24 Mart 2014 Pazartesi

Nevruz ve çözüm süreci: İhtiyatlı karamsarlık


Kemal GÖKTAŞ
Abdullah Öcalan'ın Nevruz'da* okunan mektubuna ilişkin yaygın kanaat mektubun sürecin devamına ilişkin bir kararlılık taşıdığı oldu. Bu algının oluşmasında KCK'nın Nevruz arefesinde yaptığı sert açıklamaların yanı sıra Öcalan'ın mektubunun hükümetten veto yediğine yönelik söylentilerin karşılıksız çıkmasının etkili olduğu söylenebilir. Mektup gelmiş ve içeriğinde barış sürecine yönelik kararlılık ifade eden cümleler çıkmıştı.


Ancak hem hükümetin onayına bağlı bir metin kaleme almak durumunda olan Öcalan'ın satır aralarında verdiği mesajlar, hem de alandakilere Kandil'den alandakilere görüntüsü ile seslenen KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık'ın sözleri daha dikkatli bir değerlendirmeyi zorunlu kılıyor.

Geçen yıl Öcalan’ın Nevruz mesajını bekleyen Diyarbakır’da baskın olan çözüm sürecinin içeriğine ilişkin bir meraktı. Öcalan’ın mesajı “PKK’nın zaman içinde silahlarını gömeceği ve demokratik siyaset alanının genişleyeceği bir dönemin” açılacağı umudunu doğurmuştu. Geçen bir yılda süreç, yol kazalarına rağmen devam etti. Sürecin en önemli kazanımı ise kamuoyunun “barış” fikrini benimsemesi ve sürece önemli bir kredi açması oldu. Ancak cezaevlerinin boşalması, dağdakilerin inmesi ve demokratikleşme gibi Kürt hareketinin beklentilerinin karşılanmaması kuşkuların dağılmasını önledi. Sürece ilişkin karamsarlığı artıran ise bu konuda adım atılacağına ilişkin güçlü işaretlerin ortaya çıkmaması oldu.

Bu ortamda Öcalan’ın mesajının kilit noktasını sürecin “tarafların karşılıklı olarak birbirini test ettikleri” ilk aşamadan sonra artık “müzakere” aşamasına geçilmesine ilişkin görüş oluşturdu. Öcalan, BDP heyetleri aracılığıyla hükümete yönelttiği eleştirileri, tonunu yumuşatsa da, tekrarladı. Hükümetin "ağırdan alma, tek taraflı yürütme, yasal temelden kaçınma ve uzatma tutumunu" gündeme getirdi ve artık bir yol ayrımına gelindiğini söyledi.

Oslo ve Paris'in yanı sıra Yüksekova ve Lice’de göstericilerin öldürülmesini, KCK operasyonlarını, hasta tutukluların serbest bırakılmamasını "barış yolculuğuna yönelik bir saldırı" olarak değerlendirdi.

Öcalan’ın açıklamasındaki önemli bir vurgu da tabanda çözüm sürecine ilişkin kuşkulara yönelik mesajlardı. "Dil ve üslup” uyarısının yanı sıra sürece kuşkulu yaklaşan tabanına, diasporayı, kadınları ve gençleri özel olarak anarak yaptığı “barışı savunun” çağrısı da önemliydi.

Cemil Bayık ise "AKP’nin çözüm önündeki en büyük engel olduğu ortaya çıktı. Bu engel ortadan kaldırılmadan çözüm gelişmez" sözleri ile KCK'nın Nevruz öncesi açıklamalarını tekrarladı ve Öcalan'ın adım atmadığı için eleştirdiği hükümeti aynı gerekçeyle "sürecin karşısına" yerleştirdi. Bütün iyimser yorumlara rağmen Bayık'ın ve Öcalan'ın sözlerini özetleyen ise alanda "Kürdistan Halk İnsiyatifi" imzasıyla açılan "Ya Müzakere Ya Savaş" pankartıydı. (Aynı pankartın İstanbul'daki Nevruz kutlamalarında HGP imzasıyla açılması ise daha net bir mesajı gösteriyordu.)

Geçen yılki Nevruz kutlamalarından önce Diyarbakır’ın havasını “ihtiyatlı iyimserlik” sözü anlatıyordu. Bu yıl ise Nevruz öncesinde hakim olan “ihtiyatlı karamsarlığın” Öcalan ve Bayık’ın mesajlarıyla dağıldığını söylemek pek mümkün görünmüyor. Sadece "Nevruz coşkusu" ile bir süre bu kaygıların ertelendiği söylenebilir.
Ancak bütün bunlara rağmen, barışa dair umudu en iyi Şırnaklı Tıp Fakültesi öğrencisi Rıdvan Akdağ ifade ediyor: “İnsanlar karamsar olmayı seviyor ama hayat iyi şeyler de getirir…”

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

* Yazıda Newroz yerine Nevruz kelimesini kullanmamı yadırgayan arkadaşlar olmuş. Bence Türkçe yazarken "Nevruz" yazılması daha doğru, çünkü bu bayramın Türkçesi "Nevruz", Kürtçesi "Newroz" diye yazılır. Ama hangi kelimenin seçildiğinin politik bir tutumun göstergesi olduğu kanaatini de es geçmemek lazım. "Newroz Piroz Be" diye bitirelim o vakit.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder