Sayfalar

21 Kasım 2012 Çarşamba

Uğur Mumcu'nun "Ölmeden önce görmek istiyorum" dediği 2 şey


- "İÇİMDEN GEÇEN ZAMAN"

Kemal GÖKTAŞ
Uğradığı bombalı saldırı sonucu yaşamını kaybeden gazeteci - yazar Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'nun dün piyasaya çıkan "İçimden Geçen Zaman" isimli kitabında Mumcu cinayetinden sonra yaşanalara ilişkin çarpıcı ayrıntılar yer aldı.
TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu'nun bir eş ve anne olarak yıllariçinde yaşadığı acıları ve mücadeleyi etkileyici bir dille anlatan kitap, adını, "Yıllar boyunca bütün bu olayları yaşarken üstümden akan zamanla, içimden geçen zaman bir değildi. Biri yaşamam gereken hayatı bana sunarken diğeri sonsuzluğun içindeki beni bana gösterdi" cümlesinden aldı.
Kitapta DGM Savcısı Ülkü Coşkun'un cinayeti devletin işlediğine ilişkin sözleri, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın Mumcu ailesinin evine gerçekleştirdiği garip ziyaretin yanı sıra şu ilginç bölümler de yer alıyor:


GELİYORUM DİYEN CİNAYET
Uğur Mumcu cinayeti, benzer birçok siyasi cinayet gibi 'Geliyorum' diyen bir cinayetti. Öyle ki bu olasılık, devlet yetkilileri tarafından da Mumcu'ya söylenmişti. Kitapta anlatılanlara göre, MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas 1990'da arabasının içinde ve İsrail Bülyükelçisi de aynı sözcüklerle "Öldürülmekten korkmuyor musunuz?" diye sordu. Dönemin MİT Müsteşarı Teoman Koman 1992 yılı Temmuz ayında gazetecilere MİT binasında verdiği bir yemekte "Toplumda sansasyon yaratacak şahıslara yönelik suikastlar düzenleneceği konusunda haber aldıklarını" söyleyip "Hatta içinizden biri hedef seçilebilir. Ama biz önlersek böyle bir eylem olmaz" dedi. Almanya dönüşü bir metro istasyonunda kendisiyle görüşen şahıs da Mumcu'ya "Bu sıralar bir hazırlık içindeler. Seni de takihp ediyorlar. Dikkatli ol" diye uyardı.
Cinayetten sonra da eski başbakanlardan Bülent Ecevit'in Güldal Mumcu'ya "Kocanız da arı kovanına çomak sokmuştur" dedi.

"BUNLAR BENİ ÖLDÜRECEKLER"
Uğur Mumcu da kendisine yönelik bir suikast ihtimalini hep göz önünde bulunruyordu:
"1992 yılının sonbalarında bir sabah. Uğur, "Güldal" dedi, "Bunlar beni öldürecekler!..." "Kim?" dedim. Yaşar Kaya'nın Özgür Gündem gazetesindeki bir makalesini gösterdi. Şu satırları okudum: 'Kürtler Cumhuriyetin kurulmasında temel taş oldular. 925'ten sonra Kürtler inkar edildi.. Bu konuda Mumcu'nun Kürtler için istediği bir şey var mı? Herkes maskesini çıkarsın!.. Yoksa yüzlerindeki maskeyi biz yırtacağız. Biz yırtmasak bile Kürt halkının dinamiği yırtacak. Herkesin notu, karnesi belli olmuştur. Kürt düşmanlığı yapmamak bile namus borcudur.'
"Nereden çıkarıyorsun" dedim. "Halkın dinameği yırtacaktır' sözünden...Bundan daha açık söylemezler" dedi.

HERKES GELİRKEN GİDEN ADAM
Güldal Mumcu, cinayete ilişkin birçok kuşkusunu paylaştığı kitapta, cinayetten hemen sonra yaşadığı ve bugüne kadar kim olduğunu çözemediği esrarengiz bir kişiyi ve olayı şöyle anlattı:
"Eve doğru yürümeye başladım. Evin önünde geldiğimde armadaşımız Ercüment Ulay'ı, ablamı ve apartman komşumuz Aykut Hanım'ı gördüm. Hepsi çok üzgündü. Birbirimize sarıldık.
Evin önünde durdum. Etrafa baktım. O sırada uzun boylu, esmer, iri yapılı genç bir adam, hızla apartmanın önündeki otoparkta bulunan beyaz kartalın yanuna geldi. Arabasının kapısı açmak için elini uzattığında adama 'Bir dakika durun' dedim. Adam durdu. Yüzüne baktım, o da bana... Huzursuz ve kararsızdı. Gözüm adama takılı 'Bu adamı tanıyan var mı?' diye sorduğumu duydum. Çevremdemi insanlar da adama baktı. O da, korku ve endiye dolu gözlerle orada, arabanın yanında, ne yapacağını kestiremez bir şekilde bize bakıyordu. Havada kararlılıkla kararsızlık bir an asılı kaldı. Herkes gelirken giden adamı tanıyar çıkmadı. O da arabaya bindi ve gitti."

BAKİ TUĞ APO'YA İLİŞKİN BELGE VERECEKTİ

Kitapta, Uğur Mumcu cinayetinin perde arkasına ilişkin çarpıcı bazı ayrıntılar da yer aldı:
* (Abdullah Öcalan'ın yargılandığı bir davada savcılık yapan Baki Tuğ), Uğur Mumcu'ya "Bana onun MİT görevlisi olduğuna dair bir yazı gelmişti. Arşivimde olma olasılığı yüksek. Arşivime bir bakayım. Çarşamba günü gelin, bulmuşsam belgeyi size veririm" demişti. Bu görüşme gerçekleşemedi: çünkü o gün Uğur'u toprağa verdik. Ama Tuğ, önce bunları doğrulayacak, birkaç gün sonra da tam tersini söyleyecekti."

DEVLETİN SAVCISI: DEVLET YAPMIŞTIR
DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi) Savcısı Ülkü Çoşkun Güldal Mumcu’nun bilgisine başvurmak için ailenin evine geldiğinde yaşanan diyalog şöyle aktarıldı:

Ü.C: “Güldal Hanım üstüme gelmeyin. Namus borcumuz dediler, bugüne kadar hükümetin hiçbir üyesi dosyanın ne olduğunu bana sormadı. Bu işi devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse çözer.”

G.M: “Nasıl yani hani Amerikan filmlerinden izliyoruz onun gibi mi?”

Ü.C: “Evet.”

G.M: “Temizlikçilerini de yolladılar mı?”

Ü.C: “Evet ama bu söylediklerimi basına açıklarsanız yalanlarım.”



TEMİZLİKÇİLER...
Güldal Mumcu, "temizlikçilerle" neyin anlatılmak istendiğini de cinayet gününe ilişkin yazdığı şu satırlarda aktardı: "Adamlar belirdi, ellerinde çalı süpürgeleri vardı. Kapıcılardan da süpürgeler istediler. Bir kısmı süpürürken bir kısmı da etraftan elleriyle bir şeyler topluyordu."

"YAZILI EMİR VERİRLERSE OLAY ÇÖZÜLÜR"
Coşkun Güldal Mumcu'ya DGM'de karşılaştıklarında da "Bana olayı aydınlatmam konusunda yazılı emir verilirse olay çözülür" dedi. Güldal Mumcu'nun "Size 'olayı aydınlatmayın' diyen kim? Bir savcı olarak önünüze gelen dosyayı aydınlatmakla yükümlüsünüz zaten" sözlerine ise "Anlamıyorsunuz Güldal Hanım" diye karşılık verdi.


SEVGİLİLER GÜNÜNDE GELEN ÇİÇEK
14 Şubat 1993 Pazar, yani Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden sonraki ilk Pazar günü:
"Ablamın bembeyaz olmuş bir yüzle beni çağırdığını gördüm. Birisinin bir kırmızı gülü bana vermek istediğini "Kim yolladı" diye sorunca "Uğur Mumcu..." dediğini anlattı. Kapıya gittim. Adam bir kart iliştirilmiş olan gülü bana verdi ve gitti. Bir elimdeki güle, bir de karta baktım: "Sevgililer Gününü Kutluyorum... Uğur Mumcu, Bolu" yazıyordu. Ürperdim. Bu sözleri yüksek sesle okuyunca herkes şok oldu. Uğur'un bir okuru, onun ölümünden sonraki ilk sevgililer gününde beni çiçeksiz bırakmamak için tek kırmısı gülü onun adına yollamıştı herhalde."

KARAYALÇIN'A SERT ÇIKMIŞ: "ZEKA DÜZEYİ AZALANLARDAN DEĞİLSİN UMARIM"
Aktüel dergisinin kendisini kapak yapacağını, bu amaçla, çevresindeki insanlarla görüştüğünü öğrenen Güldal Mumcu, dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın'ın da kendisini ziyaretinde "Aktüel dergisine kapak olmanın ne zararı var" deyince ikinci kez anlattı. bunun sonunda da aynı şeyi tekrarlayınca "Bak Karayalçın! Çevremdeki insanların zeka düzeylerinin giderek azaldığını düşünmeye başlamıştım, umarım sen onlardan değilsindir" dedim.
Güldal Mumcu, Aktüel'in yönetimirnde bulunan Adil Özkol'ı arayarak kapak olmaktan kurtulduğunu anlattı.
"ÖLÜLER ÖZLENMEZ, SADECE HATIRLANIR"
Güldal Mumcu, Uğur Mumcu'nun mezarını ilk ziyaretinden sonra onu çok özlediğini fark ettiğini belirterek "Babam çay içiyordu, yayına oturdum ve Uğur'u çok özlediğimi söyledim. Babam 'Bak sevgili kızım, ölüler özlenmez, sadece hatırlanır' dedi" diye yazdı.

GÜLDAL MUMCU'YA SUİKAST
Kitapta anlatılanlara göre, Uğur Mumcu'nun avukat ağabeyi Ceyhan Mumcu, cinayetten hemen sonra., Mart ayında, eve gelen bir gencin anlattıklarını Güldal Mumcu'ya şöyle anlattı: "Mumcu Apo-MİT ilişkisini ortaya çıkardığı için öldürüldü. Güldal Mumcu'dan da çekiniyorlar, çünkü Uğur'un bulduğu ya da bildiği şeyleri Güldal Mumcu'nun da bildiğini düşünüyorlar. O yüzden öldürülecek. Ben de Güldal Mumcu'yu öldürmek için görevlendirildim ama vicdan azabı çektiğim için bunları anlatıyorum. Güldal Mumcu'yu ben vurmasam bile başkası vuracak. Turgut Özal bunu biliyor."

AĞAR'LA "DUVAR" KONUŞMASI
Güldal Mumcu, Susurluk davası hükümlüsü, eski bakan ve polis müdürü Mehmet Ağar'ın “Bir tuğlayı çeksem duvar yıkılır” cümlesini söylediği iddialarına da diyalogu tam olarak aktararak nokta koyuyor. Güldal Mumcu'nun kaleminden Mumcu ailesinin evinde yaşanan tarihi diyalog şöyle:
Güldal Mumcu: “Karşımıza sürekli engeller çıkarılıyor. Bir duvar örülüyor sanki.”
Mehmet Ağar: “Evet Güldal bir duvar örülüyor.”
G.M: “O zaman bir tuğla çekin duvar yıkılsın.”
M.A: “Çekemem.“
G.M: “Tuğlayı çekin kenara çekilin.“
M.A: “Yapamam, onu da yapamam."
G.M: “Soruşturma için yeni bir ekip kurulmasını sağlayabilirsiniz belki.”
M.A: “Kusura bakma Güldal yapamam.”

ÖZGÜR MUMCU'YU BOMBADAN KURTARAN TELEFON
Güldal Mumcu, 10 Eylül 2001'de İstanbul'da evde otururken birden oğlu Özgür'e ettiği telefonu ve yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Ertesi gün akşamüstü evde, Özge ve kuzenim Bedran ile oturuyoruz. Özgür'ün sınavdan gelmesini beklişyoruz. Birden 'Özgür'e telefon etmem lazım' dedim ve ayağa kalktım. 'E, et o zaman' dedi bizimkiler. 'Daha şimdi edrğil' dilyerek oturdum. İçimde bir huzursuzluk var. Birkaç dakika sonra 'Evet şimdi etmem gerek' diyerek telefonu elime aldım. Biraz çaldıktan sonra açtı telefonu. 'Nasılsın Özgür, neredesin" dememe kalmadı; hem dışardan hem de telefından muazzam bir patlama duydum. Şangırtılar... O da bana "Neredesin" diye soruyor. "Evdeyim" dedim. "Geliyorum. İki dakika sonra evdeyim" dedi o da. Gelince anlattı ki Gümüşsu'nda, polizslerin yoğun olarak durduğu., köşesinde çiçekçilerin bulunduğu merdivenlerden Cihangir'e inilen yerde imiş. Arkadaşlarıyla dolmuştan inmiş. Ben arayınca rahat konuşmak için merdivenleri hıçla inmiş. Oradaki polis noktasında olmuş patlama."

"YURTDIŞINA ÇIKIN" TEKLİFLERİ
Mumcu, kitapta Hikmet Çetin'in yurtdışına çıkmalarını tavsiye ettiğini, Uğur Mumcu'nun arkadaşı Adil Özkol'un ise Uğur'un son çalışmasını Sabah gazetesine vermesini, karşılığında yurtdışına taşınmalarını ve her türlü olanağın sağlanacağını önerdiğini anlatırken "Uğur, ölmeden 2 gün önce 'Ölmeden önce iki şeyi görmek istiyorum: Birisi Sovyetler Birliği'nde sosyalistlerin tekrar iktidara geldiğini, diğeri de Sabah gazetesinin battığını' diyordu" diye yazdı.

İSTİHBARAT, MAFYA VE KARANLIK GÜÇLER
Güldal Mumcu, cinayet soruşturmasını yürütürken evinde ölü bulunan ve otopsisi yapılmadan defnedilen DGM Savcısı Kemal Ayhan'ın kendisine "faillere ilişkin kanaatini" sorduğunda "uluslararası istihbarat örgütleri, biraz mafya ve karanlık güçler" yanıtını verdiğini de anlattı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder