Yargıtay içtihatlarına rağmen işkence değil yaralamadan ceza veriliyor
KEMAL GÖKTAŞ
Eskişehir'deki Gezi eylemleri sırasında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz davasında sanıklara "yaralama sonucu ölüme neden olmak" suçundan ceza verilmesi tartışılmaya devam ediyor. Korkmaz davasında olduğu gibi birçok davada savcılıklar ve mahkemeler, kanuna ve Yargıtay içtihatlarına rağmen işkenceye giren bir çok fiili "yaralama" kapsamına alarak işkencenin cezasız kalmasının önünü açıyor.
İşkencede ceza ağır, zamanaşımı işlemiyor
Türk Ceza Kanunu'nda işkence suçunun düzenlendiği 95. maddede "Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" hükmü yer alıyor. Yani kanun, eski klasik tanımda yer alan "suçla ilgili sorgulama sırasında" yapılan fiilleri değil, her türlü bedensel veya ruhsal acı veren fiilleri işkence olarak sayıyor.
Kanuna göre işkence suçunun dolayı zamanaşımı işlemiyor, ayrıca bu suçun ihmali davranışla işlenmesi (göz yumulması) halinde diğer suçlardakinin aksine indirim yapılamayacağını düzenliyor. Kanuna göre kalıcı hasar veren işkenceye bir kat ağır ceza verilirken kemik kırılmasına neden olan işkenceye ise 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası veriliyor. Kanun ayrıca işkence sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini emrediyor.
Yargıtay'ın işkence içtihadı
Kanunun işkence suçunun kapsamını geniş tutması nedeniyle Yargıtay da birçok kararında "yaralama" suçundan verilen cezaları bozarak "işkence" suçundan ceza verilmesini istiyor. Yargıtay, bu konudaki en önemli kararı olan Engin Çeber davasında "Tokat veya tekme atma, bağırma, kızma, küfür, uyutmama, taciz, tek ayak üstünde bekletme, yüksek sesle müzik dinletme, tuvalete götürmemek" gibi fiillerin sistematik biçimde işlenmesi halinde işkenceden ceza verileceğine hükmetmişti. Hatta Yargıtay, Çeber'le birlikte alınan Aysu Baykal'ın "saçını çeken, hakaret eden, aşağılayan, baygın yere yatıran" kadın polise "yaralama" suçundan verilen cezayı bozarak işkenceden ceza verilmesini istemişti. Yargıtay'ın kararının ikinci önemli içtihadı ise işkenceye göz yuman amirlerin de işkence suçundan cezalandırılmasıydı.
"Sokakta dayak işkencedir"
Yargıtay ayrıca İstanbul’da, kız arkadaşıyla gezen M.B.’yi ilk önce sokakta coplarla, sonra da kelepçeli halde bindirildiği araçta yumruklarla döven, yargılama sonunda "yaralama" ve "hürriyeti tahdit" suçundan ceza alan üç polis hakkındaki kararı, suçun "işkence" olduğunu belirterek bozmuştu.
"Hükmün açıklanmasının geri bırakılması"
Yargıtay'ın bu konudaki içtihatları açık olmasına rağmen savcılıklar ve mahkemeler çoğunlukla işkence kapsamında ele alınması gereken davaları "yaralama" suçu kapsamında görerek işkence suçunun cezasız kalmasına neden oluyor. TCK'da "basit yaralama" suçunun cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis olarak düzenleniyor. Kamu görevlisinin vatandaşa karşı yaralama suçunu işlemesi halinde ise ceza 1.5 yıldan 4.5 yıla kadar hapis oluyor. Yaralama sonucu ölüme neden olmanın cezası ise maktülün kemiği kırılmamışsa 8-12 yıl, kırılmışsa 12-16 yıl arası hapis oluyor.
Cezası işkenceyle kıyaslanmayacak kadar hafif olan yaralama suçunda zamanaşımı da işliyor ve en önemlisi bu fiilleri göz yuman amirlere ceza verilemiyor ya da en iyi ihtimalle suçu bildirmemekten çok az cezalar veriliyor. Yaralama suçundan verilen cezeların alt sınırı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında olduğu için heher her davada verilen cezalar bu kapsama alınıyor, böylece polisler hiç suç işlememiş gibi görevlerine de devam ediyor. Asıl önemlisi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı temyize gidilemediği için Yargıtay da bu kararlara ilişkin bozma kararları veremiyor.
İşte örnekler
Yargıtay'ın işkence olarak gördüğü ancak mahkemelerin veya savcılıkların yaralama kapsamında değerlendirerek cezasız kalmasına neden olduğu vakalardan bazı örnekler şöyle:
* Ali İsmail Korkmaz davasında mahkeme., sokak ortasıda sivil polisler ve esnaf tarafından linç edilerek ldürülmesini dahi "yaralama" kapsamında gördü. Savcılık da hem iddianamesinde hem esas hakkındaki mütalaada "işkenceyle öldürme" suçuna hiç değirnmedi. Oysa Yargıtay sokak ortasında copla dövülen ve arabada yumruklanan kişinin dahi işkence gördüğü sonucuna varmıştı. Mahkeme Korkmaz davasında işkenceyi görebilseydi sanıkların yanı sıra amirlerin de yargılanıp cezalandırılması söz konusu olabilecekti.
* İzmir Karabağlar Polis Merkezi'ned polislerin dakikalarca dövdüğü Fevziye Cengiz'le ilgili dava da önce "yaralama" suçundan açılmıştı. Ancak polis bilirkişisinin görüntülerdeki işkence fiillerini tutanağa almadığı ortaya çıkınca mahkeme görevsizlik vererek dosyayı işkence suçundan ağır ceza mahkemesine gönderdi. Ancak burada da savcı esas hakkındaki mütalaasında sanıkların işlediği suçun "yaralama" olduğunda ısrar etti. Bu yüzden davadasanık polislere istenen ceza sadaec 1 yıl 1 ay iken mağdura "hakaret ve kamu görevlisine direnme" suçlarından istenen cezanın üst sınırı 9 yılı buluyor. 12 Şubat'ta bu davada çıkacak karar merakla bekleniyor.
* Kuşadası’nda 4 yıl önce elleri arkadan kelepçeli halde 5 polis tarafından karakolda feci şekilde dövülen ve dayak görüntüleri yayınlanan Fuat Şengül’e 8 bin lira, 2 polise ise "haksız tahrik altında yaralama" suçundan 3 bin lira para cezası verildi, ceza ertelendi.
* Taksim Polis Merkezi’nde dalağı patlayacak kadar dövülen Nezir Çirik davasında savcı, "İnsan onuru ile bağdaşmayan, kişilerin aşağılanmasına yönelik davranışlar içermediğinden işkence sayılmaz" gerekçesiyle yaralama suçundan cez verilmesini istedi. Mahkeme de Komiser Ergün Işıldar, İbrahim Maraş, Ersin Özdemir, Eryıl Kontbilek, Ali Akın ve Özgün Hüseyinoğlu hakkında "kasten yaralama" suçundan 11 ay 20 gün hapis cezası verdi ve hükmün açıklanmasını geri bırakılmasına hükmetti.
* Beyoğlu Polis Merkezi’nde bir bar çalışanını önce tahta copla ve ardından plastik copla döven Komiser Mehmet Kurt, ‘işkence’den yargılandığı dava sonunda, ‘basit yaralama’ suçundan iki yıl iki ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme , eylemin işkence kapsamına girmediğini savundu. Yargıtay 8. Ceza Dairesi kararı bozarak işkence suçundan ceza verilmesini istedi.
* Antalya’daki Gezi eylemleri sırasında polis şiddetinden kaçarak otoparka sığınan üç genci darp eden polisler hakkında hazırlanan iddianamede işkenceden değil ‘basit yaralamadan’ ceza istendi. Kamera kayıtlarındaki darp görüntülerine ve Adli Tıp’ın ‘çivili sopa izleri var’ raporuna rağmen, iddianamede 10 sanık polisin sadece ‘zor kullanma yetkisini’ kullandığı ve bunun dışında ‘etkili eylemde’ bulundukları belirtildi.
* Antalya’daki Gezi olayları sırasında müzisyen Mustafa Düştegör’ü sopa ve coplarla döven 3 polis hakkında önce "yaralama2 suçundan dava açılda ama Asliye Ceza Mahkemesi suçun işkence olduğunu belirterek dosyayı ağır cezaya gönderdi.
* Kağıthane’de asker kaçağı olduğu iddiasıyla gözaltına aldıkları Hayati Demir’i gözaltındayken döverek işkence ettikleri iddia edilen 7 polis hakkında açılan işkence davasının sonunda mahkeme polisleri ‘yaralama’ suçundan mahkum etti. Üstelik bu suçu da tahrik altında işlediklerini belirterek iki polis memuruna 2 bin 240 lira para cezası verdi, ancak hükmün açıklanmasını geri bıraktı. 4 polisin de yine ‘yaralama’ suçundan beraatlerine hükmetti.
* Tiyatro yönetmeni Metin Boran’ı Beyoğlu’nda darp eden 3 polis hakkında açılan “Sistematik işkence uygulanmamıştır” diyerek bu suçtan hüküm kurulmasına gerek olmadığına karar vermişti. Mahkeme, basit yaralama ve hakaretten verdiği 1 yıl 8’er ay verdiği hapis cezasını ise ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına’ çevirmişti. Ancak Yargıtay polislerin işkenceden yargılanması gerektiğini belirterek mahkemenin kararını bozdu.
* Şırnak'ın İdil ilçesinde bir gösteride gözaltına alınan 5 kişiye yönelik kaba dayak ve işkence uyguladıkları belirtilen 5 polis hakkındaki dava da yine "basit yaralamadan" açıldı, dava sonunda sanıklar beraat etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder