Bilinmelidir ki, Taksim Gezi Parkında yalnızca “3-5 ağacın kesilmek istenmesine” değil, bir halkın da son nefesinin kesilmek istenmesine karşı başladı direniş. Ve buna karşı iktidar halka savaş açtı.
Bugün Türkiye’de, yoksulluk sınırının 3 bin liranın üzerinde olduğu bir ülkede “asgari ücretle geçinilir, istismar etmeyin”, emeklerinin karşılığını isteyen emekçilere “vatan haini”, tarihi eserlere “çanak çömlek”, sanat eserlerine “ucube”, yaşamını savunan herkese “terörist” diyen, kız çocuklarını gelin, erkek çocuklarını işçi yapmak isteyen, “dinin emrettiği kanunlarla” ülkeyi yönetmek isteyen, emperyalizmin taşeronluğundan ortaklığına terfi eden, bütün ülkeyi bir hapishaneye çeviren bir iktidar var.
Yüz binler, Taksim Gezi Parkı’nda, Ankara sokaklarında, İzmir’de, Kocaeli’de, Adana’da, Gaziantep’te ve Türkiye’nin dört bir yanında aslında buna karşı da direniyor. Medya ise bunlardan bihaber, yemek programları ve maç özetleri sunuyor. Çünkü “büyük birader” haline gelen Recep Tayyip Erdoğan’ın gazabından korkuyor…
Bugün, “Beyfendi”nin “rahatsızlıkları” nedeniyle AKP Genel Merkezi’nde medya temsilcileri adeta sorguya çekiliyor; 1 Mayıs haberleri yüzünden fırça atılıyor ve “bir daha sizin kanalınıza çıkmayız haa” denebiliyor. Bunun üzerine beklenen “Biz gazeteciyiz, haddini bil” yerine “İstanbul’a ileteceğim efendim” sözleri duyuluyor. Ardından İstanbul’da holding (yalnızca medya grup değil, tüm holding) CEO’ları gündem toplantılarına girip “ne yaptığınızı zannediyorsunuz, burada bir holding yönetiyoruz, iki haberiniz yüzünden büyük risk altındayız” diyerek gazetecileri tehdit edebiliyor.
Buna yanıt da yine gazeteciliği savunmak değil, “kameraları sakin yerlere göndermek” oluyor. Başka medya kuruluşlarında “Bu işin şakası yok, kaleminize değil kalemdeki mürekkebe bile dikkat edin” kararları alınabiliyor. Bir diğerinde, “biz gazeteci olabiliriz ama iktidarın tarafındayız” diyerek yayın politikaları belirlenebiliyor. Gazeteciler kendi aralarında “görmemek için kafamı başka yere çeviriyorum” diyebiliyor. Bu medya, AKP eliyle yaratılmıştır. Medya emekçileri, mesleklerini yapamamakta, işten atılma tehdidiyle susturulmaya çalışılmaktadır. Buna karşın, halk kendi haberleşme yollarını buluyor. Gaz bombalarına karşı çözüm üretenler, kör medyaya karşı da üretiyorlar çözümlerini.
Biz de ÇGD olarak, medya emekçilerini mesleklerini savunmaya, sokaktaki halkımızı medya olmaya davet ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki 1968 isyanlarından sonra da dendiği gibi “Devrim televizyondan yayınlanmayacak…”
ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞİ MERKEZ YÖNETİM KURULU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder