Sayfalar
▼
14 Haziran 2014 Cumartesi
ismail Saymaz'ın taraflı gazeteciliği
KEMAL GÖKTAŞ
11/06/2014
.
Gazeteciliğin, siyasetteki ve toplumdaki kamplaşmaya koşut olarak ikiye bölündüğü, her bir gazetecinin kendisini bir safta konumlandırarak haber nesnelerine baktığı, haberi siyasi bir mücadelenin aracı kıldığı bir matbuat döneminden geçiyoruz. Haberin/gazeteciliğin “tarafsız” olması gerektiği, dahası olabileceği yönündeki liberal görüşlerin “antika” değeri taşımaya başladığı bir evrede kuşkusuz memleketteki bu gazetecilik manzarası da çok yadırganmıyor. Gerçekliğin yeniden inşası olarak haberin, gerçeklik dışında kurgulanarak bütün unsurlarından soyutlandığı, insan zekâsıyla dalga geçen fantezik sunumların gerçeklik diye dayatıldığı bir dönemde, habere, gerçekliğe, nesnelliğe ve gazeteciliğe dair tartışmalarda özgün bir konumu temsil eden bir gazetecilik tarzının parlak bir örneği ile karşı karşıyayız. Bu tarz gazetecilikte haber iktidarın ve sermayenin kanatları altından çıkmıştır. Bu tarz gazetecilikte haberci, polis tekmeleriyle can verenlerin, gözaltında kaybedilenlerin, cezaevinde kolu koparılanların, “kutsal değerler” uğruna linç edilenlerin, kışlada bir kör kurşunla öldürülenlerin, erkeğin ve devletin itinayla hayatını kaydırdığı kadınların yanında saf tutmaktadır ve “taraflıdır”.
Bu tür gazeteciliğin ajitatif, güç ilişkileri içindeki konumunu pekiştirmeyi temel almış, pespayeliğini bağırarak, farklı olanı linç ederek, etiketleyerek örtmeye çalışan gazetecilik karşısındaki gücü, kuşkusuz gerçekliği temsil kabiliyeti ile orantılı.
Araştırmacı gazeteciliğin “güç odaklarınca bilinmesi istenmeyen olayları, olguları ortaya çıkarmak” olarak ifade edilebilecek en önemli unsurunun hakkını vererek haberlerini, kitaplarını kaleme alan, üretkenliği ile öne çıkan İsmail Saymaz’ın Esas Duruşta Cinayet kitabında ortaya konan gazetecilik de taraflılığın ve gerçekliğin nesnel temsilinin aynı anda mümkün olması, dahası birbirini besleme potansiyelini ortaya koyabilecek nadide örneklerden biri.
Saymaz’ın kitabı on beş dava dosyası etrafında yapılan araştırmalardan oluşuyor. Gazeteci kitaplarının temel handikaplarının başında anlatım sorunları gelir. Binlerce belgedeki bilgileri tasnif ederek olayın yalın öyküsünü ortaya koyacak bir öykü inşa etmek, gazetecilik yeteneğinin yanı sıra edebi bir ustalık da gerektirir. Bu yüzden çoğunlukla gazeteci kitapları, bağlamı ortaya konulmayan, yeterince analitik olamayan, bazen de çok uzun bir haber tadında yazılmış, sıkıcılıkla malul kitaplar olur.
Saymaz’ın kitabı, binlerce belge ve anlatım içinden gerçeğin öyküsünü ortaya koyarken gazeteci kitaplarının bu handikapından sıyrılmayı başardığı için farklı bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Saymaz, binlerce sayfa tutan ifadeler, iddianameler, duruşma tutanakları, yazışmalar arasından “olayın öyküsünü” ortaya koyarken, iddialar, savunmalar, hükümler, ortada bırakılan soru işaretleri arasında okuru dosya içinde gezintiye çıkarıyor. Saymaz, gazeteciliği kadar anlatımında da ustalık dönemine girdiğini gösteriyor.
Esas Duruşta Cinayet, askerlikle ilgili nadir gazetecilik çalışmalarından biri. Yıllarca üzerinde çok durulmayan haberler olarak önümüzden akıp giden büyük bir insanlık sorununu dert edinen ve bir söyleşisinde amacının “halkı askerlikten soğutmak” olduğunu belirten Saymaz, kitabın altbaşlığında yer alan “Kışlalarda neler oluyor?” sorusunu yanıtlarken onlarca trajik öyküyü önümüze seriyor. Gördüğü kötü muamele nedeniyle akıl sağlığını kaybeden, nöbet tuttuğu kulübede arkadaşının silahından çıkan kurşunla can veren, ordunun kendi döşediği mayınlara basarak paramparça olan, bir cephanelikte gece çalıştırılırken havaya uçan, kalbi kaldıramadığı halde üzerindeki ağır mühimmatla zorla koşturulurken can veren, bölük karşısına çıkarılıp hakaret edildiği için intihar eden erlerin öykülerini kaleme alırken bütün bu cinayetlerin zeminini de ifşa ediyor Saymaz. Türkiye’de zorunlu askerliğin artık kendi militarist mantığı içinde dahi işlevsizleşmiş, “savaşa hazırlık ve savaş eğitimi” amaçlarından çıkarak angarya ve zulüm ortama haline gelmiş kışla manzaralarını ortaya koyuyor. Askerde çatışma dışı nedenlerle hayatlarını kaybedenlerin sayısının, çatışmalarda ölenleri geçtiğini rakamlarla ortaya koymak zaten bu yapının artık sürdürülemez hale geldiğini de gösteriyor. “Altını çizmek gerekir ki, intihar, kaza ya da kasıt, görünür gerekçesi ne olursa olsun, ölümlerin temel zeminin, zorunlu askerlik ödevi olduğu anlaşılıyor.” (s. 291)
İşkence ve zulmün ortak hedefi
Her biri 80’li yıllardaki Diyarbakır Cezaevi’ni çağrıştıran askeri cezaevlerindeki işkence ve zulmü ortaya koyan örnekler, cinayetin üstünü örtmeye yönelik olarak işleyen askeri yargı pratikleri, failleri korumaya, mağduru suçlu göstermeye azimli, çoğunlukla da suçun bir parçası olan üstlerin varlığı, kitaptaki onlarca örnekte kendini gösteriyor. Cinayetlerden sonra, genellikle cinayetle ilgili ihmal ya da olası kasıtla sorumlu olan rütbelilerin soruşturmalarda yer almaları, askeri yargıda ast-üst ilişkilerinin gölgesinde yapılan soruşturma ve yargılamalar, benzeri “sivil” hayatımızda da görülen bir sistematik insan hakları ihlalleri manzarasının parçalarını oluşturuyor.
Kışlalarda öldürülen askerlerin büyük bölümünün Alevi ve Kürt olması, hâkim kimliğin kışlalardaki öldürücü hâkimiyetinin de bir göstergesi. Ermeni er Sevak Balıkçı’nın soykırımın yıldönümü olan 24 Nisan’da öldürülmesi, dövülerek öldürülen bir Alevi erin kolundaki Zülfikâr dövmesine defalarca sopalarla vurulduğunun anlaşılması gibi olayların kökeninde, zaten hazır bir toplumsal-ideolojik yüklemeyle kışlalara getirilen ve pekiştirilerek saldırganlaştırılan militarist, ırkçı nefret söyleminin yer aldığını gösteriyor.
Öldürülen askerlerin neredeyse tamamı yoksul olan aileleriyle yapılan söyleşiler de trajedinin sadece insanların hayatlarını kaybetmesiyle bitmediğini, geride adaletsizlik karşısında duyulan kahredici bir çaresizlik, yoksulluk ve öfke bıraktığını gösteriyor. Saymaz’ın kitabının asıl başarısı da burada aslında, yani dava dosyalarının, rakamların, istatistiklerin içinden insanların acılarını hissettirebilmesinde...
ESAS DURUŞTA CİNAYET
İsmail Saymaz
İletişim Yayınları
2014, 293 sayfa, 22 TL.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder