başlamış. İri yapılı ve güçlü bedeniyle becerikli bir usta olmuş kısa sürede. Hakkari'deki inşaatta iş almış o sırada. Gitmiş yapmış işini ama hala alamamış hakettiği paranın yarısını.

SEVGİLİSİ OLMADI HİÇ...

"Annesinin kuzusu" Ethem. 26 yaşında (ve hep öyle kalacak).  Hiç sevgilisi olmamış, en azından annesi, abisi 'Her şeyini anlatırdı, olsaydı bilirdik' diyor. Ama hastanede yaşam savaşı verirken bir iki kızın gelip "Ethem'in eski sevgilileri" olduğunu söylediklerini de duymuşlar. Annesine "Herkes evlenip gitsin, ben seninle kalacağım" dermiş. Hırslı, güçlü ve sade bir insan diyorlar, annesine getirip tanıştırdığı bir sevgilisi, kaygısız, rahat bir hayatı yaşayamadan bu ülkenin kayıp çocuklarının arasına karışan Ethem için. Elbette, ateş düştüğü yeri yaktı, en çok da annesinin ciğerini..."Oğlumu aldılar. Şimdi hiç değilse adalet yerini bulsa, katilini alsalar, biraz içim soğuyacak" diyor annesi. "Bu acıyla nasıl yaşayacağım, onu nasıl büyüttüm bir ben bilirim" diyor, günlerdir ağlamaktan kurumuş acılı gözleriyle.

PARASIZLIKTAN OKUYAMADI, "PARASIZ EĞİTİM" DEDİĞİ İÇİN GÖZALTINA ALINDI

Çorumlu Alevi bir ailenin çocuğu Ethem. Ege Mahallesi'nin politik ortamında büyümüş. Okumayı çok seviyormuş, zaten odasındaki kitaplıktan çıkarmak mümkün. Ailedeki herkes gibi solcu. Kardeşleri gibi o da parasızlıktan okuyamamış. Ama Lise 1'de "Parasız eğitim" dilekçeleri vermek istediklerinde polisten dayak yiyip gözaltına alınmış. Tek gözaltısı da o. Eylemlere gidermiş arada... Ama sol jargonla söylendiği şekliyle "örgütlü" değilmiş. Son bir kaç aydır sosyalist Alınteri gazetesini okumaya başlamış.

"3 KARDEŞ BİR DEFTERLE OKUDUK"

Abisi Mustafa, yaşadıkları yoksulluğu anlatırken "Lisedeyken kitap alamazdık. Öğretmen bir keresinde 'ya al, ya gelme' dedi. Kitabı arkadaşım aldı bana. Bir defterim vardı. O defteri, ben, bir yıl sonra Fikrinaz, bir yıl sonra da Ethem kullandı. Tek defteri. Ethem'i okutamadık bu şartlarda" dedi.

"ÇOCUKLUĞU OLMADI OĞLUMUN"

Çocuklarını babasız büyüten anne Sayfı ise yoksulluğun acısını daha bir ağır hissediyor: Çocukluğu olmadı benim oğlumun. Hep çalıştı. Hep didindi. Nasıl anlatayım ki Ethem'i. Her şeyin içinde anısı var. Arkadaşıydım, babalarıydım ben çocuklarımın, sadece anne değil. Yüküm ağırdı. Yemeğimiz bile olmazdı. Su ile beslerdim çocuklarımı.

BAŞ UCUNDA ASILACAK ADAMIN ŞİİRİ

Kardeşiyle paylaştığı odasından Ethem'in hayatını özetlemek mümkün. Yeğenlerine olan düşkünlüğü yatağının baş ucuna kocaman fotoğraflarından anlaşılıyor. Kitap sevgisi mütevazi kitaplığından .... Ve bu ülkede her sürüden ayrılanın kendisini kapacak bir kurt olduğunu içinde hissettiğini yüzümüze vurun bir şiir, kendisini bekleyen sonu hissetmiş gibi: Nazım Hikmet'in "asılacak bir adamın" sevgilisine yazdığı şiirini, kendisini çizdiği resmin altına yazmış, özenli bir el yazısıyla, olmayan ya da kimbilir belki yüreğinin bir yerinde gizlediği sevgilisine : Fakat / emin ol ki sevgili; / zavallı bir çingenenin / kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli / geçirecekse eğer  /  ipi boğazıma, / mavi gözlerimde korkuyu görmek için / boşuna bakacaklar / Nâzım'a!

******************

Son bir not: Arkadaşları, abisi Mustafa'ya anlatmış: Vurulmadan önce, göstericilerin arasında başörtülü bir genç kızın kaldığını ve geçmeye çalıştığını görünce, kaçan Çevik Kuvvet polislerinden ortada kalan kalkanlardan birini almış Ethem ve kızı koruyarak geçmesini sağlamış. Ama bu olaydan 5 dakika sonra atılan gaz fişeği başına gelmiş, yaralanmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder