30 Nisan 2013 Salı

Devlet konukevi günleri bitti: Yasama, yürütme, yargı Ağar'a çalıştı





Kemal GÖKTAŞ
Susurluk çetesinin yöneticisi olduğu gerekçesiyle 5 yıl hapse mahkum edilen ve mahkeme kararında "suça eğilimli" olduğu belirtilen eski İçişleri ve Adalet Bakanı Mehmet Ağar, cezaevinde iken "denetimli serbestlik" hükümlerinde yapılan değişiklikten yararlanarak sadece 1 yıl yattıktan sonra tahliye edildi.

SÜRECİN ŞİFRESİ: "2023 HEDEFLERİ"




Kemal GÖKTAŞ
Çözüm sürecinde PKK'nın silahlı güçlerini sınır dışına çekme kararı almasının ardından gözlerin çevrildiği 2. aşamada yapılacak değişikliklerin esasını AKP'nin geçen Eylül ayında açıkladığı 63 maddelik 2023 hedefinin oluşturduğu ortaya çıktı.
Çözüm sürecinde önemli bir rol oynayan üst düzey bir hükümet yetkilisi, VATAN'a yaptığı açıklamada, çözüm sürecinin akamete uğraması halinde dahi hükümetin demokratikleşme yönünde adımlar atmaya kararlı olduğunu söyledi.
AB'ye tam üyelik yolunda 2011 yılından beri üzerinde çalışılan İnsan Hakları Eylem Planı ve diğer bazı değişiklik önerilerinin gündeme gelmesiyle çözüm sürecinin ikinci aşamasına geçilmiş olması arasında paralellik kurularak "pazarlık" yapıldığı izlenimi verilmesinden rahatsız olduklarını belirten yetkili, AİHM kararları ve AB'ye uyum ekseninde çalışmaların devam edeceğini belirtti.

22 Nisan 2013 Pazartesi

YARGI "OHAL’E DEVAM" DEDİ


ÇÖZÜM SÜRECİNE RAĞMEN OHAL UYGULAMALARI YÜRÜRLÜKTE

Kemal GÖKTAŞ
Danıştay, OHAL (Olağanüstü Hal) döneminde çalıştıkları illerden sürgün edilen devlet memurlarının geri dönüşünü tamamen valiliklerin  iznine bağlayan 2003 tarihli Başbakanlık genelgesinin iptali istemiyle açılan davayı reddetti. Sürgün edildiği Tunceli'ye dönmek isteyen TEDAŞ'ta görevli memur Mesut Mak'ın açtığı davada Danıştay, genelgenin iptalini reddederken Mak'ın Tunceli'ye dönme isteğini de reddetti. Böylece Kürt sorununda çözüm sürecinin yaşandığı günlerde bile Danıştay OHAL hukukuna üstünlük tanımış oldu.

Laiklikle iki ayrı uç: 2008'in AYM'si ne diyordu? 2013'ün AYM'si ne diyor?




Kemal GÖKTAŞ
Anayasa Mahkemesi'nin CHP'nin 4+4+4 eğitim sistemine karşı açtığı davanın gerekçeli kararındaki "laiklik" yorumları tartışma yarattı. Kararda devletin, çoğunluk dininin "inanç, ibadet ve eğitim ihtiyaçlarını karşılama" görevi olduğuna yönelik ifadelerin yanı sıra birey ve toplumun laik olamayacağı yönündeki görüşler eleştiri konusu oldu. 2010 yılındaki Anayasa değişikliği ile yapısı değiştirilen AYM'nin, sonuncusu 2008 yılında Anayasa değişikliği ile türban yasağının kaldırılmasının iptali davasında verdiği karardaki laiklik tanımından tamamen farklı değerlendirmeler yapması da dikkat çekti. 2008 ve 2013'deki kararlardan çarpıcı farklılıklar şöyle:

HUKUK KURALLARINDA DİNİN ETKİSİ

19 Nisan 2013 Cuma

AYM'nin 4+4+4 kararı:Laikliğin ruhuna el Fatiha!




Kemal GÖKTAŞ
Anayasa Mahkemesi, CHP'nin 4+4+4 eğitim sistemindeki bazı düzenlemelerin iptali istemiyle açtığı davada verdiği kararın gerekçelerini açıkladı. Kanunların laikliğe aykırı olup olmadığı konusundaki son sözü söyleme yetkisine sahip olan Anayasa Mahkemesi, referandumla yapısı değişmeden önce yaptığı tanımları bir kenara koyarak yeni bir laiklik tanımı getirdi. Yüksek Mahkemenin yeni tanımının temel noktasını ise Başbakan Erdoğan'ın "devlet laik olur, birey laik olmaz" görüşü oluşturdu. Gerekçede, devletin çoğunluğun mensup olduğu dine yönelik yükümlülüklerinden bahsedilmesi, azınlıkların korunmasının Lozan hükümlerine hapsedilmesi ve Alevileri kategorik olarak dışlayan bakış açısı, "özgürlükçü laiklik" ile murad edilenin devletin çoğunluğun dininin yürütücüsü olarak konumlandırılması olduğunu ortaya koydu.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Süreçte yeni aşama. Kışanak: Artık demokratikleşmeyi konuşalım



KIŞANAK: "ÇEKİLMEDE SIKINTI YAŞANMAZ"
"ÇEKİLME SIRASINDA ÇATIŞMA OLURSA HER ŞEY TERS YÜZ OLUR"
"ARTIK DEMOKRATİKLEŞMEYİ KONUŞALIM"
"PKK'DAKİ ALEVİLER - SOLCULAR ÇEKİLME KARŞITI OLDUĞUNU İDDİA ETMEK TEHLİKELİ BİR SÖYLEM"
"BU MEZHEPÇİLİK, IRKÇILIK, AYRIMCILIKTIR"
"İMRALI İLE KANDİL'İN GÖRÜŞME TALEBİ RAFA KALKMADI"
"PKK SURİYE İLE SAVAŞMAZ"

Kemal GÖKTAŞ
BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak PKK'nın sınır dışına çekilmesi konusunda bazı teknik planlamalara ilişkin tartışmalar olmakla birlikte sürecin ilerleyeceğini belirterek artık kamuoyunun ikinci aşamanın konusu olan demokratikleşmeyi tartışması gerektiğini söyledi.
Kışanak, bir grup gazeteciyle yaptığı sohbette, Öcalan'ın Kandil'e gönderdiği mektubun en kısa sürede Kandil'e ulaştırılacağını belirterek "Mektuplar doğrudan PKK yönetimine yazıldığı için biz etik olarak görelim, okuyalım demiyoruz. Mektuplar kapalı zarf içerisinde gidiyor" dedi. Kışanak, şunları söyledi:

16 Nisan 2013 Salı

Çekilme, silahlı mı silahsız mı?




Öcalan’ın Kandil’e çağrı yapması bekleniyor
 Kemal Göktaş
Erdoğan’ın çekilme sürecinde hükümetin TSK’ya “yazılı talimat” vereceği ve valilere genelge gönderileceğini açıklamasının ardından, Öcalan’ın Kandil’e sınır dışına çekilme konusunda bir çağrı yapması bekleniyor.

15 Nisan 2013 Pazartesi

Bedellide yaş değişikliği kararı: Hastanede doğanla evde doğan eşit olamaz!



BEDELLİDE KRİTER: HASTANEDE DOĞANLAR YAŞ BÜYÜTEREK KAPSAMA GİRMİŞTİ. AMA EVDE DOĞANLARA BU HAK TANINMADI

Kemal GÖKTAŞ
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM), Başsavcılığın resmi hastane kayıtlarına dayanmadan yaşını büyütenlerin de bedelli kapsamına alınabilmesini sağlayacak başvurusunu ilginç bir gerekçeyle reddetti.
Bedelli yasası çıkarılırken askerlik çağına geldikten sonra yapılan yaş değişikliklerinin, sadece "hastane resmi kayıtlarına dayanması" halinde dikkate alınacağı hükme bağlanmıştı.
Ankara'da oturan B.A, bedelli yasası çıktıktan sonra, 3 Nisan 1983 olarak görünen doğum tarihini düzeltmek için mahkemeye başvurdu. Evde doğduğu için resmi hastane kaydı olmadığını belirten B.A, gerçek yaşını tanık ifadeleriyle ispatladı. Mahkeme de B.A'nın yaşını 1 yaş büyüttü.
B.A bedelli askerlikten faydalanmak için Askerlik Şubesi'ne başvurdu. Şube, kanuna göre "Resmi hastane doğum kayıtları esas alınarak mahkemece yapılanlar hariç", yaş değişikliklerinin askerlik işlemlerinde dikkate alınmayacağını bildirdi ve ret kararı verdi.

ÇEKİLMEYE “YAZILI TALİMAT VE GENELGE” FORMÜLÜ



Kemal GÖKTAŞ
BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan ile İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder dün İmralı’da Abdullah Öcalan’la çözüm süreci çerçevesindeki 5. BDP heyeti görüşmesini gerçekleştirdi.  Öcalan, görüşmeden sonra gönderdiği kısa mesajında geri çekilmenin gerçekleşmesi için yoğun bir çalışma yürüttüğünü belirterek “Bu çerçevede yürüttüğümüz çalışmayı birkaç gün içinde bütün Türkiye halkı ile paylaşacağım” dedi. 

Neo Nazi cinayetleri ve Alman derin devleti: Bu hikaye bize hiç yabancı değil




Kemal GÖKTAŞ
Almanya'daki Neo Nazi cinayetlerle ilgili NSU davasının başlamasına günler kala, cinayette yaşamını yitiren Mehmet Kubaşık'ın eşi Elif Kubaşık, avukatı Carsten Ilius ve gazeteci Maik Baumgärtne'nin katılımıyla, Ankara'da, cinayetlerle Alman derin devleti arasındaki bağları anlatan bir toplantı yapıldı. Yazar Tanıl Bora'nın moderatörlügündeki toplantıda katılımcıların anlattıkları, Türkiye'de örneklerine sıkça rastlanan bir "derin devlet" öyküsünü ortaya çıkardı. Katılımcıların anlattıkları özetle şöyle:

13 Nisan 2013 Cumartesi

4. Yargı Paketi: Polis devletinde özgürlük yine polise havale




Kemal GÖKTAŞ
TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen 4. Yargı Paketi'nde son dakikada yapılan değişikliklerin hangi davaları nasıl etkileyeciği konusunda tartışma başladı.
Paketle, insan hakları örgütlerinin eleştilerinin hedefinde olan Türk Ceza Kanunu'nun "örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına faaliyet gösterme" suçunda değişiklikler yapıldı. 3. Yargı Paketi ile alt sınırı 7.5 yıldan 3 yıl 9 aya indirilen bu madde 15 yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Bu madde, gösterilere, mitinglere katılan, bildiri okuyan, düşünce açıklamaları yapanların propaganda suçuna ek olarak "terör örgütü" üyesi gibi cezalandırılmalarına neden oluyordu.

10 Nisan 2013 Çarşamba

YARGI, SÜRECE KARŞI



YARGI, SÜRECİ TARTIŞIYOR

Kemal GÖKTAŞ
Demokrat Yargı Eşbaşkanı Uğur Yiğit'ın hakim ve savcıların üye olduğu adalet.org sitesinde başlattığı tartışmada yargı mensupları barış sürecine ilişkin görüşlerini dile getirdi. Uğur Yiğit'in "Barış diyerek kandırmak" başlıklı yazısında sürecin ABD tarafından yönetildiği idida edilerek "Bölge ülkeleri parçalanıp, iç savaşta insanları kırılırken, zenginlikleri yağmalanırken neden bize özel statü tanıyacaklar, bizim özelliğimiz, ayrıcalığımız nedir? Bunu ABD barış istiyor diyenlerin açıklaması gerekmez mi? Bunları öğrenmek hakkımız değil mi? Ama sorulara makul cevaplar vermek yerine soru soranlar daha fazla şehit cenazesinin gelmesini istemekle, savaş yanlısı olmakla itham ediliyor. Barış ancak barışı bozan küresel güçlere en azından eş değer güçle sağlanır. Bu barışı sağlayacak güç, barış medeniyetinin barış devletini kurmakla mümkündür" dedi.
Bu yazının tartışıldığı forum sayfasına yazı gönderen hakim ve savcıların büyük bölümü süreç aleyhinde görüş belirtti.  Sürece destek veren ve karşı çıkan yargı mensupları şu görüşleri dile getirdi:

8 Nisan 2013 Pazartesi

BU DA TRAFİĞİN SUSURLUK'U...




Kemal GÖKTAŞ
İstanbul'da meydana gelen bir trafik kazasında gerçeğe aykırı tutanak tutarak kazayı yapan işadamının tutuksuz yargılanmasını sağlayan polisler hakkında açılan dava, gerçeğe aykırı tutanak tuttukları belirlenmesine rağmen işledikleri suç "görevi kötüye kullanma" kapsamına sokulduğu için zamanaşımından düştü.
Bir bilgisayar firmasının ortağı olan Kerem Dörter (32), 20 Mart 2005 sabahı, motosikletiyle Anadolu yakasına geçerken Bilecik Organize Sanayi Bölgesi eski Başkanı Kemal Ergal’ın kullandığı ciple çarpıştı. Görgü tanıklarına göre Ergal, zamanında tedbirini almadığı için son anda sol şeritten çok ani ve hızlı bir şekilde sapağa girmeye çalıştığı için kaza meydana geldi. Kazada Dörter, havada takla atıp, bariyerin önünde duran bir direğe çarptı ve olay yerinde can verdi.

5 Nisan 2013 Cuma

O SHP’DEN BU CHP’YE: SHP’NİN KÜRT RAPORU


Birikim dergisinin internet sitesinde yayınlanan yazı:

Kemal GÖKTAŞ

Kürt sorununa demokratik barışçıl çözüm umutlarının arttığı günlerden geçerken genelde solun ve özelde sosyal demokrasisinin bu sorun karşısındaki tutumu tartışma gündemlerinin ilk sırasında yer alıyor. Gelinen aşamada SHP’nin 1990’daki Kürt raporunu değerlendirmek CHP’nin tutumunu anlamak ve taşıdığı potansiyelleri tahlil etmek bakımından önemli olacaktır.
Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin “Doğu ve Güneydoğu Sorunlarına Bakışı ve Çözüm Önerileri” başlıklı raporu 15 Mayıs 1990’da Parti Meclisi’nde oybirliği ile kabul edildi. Raporu hazırlayan komisyonun başında dönemin SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal vardı. Raporun başlığı, sorunun adını “Doğu ve Güneydoğu Anadolu sorunu” olarak koyuyordu. Ancak rapor içeriğinde soruna birçok yerde “Kürt sorunu” da deniliyordu. Rapor, Kürt kimliğinin kabulü anlamına gelen tespitleri ve önerileri nedeniyle kamuoyunda “Kürt Raporu” olarak anılacaktı.

2 Nisan 2013 Salı

Ekrem Dumanlı, Hrant Dink ve “Türk karşıtı adamlar”



Kemal GÖKTAŞ
Hrant Dink, Agos’ta Sahiba Gökçen’in “Ermeni” olduğunu yazdıktan sonra başlatılan linç kampanyasının hedefindeydi. Agos’taki haberin Hürriyet’te yayınlanmasından sonra Genelkurmay sert bir açıklama yapmış, Dink, İstanbul Valiliği’ne çağrılarak tehdit edilmişti. Dink’in nefretlerinin odağına yerleştirenler, aleyhine kullanabilecekleri bir şey aradılar ve bir yazısını çarpıtarak meşhur “Türk’ün zehirli kanı” dediği yalanını piyasa sürdüler. Dink aleyhine açılan dava, hedef haline getirilmesine ve katledilmesine neden olacaktı. Dava devam ederken Dink’in her sözü, her yazısı onu bu sona bir adım daha yaklaştıracak ırkçıların gözetimindeydi.

İşte bu günlerde, İstiklal Marşı’ndaki “kahraman ırkıma bir gül” mısrasını eleştirmesi de hedefe alınmasının önemli bir kilometre taşı oldu. Ekrem Dumanlı, Zaman gazetesinde “Hrant Dink’in göremediği...” başlıklı yazısında Dink’i şöyle “eleştiriyordu”:

EFSANE GERÇEKMİŞ: GENELKURMAY, SİYAH KUVVETLER-BEYAZ KUVVETLERİ ANLATTI



Kemal GÖKTAŞ
Genelkurmay Başkanlığı, Zirve Yayınevi katliamı davasının görüldüğü Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ne seferberlik halinde kullanılacak sivil unsurları içeren "siyah ve beyaz kuvvetler"e ilişkin bilgi notu gönderdi. Davanın iddianamesinde "derin devletin kolları" olarak geçen yapının, barış zamanında görevi olmadığını savunan bilgi notuyla, "siyah ve beyaz kuvvetlerin" varlığı doğrulanmış oldu.
Davanın ek iddianamesinde, ÖKK (Özel Kuvvetler Komutanlığı) koordinatörlüğünde görev yapan TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) bünyesindeki siyah kuvvetlerin 90'yı yıllardaki faili meçhuller ile Rahip Santoro, Hrant Dink ve Zirve cinayetlerini işlediği iddia edilmişti.
Davanın itirafçı sanığı İlker Çınar'ın verdiği bilgiler ve TUSHAD belgelerindeki bilgilerle hazırlanan iddianameden sonra mahkeme Genelkurmay'dan bilgi istemişti. Genelkurmay'ın gönderdiği bilgi notunda şu bilgiler yer aldı: