Sayfalar
▼
26 Şubat 2014 Çarşamba
AİHM tüm Türkiye'deki iletişimin izlenmesine ilişkin karar verecek
Kemal GÖKTAŞ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nda yürütülen bir terör örgütü soruşturması gerekçe gösterilerek aralarında bakan, milletvekili, siyasetçi, gazeteci, işadamlarının da olduğu yaklaşık 7 bin kişi hakkında dinleme kararının alındığının idida edilmesinin ardından "telekulak" skandalları yeniden gündeme geldi.
MİT'in 2005 yılında, Emniyet ve jandarmanın ise 2007 yılında tüm Türkiye'deki telefon, internet ve faks iletişimini izlemek üzere mahkemelerden aldığı genel nitelikli kararları VATAN ortaya çıkarmıştı.
Vatan'da 1 Haziran 2005'de yayınlanan haberle MİT'in Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nden aldığı kararla tüm Türkiye'deki sabit ve mobil (cep) telefonlarını, bütün e-mail yazışmalarını, faks ve SMS mesajlarını mahkeme kararıyla iki ay boyunca izlediği ortaya çıkmıştı.
Dönemin Diyarbakır Barosu Başkanı olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, tüm Türkiye'deki iletişimi izleme talebinde bulunan dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, kararı mahkemeye sevk eden savcı ve kararı veren Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi Sami Tetik hakkında suç duyurusunda bulundu. Soruşturmayı yürüten Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, ilgili kurumlardan soruşturma izni talep etti. Adalet Bakanlığı, savcı ve hakimle ilgili soruşturma izni vermezken MİT Müsteşarı Atasagun hakkındaki soruşturma izninin gönderildiği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sürpriz bir karar verdi. Erdoğan'ın önüne konulan evrakta, yapılan ön inceleme sonunda Atasagun hakkında "soruşturma izni verilmemesine" karar verilmesi isteniyordu. Ancak Başbakan Erdoğan, evraktaki bu ifadenin üstünü çizerek el yazısıyla "soruşturma izni verilmesine" diye yazdı ve Atasagun hakkında soruşturma başlatıldı. Ancak Diyarbakır Başsavcılığı, Başbakanlık'tan soruşturma dosyasının gelmesinden sadece bir gün sonra, yani hiçbir soruşturma işlemi yapmadan Atasagun hakkında "takipsizlik" kararı verdi.
AİHM, TELEKULAK KARARI VERECEK
Tanrıkulu, takipsizlik kararının kaldırılması için Siverek Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. Ancak mahkeme Tanrıkulu'nun takipsizlik kararının kaldırılması ve Atasagun hakkında davanın açılması gerektiği itirazını reddetti. İç hukuk yollarından sonuç alamayan Tanrıkulu ise davayı AİHM'e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) taşıdı. Tanrıkulu başvurusunda, tüm Türkiye'deki iletişimin izlenmesi kararının "potansiyel mağduru" olduğunu belirterek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edildiği iddiasında bulundu.
Hükümet, AİHM'e gönderdiği savunmalarda Tanrıkulu hakkında iletişimin izlenmesi yönünde bir karar olmadığını, bu yüzden dava açamayacağı itirazında bulundu. Ancak AİHM, hükümetin yaptığı bu itirazı reddetti ve Türkiye'den iletişimin izlenmesi konusunda yapılan diğer bazı başvurularla Tanrıkulu'nun yaptığı başvuruyu birleştirerek görüşmeye karar verdi. AİHM'in 2006 yılından beri, yani yaklaşık 8 yıldır önünde bulunan başvuruya ilişkin kararını kısa sürede vereceği belirtildi.
SİSTEM DEVAM EDİYOR
AİHM'deki başvuru beklerken MİT'in aldığı genel nitelikli yetkiye benzer yetkilerin Emniyet ve jandarma tarafından da defalarca alındığı ortaya çıkmıştı. Vatan'da 1 Haziran 2008'de yayınlanan haberde mahkeme 25 Nisan 2007’den itibaren 3’er ay süreyle bu kararların süresini uzatmıştı. Emniyetin yetkisine itiraz etmeyen Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, jandarmaya verilen yetkinin kaldırılması için Adalet Bakanlığı’na başvurmuştu. Bakanlık da ‘kanun yararına’ bozma talebiyle kararı Yargıtay’a götürmüştü. 9. Ceza Dairesi, 4 Haziran 2008’de Jandarma’ya verilen yetkiyi kaldırmış ve ‘Hiçbir kuruma demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insanlar şüpheli görülerek ülke genelini kapsayacak şekilde yetki verilemeyeceğini’ belirtmişti. Ancak , bakanlık emniyetin aynı yöndeki iznini kaldırmak için Yargıtay’a başvurmamıştı. Son olarak bu sistemin yürütüldüğü, Polis Müfettişi Levent Yarımel’in Hrant Dink cinayeti ile ilgili verdiği ifadeleriyle ortaya çıkmıştı. Yarımel şunları anlatmıştı:
“İstihbarat Daire Başkanlığında bulunan bilgisayar sistemleri üzerinde ülkemizde bulunan tüm telefon şirketlerine ait (Telekom, Turkcell, Avea, Vodafone, araç telefonu vb) telefon adres kayıtlarının, telefon görüşme detaylarının, telefonun bulunduğu yer, (HTS) bilgileri tutuluyor. Bu sistemlere şifresi ile bağlanan personel, tutulan (LOG) kayıtlarının tarihini, kimin hangi numarayı sorguladığını değiştiremez ve değiştirmesi de mümkün değildir. Ancak İstihbarat Dairesi Başkanlığında bilgisayar sistemlerinde görevli olan personel, bu kayıtları değiştirebilir ve silebilir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder