Sayfalar

19 Kasım 2014 Çarşamba

Yargıtay kardeş acısına 10 bin TL'yi çok buldu!



Hakim, kararında isyan etti: "Ölüm olayından daha ağır bir 'ağırlık' söz konusu olamaz"

"Ülkenin ekonomik koşullarına göre 10 bin TL zenginlik olarak kabul edilmez"

KEMAL GÖKTAŞ Ankara 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, mahkemenin işverenin yüzde 75 kusurlu olduğu iş kazasında hayatını kaybeden işçinin kardeşlerine 10 biner TL manevi tazminat ödenmesine ilişkin kararı fazla bularak bozdu. Genel Kurul kararında, büyük bir inşaat firması olan işverenin yüzde 75 oranında kusurlu olduğu olayla ilgili olarak hükmedilen tazminat miktarının "hak ve nesafete uygun olması" gerektiği belirtildi. Yargıtay, mahkemenin 26 yaşındaki oğlu ölen anne için öngördüğü 15 bin TL tazminatı ise onadı. Yargıtay'ın kararına isyan eden mahkeme hakimi ise "direnme" kararına alışılmış karar yazım usullerinin dışına çıkarak "Ölüm olayından daha ağır bir 'ağırlık' söz konusu olamaz. Ekonomik koşulları 10 bin TL'nin zenginlik olarak kabul edilmeyecek bir tutar olduğunu göstermektedir hiç kuşkusuz" diye yazdı, 10 bin TL'nin caydırıcılık bakımından az bile olduğunu vurguladı. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bu isyana rağmen mahkemenin kararını oyçokluğu ile bozdu.

26 yaşında öldü

Harun Erbey (26) isimli işçi 8 Ağustos 2008'de Arnavutköy'deki bir inşaattan düşrek hayatını kaybetti. İşçinin ailesi işveren firma hakkında maddi ve manevi tazminat istemiyle İstanbul 3. İş Mahkemesi'nde dava açtı. Mahkemenin yaptırdığı bilirkişi incelemesinde asıl işveren Bayraktar Holdingin yüzde 25, yüklenici Fibrobeton Yapı Elemanları şirketinin yüzde 50, hayatını kaybeden işçinin ise yüzde 25 oranında kusurlu olduğu belirtildi. Bilirkişi, davacı anne için destekten yoksun kalma tazminatını 19.5 bin TL olarak hesapladı ancak SGK'dan eşi nedeniyle bağlanan aylıkların bu tazminattan düşmesi gerektiğini belirtti. Mahkeme de annenin, daha önce ölen eşinden kaynaklı maaş almasını gerekçe göstererek maddi tazminat talebini reddetti. Mahkeme ayrıca bekar ablası için istenen maddi tazminat talebini de "kardeşe bakma mükellefiyeti olmadığı" gerekçesiyle reddetti. Mahkeme, "kazanın oluş şekli, işçinin genç yaşta ölmesi, kusur oranları, tarafların sosyo-ekonomik durumları" göz önünde bulundurularak anne Fatma Erbey için 15 bin, diğer 8 kardeş içinse 10 biner TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. 

"Tazminat caydırıcı olmalı" diyen Daire 10 bin TL'yi çok buldu 

Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 21. Hukuk Dairesi tazminat miktarını fazla bularak bozdu. Dairenin kararında, hakimin manevi tazminata ilişkin takdir hakkı kullanırken "Ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi" gibi özellikleri göz önünde tutması gerektiğini belirtti. Kararda, "İşverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasının kaynaklandığı da gözetilerek gelişyen hukuktaki yaklaşyıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır" denildikten sonra, bu değerlendirmelerle çelişecek biçimde "Bu ilkeler gözetildiğinde ölen sigortalının kardeşleri olan davacıların tkü yararına hükmedilen 10'ar bin TL manevi tazminatların fazla olduğu ortadadır" denildi.  

"Ölümden daha ağır bir 'ağırlık' yok"

İstanbul 3. İş Mahkemesi, bu karara uymayarak direndi. Direnme kararında Yargıtay'ın kararındaki çelişkilere dikkat çekilerek şöyle denildi:
"Davacıların ölen kişinin annesi ve kardeşi olması, olaydaki kusur oranları gözeltildiğinde hükmedilen 10'ar bin liranın tatmin duygusu yanında caydırıcılık da uyandıran bir tutardan az bile olacağı kabul edilmelidir. Ancak bunun fazla olduğunu iddia etmek bir önceki paragraftaki değerlendirmenin ortaya koyduğu ilkenin karşıtı bir kabul içinde bulunduğunu gösterecektir. Ülkenin ekonomik koşulları 10 bin TL'nin zenginlik olarak kabul edilmeyecek bir tutar olduğunu göstermektedir hiç kuşkusuz. Ölüm olayından daha ağır bir 'ağırlık' söz konusu olamaz. Davalının ekonomik olarak ölen kişinin kardeşlerine 10'ar bin TL ödeyemeyecek durumda olduğu, yahut bu tutarın şirket için ödenmesi zor bir tutar olduğu savunulmamıştır. 
Ölen kişinin kardeşlerinin sayısı, duyulan acının, elemin aynı oranda azaldığının kabulünü gerektirmeyecektir. Ancak yine de kardeşlerin her biri için takdir edilen tazminat, tek bir çocuğun, ya da kardeşin kaybedilmesi halinde takdir edilmesi gereken tazminat kadar düşünülmemiştir. Bu halde, her kardeş için öngörülen tazminatın yüksek olduğunu kabul etmek mümkün değildir."

Anneye 15 bin, kardeşlere 10'ar bin "fahiş"miş

Mahkemenin bu kararını temyiz eden Fibrebeton şirketi anne için 15, 8 kardeş için toplam 80 bin TL olmlak üzere  95 bin TL tazminatın "fahiş, haksız ve hukuka aykırı olduğunu" belirterek kararın bozulmasını talep etti.
Hukuk Genel Kurulu ise mahkemenin hükmettiği tazminatı fazla bularak kararı bozdu. Genel kurul kararında şöyle denildi:
"Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hâkim, hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir. Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere, olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında kardeşler yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğunun anlaşılmasına göre, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır."
Karar oy çokluğu ile alındı. Azınlıkta kalan bazı üyeler mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının isabetli olduğu görüşünü savundu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder