KEMAL GÖKTAŞ
Balyoz davasında "camii bombalama timi"nde olduğu iddiasıyla müebbet hapis istemiyle 4 yıl yargılandıktan sonra beraat eden astsubay Mustafa Kelleci için 1.200 TL manevi tazminat yeterli görüldü. Kelleci'nin maddi tazminat talebini "zararını ispat eden belge göstermediği" gerekçesiyle reddeden mahkeme, camii bombacısı olduğu iddiasıyla yargılanan Kelleci'nin yaşadığı manevi eziyetin karşılığının ise 1.200 TL olduğuna hükmetti. Mahkeme kararında tazminata hükmedilirken Kelleci'nin ekonomik-sosyal durumu ve 3 bin 141 TL maaş alması ve olayın cereyan tarzının dikkate alındığı, manevi tazminatın davacıya "İyi ki oldu" dedirtecek ve "sebepsiz zenginleşmeye neden olacak" bir miktar olamayacağı belirtildi. Kelleci'nin avukatı Mahir Işıkay ise temyiz dilekçesinde, mahkemenin gerekçelerine tepki göstererek "Hangi maddi bedel böylesi büyük bir acıyı tatmin edebilir, hangi maddi bedel bir insana 'cami bombacısı' diye iyi ki yargılanmışım dedirtebilir?" diye sordu.
Camii bombacısı diye müebbetle yargılandı
Diyarbakır Pirinçlik Karakol Komutanı olarak görev yapan astsubay Kelleci hakkında Balyoz davası kapmasında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 5 Mart 2010'da yakalama emri çıkarıldı. Teslim olan Kelleci, 10 Mart 2010'da “Hükümeti cebren ıskat ve men etmeye teşebbüs” suçlamasıyla tutuklandı. İtiraz üzerine 12 gün sonra serbest bırakılan Kelleci, Balyoz davasında müebbet hapis istemiyle 4 yıl tutuksuz yargılandı. Kelleci dava sonunda beraat etti ve Yargıtay da beraat kararını onadı.
Kelleci, beraat ettikten sonra 100 bin TL manevi ve 20 bin TL maddi tazminat istemiyle Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Hazine aleyhine dava açtı. Avukatlarının dava dilekçesinde Kelleci'nin "Hiçbir somut delile dayanmadan, salt kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan bir word belgesinde adının geçmesi üzerine Fatih ve Beyazıt camiilerini bombalayacağı ve masum insanları öldüreceği, hükümetin devrilmesinde rol oynayacağı iddiasıyla" tutuklandığı belirtildi. Dilekçede, Kelleci'nin 4 yıl boyunca yargılandığı davaya katılmak üzere Silivri'ye gitmek zorunda kaldığı ve yol, konaklama, beslenme, haberleşme vb ihtiyaçlar için önemli masraflar yaptığı belirtildi.
"İyi ki olmuş" dememeli
Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise Kelleci'nin zararlarını gösteren belge sunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebini tamamen reddetti. Sadece 1.200 TL manevi tazminat ödenmesine hükmeden mahkemenin kararında şöyle denildi:
"Yerleşik uygulamaya göre hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hak ve nesafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekir. Davacıyı adeta tutuklanmasına sevindirecek, iyi ki oldu dedirtecek ve sebepsiz zenginleşmesine yol açacak miktarda manevi tazminata hükmolunamaz.
Astsubaya 1.200, avukatına 3 bin
Davacının tutuklu kaldığı tarihlerden önce aldığı maaşın net 3 bin 141 TL olduğu, bu şekilde sosyal ve ekonomik durumu ve tutuklulukta geçirdiği süre dikkate alındığında 1.200 TL manevi tazminat somut olaya ve yasal düzenlemele uygun düşecektir."
Mahkeme, Kelleci'nin avukatına ise 3 bin TL vekalet ücreti ödenmesine hükmetti.
"İyi ki olmuş" dedirtebilir mi?
Kararı temyiz eden avukat Işıkay, müvekkilinin müebbet ile yargılandığını hatırlatarak duruşmalara katılmak için yol, konaklama, yemek gibi masrafların belgelerini saklayamamasının hayatın olağan akışı içerisinde kabul edilmesi gerektiğini belirterek "Önce Diyarbakır sonrasında ise Çorum'dan, Silivri'deki duruşmalara gelmek için defalarca kilometrelerce yol katetmiştir. Tarafsız ve objektif bir bilirkişiler en azından asgari düzeyde ve ortalama bir hesaplama yaparak 4 yıl boyunca yaptığı masraflara ilişkin bir rapor sunabilirdi" dedi. Dilekçede manevi tazminat miktarına ilişkin de şu itirazlar dile getirildi:
"Müvekkilimin yazılı ve görsel medyada ismi, sicil numarası yayınlanmış, 'cami bombalayacak' haberleri ışığında tutuklanmıştır. Yani mahkemenin 'olayın cereyan tarzı' dediği hususta, yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede 'cami bombalayacak' iftirası ile masumiyet karinesi ve soruşturmanın gizliliği ilkeleri göz ardı edilmiştir. Mahkeme bunun çok önemli olmadığını düşünmüş ve 1.200 TL gibi komik bir manevi tazminata hükmetmiştir.
Mahkeme 'davacıya iyi oldu dedirtecek tazminata hükmedilmemesi gerekir' demektedir. Mahkemenin herhangi bir üyesi empati yaparak 'cami bombacısı' olarak yargılanmanın, en yakınları tarafından sorgulanmanın, ailelerinin dağılmasının, veyahut toplum tarafından dışlanmanın ya da sosyal işkenceye maruz kalmanın ne olduğunu bilmektedirler mi ya da bu durumda olmayı bir an hayal etmişler midir? Hangi maddi bedel böylesi büyük bir acıyı tatmin edebilir, hangi maddi bedel bir insana 'cami bombacısı' diye iyi ki yargılanmışım dedirtebilir?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder