Sayfalar
▼
4 Mart 2014 Salı
Hatice Can'ın intiharından önce verilen kahredici mahkeme kararı: "Emniyet'in iç işi, sizi ilgilendirmez"
ANNEDEN MAHKEMEYE ACI YANIT
Kemal GÖKTAŞ
İstanbul'da 2010'da yılında gözaltında maruz kaldığı hakaret ve işkence nedeniyle intihar eden 28 yaşındaki ODTÜ'lü mimar Onur Yaser Can'ın annesi Hatice Can da yaşamına son verdi. Mahkemenin, bu intihardan önce, anne-babanın Emniyet'in 4 polise disiplin ceza vermemesi ve 2'sine "kıdem durdurma" cezası verilmesine karşı açtıkları davada "Emniyet'in iç işleyişine yönelik karar, sizi ilgilendirmez" kararı verdiği ortaya çıktı. Bu yanıtın üzerinden 2 ay bile geçmeden anne Hatice Can'ın intiharı mahkemeye verilmiş acı bir yanıt oldu.
İNTİHARA GÖTÜREN GÖZALTI
ODTÜ mezunu Onur Yaser Can (28), İstanbul’da esrar satın aldığı gerekçesiyle, 2 Haziran 2010’da gözaltına alındı. İfadesi avukat olmadan alındı ve ailesine haber verilmediği gibi gözaltına alınırken doktor raporu da alınmadı. Savcının gözaltı kararı olmamasına rağmen Can, çırılçıplak soyularak "vücut boşlukları" (anüs dahil) elle arandı. Çıkış doktor raporuna ilişkin muayene ise polislerin huzurunda yapıldı, bedensel ve ruhsal durumu muayene edilmedi. Can, savcının salıverilmesi talimatına karşın tekrar emniyete götürülüp bir süre daha tutuldu.
Bırakıldıktan bir gün sonra polis, Can'ı arayarak tutanaklarda “Tarih hatasının düzeltilmesi” bahanesiyle ikinci kez emniyete çağırdı. Daha sonra yazdığı notta "Stres altındaydım. Ortam loştu. Acele ettirildim. Korkuyordum. Belgeleri tam okuyamadan imzaladım" dedi. Bırakıldıktan sonra 22 gün boyunca polisin fiziki olarak takip ettiği Can, tedirgin olduğu için bir avukata vekaletname verdi. Emniyete giden avukatın soruşturma belgelerinin verilmesi talebi "gizlilik" gerekçesiyle reddedildi. Üstelik avukatına Can'ın yeniden ifade vermesi için Emniyet'e gelmesi gerektiği söylendi. Bunun üzerine Can, ifadeye gitmeden 23 Haziran 2010 akşamı 3. katındaki odasının penceresinden atladı. İntihar etmeden önce anne-babasını arayarak İstanbul'a gelmelerini isteyen Can, ailesi yoldayken canına kıymıştı.
Arkadaşları, Can'ın yakalandıktan sonra yemeden içmeden kesildiğine, ürkek, tedirgin olduğunu, suskunlaştığını, psikolojisinin bozulduğunu anlattı. Can, intihar etmeden önce yazdığı ve yarım kalmış notta emniyette çırılçıplak soyulduğunu, hakarete uğradığını, başkaları hakkında ifade vermeye zorlandığını anlattı. Ölümünden bir gün önce de arkadaşına “Yakalandıktan sonra çırılçıplak soyuldum. Duvara yaslanmamı söylediler. Öksürtüldüm, bir süre çömeltilerek bekletildim. Bu süreçte ağlayan, polislere yalvaran bir kişinin sesi dinletildi, tokatlandım, sözlü olarak aşağılandım. Polislerden biri beni telefonla emniyete çağırdı ve önceki ifademden farklı bir ifade imzalattılar. Muhbirlik yapmam söylendi” dedi.
BİR ÜNLÜ SAVCI VE TAKİPSİZLİK
Can'ın ailesinin yaptığı suç duyurusundan sonra polisler hakkında "cinsel saldırı, işkence" suçlarından açılan soruşturma 1 yıl sonra takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlik kararının altında yolsuzluk soruşturmasını yürütürken dosyadan el çektirilen Muammer Akkaş'ın imzası vardı. Açılan bir başka soruşturmada "evrakta sahtecilik" suçundan yargılanan iki polis ise 2.5 yıl hapis cezası aldı.
SKANDAL SORUŞTURMA
Ailesinin, Can'ın aranırken cinsel saldırıya uğradığı ve diğer iddialarla yaptığı suç duyurusu üzerine Emniyet'te başlatılan disiplin soruşturmasında ise polis memuru Salih Bahar ile Soner Gündoğduya'ya sadece "bir günlük maaş kesme cezası" verildi. Ailesi bu soruşturmanın iptali için dava açtı. İstanbul 8. İdare Mahkemesi, cinsel saldırı iddiasına yönelik olarak nezarethane kamera kayıtlarını istedi ancak bu kayıtların olmadığı belirtilerek mahkemeye gönderilmedi. Mahkeme, Emniyetin "yetersiz, etkisiz ve eksik" disiplin soruşturmasının ve bir günlük maaş cezasının iptaline karar verdi.
Bu kararı temyiz eden Emniyet, mahkeme kararının gereğini yerine getirmek adına iki polisin cezasını 6 ay kısa süreli kıdem durdurma cezasına çevirdi. Komiser Hakan Aydın ile polisler Salih Bahar, Soner Gündoğdu, Yunus Başay, Muhammet Ongun ve Onur Ülker'e ise yeniden "kötü muamele ve cinsel istismar" suçlarından somut delil olmadığı gerekçesi ile ceza verilmedi.
MAHKEMEDEN ŞOK YANIT: "EMNİYETİN İÇ İŞİ, SİZİ İLGİLENDİRMEZ"
Anne Hatice ve baba Mevlüt Can, bu karara karşı bir kez daha avukatları Şenal Sarıhan aracılığıyla dava açtı. Ancak bu defa mahkemeden çok ilgniç bir gerekçeyle ret yanıtı geldi. Mahkeme, 1'e karşı 2 oyla anne-babanın polislere verilen disiplin cezaları ile ilgili olarak dava açma hakkı olmadığına karar verdi. Kararda şöyle denildi:
"Disiplin cezaları hizmetin daha iyi işlemesi ve kamu görevlisinin uyması gereken düzenleme ve yasaklara uymasının sağlanması amacıyla getirilmiştir. Kamu görevlisi hakkında yapılan şikayetler, disiplin suçunun ihbarı niteliğinde olup şikayetçinin hak ve çıkarlarını doğrudan ilgilendirmemektedir. Disiplin Kurulu kararının davacıları doğrudan ilgilendirmeyen ve Emniyetin iç işleyişine yönelik bir karar olduğu sonucuna varıldığından davacıların söz konusu işleme karşı açtığı davanın esasının incelenmesine ehliyet yönünden olarak yoktur."
Başkan Ahmet Erkal Kocadağ ile üye Ertan Yeşilöz'ün imza attığı bu karara üye Hakan Yumuşak karşı çıktı. Yumuşak karşı oy yazısında davacıların oğullarının ölümünde bu polislerin kusuru olduğu yönünde şüphelerinin olduğuna dikkat çekerek "Disiplin soruşturması sürecinde çıkan sonuç manevi olarak davacıları yakınen etkileyecektir" dedi.
"BİR EVLADIN YİTİRİLMESİNİN NE OLDUĞUNU BİLMEMEK"
Mahkemenin 7 Ocak 2014 tarihli bu kararını avukat Sarıhan Danıştay'a verdiği temyiz dilekçesinde "Çok iyi yetiştirilmiş, mesleğini eline almış, ailesine ve topluma hizmet etme koşullarına ulaşmış gencecik bir insan, kamu görevlilerinin onur kırıcı davranışları ve hileli işlemleri ile yaşamından olmuştur. Müvekkillerim yaşamını yitirmiş olan Onur Yaser can'ın anne ve babasıdır. Menfaat ilişkisinin olmadığını iddia etmek, anne-baba olmanın ne anlama geldiğini, bir evladın yitirilmesinin ne demek olduğunu bilmemektir. Şikayet edilen kişiler oğullarının ölümüne neden olan kişilerdir. Bundan sonra ciddi ilişki nerede olacaktır?" ifadelerini kullandı.
ACIYA DAYANAMADI
Dava Danıştay önünde beklerken mahkemenin "ilgilendirmez" yanıtını verdiği ve oğlunun kaybının ardından uzunca zamandır psikolojik tedavi gören Hatice Can ise intihar etti. Ailenin avukatı Ercan Kanar “Yaşanan acıya dayanamadı” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder