HAYASTAN'DA BİR HAFTA
KEMAL GÖKTAŞ
Hrant Dink Vakfı'nın düzenlediği "Gazeteciler Diyalog Projesi" kapsamında geçen Mayıs ayında Ermenistan'da bir hafta geçiren gazeteciler, çok farklı deneyimler yaşadı. Gezi, Ermenistan sınır kapısının açılması tartışmalarının yaşandığı günlere rastlamıştı ve gezi devam ederken Başbakan Erdoğan'ın azınlıklara yönelik geçmişteki bazı politikaları "faşizan" bulduğunu açıklaması manşetlerdeydi.
Çok değil, yüzyıl önce Anadolu'da yaşayan en büyük halklardan biri olan Ermeniler'in ülkesinde, geçmişin acılarını ve geleceğe dair umutları gördük. Geziden sonra gruptaki herkes farklı etkilenmeler altındaydı. Ama şu kadarı söylenebilir ki hepimizin yaşadığı ortak duygu siyasetin alışılageldik dilinin dışına çıkılması halinde, iki halkın birbirini anlayabileceği ortak bir dili yaratmanın imkansız olmadığıydı. Bir de tabi gördüğümüz insan sıcağının, konukseverliğin ve umudun hepimizi sarmalaması…Devletler, siyaset, uluslararası çıkar ilişkileri ne derse desin; Ermeniler, sınırın hemen öte yanında Hrant Dink'in dediği gibi "yakın halk, uzak komşu" olarak Türkiye'ye dostlukla bakıyor.
Çok değil, yüzyıl önce Anadolu'da yaşayan en büyük halklardan biri olan Ermeniler'in ülkesinde, geçmişin acılarını ve geleceğe dair umutları gördük. Geziden sonra gruptaki herkes farklı etkilenmeler altındaydı. Ama şu kadarı söylenebilir ki hepimizin yaşadığı ortak duygu siyasetin alışılageldik dilinin dışına çıkılması halinde, iki halkın birbirini anlayabileceği ortak bir dili yaratmanın imkansız olmadığıydı. Bir de tabi gördüğümüz insan sıcağının, konukseverliğin ve umudun hepimizi sarmalaması…Devletler, siyaset, uluslararası çıkar ilişkileri ne derse desin; Ermeniler, sınırın hemen öte yanında Hrant Dink'in dediği gibi "yakın halk, uzak komşu" olarak Türkiye'ye dostlukla bakıyor.
AĞRI DAĞI'NIN ETEĞİNDE MASALSI BİR ŞEHİR: ERİVAN
Ermenistan küçük bir ülke. Nüfusu 3 milyon civarında ve bunun yarısı başkent Erivan'da yaşıyor. Yeni yapılan küçük ama modern havaalanından şehre giderken yol boyu sıralanan kumarhaneler dikkat çekiyor ilk olarak. Şehir, önyargılarıyla gelenler için şaşırtıcı bir güzellikte. Ermeni zanaatkarlığı ile Sovyet "intizamının" sentezi taş binalar, geniş ve yeşil caddeler, parklar ve şehrin dört bir yanındaki heykellerle Erivan, kalabalığın, lüksün, gürültünün olmadığı bir Avrupa kenti.
OLİGARKLAR, CİPLER VE LADALAR
Oligark denilen Sovyet döneminin parti bürokrasisi, yeni dönemin mafyatik burjuvaları ile halkın yaşantısı oldukça farklı. Caddelerde lüks ciplerle Rus yapımı eski model araçlar yan yana. Oligarklar, hükümet üzerinde de etkili. Ermenistan'da gazeteciler de, hükümet aleyhine yazdıkları haberler nedeniyle şiddet görüyor. Hetq (iz) Online internet gazetesinin genel yayın yönetmeni Edik Baghdasaryan eski çevre bakanı Vartan Ayvazyan'ın bakanlığı döneminde nüfuzunu kullanarak yolsuzluk yapmasıyla ilgili bir dosya hazırladığı için dövülmüş. Dövenler yakalanmış ama onları azmettirenlerle ilgili hiçbir işlem yapılmamış.
ARARAT TUTKUSU
Havanın puslu olmadığı günlerde Ağrı Dağı, Erivan'ın silüetini tamamlıyor. Zaten Ağrı Dağı'nın Ermenice'deki karşılığı olan "Ararat" burada tutkulu bir özlemi ifade ediyor. Konyak markasından bankalara, dükkanlardan eğlence mekanlarına kadar birçok yerin adı "Ararat." Ermenistan bayrağında da Ararat figürü var. Ararat o kadar önemli ki, bir üniversite öğrencisi sınırın açılmasına ilişkin umutlarını anlatırken şöyle diyor: "Sınır açılsın. Yarımızdan fazlası böyle düşünüyor. Karşılıklı oturup, konuşmalıyız. Ama içimde ne acı var biliyor musunuz, Ararat hiç bizim olmayacak..."
Türkülerinde, resimlerinde, kitaplarında, sözlerinde 1915'e kadar yaşadıkları ve Batı Ermenistan dedikleri Doğu Anadolu'daki topraklarına derin bir özlem var. Herkesin acı dolu bir öyküsü var ve Doç. Melkonyan'a göre "Soykırım travması kuşaktan kuşağa geçiyor ve bu travmadan kurtulmadan Ermeniler rahat yüzü görmeyecek ve ruhu serbest gezemeyecek". 1915'de yaşananların soykırım olup olmadığı konusunda herhangi bir tartışma yok. Ermenistan'ın resmi görüşü bu ve Türkoloji bölümü öğrencisi Anna Nalbantyan'ın "Ermenistan'ın resmi görüşü benim de görüşümdür" sözüyle ifade ettiği gibi soykırım, Ermeni kimliğinin bir parçası. Doç. Ruben Melkonyan, bu durumu "Sizin resmi teziniz yalandan, bizimki ise gerçekten ibaret. O yüzden kimse resmi tezi sorgulamıyor" diye açıklıyor. Türkiye'nin soykırımı tanıması gerektiği de kimsenin itiraz etmediği bir görüş. Yasalarda soykırım konusunda bir hüküm yokmuş ama geçen yıl yapılan yasa değişikliği ile soykırımı "kötü niyetle inkar edenlere" ceza verilmesi öngörülmüş. Toprakların geri alınması, tazminat gibi talepleri dile getirenler de var gerçi, ama Türkiye ile ilişkilerde soykırım tartışmalarının belirleyici olmaması konusunda da genel eğilim var. Özellikle sınır kapısının açılmasıyla bu konunun hiçbir ilgisinin olmadığını söylüyorlar ve Türkiye'ye de en çok kapının açılması konusunda Yukarı Karabağ sorununu öne sürerek ikili ilişkilere Azerbaycan'ı karıştırdığı için eleştiriler yöneltiliyor. ABD'de hukuk eğitimi gördükten sonra Erivan'da bar açarak yaşamayı tercih eden Jack Barspghian'ın dediği gibi Ermeniler "günlük yaşam derdindeler ve para soykırımın tanınmasından çok daha önemli". Episkopos Sebuh Çulciyan'a göre de Türkiye'nin korkuları yersiz: "Ermenistan'da 3 milyon Ermeni var. Türkiye'nin korkması için ne sebep var? Bomba olsa Ermenistan'ın Türkiye'ye zararı olmaz. Ermeniler 94 senedir soykırım var diyor, Türkler yok diyor. Yorulduk artık. Ermeniler dostluk ve kardeşlik yapmaya hazır..."
Gezi boyunca 1915'in anılmadığını gördüğümüz neredeyse tek yer, Erivan'daki çocuk kütüphanesi oldu. Çocuklar için sakıncalı bulunduğundan, 1915'le ilgili kitaplar konulmamış buraya. Öte yandan, Gümrü'deki Zafer Caddesi'nde Ermenistan'ın ünlü devlet adamlarının yanı sıra 1921'de Talat Paşa'yı öldüren Soghomon Tegleryan'ın da büstü var.
ERMENİSTAN'DA TÜRKÇE ÖĞRENEN SURİYELİ
Jack, Suriyeli bir Ermeni. Erivan Devlet Üniversitesi bilgisayar mühendisliği mezunu. 1915'ten sonra dedesinin Elazığ'dan Halep'e geçtiğini, büyükbabasının kardeşlerinin öldüğünü anlatıyor. Çok iyi konuştuğu Türkçe'yi Ermenistan'da öğrenmiş. Türkiye'yi merak ettiğini söylüyor: "Kökümü orada hissediyorum. Büyükbabamın anlattıklarıyla büyüdüm. Sadece evi, orayı görmek istiyorum. Başka istediğim yok. Türk arkadaşlarım çok. Tarihte bir şey olmuş, kaldı orada. Acım çok."
Anadolu kökenli Ermenilerin hepsinde bir gün atalarının geldiği yerleri, oturdukları evleri görmek isteği var. Adı yeni Ermeni Patriği adayı olarak geçen Apostolik Kilisesi Episkoposu Sebuh Çulciyan da bunlardan biri. Hrant Dink'in Malatya'daki komşusu olan Çulciyan, 9 yaşından ailesiyle ayrılmak zorunda kaldıkları evini görmeye gitmiş ama evin yeni sakinleri içeri almamış. Dedesinin Şanlıurfa'daki evinde ise konukseverlik görmüş, dedesinin diktiği incir ağacının meyvelerini ikram etmişler. Atalarının geldiği Muş'a giden Doç. Melkonyan da yaşadıklarını "Evimizi görmek istedim. Bana 'niye geldiniz, define mi arıyorsunuz? Sizin dedeleriniz, bizimkileri öldürdü' dediler. Ağır hakaret ettiler. Türkiye'de doğudakiler bize çok ön yargılı" diye anlatıyor.
Son yıllarda Türkiye'den Ermenistan'a giden Türkiyeli Ermenilerin sayısı da hayli artmış. Ermenistan'ın Biri Bizi Gözetliyor programının birincisi İstanbul doğumlu Boğos Yeğyazar. Erivan Devlet Üniversitesi Konservatuar Bölümü 4. sınıf öğrencisi Boğos, Biri Bizi Gözetliyor programının Ermenistan versiyonuna katılmış ve birinci olmuş. 29 yaşındaki Boğos'a BBG evinde en çok sorulan soru Türkiye olmuş. Boğos, aynı zamanda bir moda tasarımcısı ve Erivan'ın en ünlü gelinlik mağazalarından birini işletiyor. Boğos, Ermenilerin Türk müziğini çok sevdiğini ve dinlediğini ama Türkiye'de Ermeni müziğinin pek bilinmediğini anlatıyor ve "iki ülke müziği arasında köprü olmak, Türkiye'ye ünlü Ermeni müzisyen Gomidas'ı anlatmak istiyorum" diyor. Boğos kendisini "Demokrat ve liberal Türkiye isteyen bir Türk vatandaşıyım" diye tanımlıyor ve bu kimlikle Ermenistan 'da yaşamaktan da oldukça mutlu olduğunu söylüyor.
Erivan'a tepeden bakan "Soykırım Anıtı ve Müzesi" ülkenin en önemli yerlerinden biri. Müze Müdürü Hayk Demoyan, ailesinin Kars'tan geldiğini ancak kendisinin hiç gidemediğini ve kapı açılırsa gidebileceğini söylüyor. Demoyan, geçen yıldan beri iki günde bir mutlaka bir Türk ziyaretçinin müzeyi gezdiğini anlatıyor: "Müze çalışanlarından bağıran ya da gülen kişilere müdahale etmemelerini istiyorum. Çünkü bu durum psikolojik açıdan bilinmeyen olgular ve anlatılmayan hikayelerle karşılaşınca ortaya çıkan psikolojik bir reaksiyon olabilir. Ziyaret defterinde çok yorum yazıyorlar. Üzgün olduklarını ve bunun utanç verici olduğunu belirtiyorlar. Bir kısmı ise 'bunu biz yapmadık, büyük güçlerin oyunuydu' gibi açıklamalar yapıyorlar. Özellikle müzenin girişindeki resimlerde el ve yüzünde dövme olan kadınları büyük annesine benzetenlerden gelen sorular oluyor."
Anadolu kökenli Ermenilerin hepsinde bir gün atalarının geldiği yerleri, oturdukları evleri görmek isteği var. Adı yeni Ermeni Patriği adayı olarak geçen Apostolik Kilisesi Episkoposu Sebuh Çulciyan da bunlardan biri. Hrant Dink'in Malatya'daki komşusu olan Çulciyan, 9 yaşından ailesiyle ayrılmak zorunda kaldıkları evini görmeye gitmiş ama evin yeni sakinleri içeri almamış. Dedesinin Şanlıurfa'daki evinde ise konukseverlik görmüş, dedesinin diktiği incir ağacının meyvelerini ikram etmişler. Atalarının geldiği Muş'a giden Doç. Melkonyan da yaşadıklarını "Evimizi görmek istedim. Bana 'niye geldiniz, define mi arıyorsunuz? Sizin dedeleriniz, bizimkileri öldürdü' dediler. Ağır hakaret ettiler. Türkiye'de doğudakiler bize çok ön yargılı" diye anlatıyor.
Son yıllarda Türkiye'den Ermenistan'a giden Türkiyeli Ermenilerin sayısı da hayli artmış. Ermenistan'ın Biri Bizi Gözetliyor programının birincisi İstanbul doğumlu Boğos Yeğyazar. Erivan Devlet Üniversitesi Konservatuar Bölümü 4. sınıf öğrencisi Boğos, Biri Bizi Gözetliyor programının Ermenistan versiyonuna katılmış ve birinci olmuş. 29 yaşındaki Boğos'a BBG evinde en çok sorulan soru Türkiye olmuş. Boğos, aynı zamanda bir moda tasarımcısı ve Erivan'ın en ünlü gelinlik mağazalarından birini işletiyor. Boğos, Ermenilerin Türk müziğini çok sevdiğini ve dinlediğini ama Türkiye'de Ermeni müziğinin pek bilinmediğini anlatıyor ve "iki ülke müziği arasında köprü olmak, Türkiye'ye ünlü Ermeni müzisyen Gomidas'ı anlatmak istiyorum" diyor. Boğos kendisini "Demokrat ve liberal Türkiye isteyen bir Türk vatandaşıyım" diye tanımlıyor ve bu kimlikle Ermenistan 'da yaşamaktan da oldukça mutlu olduğunu söylüyor.
Erivan'a tepeden bakan "Soykırım Anıtı ve Müzesi" ülkenin en önemli yerlerinden biri. Müze Müdürü Hayk Demoyan, ailesinin Kars'tan geldiğini ancak kendisinin hiç gidemediğini ve kapı açılırsa gidebileceğini söylüyor. Demoyan, geçen yıldan beri iki günde bir mutlaka bir Türk ziyaretçinin müzeyi gezdiğini anlatıyor: "Müze çalışanlarından bağıran ya da gülen kişilere müdahale etmemelerini istiyorum. Çünkü bu durum psikolojik açıdan bilinmeyen olgular ve anlatılmayan hikayelerle karşılaşınca ortaya çıkan psikolojik bir reaksiyon olabilir. Ziyaret defterinde çok yorum yazıyorlar. Üzgün olduklarını ve bunun utanç verici olduğunu belirtiyorlar. Bir kısmı ise 'bunu biz yapmadık, büyük güçlerin oyunuydu' gibi açıklamalar yapıyorlar. Özellikle müzenin girişindeki resimlerde el ve yüzünde dövme olan kadınları büyük annesine benzetenlerden gelen sorular oluyor."
ERMENİSTAN'DAKİ KÜRTLER
Ermenistan'da 3 bin Yedizi Kürt yaşıyor. Geçimlerini hayvancılık yaparak sağlayan Yezidiler, Kırmançi konuşuyor. Türkiyeli bir Kürt ile Kırmançı konuşarak anlaşabiliyorlar. Erivan'da kasaplık yapan bir Yezidi olan Gıriş Gulli, azınlık olarak önemli bir sorun yaşamadıklarını söylüyor. Kürtçe eğitimin yetersiz de olsa verildiğini söyleyen Gulli, inançlarıyla da ilgili olarak baskı görmediklerini anlatıyor.
(Hayastan, Ermenice Ermenistan demek. )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder