- "SİSTEM BİZİMLE ALAY ETTİ"
- "ADINA DEVLET DENEN SUÇ İTTİFAKI, ADALETİ ARAR GÖRÜNÜRKEN, GÜN GÜN, CELSE CELSE, CİNAYETİ YENİDEN VE YENİDEN İŞLEDİ"
- "BU CİNAYET FAİLİ MEÇHUL DEĞİLDİR. FAİL, MUHALEFETİ VE İKTİDARI, ASKERİ, POLİSİ, İSTİHBARATI VE YARGISIYLA, DEVLETTİR"
- "BİZLERLE ALAY EDEN DEVLET MEKANİZMALARININ OYUNUNA ALET OLMAYACAĞIZ"
- "YALANIN SU GİBİ İÇİLDİĞİ, ZORBALIĞIN EKMEK GİBİ YENDİĞİ; YAŞAM HAKKI, İNSAN HAKKI, DOĞRULUK, DÜRÜSTLÜK, HAK VE HUKUKUN AYAKLAR ALTINA ALINDIĞI O DURUŞMA SALONLARINA GİRMEYECEĞİZ"
- "TÜRKİYE’DE SİSTEM, YARGISIYLA, KOLLUĞUYLA, ASKER VE SİVİL BÜROKRASİSİYLE, SİYASİ KURUMLARIYLA, BİZİMLE ADETA ALAY ETTİ"
Kemal GÖKTAŞ
Hrant Dink cinayetine ilişkin dava Yargıtay'daki bozma kararından sonra bugün başlayacak. Ancak Dink ailesi yargılamanın bir müsamereye dönüştüğünü belirterek duruşmalara katılmama kararı aldı.
Ailenin yaptığı yazılı açıklamada "Dink ailesi olarak, bundan böyle, bizlerle alay eden devlet mekanizmalarının oyununa alet olmayacak ve cinayet davasının yeniden görülmeye başlanan duruşmalarına katılmayacağız. Daha fazla kirlenmemek adına, yalanın su gibi içildiği, zorbalığın ekmek gibi yendiği; yaşam hakkı, insan hakkı, doğruluk, dürüstlük, hak ve hukukun ayaklar altına alındığı o duruşma salonlarına, artık girmeyeceğiz" denildi.
Dink ailesinin VATAN aracılığıyla yaptığı açıklamada şöyle denildi:
"19 Ocak 2007’de Hrant Dink’in katledildiği günden bu yana Türkiye’de sistem, yargısıyla, kolluğuyla, asker ve sivil bürokrasisiyle, siyasi kurumlarıyla, bizimle adeta alay etti. Adına devlet denen suç ittifakı, adaleti arar görünürken, gün gün, celse celse, cinayeti yeniden ve yeniden işledi. Bu ittifak, cinayeti planlayan ve sonra da üzerini örten suç örgütünün ta kendisidir.
ERGENEKON BAĞLANTISI SORUŞTURULMADI
Cinayetten sonra savcılığa verdiğimiz ilk dilekçede, bugün Ergenekon üyesi olarak mahkûm edilen pek çok kişinin adını verip soruşturulmalarını istedik. Hiçbiri soruşturulmadı. Bu davanın hiçbir aşamasında etkili bir soruşturma yürütülmedi. Devletin tüm kurumlarının dahil olduğu bir cinayette kim hangi soruşturmayı etkili yürütebilirdi ki?
EN BÜYÜK ALAYI MAHKEME VE YARGITAY ETTİ
Şimdiye kadar defalarca mahkemelere girdik çıktık. Üzerimize gülündü, hakaret edildi, “Ya sev ya terk et” denildi. Ama en büyük alayı mahkeme, “Cinayette örgüt yoktur” diyerek etti. Son olarak Yargıtay’ın yerel mahkemenin kararını bozan hükmü, sinsice hazırlanmış yeni bir oyunla, var olduğunu tespit ettiği örgütü birkaç milliyetçi gençle sınırlayarak bizlerle bir kez daha alay etti. Yetmezmiş gibi, Yargıtay’ın bu kararı sanki olumlu bir adımmış gibi yansıtılarak kamuoyu bir kez daha yanıltıldı. Bu Yargıtay, Hrant Dink’i sağlığında, türlü hukuksuzluklarla Türklüğe hakaretten mahkum eden Yargıtay’ın ta kendisiydi.
İKTİDARA VE MUHALEFETE AĞIR ELEŞTİRİ
Bu davada, devletin cinayet mekanizmalarının ve suç ittifakının ortaya çıkarılması konusunda gereken tek şey siyasi iradeydi. Siyasi iktidar, kamuoyu önündeki türlü sözlerine ve vaatlerine karşın, bu iradeyi göstermekten ısrarla kaçındı. İrade göstermek bir yana, cinayette rol alan veya katilleri yücelten devlet görevlilerini terfi ettirdi, emniyet müdürü, müsteşar, vali, ombudsman olarak atadı; bazılarını da kendi bünyesine katarak, milletvekili, bakan yaptı.
Muhalefet partileri ise, kah 301. maddeye ilişkin tutumlarıyla, kah ülkedeki milliyetçi-ulusalcı dalgalanmaları körüklemeleriyle, kâh tetikçileri yetiştirdikleri ocaklarıyla, zaten cinayet ikliminin baş aktörleriydi.
BU CİNAYET FAİLİ MEÇHUL DEĞİLDİR, FAİL DEVLETTİR
İktidar, kendi döneminde işlenen bu cinayeti “namus” meselesi haline getirmek yerine koz olarak kullanmayı, silah sadece kendilerine doğrultulunca suçluları yargılamayı, Cumhuriyet tarihi boyunca yüksek sesle insan hakları mücadelesi vermiş tek Ermeni’nin öldürülmesini yok sayıp 'Bizim zamanımızda faili meçhul cinayet olmamıştır' diye böbürlenmeyi seçti. Cinayetin hemen ardından 'Bu kurşun Türkiye'ye sıkılmıştır!' demek, ama sonra bu icraatı göstermek, onursuzluktur. Doğrudur! Bu cinayet faili meçhul değildir: Fail, muhalefeti ve iktidarı, askeri, polisi, istihbaratı ve yargısıyla, devlettir.
MÜSAMEREDE YOKUZ
Biz artık bu müsamerede yokuz. “Bu mahkemenin kararı şundan iyiymiş”lerden, “bu savcı şunda daha doğru demiş”lerden, “bu yapmak istiyormuş da yapamıyormuş”lardan, “şu yapabilirmiş de yapmıyormuş”lardan, “şu aslında iyiymiş de çevresi kötüymüş”lerden sıkıldık. Ne bekliyorduk ki. Bir tek bizim mi başımıza gelmişti?
DENEDİK OLMADI
Daha önce ne olmuştu ki şimdi ne olacaktı. Ama olsundu. Belki bu kez farklı olurdu. Belki önceki davalara, belki sonraki cinayetlere de bir faydası olurdu. Bir de biz deneyelim dedik. Denedik, olmadı. Acıda akraba olduklarımızın yanındaki yerimizi çoktan aldık. Türklüğe hakarete girmesin diye Türk adaleti demekten özenle kaçındığımız bu şey, adı her neyse, biz artık yokuz. Önünde ya da arkasında devlet olan herhangi bir şeyden, bir beklentimiz yok.
"EN YÜKSEK YARGI MAKAMI HALKLARIN VİCDANI"
Hrant Dink, en yüksek yargı makamı olarak halkların vicdanını görürdü. Bütün bu yaşananlar içinde bizlere gelecek adına hâlâ umut veren tek şey, halkın çok geniş bir kesiminin bu cinayeti vicdanlarında mahkûm etmesi; ona yüreklerinde yer açması oldu. Bu dava sadece ailemizin değil, Türkiye’de demokrasiye inanan, ayrımcılığı ortadan kaldırmak isteyen, devletin şeffaflaşmasını arzu eden, yüzleşmeden ve barıştan yana herkesin davasıdır. İşte bu insanlar adına avukatlarımız davayı şeklen takip etmeyi, sahipsiz bırakmamayı sürdürecekler. Bizler olduğumuz ve olmamız gereken yerde olacağız. Öyle ya da böyle, devlet eliyle, sopasıyla, copuyla, bombasıyla öldürülenlerin yakınlarının yanında. Daha iyisinin değil, iyinin kavgasında. Salonlarda değil, sokaklarda, caddelerde, meydanlarda. İnsanına, vicdanına inandığımız bu toplumun içinde, onlarla birlikte, bu vicdanı temsil eden gerçek adaletin tecellisi için mücadeleden vazgeçmeyeceğiz."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder