Sayfalar

14 Nisan 2020 Salı

Diva Uluçay ile Psiko-Cast: Korona ile başa çıkmanın yolları





"Karşı karşıya kaldığımız çok gerçek bir tehdit. Fakat bütün gün oturup düşünseniz de gelecekte olacakları, koronanın size, ailenize, dünyaya bırakacağı izleri bir dereceye kadar kontrol edebilirsiniz. Bu tehdit karşısında hissettiğiniz kaygınızı da değiştiremeyeceksiniz. En kolay değiştirebileceğiniz şey, şu andaki davranışlarınız, bu fırtınaya nasıl tepki verdiğinizdir. Fırtınanın ortasında güvenle demir atmamızı sağlayabilecek üç şey: duygu ve düşüncelerimizi kabul etmek, bedenimize dönmek ve yaptığımız şeyleri tam farkındalıkla yapmak. İçinizden geçenleri sakince ve nazikçe kabul edin."
Psikolog Dr. Diva Uluçay, yaşadığımız büyük felaketin, korona salgınının psikolojimiz üzerinde yarattığı etkileri ve krizle başa çıkmanın yollarını anlatıyor.

3 Nisan 2020 Cuma

Nazan Özcan - Koronavirüs Güncesi 7: Korona günlerinde ruh sağlığımız





Korku, endişe, kaygı, öfke ve diğer duygular. Koronavirüs salgını başladığından beri herkesin ruh sağlığı da gidip geliyor. Bazen delirecek gibi hissediyoruz, bazen ağlamaklı, bazen öfkeli, bazen kayıtsız, hiçbir şey olmamış gibi, bazen de aşırı neşeli. Yaşadığımızı adlandıramıyoruz bile. Neyse ki profesyoneller var. Nazan Özcan, hem insanlarla hayatlarının nasıl değiştiğini konuştu hem de hepimizin selameti için ne yaşadığımızı, toplum olarak neler yaşayabileceğimizi, bütün bunlar karşısında nasıl ruh halimizi iyi tutacağımızı psikiyatrist Prof. Dr. Sibel Çakır ve psikolog İbrahim Eke’ye sordu.
* İyi haber şu, bu yaşadığımız henüz travma değilmiş. Kötü haber ise şöyle: Sonrasındaki travma olacakmış.
* Ruh sağlığı açısından riskli bir grup var. Mesela daha önce psikiyatrik tedavi görmüş olanlar, yaşlılar, sağlık çalışanları, azınlıklar, bağımlılıkları olanlar psikolojik sorun yaşamak açısından da riskli. Ve bunlar toplumun yüzde 20-30’una tekabül ediyor.
* Sosyal mesafe demek izolasyon demek olmamalı. Çünkü biz biliyoruz ki, yalnızlık insanı gerçekten öldürür.
* En yoğun ve sıkıntılı durum her gün işe gitmek, toplu taşımaya binmek zorunda kalanların. Bir taraftan yoğun biçimde evde kalın propagandası yapılırken, sokakta olmak zorunda kalan insana bu çok kötü hissettiriyor.
* Bu salgın arkasından bir depresyon salgını gelebilir. Salgında yakınlarını ve sevdiklerini kaybedenlerin ciddi bir yas süreci ve arkasından bir depresyon geliştirme tablolarından korkuyoruz.

Podcastin tam metnini www.kisadalga.net/okuyun adresinden okuyabilirsiniz.



Nazan Özcan - Koronavirüs Güncesi 7: Korona günlerinde ruh sağlığımız





Korku, endişe, kaygı, öfke ve diğer duygular. Koronavirüs salgını başladığından beri herkesin ruh sağlığı da gidip geliyor. Bazen delirecek gibi hissediyoruz, bazen ağlamaklı, bazen öfkeli, bazen kayıtsız, hiçbir şey olmamış gibi, bazen de aşırı neşeli. Yaşadığımızı adlandıramıyoruz bile. Neyse ki profesyoneller var. Nazan Özcan, hem insanlarla hayatlarının nasıl değiştiğini konuştu hem de hepimizin selameti için ne yaşadığımızı, toplum olarak neler yaşayabileceğimizi, bütün bunlar karşısında nasıl ruh halimizi iyi tutacağımızı psikiyatrist Prof. Dr. Sibel Çakır ve psikolog İbrahim Eke’ye sordu.
* İyi haber şu, bu yaşadığımız henüz travma değilmiş. Kötü haber ise şöyle: Sonrasındaki travma olacakmış.
* Ruh sağlığı açısından riskli bir grup var. Mesela daha önce psikiyatrik tedavi görmüş olanlar, yaşlılar, sağlık çalışanları, azınlıklar, bağımlılıkları olanlar psikolojik sorun yaşamak açısından da riskli. Ve bunlar toplumun yüzde 20-30’una tekabül ediyor.
* Sosyal mesafe demek izolasyon demek olmamalı. Çünkü biz biliyoruz ki, yalnızlık insanı gerçekten öldürür.
* En yoğun ve sıkıntılı durum her gün işe gitmek, toplu taşımaya binmek zorunda kalanların. Bir taraftan yoğun biçimde evde kalın propagandası yapılırken, sokakta olmak zorunda kalan insana bu çok kötü hissettiriyor.
* Bu salgın arkasından bir depresyon salgını gelebilir. Salgında yakınlarını ve sevdiklerini kaybedenlerin ciddi bir yas süreci ve arkasından bir depresyon geliştirme tablolarından korkuyoruz.

Podcastin tam metnini www.kisadalga.net/okuyun adresinden okuyabilirsiniz.



31 Mart 2020 Salı

Erdinç Sezgin ile korona soruları - korona yanıtları







Oxford Üniversitesi ve Karolinska Enstitüsü’nde bağışıklık sistemleri üzerine çalışan Yrd. Doç. Erdinç Sezgin, koronavirüsle ilgili merak edilen soruların yanıtlarını veriyor.
* Koronavirüs hava parçacıkları yoluyla bulaşır mı?
* Maske takmak gerekli mi?
* Test neden önemli? Türkiye'de neden yeterince test yapılmıyor?
* Aşı çalışmaları ne aşamada?
* Korona tedavisinde hangi ilaçlar kullanılıyor?
* Kesin tedavi edici ilaç çalışmaları umut veriyor mu?
* Koronavirüse çare bulunmaması ihtimal dahilinde mi?

Erdinç Sezgin ile korona soruları - korona yanıtları







Oxford Üniversitesi ve Karolinska Enstitüsü’nde bağışıklık sistemleri üzerine çalışan Yrd. Doç. Erdinç Sezgin, koronavirüsle ilgili merak edilen soruların yanıtlarını veriyor.
* Koronavirüs hava parçacıkları yoluyla bulaşır mı?
* Maske takmak gerekli mi?
* Test neden önemli? Türkiye'de neden yeterince test yapılmıyor?
* Aşı çalışmaları ne aşamada?
* Korona tedavisinde hangi ilaçlar kullanılıyor?
* Kesin tedavi edici ilaç çalışmaları umut veriyor mu?
* Koronavirüse çare bulunmaması ihtimal dahilinde mi?

30 Mart 2020 Pazartesi

Türkiye'nin korona politikası: İtalya olur muyuz?





İstanbul Tıp öğretim üyesi Prof. Zeki Kılıçaslan, Türkiye’nin koronavirüs politikasını Basri Özgür’e anlattı:
“Türkiye’nin İtalya, İspanya gibi olmasını istemeyiz ama şu anki veriler bizi o noktaya doğru gittiğimiz konusunda bizi kuşkulandırıyor, uyarıyor.”
“Yapılan en önemli eksikliklerden biri İran meselesi. İran’da bu olay hızlanmaya başladığı andan itibaren, İran konusunda gerekli radikal önlemler alınamadı.”
“Hastanede sağlık çalışanlarına bile uzun müddet test yapılmadı, bırakın vatandaşı. Dünya deneyimleri gösteriyor ki, çok sayıda sağlık çalışanı hasta oluyor. Bu durumda toplumun daha da çaresiz duruma gitmesi söz konusu olur.”
“Ne yapıp yapıp en ileri koruyucu tedbirleri almamız gerekiyor, bu harcamayı yapmamız gerekiyor toplum olarak, devlet olarak çünkü toplumun sağlığı çok daha büyük tehlikeye girecektir.”

Podcastin metnini https://www.kisadalga.net/okuyun/ adresinden okuyabilirsiniz.

29 Mart 2020 Pazar

Karantina altında ilişkiler







Dünya karantinada. Koronavirüs salgını nedeniyle evlerimize kapandık. Bu sürecin yarattığı sorunlardan biri de 24 saatini aynı mekanda geçirmek zorunda kalan aile bireyleri ve çiftler arasında yarattığı gerilimler.

Yapılan çalışmalar zorlayıcı, stres altındaki dönemlerde insanların yüzde 85’inin cinsel isteklerinin azaldığını ifade ediyor. Yani çiftler arasında cinsel ilişki azalıyor ve gerilim yükseliyor.

Bu belirsiz süreli evden çıkamama durumunda çiftler olası krizlere karşı neler yapmalı? Yaşadıkları endişe ve stresle nasıl başa çıkmalı, birbirlerine nasıl destek olmalı? Beril Eski, hem izolasyon altındaki çiftlerle hem de klinik psikolog ve çift terapisti Didem Doğan ile psikiyatrist ve çift terapisti Gülşah Meral Özgür’le konuştu, soruların yanıtlarını aradı.



Podcastin metnini https://www.kisadalga.net/karantina-altinda-iliskiler/ adresinden okuyabilirsiniz.

28 Mart 2020 Cumartesi

Üç ülke üç hikaye: Almanya, İngiltere ve Fransa'da koronavirüs











Koronavirüsten sonra dünyanın ve virüsün en çok etkilediği Avrupa'nın eskisi gibi olmayacağına dair güçlü bir inanış var. Peki ama değişimin yönü nasıl olacak? Geleceğe ilişkin perspektif oluşturabilmek için bugünü , ülkelerin salgın karşısında nasıl bir sınav verdiklerini anlamamız gerekiyor. Üç ayrı Avrupa ülkesinde yaşayan üç akademisyen, Prof. Dr. Betül Yarar'ın moderatörlüğünde üç farklı yönetim anlayışının ortaya çıkardığı üç farklı salgın hikayesine odaklanıyor. Betül Yarar Almanya, Prof. Dr. Selim Eskiizmirliler Fransa ve Prof. Dr. Alev Özkazanç İngiltere'de koronavirüs salgınına devletlerin aldığı önlemleri, toplumların tepkisini, sağlık sistemlerini ve bu ülkelerdeki toplumsal-siyasal tartışmaları anlatıyor.

27 Mart 2020 Cuma

Koronavirüs Güncesi 6 - Sağlık çalışanları anlatıyor: "Yaşatırken ölmek ...



Yaklaşık bir haftadır her akşam saat 9’da Türkiye’nin her yerinden alkış sesleri yükseliyor. Alkışlananlar sağlık çalışanları. Ne yazık ki bu salgın günlerinde işin bir de aması var. Nazan Özcan, temizlik görevlisi, hemşire, doktor ve sendikacılarla insanlığın virüse karşı savaşında cephenin en önünde olanlarla konuştu:
* Alkışa değil, koruyucu ekipmana ihtiyacımız var.
* Üç katlı bez maske veriliyor bu, o da bulaşıcı hastalıktan bizi korumaz. Bone yok, maske yok, önlük yok. Doğru düzgün temizlik yapılamıyor.
* El dezenfektanı kesinlikle yok. Sadece sabunla yıkıyoruz ne kadar korursa.
* Hepimiz tedirginlik hissediyoruz, henüz vaka sayıları patlamadan, ruhen yıkıldık.
* Sağlık çalışanlarının sağlığını koruması şu açıdan çok önemli. Hasta sayıları arttığında biz yüzde 30-40 oranında sağlık çalışanları da bu hastalığa yakalanıyor.
* Bakanlık salgın başladığında plan yapması gerekiyordu, bizim gördüğümüz o planları yapmadılar, ya da o planlar tutmadı.
* Biz korona kapacağımızdan eminiz. Zaten bizim çalışma koşullarından kapmayacağımızı düşünmek mümkün değil. Aile hekimlerinin sık sık duyacaksınız kaptıklarını.
* Hastalar da bilmiyor, bakanlık da bilmiyor ne yaptığımızı. Ben de bilmiyorum. Ne yapacağımız belli değil. Hiçbir algoritma çalışmıyor gibi.
* Biz hastaları izole etmeye çalışıyoruz. Tarama testi kullanma şansımız yok. Soru işareti var kafamda.
* Yaşatırken ölmek istemiyoruz diye bangır bangır bağırıyoruz ama kimsenin umurunda değil gibi.
* Savaşta öne atılmış gibi hissediyorum kendimi, hiçbir şeyi olmayanlar gibi hissediyorum.
* Şu an 20’ye yakın arkadaşımız da çeşitli hastanelerde enfekte olduğunu biliyoruz. Karantinaya alınan oldu.











26 Şubat 2020 Çarşamba

Deniz Kandiyoti ile Söyleşi 1: Erkek şiddetinin yeni biçimleri, AKP ve D...





Alev Özkazanç, Arka Pencere'de, toplumsal cinsiyet ilişkileri ve kalkınma disiplininde dünyaca tanınan, çok etkili az sayıda Türkiyeli akademisyenden biri olan Deniz Kandiyoti ile söyleşi yapıyor. Kandiyoti, bu serinin ilk bölümünde "eril restorasyon" kavramını ve Türkiye'de yaşanan toplumsal cinsiyet krizini anlatıyor:

"Devlet bir yandan, özel bir yandan seferber olmuş, kadınlara haddini bildirmeye, itaat etmeye, çatışmamaya, yuvasının annesi olmaya, çocukları için her fedakarlığı yapmaya sevk ediyor ama bu tutmuyor.(...) Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin uzlaşmaya değil, keskinleşmeye gittiği bir dönemden geçiyoruz. (...) Yetkiyi elinde tutmak isteyen ve frenlenen erkeklerin dizginlenemez bir öfkesi var. Bu öfkeyi kusuyorlar. Bunu dizginlemek için kültürel baskılar uygulanmaya çalışılıyor. Hiçbir zaman, cumhuriyetin hiçbir aşamasında bu kadar yoğun kadına yönelik propaganda yapılmamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın her ilçede aile irşad ve danışma büroları var. Kadınlara sabır, dövülseler de yuvalarını yıkmamaları şeklinde telkinler yapılıyor. Büyük bir para bu, büyük kaynaklar, vaizeler çalışıyor. Sonuç? İstenilen amaca varılıyor mu? Varılmıyor tabii."