Sayfalar

20 Haziran 2014 Cuma

Balyoz siyasi yargılamalar için nasıl emsal olacak?



KEMAL GÖKTAŞ

Anayasa Mahkemesi'nin Türkiye'nin yakın tarihinde çok önemli bir yeri olan Balyoz davasında verdiği karar, benzer siyasi davaların değerlendirilmesi konusunda da önemli kriterler getirdi. AYM'nin adil yargılama hakkının ihlali olarak gördüğü konular kadar, ihlal olarak görmediği iddialar da Ergenekon, Devrimci Karargah, KCK, Poyrazköy gibi benzer davaların önümüzdeki dönemde AYM'de ele alınışı konusunda önemli emsalleri ortaya koydu.

AYM'ye başvuran 230 Balyoz sanığı, yargılama sırasında mahkemenin verdiği bir çok kararın adil yargılama hakkının ihlali olduğunu ileri sürdü. AYM bunlar arasından "Tanık dinletme taleplerinin mahkemelerce reddedilmesi" ve "delil olarak öne sürülen dijital medya ve verilerde zaman-mekân ve teknik çelişkilerin bulunması, bu çelişkilerin çeşitli bilimsel kurum ve kuruluşlar ile adli bilirkişi raporlarıyla tespit edilmesine rağmen çelişkiler giderilmeden hüküm verilmesini" Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde düzenlenen adil yargılama hakkının ihlali olarak gördü.

Esaslı usul eksiklikleri

Ancak AYM, başvurucuların bir çok iddiasını da yerinde görmedi. Bunlar arasında en önemli olanlar "ses, görüntü ve iletişim kaydı gibi herhangi bir somut olguyla desteklenmeyen bulgulara dayanılarak karar verilmesi, savunma taleplerinin reddedilmesi, mahkeme salonunda yapılan düzenleme nedeniyle müvekkili ile özel konuşma hakkından yoksun bırakılmaları" gibi usüle ilişkin konular da yer aldı. AYM, bu tür usül itirazlarını değerlendirirken, sanıkların iddia edilen suçu işleyip işlemedikleri konusundaki kanaatin oluşmasında etkili olan usül eksikliklerini temel aldığını gösterdi. Böylece AYM, her türlü savunma hakkının ihlalini değil, mahkemenin gerçeğe ulaşmasını engelleyecek türdeki usül eksikliklerini ihlal olarak görmüş oldu.

Suçla ilgili karar mahkemenin

AYM, sanıkların "her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmaksızın verilen kararların keyfi ve açıkça adaletsiz olduğu" iddiası ile "isnat olunan suçların hiçbir zaman kesin ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispat edilemediği" iddiasını da yerinde bulmadı. AYM böylece, suçun işlenip işlenmediğine ilişkin bir değerlendirme yapmaktan kaçınarak bu konudaki nihai kararın yerel mahkemede olduğuna işaret etmiş oldu. AYM böylece bir temyiz merci değil, hak ihlallerine ilişkin karar veren bir mahkeme olduğunu bir kez daha kayıt altına aldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder