6 Nisan 2011'de Vatan Gazetesi'nde yayımlanan haber. Yıldönümü vesilesiyle yeniden...
İŞTE 11 YILDIR GİZLENEN PLAN
Kemal GÖKTAŞ
F tipi cezaevlerine geçiş amacıyla düzenlenen "Hayata Dönüş" operasyonun "Bayrampaşa Cezaevi Özel Müdahale Planı" 11 yıl sonra ortaya çıktı. İstanbul İl Jandarma Komutanlığı, daha önce bulunamadığını bildirdiği planı, tesadüfen bulunduğunu belirterek mahkemeye gönderdi. Planın gün yüzüne çıkmasıyla kamuoyuna "Hayata Dönüş" olarak açıklanan operasyona "Tufan" adının verildiği anlaşıldı.
Sayfalar
▼
19 Aralık 2011 Pazartesi
16 Aralık 2011 Cuma
YILMAZ ÖZDİL OLSA O HABERİ ÇÖPE ATARDI
NEDEN ANKARA'YA SERVİS EDİLMİŞMİŞ...
Kemal GÖKTAŞ
Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, 15 Aralık 2011’de yayımlanan “Bir Ankara Polisiyesi” başlıklı yazısında, İzmir Karabağlar’da bir kadının karakolda maruz kaldığı işkenceye ilişkin haberler üzerine bir yazı yazmış.
Vatan’ın işkence görüntülerini ortaya çıkarmasından sonra ‘O kadın konsomatris’ sürmanşetiyle çıkan gazetenin yazarı, olayın İzmir’de olmasına rağmen haberin Ankara’ya ‘servis edilmesi’ni dert etmiş. Kimilerine çok derin gelen komplo teorilerini sıraladığı yazısının ana fikri şu: Bu haber birileri tarafından İzmir Emniyeti’ndeki bazı ayak oyunlarının aracı olarak Ankara’ya servis edildi. Yazarın bazı yan fikirleri de var: Bu haberle İzmir’deki müzikhollerin kapatılması amaçlanıyormuş. Meraklısı yazısını internetten bulup okuyabilir. İşkenceyi, sadece bazı psikopat polislerin marifeti sayarak nasıl meşru göstermeye çalıştığını da görebilir o zaman.
( http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19467310.asp )
Benim meramım şu: Yılmaz Özdil’in “servis edildi” dediği haberi ben yaptım. İlk gün kamera görüntülerini ortaya çıkardıktan sonra, doktorun işkenceyi gizlemeye yönelik raporunu, polis bilirkişilerin dayak görüntülerine ilişkin raporunda yaşananları ‘arbede’ olarak nitelendirdiğini, savcının görüntülere rağmen işkenceyi izleyen polis memurlarına dava açmayı ‘iddialar soyut’ diye reddettiğini, mağdur kadına 6.5 yıl hapis isteyen savcılığın polislere basit yaralama suçundan 1.5 yılla dava açtığını da peş peşe haberlerle gündeme getirdim.
Yılmaz Özdil soruyor: Neden Ankara? Anlatayım: Çünkü ben Ankara’da çalışıyorum. Fevziye Cengiz 16 Temmuz’da bu işkenceyi yaşadıktan sonra, işkence izlerini taşıyan yüzüyle, kameraların karşısına geçip yaşadıklarını bir bir anlattı. Ama o dönem bazı gazeteler, bu işkence iddiasının hemen arkasına polis yetkililerinin verdiği demece dayanarak ‘O kadın konsomatris, dayak yok, kendisi polise mukavemet etti’ diye yazdılar ve buna kendileri de inandılar herhalde ki daha sonra ilgilenilmedi bu haberle. Ama Ankara’daki gazeteci fikri takip yaptı, soruşturmanın bitmesini bekledi, dosyayı ve belgeleri (bu arada CD’leri) aldı ve yazdı. Özdil’in iddia ettiği gibi 6 ay filan sonra çıkmış değil o CD’ler….Çünkü bilmiyor, savcılığın polislerle ilgili iddianamesinin 5 Aralık’ta kabul edildiğini, yani dosyanın topu topu haberden birkaç gün önce ‘alenileştiğini’.
Ben yargı muhabiriyim. Yargı muhabirlerinin haber kaynaklarının genellikle kimler olduğunu bilmiyordur muhtemelen. Sorup öğrenebilir.
Tabii, haberi yapan falanca star, ekran kuşu bir gazeteci olsaydı, gazeteler, televizyonlar günlerdir yer verdikleri haberi kimin yaptığını ısrarla söylememezlik etmezlerdi. Kanal kanal gezerdi o zaman zatı muhteremler, kasıla kasıla anlatırlardı… Es kaza bu haberi Yılmaz Özdil yapmış olsaydı artık yüzyılın haberi mi derdi milenyumun haberi mi derdi, siz takdir edin. Ama işte haberi yapan bir ‘gariban muhabir’ olunca, sallamak serbest.
Allah’tan Yılmaz Özdil hala yönetici değil. Hele şükürler olsun ki onun yönetici olduğu bir yerde muhabirlik yapmıyorum. Yoksa bu haberi doğrudan çöpe atardı. Adına da gazetecilik diyerek….
Ama Yılmaz Özdilgiller yıllarca gazeteciliğin düşmanlığını yaptılar oturdukları koltuklarda, onların ne menem bir gazeteciliği temsil ettiğini artık biliyor herkes. Şimdi kalkıp gazetecilik yapanlara çamur atmayı kolay sanıyor.
Türkiye’de gazetecilik bitmiş diye büyük büyük yorumlar yapan, ama haberin üreticisi muhabirleri, yani gerçek gazetecileri küçümseyen, onların üç kuruş maaşa talim etmelerine razı olan, kendilerini dünyanın merkezine koyan plaza elitlerinin derdi değil tabii bunlar. Onlar büyük fikir insanları. Oturduğu yerden yazıyor işte: Olay İzmir’de, neden Ankara’ya servis edilmişmiş….
Kemal GÖKTAŞ
Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, 15 Aralık 2011’de yayımlanan “Bir Ankara Polisiyesi” başlıklı yazısında, İzmir Karabağlar’da bir kadının karakolda maruz kaldığı işkenceye ilişkin haberler üzerine bir yazı yazmış.
Vatan’ın işkence görüntülerini ortaya çıkarmasından sonra ‘O kadın konsomatris’ sürmanşetiyle çıkan gazetenin yazarı, olayın İzmir’de olmasına rağmen haberin Ankara’ya ‘servis edilmesi’ni dert etmiş. Kimilerine çok derin gelen komplo teorilerini sıraladığı yazısının ana fikri şu: Bu haber birileri tarafından İzmir Emniyeti’ndeki bazı ayak oyunlarının aracı olarak Ankara’ya servis edildi. Yazarın bazı yan fikirleri de var: Bu haberle İzmir’deki müzikhollerin kapatılması amaçlanıyormuş. Meraklısı yazısını internetten bulup okuyabilir. İşkenceyi, sadece bazı psikopat polislerin marifeti sayarak nasıl meşru göstermeye çalıştığını da görebilir o zaman.
( http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19467310.asp )
Benim meramım şu: Yılmaz Özdil’in “servis edildi” dediği haberi ben yaptım. İlk gün kamera görüntülerini ortaya çıkardıktan sonra, doktorun işkenceyi gizlemeye yönelik raporunu, polis bilirkişilerin dayak görüntülerine ilişkin raporunda yaşananları ‘arbede’ olarak nitelendirdiğini, savcının görüntülere rağmen işkenceyi izleyen polis memurlarına dava açmayı ‘iddialar soyut’ diye reddettiğini, mağdur kadına 6.5 yıl hapis isteyen savcılığın polislere basit yaralama suçundan 1.5 yılla dava açtığını da peş peşe haberlerle gündeme getirdim.
Yılmaz Özdil soruyor: Neden Ankara? Anlatayım: Çünkü ben Ankara’da çalışıyorum. Fevziye Cengiz 16 Temmuz’da bu işkenceyi yaşadıktan sonra, işkence izlerini taşıyan yüzüyle, kameraların karşısına geçip yaşadıklarını bir bir anlattı. Ama o dönem bazı gazeteler, bu işkence iddiasının hemen arkasına polis yetkililerinin verdiği demece dayanarak ‘O kadın konsomatris, dayak yok, kendisi polise mukavemet etti’ diye yazdılar ve buna kendileri de inandılar herhalde ki daha sonra ilgilenilmedi bu haberle. Ama Ankara’daki gazeteci fikri takip yaptı, soruşturmanın bitmesini bekledi, dosyayı ve belgeleri (bu arada CD’leri) aldı ve yazdı. Özdil’in iddia ettiği gibi 6 ay filan sonra çıkmış değil o CD’ler….Çünkü bilmiyor, savcılığın polislerle ilgili iddianamesinin 5 Aralık’ta kabul edildiğini, yani dosyanın topu topu haberden birkaç gün önce ‘alenileştiğini’.
Ben yargı muhabiriyim. Yargı muhabirlerinin haber kaynaklarının genellikle kimler olduğunu bilmiyordur muhtemelen. Sorup öğrenebilir.
Tabii, haberi yapan falanca star, ekran kuşu bir gazeteci olsaydı, gazeteler, televizyonlar günlerdir yer verdikleri haberi kimin yaptığını ısrarla söylememezlik etmezlerdi. Kanal kanal gezerdi o zaman zatı muhteremler, kasıla kasıla anlatırlardı… Es kaza bu haberi Yılmaz Özdil yapmış olsaydı artık yüzyılın haberi mi derdi milenyumun haberi mi derdi, siz takdir edin. Ama işte haberi yapan bir ‘gariban muhabir’ olunca, sallamak serbest.
Allah’tan Yılmaz Özdil hala yönetici değil. Hele şükürler olsun ki onun yönetici olduğu bir yerde muhabirlik yapmıyorum. Yoksa bu haberi doğrudan çöpe atardı. Adına da gazetecilik diyerek….
Ama Yılmaz Özdilgiller yıllarca gazeteciliğin düşmanlığını yaptılar oturdukları koltuklarda, onların ne menem bir gazeteciliği temsil ettiğini artık biliyor herkes. Şimdi kalkıp gazetecilik yapanlara çamur atmayı kolay sanıyor.
Türkiye’de gazetecilik bitmiş diye büyük büyük yorumlar yapan, ama haberin üreticisi muhabirleri, yani gerçek gazetecileri küçümseyen, onların üç kuruş maaşa talim etmelerine razı olan, kendilerini dünyanın merkezine koyan plaza elitlerinin derdi değil tabii bunlar. Onlar büyük fikir insanları. Oturduğu yerden yazıyor işte: Olay İzmir’de, neden Ankara’ya servis edilmişmiş….
14 Aralık 2011 Çarşamba
TEKMİLİ BİRDEN İZMİR-KARAKOLDAKİ DAYAK DOSYASI
İzmir'de Karabağlar Polis Merkezi'nde yaşanan dayak skandalı, polislerin, savcıların, bilirkişilerin, doktorların işkence konusundaki işbirliğini ortaya koyan çok önemli bir manzarayı önümüze koydu.
Bu olaya ilişkin yazdığım haberleri bir dosya olarak blog okurlarımın ilgisine sunuyorum. Buradaki haberler Vatan Gazetesinde yayınlandı. Ama bir bütün olarak okunması farklı bir bakış açısı sunacaktır diye umuyorum.
Bu olaya ilişkin yazdığım haberleri bir dosya olarak blog okurlarımın ilgisine sunuyorum. Buradaki haberler Vatan Gazetesinde yayınlandı. Ama bir bütün olarak okunması farklı bir bakış açısı sunacaktır diye umuyorum.
12 Aralık 2011 Pazartesi
İZMİR OLAYINDA ADLİ TIP SKANDALI
CENGİZ'İN FECİ DAYAKTAN KALAN İZLERİ RAPORA "BASİT LEZYONLAR" DİYE GİRDİ
Kemal GÖKTAŞ
İzmir'de polis merkezinde yediği feci dayak kameralara takılan Fevziye Cengiz hakkında 6.5 yıla kadar hapis istenmesine rağmen polislere sadece 1.5 yıla kadar hapis cezası istenmesiyle patlak veren "işkence ve yargı skandalına" bir de adli tıp skandalı eklendi. Cengiz'in kendisine işkence yapan polislerin, adli rapor almak için götürüldüğü doktora birşey anlatmaması için tehdit edildiği ve doktorun da mağdur kadının yüzündeki ve sırtındaki morluklara ve açık yara izlerine rağmen bunları raporlarına yansıtmadığı, sadece kol ve sağ yanakta lezyon bulunduğu yönünde rapor yazdığı ortaya çıktı.
Cengiz, ifadesinde 'tıp skandalını' şöyle anlattı:
Kemal GÖKTAŞ
İzmir'de polis merkezinde yediği feci dayak kameralara takılan Fevziye Cengiz hakkında 6.5 yıla kadar hapis istenmesine rağmen polislere sadece 1.5 yıla kadar hapis cezası istenmesiyle patlak veren "işkence ve yargı skandalına" bir de adli tıp skandalı eklendi. Cengiz'in kendisine işkence yapan polislerin, adli rapor almak için götürüldüğü doktora birşey anlatmaması için tehdit edildiği ve doktorun da mağdur kadının yüzündeki ve sırtındaki morluklara ve açık yara izlerine rağmen bunları raporlarına yansıtmadığı, sadece kol ve sağ yanakta lezyon bulunduğu yönünde rapor yazdığı ortaya çıktı.
Cengiz, ifadesinde 'tıp skandalını' şöyle anlattı:
11 Aralık 2011 Pazar
İŞKENCE DEĞİL SAKİNLEŞTİRMEYMİŞ!
EMNİYETİN RAPORU DAYAK KADAR VAHİM
Kemal GÖKTAŞ
İzmir Karabağlar Polis Merkezi'nde Fevziye Cengiz isimli kadının maruz kaldığı vahim dayak görüntülerinin VATAN tarafından ortaya çıkarılmasından sonra, en az bu görüntüler kadar vahim bir polis raporu olduğu da anlaşıldı. VATAN'ın ele geçirdiği görüntülere ilişkin polis raporunda, dayaktan hiç bahsedilmemesi ve polislerin sürekli "hararetli" konuşan ve bir türlü sakinleşmeyen kadını etkisiz hale getirmek için "fiziki müdahalede" bulundukları, Cengiz'in bu fiziki müdahaleye karşılık verdiği için "arbede" çıktığı, ama sonunda polislerin genç kadını sakinleştirdiği yazıldı. Üç polis tarafından görüntüler 'izlenerek' hazırlandığı belirtilen raporda, mağdur kadının dakikalarca tekme, tokat dövülmesinden, saçlarının çekilmesinden ve elleri kelepçeli olduğu halde üzerinde oturulup dayağa devam edilmesinden hiç bahsedilmezken, "fiziki müdahale" sırasında bir polisin gömleğinin yırtıldığının özellikle vurgulanması da dikkat çekti. Görüntülerde içerde dayak devam ederken bir resmi polis memurunun perdeyi çekerek dayağı gizlemeye çalıştığı da yer almadı. Bu arada, görüntülerin 27 Temmuz'da Emniyet'in elinde olmasına rağmen, sanık polislerin görüntülerin yayınlanmasından sonra gelen idari baskı nedeniyle önceki akşama kadar açığa alınmamaları da dikkat çekti.
Kemal GÖKTAŞ
İzmir Karabağlar Polis Merkezi'nde Fevziye Cengiz isimli kadının maruz kaldığı vahim dayak görüntülerinin VATAN tarafından ortaya çıkarılmasından sonra, en az bu görüntüler kadar vahim bir polis raporu olduğu da anlaşıldı. VATAN'ın ele geçirdiği görüntülere ilişkin polis raporunda, dayaktan hiç bahsedilmemesi ve polislerin sürekli "hararetli" konuşan ve bir türlü sakinleşmeyen kadını etkisiz hale getirmek için "fiziki müdahalede" bulundukları, Cengiz'in bu fiziki müdahaleye karşılık verdiği için "arbede" çıktığı, ama sonunda polislerin genç kadını sakinleştirdiği yazıldı. Üç polis tarafından görüntüler 'izlenerek' hazırlandığı belirtilen raporda, mağdur kadının dakikalarca tekme, tokat dövülmesinden, saçlarının çekilmesinden ve elleri kelepçeli olduğu halde üzerinde oturulup dayağa devam edilmesinden hiç bahsedilmezken, "fiziki müdahale" sırasında bir polisin gömleğinin yırtıldığının özellikle vurgulanması da dikkat çekti. Görüntülerde içerde dayak devam ederken bir resmi polis memurunun perdeyi çekerek dayağı gizlemeye çalıştığı da yer almadı. Bu arada, görüntülerin 27 Temmuz'da Emniyet'in elinde olmasına rağmen, sanık polislerin görüntülerin yayınlanmasından sonra gelen idari baskı nedeniyle önceki akşama kadar açığa alınmamaları da dikkat çekti.
8 Aralık 2011 Perşembe
PANKARTÇI ÖĞRENCİLERE USAME BİN LADİN MUAMELESİ!
İKİ PANKARTA 25 YIL İSTENİYOR!
SAVCI PANKARTTAN DOLAYI TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ SUÇLAMASIYLA AÇTIĞI DAVADA TERÖRÜN TOPLU ÖLÜMLERE VE KİTLELERİN İMHASINA NEDEN OLABİLECEĞİNİ YAZDI!
Kemal GÖKTAŞ
Yasal mitingte yüzleri açık biçimde pankart astıkları ve bir derneğe gidip geldikleri için haklarında terör örgütü adına faaliyet göstermek ve propagandasını yapmak suçlamasıyla 25'er yıla kadar hapis cezası istemiyle iki üniversite öğrencisi hakkında açılan davanın iddianamesinde "terörün kitlesel ölümlere yol açabileceği" belirtildi.
SAVCI PANKARTTAN DOLAYI TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ SUÇLAMASIYLA AÇTIĞI DAVADA TERÖRÜN TOPLU ÖLÜMLERE VE KİTLELERİN İMHASINA NEDEN OLABİLECEĞİNİ YAZDI!
Kemal GÖKTAŞ
Yasal mitingte yüzleri açık biçimde pankart astıkları ve bir derneğe gidip geldikleri için haklarında terör örgütü adına faaliyet göstermek ve propagandasını yapmak suçlamasıyla 25'er yıla kadar hapis cezası istemiyle iki üniversite öğrencisi hakkında açılan davanın iddianamesinde "terörün kitlesel ölümlere yol açabileceği" belirtildi.
5 Aralık 2011 Pazartesi
Ayrı gayrı
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU
Ankara'nın güneşli ama güneşe inat soğuk havası.
Doğukent Caddesi'ne konuşlanmış trafik ekibi, olağan koşullarda 50-60 kilometre ile gidilmesi imkansız yolda hız kontrolü yapıyor.
Dikkatliler, daha önce bir arkadaşları burada trafik terörüne kurban gitti.
Yolun güvenli bir bölümünde, anons edilen arabaları sağa çekip ceza yazıyorlar.
Ankara'nın güneşli ama güneşe inat soğuk havası.
Doğukent Caddesi'ne konuşlanmış trafik ekibi, olağan koşullarda 50-60 kilometre ile gidilmesi imkansız yolda hız kontrolü yapıyor.
Dikkatliler, daha önce bir arkadaşları burada trafik terörüne kurban gitti.
Yolun güvenli bir bölümünde, anons edilen arabaları sağa çekip ceza yazıyorlar.
2 Aralık 2011 Cuma
HAYATA DÖNÜŞ'TE SKANDAL TUFANI
ASLINDA OPERASYON DA "YOK"MUŞ!
Kemal GÖKTAŞ
F tipi cezaevlerine geçiş amacıyla 20 Aralık 2000'de 20 cezaevine düzenlenen, 2'si asker 30'u mahkum 32 kişinin hayatını kaybettiği "Hayata Dönüş" operasyonu ile ilgili davada jandarma, mahkemenin sorularına skandal yanıtlar gönderdi. Jandarma, resmi yazılarda "Tufan" adı verildiği ortaya çıkan operasyonda, mahkumların bilmedikleri türde bir kimyasal madde kullanılarak yakıldıkları iddiasına karşılık operasyon tarihinde envanterde gözyaşartıcı gaz ile "gözyaşı ve hapşırma etkili biber gazı" dışında bir madde bulunmadığı yanıtını verdi. Jandarma ayrıca operasyona katılan birlik ve timlerin komutanları ile fiilen operasyona katılan görevlilerin isimlerine ilişkin hiçbir bilgi ve belge bulunmadığını, operasyona ilişkin nihai bir raporun da olmadığını ileri sürdü.
Kemal GÖKTAŞ
F tipi cezaevlerine geçiş amacıyla 20 Aralık 2000'de 20 cezaevine düzenlenen, 2'si asker 30'u mahkum 32 kişinin hayatını kaybettiği "Hayata Dönüş" operasyonu ile ilgili davada jandarma, mahkemenin sorularına skandal yanıtlar gönderdi. Jandarma, resmi yazılarda "Tufan" adı verildiği ortaya çıkan operasyonda, mahkumların bilmedikleri türde bir kimyasal madde kullanılarak yakıldıkları iddiasına karşılık operasyon tarihinde envanterde gözyaşartıcı gaz ile "gözyaşı ve hapşırma etkili biber gazı" dışında bir madde bulunmadığı yanıtını verdi. Jandarma ayrıca operasyona katılan birlik ve timlerin komutanları ile fiilen operasyona katılan görevlilerin isimlerine ilişkin hiçbir bilgi ve belge bulunmadığını, operasyona ilişkin nihai bir raporun da olmadığını ileri sürdü.
YENİ YARGITAY'DAN DA HRANT DİNK'E DARBE
4. HUKUK DAİRESİ DİNK'E YÖNELİK VAHİM SUÇLAMAYI AKLADI
Kemal GÖKTAŞ
Yargıtay, TRT'de yayınlanan "Şahların Labirenti" isimli programda, Hrant Dink'i hiç gitmediği K. Maraş'taki olayların sorumlusu olarak gösteren katliam davasının sanıklarından eski BBP milletvekili Ökkeş Şendiller'e (Kenger) verilen tazminat cezasını bozdu.
Kemal GÖKTAŞ
Yargıtay, TRT'de yayınlanan "Şahların Labirenti" isimli programda, Hrant Dink'i hiç gitmediği K. Maraş'taki olayların sorumlusu olarak gösteren katliam davasının sanıklarından eski BBP milletvekili Ökkeş Şendiller'e (Kenger) verilen tazminat cezasını bozdu.